1 Mayıs. Dünya işçi bayramı. Ülkemiz için pek bayram olduğu söylenemez ama.. Zaten işçilerle aram yoktur. Katılmazsam eksik hissederim sadece.. Ordaydım.. Çok fazla yoruldum ama heyecanlıydım. Biber gazı ve koşmak ve kaçmak hiç de iyi gelmiyordu aslında bana… Genellikle kaçıyordum. Daha korkaktım belki. Diğerleri o kadar kaçmıyordu. Joplarını yiyip geleceğe dair hayeller kuruyorlardı. Demokratik Halk Devrimi yada daha çok para… kimse bilemez… Ben öyle değildim. Ödediğimiz vergilerden bizi dövme yetkisi alan polisleri daha çok uğraştırıyordum. Zorluyordum. Vazgeçmiyordum. Taksim bizim olacaktı… 10 dakkalığına oldu da… Ne önemi vardıysa? Nasıl olsa her şey unutuluyordu. Basına yasak , köprüler tıkalı , İstanbul olağanüstü hal… Ve birileri ofislerinde evlerinde cips yiyerek bizi seyrediyorlardı. Halk işçisi…Eve dönmenin anlamsız gereksizliği üzerimde yorgunluk , açlık , bel de jop sancısı evde “ülkeyi sen mi kurtaracaksın” figanları.. Dönmedim eve yaşadığımı bilmek isteyen biri vardı. Ne halde yaşadığımı pek merak etmiyordu ama.. Az çok tahmin ediyordu sanırım.Ona yürüyordum , ona koşuyordum , onla dünyaya barikatlar kuruyordum , onla sloganlarım aşk şarkılarına dönüşüyordu. İhtilal şiirleri yazıyordum ona… Sınırsız , sınıfsız yaşamımdı o benim.. Paylaşımım fedakarlığım inancımdı.Devrimcilik ve aşk; ayıramıyordum ikisini birbirinden. İkisinide aynı güçle arzuluyordum. İkiside kararlılık gerektiriyordu. İkisinide beceremiyordum. Havalardan oluşan beynimdeki çelişkiler biraz daha acıdı sadece.. …………………..Ayık bir gecenin taşıyamayacağı kadar yük vardı üzerimde.. Yeni 20 lik tekel rakı… Bardak ve sofra kuramazdı. Şalgam aldım. Ve uyumalarını bekledim. Yatağa girdim. Rakı şişesine ve şalgam şisesine yüklenmeye başladım. Bardaksız. Kendimle konuşmayı sevmiyordum. Zekice sorular sorup ortada bırakıyordu beni. Bu sorulardan kurtulmanın yoluydu o gün rakı ve yoldaşıydı şalgam.. Az sarhoş olmayı beceremiordum. İpin ucu çok kaygandı ve her seferinde kaçıyordu. Yorgunluğuma güveniyordum birazdan sızardım nasıl olsa. Nihayetinde uyudum sek rakılı rüyalarla.. sek sevdalar. sek çatışmalar.Sabah annem zorla uyandırdı beni.. Bir süre önce ölüceğimden endişelenerek her sabah bi kaşık bal tıkıyordu ağzıma.. Yararı olmadığını biliyordum ama onu kırmak istemezdim. Yapma dedim midem bulanıyor ve bal amacına ulaşmadan üzerine kustum. Ruhum çıktı.Kustum seni. 1 mayısı. Demokratik halk iktidarı kişisel görüşüm proleterya diktatörlüğü. kustum iddaayı , evi ,askerliği , sahil kasabasında beyaz şarap içmeyi.. Geleceği kustum , anlayışları , kavgaları , evlilikleri , aileleri , sahip olamadığım bütün içkileri.. Ve kadınları , güzel kadınları , çirkin kadınları.. Kadın gibi adamları kustum. Bütün bu olan biteni kustum. Haksızlığı , yaşanması gerekenleri. Yazamadığım şiirlerimi… Ruhumu kustum. 2 mayıstı. siyahtı. Ruhsuz yazmak çok daha kolaydı…