Bildiğini biliyorum…Ya da en azından anladığını…Ya da ne olduğunu hissettiğini… Ne kaçmak geçiyor aklından; ne de gözlerin açık; mücadele etmek. Hangisi doğrusu bilemiyorsun. Hoş; kimin doğrusu? sorusu bile nicedir gelmiyor diline. Kabul ediş değil bu aslında; belki biraz akışına bırakmak; belki biraz dingin ve sakin olmayı istemek..Ama yine de uykularının kaçtığı oluyor; hani bu sabah yağmur damlalarını camda izlediğin anlar gibi; bir bulanık bir net rüyalardan uyandığın da oluyor……..En çok neye üzüldüğünü bilemiyorsun…Yalanlara mı; doğrulara mı…Karar veremiyorsun…İçinde gittikçe kısılan bir ses var. Dursan dinlesen olmuyor; kulaklarını kapatsan ne fayda…İçsesin yankılanıp duruyor içinde …Bütün organlarına çarparak; en son gelip gözbebeklerinin ortasına yerleşiyor…Saklayamıyorsun…Hele de gün ışığında…Bakanlar görüyor, görenler duyuyor, içsesini; gözlerinin ortasından……Peki ya ağlasam diyorsun? ‘Hani ağlasam; gider mi gözyaşlarıma karışıp?’ İçsesin cevap veriyor; sen susuyorsun…”’Tellerle çevrili uzun yeşil çayırı geçerken tükürdü büyük gözüken yapraklardan birine.. yürümeye devam etti.Güneşin oluşturduğu terler gözüne süzülünce kendinden nefret etti tam 2 saattir yürüyordu..Sonunda gelmişti nehrin kenarına. Bağırdı ‘Bryan’ sesi telleri kemiriyordu.Bryan sesi duydu (lanet olsun neden köprüden gelmedi bu)-Gelsene Ellis_Olmaz sen gel_neden..?-Çünkü 2 saattir senin için yürüyorum ve gelip gelemeyeceğini merak ediyorum.-Tamam geliyorum(neyi var bunun yine)Tekrar Bryan ın bulundukları yere gelmişlerdi.Kız hala terliyordu ve kendine kızıyordu içinden kendine söz vermişti bir daha bunu yapmayacaktı.Hem Bryan ona kızamazdı ihtiyacı vardı. Kızsa bile bunu yapmayacaktı festivalde gördüğü sarışın çocuğu getirdi aklına yeşil kazağı onu çok yakışıklı gösteriyordu. ve onu görmeye köye gelicekti.-Seni seviyorum dedi bryan ve öpmeye çalıstı.Ellis dudaklarını kaçırırken kahkahayla karışık bağırdı-Ahh Bryan bende seni seviorum tutmayan bacakların , hint fakiri elbiselerin ve yiyecek tek parça somunun için-Sevmesen gelmesdin-Alternat…. sustu devamını getirmedi cümlenin Bryanı üzmek istemiyordu. Yağı bulandırmadan kurtarmalıydı saçını.Bryan bir cimcik attı kendine geldi.-Bryan-Efendim (ağzı göğüslerinin arasındaydı )-Rahat dur (aklına geriye dönerken çekeceği 2 saatlik yol gelmişti)-neden??-Çünkü istemiyorum..!!-Seni sadece sevişmek için çağırmadığımı biliyorsun dimi..??-Evet bir de somun var.. gülümsediBiraz süren suskunluktan sonra.Bryan eski bir iskoç şarkısı mırıldandı.Eliste eşlik etti sonra..(yarın hangi elbisesini giymeliydi acaba sarışın çocuk onu görmeye gelecekti hem onla daha kolay görüşebilir hem de sabahın köründe evden kaçmak zorunda kalmazdı )Şarkının sonunda sesini titretti Bryan “düşünme sev yeter , benimle ol her zaman, sen istediğinde ben hazırım düşünme sev yeter”….Öylece uyudular ve gitme vaktinde uyanan Ellis, Bryan a bir öpücük kondurdu.Bryan da uyandı ona nehre kadar eşlik etti. Ellis bugün Bryan’ı üzdüğünü anlamış ve giderken onu ateşlice öpmüştü. ”’Perdeyi çektim. çakmağın götüyle biranın kapağını siktirettim. kaybolan güneşe baktım. midem bulanıp beynim tıkanıncaya kadar şişeyi ağzıma soktum…..