sessizlikten de korkuyorum artık yalnızlıktan korktuğum kadar.. bu hapsolmuşluk hissi nereye kadar? kendimle yüzleşmek için seçtiğim bu allahın belası yer belki de verdiğim en yanlış karar.. çok sıkıldım, son noktasındayım bir gülüşe muhtaçlığımın.. ya artık bi ses verin, belki de yalvarırım…nerdesin cheyenne tek ilacı olmuşken yalnızlığımın?
yorumlar
cheyenne Chili’de
herkesin cheyenne i kendine tabe
bir kez daha ağlatmışken beni, yine bitmeyeceğini bildiğim ve yalnızlığımı en son noktaya kadar depreştiren gece, bense ard arda yaktığım sigaralardan aldığım her bir fırtın dumanını verirken dışarı, seni de biraz daha içime alıyorum yine.. bekleyişim boşa çıkmışken yine ve yine çalmazken telefonlarım bir dost sesi duyabilmek isterken delicesine, bir çare bulmalıyım artık aslında dost sandığım herkesin koca bir yalan olduğu fikrinin doldurduğu zihnime.. içimi bir korku sardı yine, bu huzursuzluk da ondan olsa gerek ya, neyse…
do i know youfrom some where?
bu uslupbu kelimeler…hmmm…
söylediğin lafın varmış olduğu ‘taklitçilik’ kavramına uzak bir insanım ki zaten orda okuduğun herşey benim artık hissetmekten sıkıldığım hislerim ki, böle bi durumda da zaten yine boşa çıkar söylediğin, kimsenin hislerini taklit edecek kadar aciz değilim neyse ki..ha ama belki en fazla demişsin ya ondan bişeyler öğrenin falan diye, defalarca kez okuduğum yazılarıyla ben de yazmayı öğrenmişimdir. bana da demşsin ya ‘hey nexus yeter’ die, gerekli açıklamayı yapmama rağmen sana üstüme geliyorsan hala diyecek bişey yok ama zaten pek huzursuzken bana böle şeyler yazmazsan sevineceğimi belirtmek istedim..
bu şarkıyı dinlediğim ilk gün geldi aklıma şimdi birden.. ve senin gördüğün şirinler ve benim duyduğum saçma sapan sesler…aslında ankara’da geçirdiğim ‘güzel’ günlerin bi çoğu da senin yanında geçti, allaaaaaa falan, özledim ben seni kankacımmmm 😉
agghh agghhh bunun üzerine her kurmaya çalıştığım cümle farklı farklı apayrı hüsran ile sonuçlanıyor. içimden hep tekrar ediyorumdo I know you from some where elimde değil do I know you from some where?nasıl bir zihniyet! nasıl bir yoksunluktur bu.!? kişi blog sahibine karşı hissettiği ve nereden olduğunu tam olarak çıkartamadığı bu belli belirsiz tanışmışlık şüphesini dile getirmek için düşünmüş… öyle bir şey bulmalıymış ki eğer karşısındakiyle bir tanışıklığı varsa sanki aralarında şifrelenmiş bir iletişim kurabilmek amacıyla, bu müthiş türk zekası ve türk zihniyetini birbirine katıp ve yine türkçe düşünerek aynen ingilizceye çevirmiş. seni bir yerlerden tanıyor muyum? cümlesini alıp müthiş bir kıvraklıkla, ana dili gibi kullandığı ingilizceye çevirmiş. kelime kelime yaptığı bu mütacim tercümanlık için kutluyorum kendisini. bu fevkalade ingilizcesinden sonra da eklemişbu uslupbu kelimeler…hmmm…türkçe düşünmeye çalışıp edinebildiği kırıntıları kelimesi kelimesine ingilizceye çevirmek tam bir türk zekası örneği tekrardan kutluyorum. altına bir de TARZAN diye imza atsaymış nefis olurmuş söylemeden geçemedim
interneti arastir o kadar kalcadan atmadan once1, 2, 3
H.A., yeni bi maske giymissin yakismis ta…
bu kadar kelimeyle daha salakça bir taşlama kombinasyonu yapılamazdı, ben de seni tebrik ediyorum; bir de ingilizce kelimelerle sen sakın girişme bu işe bigudi…türk zekasını bulduğun yerde kırıntılarından edinmeye bak, belki araştırma yapmayı değil de neyi nerde bulabileceğini öğrenirsin, hadi bakiiim.
deşifre etmek gibi olmasın ama hekatecim, bu nexus benim arkadaşımdır. nerden kapıldın bu yeni maske falan paranoyasına, benden mi kaptın ne…ha bu arada tarzanca olan birşeyler varsa o da bu başlıktadır.
en büyük lüzumsuzlukları yaşadım zaten büyük bi inatla zaten lüzumsuz bir insan olduğum gerçeğini de unutmuşken ya da unutmaya çalışırken..herşeye de lanet ediyorum aslında ya önce kendimin lanet bir insan olduğu gerçeğini kabullenmem gerek… kendimden nefret ettiğim yerin lanet olası yüzölçümü de oldukça genişledi zaten, içinden çıkamıyorum artık, ne yapsam nafile.. bu zamana kadar yaptığım şeyler de göz önünde bulundurulursa zaten, özür dilerim hepinizden, bir kaç yüz artı daha eklemek lazım galiba özür haneme…
bir kelimenin sonunun’m’ yerine ‘z’ ile bitmesinin hala yaşatabildiği acının aynı zamanda hissettirdiği ‘aptallık’ hissinin yaşattığı büyük acı…
zzzz efektinin geldiği yer olan canlıya dair girişeceğimiz işin hala duruyor olması acını dindirmeli, yalnız olmamı mı beklerdin… zaten çok yalnızı m.yalnızı z desem hoşuna gider mi?bak seninle bugün öğrendiğim birşeyi paylaşayım:”ertesi gün merhaba diyemeyeceğin kadar şiddetli kavgalara girişme; kafa kır, kalp kırma…”bunu yan komşumuz, kalbini kırdığı m abi söyledi.özür dileme m birşeyleri telafi eder mi, yada tek özür borçlu olan ben miyim?bak bu işte yalnızı m.ve büfeci var bir tane, hayatımın laflarından birini yedi m geçenlerde kendisinden, bu -m- ler benim mi sadece,mesela istanbuldaydı m, zzzzzzzzzz demek istedim ama tısssssss&fıssssss aslında…başka şeylere kafa yorma vaktin gelmedi mi bebeği m???ben bıraktı m sen de bırak, hayat müdahele edemeyeceğin kadar hızlı ve kısa, çok mu klişe? belki evet ama doğru işte, işimize bakalım mı?
bence uyumaya bak1n.diyene bak hele.
ama bazen uyunamayadabilinir!
şimdi ilk defa duyurum ağlayışlarını, hatta tam da avucuma düştü birinin gözyaşı…
sonsuz sorumsuzluğumdan kaynaklı öğrenemediğim 5 satırlık duayı bugün yine okuyamadım ya başında, onun için mi hoşgeldin demedin bana? saçma mı beklediğim, ama önceden duyardım, belki bu da sadece sonsuz paranoya.. senin çıkacağın sonsuz yolculuğa aldığın biletin eşantiyonu mu bana kalan sonsuz ızdırap da? yanına gelecek gücüm yok ama, sen artık gelsene yanıma, belki bir rüyada, belki de alakasız bir şarkıyla..3 sene geçti güya ama benden geçemedi ki hala, (ben) seni çok özledim, (sen) beni yalnız bırakma…
yaptığım seçimlere uyguladığım oyunların süresi sınırsız olabilseydi keşke, ‘ya şundadır, ya bunda’, o zaman şanssızlığa dönmez miydi yaptığım hata.. bugün şeytan yine uydu bana, belki onun da buydu yaptığı en büyük hata!bugün anladım ki zaten hiç bi zaman beni yansıtmamış baktığım ayna, yansıttığı (yalnız)ca koca bir yanılsama..
nasıl becerdik acaba yokluktan var etmeyi yok ederken var olanı?siyahın içinden alıp bütün renkleri, atabildik mi çöpe siyahı?yorum yapma alanımız kısıtlı, anlattıklarımız çok eskiden kalıntı.. son sigaram çoktan bitti, saat sabahın altısı, ama şimdi orda olsam bulurduk bi sigara talan edip ortalığı 😉
biter mi acaba?
içtiğim kahve kadar sıcak soluduğum hava, oysa tam tersiydi ankarada, içtiğim bira kadar soğuk oldu hep orda.. nefes al, nefes ver, kaldığım yer tam olarak ikisinin ortasında, beklediğim yerler hep aynı yürüdüğüm yolların sonunda ama işte hep aynı hayal kırıklığını yaşıyorum geldiğimde yolun sonuna… ben şehrimin olmayan sabahlarını özledim, çünkü sadece bitmeyen geceler var burda…
halbuki öğretmişti bana ışınlanmayı çok sevdiğim bir peri kızı, gerçi düşününce ışınlanmadığımız yer mi kaldı,ama bir tek an, küçücük bir an için tekrar olmalı.. belki de doldurmuşumdur hakkımı, belki durmuştur zaman, paramparçadır düşündüğüm an, belki o zaman doğan güneş bile yalan…
Devirdiğim gün sayısı kadar şişe deviriken bugün, acıları da devrettim bir ertesi güne ki o da habercisi oldu yarın devrilecek şişelerin… Ben hiç kaçmazdım önceden, şimdi ise nereye kaçtığımı bile bilmeden kaçıyorum sürekli bir şeylerden hatta kaçtığım o bir şeylerin bile ne olduğunu bilmeden!Sahnedeki ben miyim, unuttum repliğimi, suflörler kayıp, ne yapmalı.. Peki bu ben her konuştuğumda sanki deliymişim gibi yüzüme bakanları haklı çıkarır mı?Bugün aynı soruyu sordum da hatta arkadaşım sandığım bir denyoya, dedim ki:-Sence ne yapmalı?O da cevap verdi alay edercesine, dedi ki:-Git kurtar dünyayı!Bilse ki yakıcazz bu gezegeni (ki yakıcazz sözümüz var 😉 ), kaçacak delik arar kendine allahın dallaması, gerçi ben niye bekliyosam beni anlamasını…
renkleri görmeyeli uzun zaman olmuş aslında tam anlamıyla!yaşadığım şeyin anlatımı olmasa da belki tanrı son bir şans daha vermiştir bana, sesleniyodur ‘gel kendine de, bak hayatına ‘.. korkum büyüktü, yalnızlığım ve sancılarım da, ama artık veda ediyorum bütün bunlara, hadi başka kapıya! herşeyi ellerine bıraktığım zaman bile bir gün kesecektir oyununu nasıl olsa!
kalınca ölenlerden olmaya karar verdim bu ölüm-kalımda, ölünce kalanlardan değil.. zamanı gelmiş olmasına rağmen ne zamandır bulamadığım o samanı çıkardım ben bugün en kuytu bi köşeden belki de, kimbilir?
ama işte yine bi anda mahvolduğum yere dönüş yaptım, yaptırdılar.. halbuki o kadar mutluydum ki sadece 2 saat öncesine kadar!!beni itmeye çalıştıkları duvarları yalandan örülmüş o yalnızlıkta yerim olmadığını artık daha nasıl anlatabilirim bilmesem de, yine korktum, korkuttular..dönmek istemediğim yer bir anda bulunmaya can attığım yer oldu ya, helal olsun sadece… zaten benim burda ne işim var??
artık söylemekten bile sıkıldığım bu yalnızlığı kurallarına göre oynamalıysam artık kuralları da ben koymalıyım… ve en başta da sınırsız hayal gücü dahil olmalı bu kurallara.. mekan çevrilebilmeli bir anda ve istediklerim gelebilmeli hemen o dakika!!geldin mi?evetgeldin…
gün içinde belki de milyon kez değişen bu ruh halimi açıklayacak bir söz olmalı, gerçi var aslında, yine milyon kez duyduğum; ”5 dakkada değişir bütün işler!” canımı tek acıtmayansa bunların arasında bile değişmeyen gerçeklikler..sahi olan baki kalan,ve bu son damlaydı gözümden akan…unutulmaktan daha acı olansa hatırlamak, yapacağım tek şey beynime bir format, onu da yaptım zaten az önce ya;tebessümü getiren mavi kelebek..zaten bu kadar kolaysa gülümsemek, hataymış fazlasını beklemek!
bir de şu zaman geçsee
yarın çıkacağım yol aynı yere varsa da, vardığım yer farklı olacak bu defa, ayrımına vardığım sahtelikler açığa çıkarsa da ikinci yüzünü insanların, kozları aldım elime, bekleyeleim bakalım
maalesef!
…
bebek walla artık son kez yapmaya çalışıyorum ve olcak gibi bi his var şimdiden içimde her neyse ben geldim artık ve gitmeye hiç niyetim yok baştan söyleyeyim insanları yaratmak kolay değil silmek gibi biz hep bunu sağladık sağlam güçler yani eeeeeee haliyle hiç bir ağız bunu .ikemez hep varım uzaktaydım ama gelmeyeceğim demek değildi bu ve şimdi gösteriyorum kendimi…
zamana gec mi kaldın dedi biri bana bugün de bebeğim, tam da üstüne bastı.. çözmem lazımmış olayı, bunu da söyleyen bi falcı!çözümseyebildiklerimin özümsediklerimden azlığı sıksa da benim de canımı yapacak birşey yok…ben de kaçtım,kaçmadım mı sanki herkesin ‘uzak dur’ dediği herşeyden, düştüm hatta defalarca, ama uzun süre kalkmadım.. hep dönmesi çabuk olur diye kısa yoldan.. farkındayım çünkü yaptığım sadece edemediğim ‘müdahele’ ye verdiğim mücadele, ama onların yaptığı benim mücadeleme karşı sonsuz müdahele…zamanını yada kararını yada tam olarak bitiş anını benim bile belirliyemeyeceğim konularda konuşadursun insanlar, ben adım adım yaklaşıyorum o büyük sona.. ben bittiğim yerdeyim, çığlıklar atıyorum, duyuramıyorum, hıçkırarak ağlıyorum, hiç bir ses duyamıyorum.. sen bile duymuyorsun!!aslında ne zamana gec kaldım,ne ona,ne de sana, ben kendime geç kaldım, (çok geç) kaldım…gidecek yerim yoktu, ben de en büyük adımımı attım mahvolmuşluğa, hatta istersen sen bile artık yanımda olma, sana vereceğim zarardan korktuğum kadar korkmuyorum hiçbirşeyden inan bana ama yine de artık hoşgeldin derken sarılabilmek istiyorum sana…utancımı kaybettiren yer aslında çoktan kaybettirmiş inancımı da, boşa kürek çekmek bile imkansız artık, kaldım işte bir başıma o koca okyanusta, attım gitti küreği, sarsılmaya başladım, büyük dalgalar geliyo, ama belki de en azından hoşçakal derken sarılmalıyım sana, buraya gel cheyenne, yüzünü görmeliyim…
senin gabrielin benim dediğin anda cevap buldu onca soru kafamda…umuda çevirdiğin hayal kırıklığım için mi teşekkür etmeliyim sana dindirdiğin yalnızlığımda yoksa cıkaracağın o yolculuk için mi bilmem ama ama işte bir de burdan sesleniyorum sanai can flybut I want his wingsi can shine even in the darknessbut I crave the light that he bringsrevel in the songs that he singsmy angel gabrieli can lovebut I need his hearti am strong even on my ownbut from him I never want to parthe’s been there since the very startmy angel gabrielmy angel gabrielbless the day he came to beangel’s wings carried him to meheavenlyi can flybut I want his wingsi can shine even in the darknessbut I crave the light that he bringsrevel in the songs that he singsmy angel gabrielmy angel gabrielmy angel gabrielhep ol 😉
…
garip bir tarzın var bence yazmaya devam.ayrıca galiba garip bir şekilde birbirleriyle örtüşen bir müzik zevkimiz var, tabi gabriele ilaveten aynı ‘now you know’ dan bahsediyorsak,şaşırdım sadece!
sırf bunları yazabileyim diye sana, üye oldum buraya!
bir cevap alsaydım çok mutlu olurdum,bunu online olmama ihtimaline verim desem,görünüşe göre her saat onlinesın,özelliklede geceleri.
.
daha masumuz diye oturup sayfalarca yazabiliyoruz, sokaklar boyunca dolaşıp, arkadaşlarımıza içerleyebiliyoruz ya da başka beton barların pencerelerinden sarkıyoruz.sarkıyoruz ama düşmüyoruz.bize pencerelerden yalnızca rüyalarda düşülebileceği öğretildi.cevap mı..al sana cevap, bi dahaki sefere kırmızı bir halıyla beklerim..
dolaştığın sokaklarda benim de yürümüş olma ihtimalini sevdim bir an için,masumluğun bariz meydanda.büyüttüğün aşkına bakakaldım tüm yazılarında,insanı elden ayaktan düşüren,uykusuz gecelere esir eden aşkların geride kaldığını düşündüğüm bu beynimle,ama anlarsın sende,en fazla ne kadar düşünebilirim plastik bir beyinle.düştüğün rüyalardan kurtarabilirim belkide seni,ne dersin güzel manzaraların göründüğü pencerelere rüyalarında.halıyı nereye bırakayım bu arada?
dolaştığın sokaklarda benim de yürümüş olma ihtimalini sevdim bir an için,masumluğun bariz meydanda.büyüttüğün aşkına bakakaldım tüm yazılarında,insanı elden ayaktan düşüren,uykusuz gecelere esir eden aşkların geride kaldığını düşündüğüm bu beynimle,ama anlarsın sende,en fazla ne kadar düşünebilirim plastik bir beyinle.düştüğün rüyalardan kurtarabilirim belkide seni,ne dersin güzel manzaraların göründüğü pencerelere rüyalarında.halıyı nereye bırakayım bu arada?
sanırsam kendini beğenen götü tavanda insanlardan bitanesisin sende. hatta bana kalırsa çektiğin acı bile yalan. yalnız bir insan neden kucak açmasın kendine gelen bir insana.yazmadığın cevabı bekledim bütün gün,bütün gece.sana garip geliyordur belki tutumum ama ben böyleyim işte,hoşuma giden birşey olursa üstüne giderim onun,yapışır kalırım belkide,ama bunun hoşuna gittiği insanlar gördüm hep,kendisine güzel şeyler söylenmesinden,garip bir şekilde haz alan insanlar,bakıyorum sende o bile yok.nasıl bir insan olduğunu merak ediyorum evet ama kendini ne gözle gördüğünüde.bu kadar ukalalık fazla bence.ben yazmaya devam ederim sana,hoşuna gitsede,gitmesede!
burası çok sıcak.. acaba deniz kıyısında bir yere mi gitmeliyiz,kumdan kalelerimize bir de mavi bayraklar dikeriz.. ya da oturup şöle dalgaları sayabiliriz, kaçmayız da, tam da ortasına oturuz vuracakları yerin.. konuşabiliriz,susabiliriz,dinleyebiliriz,yanyana yada uzak da oturabiliriz, ama artık gitmeli(mi)yiz..belki gercek peri kızlarına da rastlarız ne dersin? iyi olmanı istiyorumm, iyi olmak da istiyorum, ama aslında iyiyiz de zaten.. mesela sen bana bir atkı ör,ben de sana bi sapka örerim, ip de takarım altına, söz.. geceleri çok soğuk olur oralar..gerçi bilmiyorum, peri kızları üşür mü?üşür müsünüz???
ne olacak?
ama mesela şöle de olabilir, sana bir iki kitap tavsiye edebilirim insan psikolojisine büyük yararları olduğu tesbit edilen.. yada ayna karşına gitmeni önerebilirim sana, göreceyin büyük burnunun çirkinleştirdiği yüzüne bakarsan,kendine gelirsin belki.
bir dahaki sefere direk kitap isimleriyle beklerim.. kapalı tavsiyelerle değil..manyak mısın yada bir belamı birinin başıma okuduğu paranoyasına girmek bile istemiyorum ama yeter, sıkıldım.ayrıca benden de sana bir tavsiye türkçeyi öğrenmeye bak en kısa zamanda!! (bkz: deyer mi, göreceyin ) çook fena…
fena olan türkçe bilmemek olsun ya bırak,senin durumun daha vahim.kabullenmişsin birde kendini yazık,acıdım sana,halbuki hayat daha çok şey öğretebilir hazırlıklı olmak daha iyi değil mi sencede,yanına aldığın korkuların ta burdan hissedilirken,neden bu kadar kapalısınki,boşver salla,adam değilmişsin,buna karar verdim en sonunda,kendine gel bence en kısa zamanda!
geç kalmışsın verdiğin kararda, ama ne önemi var öyleyim yada böyleyim, ama bak bu konu çok uzadı, sana daha önce de söledim sıkıldım, yeni paranoyalardan başka bişey alamıyorum yazılarından yeter, yada bir başka hayal kırıklığı işte. kötü konuşmak istemiyorum, konuşamam da, zaten çok fazla sıkıntı var şu an başımda, ha bak canın bu kadar kavga etmek mi istiyo birileriyle,yada bizzat benimle,bir sene sora falan toparlamış olurum muhtemelen, o zaman zırvalasak, bu yanlış zaman, sen de yanlış zamanda,yanlış yerde,yanlış bedende doğmuş biriyle uğraşıyosun zaten,artık bi son versen bu oyuna, olmaz mı?
zaman delirmiş sanki, gelmesini beklediği gün gelince neden şaşırır ki insan, yoksa kendisi midir delirmiş olan?..veda etmek ona yada buna,ama en zoru da vedalaşmak olsa gerek hatıralarla.ayrılmak kolay değil hayatının en güzel günlerini yaşadığın yerden hem de bir hiç uğruna,bir de gözüm önünde canlananlarla gözüm önünde can verenler arasında kalmışlığım var ki, bu en fenası tüm olaylar arasında..destek bekliyor herkes benden ama halim yok destek verecek, çok yorgunum,çok uykusuzum, ve çok dostsuzum..vereceğim tek destek biraz daha bu şehirde kalmak işte en fazla,donduracağım ve hayatımdan çalınacak bir seneyle daha..kimse neden yok?bu sefer gercekten boğuldum bu yalnızlıkta..hepinize son bir özür daha..artık üç noktalar yok zaten,geçiş yaptığım nokta son nokta(.)
dostun olayım diyorum kabul etmiyorsun…
.
garip bi tesadüf olmalı bu saatte dışardan gelen müziğin seninle en sevdiğimiz şarkının müziği olması,ama hoş da garip olduğu kadar..sen de duydun mu?hatırlatma olarak saymalıyım di mi bittiğini sandığım dostlukların aslında hiç ama hiç bitmeyecek olduğuna, özür dilemek yerine teşekkür ediyorum hepinize aslında 🙂
bugün içtiğim sigara unuttuğum o sigara kafasını getirdi bana, ama öyle bir yere bağladım ki o tohumlu kekikleri özledim be abi, ona bile güldüm hatta, hep güldüm… gülmeyeli de çok olmuştu içtiğimiz sigaralarla, niye hep en kötüyü denedik ki hayatta, gülerken suçlu hissettirecek kadar hangi lanet geldi, bulaştı bize..ama iyiyim ben,hatta sesini duydum daha iyi oldum,hatta o kadar ki, az sora toplayıp eşyalarımı gelim dicem otostopla ama bu şehrin kamyoncularına güven olmaz, babam demişti ki bi kere, “baba sözü dinle de,babalara gelme” ehehehhehe, şimdi gelmeyelim babalara,otostop ayağına:)ama sen mesela git yarın kendi çayını içtikten sonra,bir çay da benim için iç ezgide (dikkat edersen artık tercihimi çaydan yana yapıyorum bira yerine,ülserim azdı,ondan olsa gerek:) )kaşarlı poğaçayı özledim be abi!bi de neyi özledim biliyo musun,metro muhabbetlerini,ahahahhaha,sarhoş sarhoş az binmedik ya, şimdi merak ediyorsa ya beni şehrim insanı, resmimi asarlarmış o boş panolardan bi tanesine aranıyor die, çok gülersin di mi çıkarmak yerine o resmi,bu da gülmen gibi önce ben düştüğüm zamanlar kaldırmak yerine:)ya bebeğim, benim kafam acaip güzel ama,böyle de çekilmiyor işte, çoklu kafalar yaşamaya alışmışız biz, bir yanım hep eksik kalıyor..sen iyisi mi bi de bira iç yarın benim için..selam söyleyeceklerine de selam söyle, bi de bana hemen 3 gündür sana attığım maillerin bana geri dönmesinin açıklamasını yap:)mektup gibi oldu ya, ama olsun, nasıl olsa okuyacakmışsın burayı yarın,ben de buraya yazdım..ya bi de neyi özledim biliyor musun,unutmadan onu da söylemek gerek, ama unuttum 😉
.
kalktım az önce birden, gittim televizyonu açtım, ne çalıyodu biliyor musun bebeğim, “ankara’dan bir kuş uçtu,GÜNEY’e doğru” uçan kuş papanın sana yolladığı mı bilemiycem ama kanatlarındaki sevgiye biz fazlasıyla dahiliz, buna eminim..orda da geçmiyor zaman biliyorum burda geçmediği gibi,yaşayacak daha çok şeyimiz olmalı en azından bunu biliyorum, uyuyabildiğim zamanları özledim rahatça..çektiğim bir vicdan azabı var bu günlerde,hem de fazlasıyla,şimdi anlıyorum ki aslında hiç bir zaman melekleriniz olamamışız,bir filmde izledim o gün dedi ki adam, “melekler öldürmez!” izin verdiğimiz şey o an için karşı konulamaz durumunuz olsa da sizin,ekstrasını sağlayacak kadar çirkinleştiğimiz zamanlara tüm lanetim.. bunlar için gerçekten affedin, temizlenme zamanımız çoktan gelmedi mi? iyi olmaktan çok ,iyi olmanızı istiyorum ben de, aslında hepimizin dilekleri bir yerde doğru orantılı değil mi birbiriyle?hepinizi çok özledim işte…
xx
bıraktığım gibi dönüyorum bıraktığım gibi bulmayı ümit ederek bir taraftan da.. sanki bitmeyecek gibi bu gece, yarın ki hareket vaktine kadar gecmeyecek sanki zaman, buradan kurtulmanın verdiği mutluluğun yanısıra, oraya gelecek olmanın verdiği heyecan..çabuk geçsin şu zaman!!
gitmek,görmek,bırakmak,dönmek,tekrar dönmek,tekrar gitmek,tekrar dönmek,ve tekrar,ve tekrar..gelseydin iyi mi olurdu? evet belki de atlardın boğazdan dediğin gibi ama belki de rakı-balık süper şeyler yapardık aynı boğazda,ha?..ama yaptın yine son kıyağını da biz de gelecek cesareti bulduk falan aslında!!evet evet, öylesin;)
geçerken sana deyerse diye söylediysen sorun yok da bana sanki “değer”den bahsediyormuşsun gibi geldi. ne dersin?
senin dediğini derim
yanılma paylarının paydaları mı yanılasamalar? öyle sandım,böyle oldu,işin açıkçası umurumda bile değil, taktığım, düşündüğüm bir kaç kişi dışında -ki fazlasıyla dahildin bu gruba- göt olmuş o alemden alacak yada daha da kötüsü o tarafa verecek hiç bir şeyim yok artık, kardeşim dediğim insanın bile bana dair attığı son adım, sadece bir,hatta son dank sesini de duyurdu o kadar, iyi olmaya çalışmak da yeter aslında, yalnız kalsam da, iyi kalcam artık o kadar..insanların arasında azarlayacak bir kişi daha kalmadığı için sana üzgünüm, yada henüz yeni kurtulmuş olduğun durumlardan -ki benden daha çok sevinen bir insan daha olmadığını da fark etmemişsin kurtuluşuna bu güne kadar- bahsettiğin o nefret dolu anlarda unuttuğun sevgileri hatırlatacak o insanı da.. yaptıkların için minnettar, son nokta da perişanım, en büyük yanlış anlamamın sen olduğunu anladığım noktada duyduğum vicdan azabı ve hayal kırıklığının yanı sıra bir de hatırlatma ihtiyacı duyuyorum ki sana, sildiğin insanların beraberinde sildiğin anılar en azından çıkacak karşına bebeğim, kaybetmemeye dair verdiğini sandığın savaşta kaybediyosun yavaş yavaş,düşün ki beni bile!!sadece mutlu olmanı istiyorum, doğrusunu yaptın,böyle gitsin istiyorum, belki dinleseydin anlardın da ama boşver gitsin..ne diyeyim ki sana, hoşçakal, bu sefer yakın olsak da sarılamasak da..
incecik iplere bağlı hayatlarımız, büyük hasatlarımız da var elbet ama bugün bile tek laf “herşey güzel olacak” olsun söylediğimiz ve “benim hala umudum var” olsun dinlediğimiz, cem yılmaz gibi bir hayatımız da olur belki işte en sonunda o zaman.. polyannacılık mı bu, öyle olsun…inanmak ve güçlü kalmak lazım, aynanın öbür tarafına birkaç sargı bezi bıraktım..
geldinmi? nerelerdesin diye düşünüyordum bende, ama ukalalığada devam eder bir cevap yazmazsın sen şimdi ama olsun geldiğini bilmek güzel sevgili nexus, bir de sevgilim diyebilsem ya birgün…hoş olmazmı,tanışırızda bu sayede:)
geçtim diyosun yani öte yana ve hatta sargı bezi bulabilecek kadar ilerledim…emin misin?sanmalarında bir değişiklik olmuş olmasın?umarım iyisindir.bana geçmiş olsun..
kendini nickinin gerçekliğinin ispatına mı kasıyorsun? yeter be kardeşim!!
.
dediğin gibi bir hemşireyim ve zaten elimde sargı bezleriyle geçtim…sanmalarımdan değil ama iyi olmanızı istediğimden eminim…aslında hepimize geçmiş olsun…
git bir film çektir; akciğer filmi. yıllarca o kömür dumanını teneffüs edersen, işte böyle aşık olayım derken bağışık olursun. Çanakkaleliyim olm ben. Eser buraları. Gelemem öyle sıkıntıya.Azmettim, okuyayım dedim; afakanlar bastı be.
film çektirmeye değil de film çekmeye karar verdim ankaranın kara dibinin yanısıra belki de sadece bizim gördüğümüz o ak göğü üstüne, olmaz mı?sıkıldığın anda bırakırdım ben olsam mesela, başkasından çıkarmazdım basan afakanların hıncını,bana da ankaranın afacanı derler, haberin ola;)
ya ne gerizekalı birşeymişsin sen.. girip adam akıllı birşeyler yazmak bu kadarmı zor? sana ankaranın afacanı diyenlere bir çift sözüm var bence bundan sonra ankaranın başka bişeyi desinler sana, anlarsın ya..
sen şimdi adam akıllı birşeyler yazdığını mı zannediyorsun?nexusa “ankaranın afacanı” diyenlerden biri olarak sana da “yarrak beyin” demeyi uygun görüyorum bu andan itibaren.
milliyetçi duygularımızı kaşıyan “türk müsün?” sorusunun cevabını veren bir yazışma serisi okudum(k).önceleri seri noktalar kullanılıyor olsa da artık bir yazıda atlanılan, es geçilen bölümler olduğunu belirtmek için kullanılır. (…) bir diğer kullanım amacı ise anlatılamayan anlatılmak istenmeyen duygu ya da düşüncelerin varlığını belirtmek içindir.birşeyin eksikliği ortada, olmayan birşey için o kadar yazmışız ki gerçekten birşeylerin eksik olduğuna inanır oldum. nedir, ne değildir bilemem. onun için de (…) bırakarak bu yazışmanın yeni ufuklara yol almasını temenni ediyorum. herkese (…)* günler![* yine es geçtiğim birşeyler var, ne ola ki acaba?]
bi de bitmemişliği,devamı anlatmaya yarar ya, öyle bi kimlikle geldi kendisi herhalde buralara, devam eden hayatlar adına, ufuğu da bunla belirtebileceğin gibi mesela, var mı ki? neyse, iyi diyelim , iyi olsun..
şarkım ilan ettim kendisini bugünden itibaren
neyin cezasıdır yapabildiklerini de yapamamaya başlamamak bilmem ama kafamı dinlemekten kafam şişti artık, gidiyorum, hem de hiçbirinize veda etmeden, işim olmayan yerlerinde gezdiğim dünyayı başka gözlerle görmeye ihtiyacım olan bir çift gözün yanına belki de…bekler misin?
geri dönmen mi beklenmesini istediğin… kıçımı, belki de kaba etimi acıtan sandalye olmasa, gözlerim monitöre bakmaktan acımıyor olsa, uyuduğumu düşünürdüm. belki de uyuyorumdur, ve bunlar bir rüyadır. [matrix sendromu, gerçekliğimi kaybettim hükümsüzdür.] beklenirsin elbet birileri tarafından, neden beklemesinler seni? ama belki giderim ben sen gelmeden. neyi bekleyecektik sahiden? anlamını bilirsek beklemenin daha iyi bekleriz belki de? hatta neyi beklediğimizi bilirsek daha da iyi olmaz mı? bilerek, özlemle beklemek, bekleneni daha da değerli kılmaz mı?ben,burada, bir mucize bekliyorum. peki sen nereye gittin güzel kardeşim?
Tabib sen elleme benim yaramıBeni bu dertlere salanı getirKabul etmem bir gün eksik olursaBenden bu ömrümü çalanı getirGit ara bul getir..( aşık fakir)Binlerce hayat ortasında, binlerce çizginin, siyahın,beyazın,keşmekeşliğin arasında yaşamak..Vaktiyle karabatak sormuştu galiba “ne istiyorsun” diye.Kurtuluşa götüren soru bu değil mi? Önce ne istediğini bilmek.Sonra kabe yolunda ölen karınca gibi hedefe ulaşamasan bile o yolda ölmek.Uzanmak istediğinde kollarını omuzlarından kestilerse, koşmak istediğinde ayaklardan bağladılarsa, sevdiğinde sevmedilerse, şairin de dediği gibi artık öc alma vakti gelmemiş midir bu şehirden?Önce hastalık teshiş edilir.Sonra reçete yazılır.Bir zincir gibi en zayıf halkamız kadar güçlüyüz.Samson’un zayıf noktası saçları idi.Ben ne diyorum.Ne dediğimi biliyor muyum.En iyisi susayım.”balık attım olta tuttumyaşadim gençliğimimasal oldu çocukluğumgençligim bahar selive bir akşam birdenbirebir bulvar otelindeince bir dal değdi anlımakoptu sazımın teli”
beklemekten kastım olan mucizevi bir durum zaten aslında benim yazdığım da..bekler misin?bilmem ki bekleyebilir mi…
trakya’dan öğrendim bu sözü. geçen gün ise hayat kafama kaka kaka öğretti bunu. mucizeydi beklediğim, istediğim. olur sandım. olmazmış. aynen böyle dediler : “olmaz senin işin!”istanbul’da buldum aradığımı, zaten öyle demezler mi? uzaklarda aramamak gerek diye? yakınımda buldum aradığımı amma… ne oluruna bırakma olur ne de mucize beklemekle.. kısaca olmaz senin işin!maalesef benim işimde…
ben de yine istanbuldan ve hiç bir kakma durumu söz konusu bile olmadan herşeyin olabilite yüksekliğini öğrendim.. bekler misin dediğim bi çift koca mavi gözün bekleyebileceğini de, ki hem de tam da o kısım da herşeyin bittiğini düşünürken, hala tüm anneliğiyle mavi gösterebileceğini de herşeyi mavi gözleriyle..evetherşey olur güzel kardeşim..
(…)
belki tam da tükettiğim her sıfırı kafa durumunun rakamsal sonuna eklememle bağlantılı olarak daha mı iyiyim daha mı kötü onu bile bilmezken tam da şu noktada, belki de aynı şarkının başka versiyonlarını dinlemekle bağlantılı olarak tam da tersi bir durumda aynı zamanın başka bir versiyonundayım galiba da ne yazdığımı bile hatırlamayaz bir haldeyken uğraşmamak lazım di mi aslında…
Benimde “olmaz senin işin” dedikleri dertlerim var idi.Önce kalb ile iman lazım.Umut olunca acı çeksede insan, çekmesi lazımdır o acıyı, hallerinin istediği gibi olması için.Umut olmayınca tuğla olur insan.Acıyıda hissetmez olur. Hem acı çekiniz, “acı çekmek ruhun fiyakasıdır.”Sonra çabalamak, hem nasıl bir çaba; canlarla başlarla..Kabe yolunda ölecek olan karıncanın inancı ile beraber olan çaba.Elden gelen nedir.Elden gelen bir şeyler vardır hep küçükte olsa.Sakın küçük diye es geçmeyin.Yeri gelir iki küçük bir büyük eder..Ama ya, dereye su gelmeden kurbağnın gözü patlarsa..
bu son inci,tek bir inci, birinciydi..
verdiğim son sınavın tek güzelliği ilk defa bir dolu kankanın dışarda beklemesi.. bu durumda gelmek boyun borcu oldu, herkes yine beklesin:)
pembe gözlüklere indirim varmış..güneş gitti diye çıkardım herhalde.. hem de hiç farkına bile varmadan…aldığımı ve taktığımı da farketmemiştim zaten..hiç takmamak gerekliliğine bağlayan sonucu bu durumun şu ki artık hiçbirşey göremiyorum..yazık…
“BU SON” ların da sonunu getirmeyi becerebilmek lazım.. ve bunu söylerken o aaaaaaaanında beliren parlaklığı da göz bebeklerindeki…
“Yazmasaydım deli olacaktım” diyen Sait Faik Abasıyanık geldi aklıma.Kelamın aslını burada.bu da konuyla ilgili bir yazıSanırım Tağrık Buğranın “politika dışı” kitabında geçen bir sözüydü;” okumak güzelde ah bir de yazmaya mani olmasa”
anladım anladım…
“işte bu defa bittim” derken tam da kendime yanıma geldin, uzattığın sımsıcak elinle -daha en baştan- bana bu zamana kadar tatmadığım en büyük sevgiyi verdin, en büyük bitişimi mutlu sona çevirdin…son zamanlarda yaşadığım tek durum haline gelmiş “yok oluşumlar”a kocaman bir varoluş ekledin… bundan önceki herşeyi yerlebir edecek, gözlerimin taa içini en derinden güldürecek kadar…aklıma geldiğin anda içimde açan o kocaman çiçek, yüzünü gördüğüm anda – tüm kırıklıklarını bir anda, hemencecik onardığın- duracak gibi olan kalbimden mi aldı tohumlarını?…söz verdiğim gibi hemen gidip, hemen döncem… tertemiz gidip, tertemiz döncem…seninle gidip, seninle döncem….sesin tüm korkuları örtmeye mi geldi bebeğim? öyleyse hoşgeldi, iyiki geldi..iyiki geldin….
gücümü aldığım kokusu bebeğimin 15 sene önce kollar arkasında gizlenerek verilmiş olmasına, bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen hala eskisi gibi…oyuncak bebek kokusu…bana onu verdiğin günü hiç unutmicam, benim için gidip o saatte tüm şehiri, o küçücük ama boş şehiri sokak sokak gezip, bulup bana getirdiğin günü adını senden alan o minik bebeği..gün geçtikçe depreşen içimde sadece sana özlemim…beni artık yanına almak zorundsasın!!!
hadi artık…lütfen………….
ya sen nerden çıktın?nası bi varlıksın?bunca zaman sonra bambaşka şeyler hissetmem sana neyin nesi, bilmiyorum, bu kadar özlemem hatta çıldırmam özleminden…öyle garip ki…düşünüyorum bazen, ben mi yapıyorum böyle diyorum, sığınmak için birine ihtiyacım var da onu mu seçiyorum diyorum, ama değil işte, aslında herşeyi biliyorum, biliyorsun, biliyoruz….kocaman bir tesadüf seni yine görmem evet, aşkı hatırlatan, beni kendimi zorladığım diğer tüm durumlardan kurtaran, çokça zamandır unuttuğum o hissi yeniden tattıran,ellerimi titreten, yüzümü güldüren, kaybettiğim o neşeyi, belki de daha fazlasıyla bana geri veren, bir hediye gibi kalbini bana sunmanı sağlayan koca bir tesadüf…sen de aynısın biliyorum…hiç bir seye emin olmadığım kadar buna eminim ve senden bile çok hissediyorum bunu, seni hissettiğimden…bu kadar iyiysem şimdi, senin sayende, bana yarayan sensin, bana yar olan…hiçbirşey olmasa da, iyiki varsın…bir tek sana “amin” im…
yine tutamadım sözümü, yine saçmaladım, yine zırvaladım, kavga ettim, insanlara sataştım,ama işte yine de hiç bir şey seni 2 saat görebilmek adına 1 gün yol tepmeme engel değil, olamadı…eee, hadi o zaman çabuk geçsin zaman, çabuk tutalım elimizi, çabucak tutuverelim ellerimizi…
söyleyecek söz arıyorum, bulamıyorum…içimden taşan bişeyler var, hepsi sana….çok az kaldı:)
yanımda olduğunu biliyorum ama böyle olmadığını kanıtlar davranışlarınla sadece ve sadece bıraktırıyorsun kendini ve sayende yine bırakıyorum kendimi…lütfen yapma bebeğim…lütfen yapma!!..kızdığın durumu ve takındığın bu tavrı her ne kadar anlasam da…
look what your god has done to me !
tam da vazgeçtiğim anda öyle birşey yapıyosun ki,taa ordan buraya yolladığın güpgüzel, bambaşka bir anla…ve ben sana yemin ederim bebeğim, yanında olamadığım her bir anın adına ve acısına bir gözyaşı akıtıyorum içimde bir yerlerde…ve sen o kadar büyüdün ki içimde, gözyaşlarımla suluyorum seni, her ne kadar istemesem de..seni çok seviyorum…
özledim…
hala özlemekteyim de az mı kaldı ne bebeğim?7 gün, günde 24 saatten 168 saat…1saati ben hesaplayana kadar geçti bile zaten :)taaaaa içimdesin, hep de orda kal, hep de benimle kal…
bencillik degil midir?
bencillikten de öte olsa gerek..lüzumsuz bir eylem aslında..yazık harcadığın zamana!
söylenen her sözü “acaba zarf mı” diye dinlemek en baştan, “en yakın arkadaşlarım” dediğin herkese (nam-ı değer kankalar) güvensizliğin kanıtı olsa gerek, yada gerçekten bu kadar zarf atılması, öyle denilmemesi gerektiğinin kanıtı, bilmiyorum..hemen bugün terkederdim bu şehri ama, ne var ki seni bırakamıyorum..ve bırakamamakla beraber yaklaşamıyorum da, ve sen senden kaçtığımı düşünüyosun olanca doğallığınla…olan bitenden haberin yok, nasıl bi oyunda olduğumuzdan da…yada en büyük olacak senden gelen, bilmiyorum…işte sadece gidemiyorum..sessizlikle sensizliğin birleştiği şu anda biraz daha içime alıyorum seni ve burda böyle bekliyorum,yarın olsun ki yüzün getirsin tüm güzelliği..seni öyle seviyorum ki…
gerginim ve tedirgin…burda olman lazımdı..
bişey istiyosun inanıyorsun ki güzel birşey inanıyorsun ki daha da güzelleşebilir herşey ama değil, sen de biliyorsun..birşey yapamıyosun…yoruluyosun…ve artık sadece olacağına inanmak dışında bişey yapamadığın o anda mahvolan,mahvettiğin zamana uzaktan seyirci kalıyosun, ikinci olumsuz ihtimallere daha yakın… daha çok acıyor, daha çok acıtıyosun…yok oluyosun…
son olsun,sonu getirelim….ama bu da bitsin…
herşeyi değiştiren durumlara eklenen yenilikler arasında kalmışlıklarda azalan oksijen miktarınarağmen -ki olmaması durumunda barizliği yine değişeceğinin herşeyin- tekrar nefes almamı sağlayan sen, yine ve yeniden kanıtladın ki bana, artık düşsem bile,asla dibe vur(a)mayacağım kadar yüksekteyim…sayende….
(mi) acaba???????????
yeşil aşk…peki sence yeşillendirmeye de yeter mi bişeyleri?
yine başladım son saat sayımlarına…20 saaaaaaaaaat…sora yanındayım:)
üzgünüm bebeğim…üzgünüm çünkü, tam da düşündüğüm gibi oldu… üzgünüm çünkü, aslında tam da yeni başladığını düşünürken sen, ben “son” yazmak zorundayım karşımda duran ve gözlerini dikmiş beni izleyen tüm sözcükleri birbirine karışmış bu hikayenin sonuna…üzgünüm çünkü, bitiremediğim ve bitirmeden huzur bulamayacağım başka hikayelerim var daha…özlemek farklı bişey, ama güç ister di mi?sen böyle demedin mi bana;-bak, sadece bu telefon kadar yakınım sana…ı ıh!!!halbuki sadece o telefon kadar uzaktım ben sana …işte bak yine anlayamıyorum ve yine son bi kez daha vazgeçiyorum anlamaya çalışmaktan…
ben her masalın kötü zamanlarına yetiştim sadece, yada her şehirin yok olmuş zamanlarına..mutlu sona hiç yetişemedim yani..bu ne canımı acıtıyo ne de sorguluyorum artık canımı acıtanları…bu işte;yalnızım, yalnızsın, yalnızız…kasmaya gerek yok daha fazla!!
bugün herşeyin değişeceği ilk gün dünden sonra…yeni bir ev, yeni bir hayat ve en önemlisi yeni bir defter içine ismini gizli şifrelerle yazacağım…bittiğini sandığım an herşeyin başladığı anmış oysa, dönüp baktığımda ise ardımda bıraktıklarıma, sade zaman kaybı…sana gelmeyi özleyeceğim, ama bundan nefret ettiğim kadar değil..neyse dedim ya, işte,yeni bir ev, yeni bir hayat ve yeni bir defter…üzgün olmam gerekir mi?…