bildirgec.org

firatocal

11 yıl önce üye olmuş, 80 yazı yazmış. 19 yorum yazmış.

Yaşam Sirkinin Hayal Avcıları

firatocal | 31 August 2010 12:44

İnsan ya hayalleriyle yaşıyor ve sessiz sessiz avutuyor doğuştan şansız , zavallı varlığını ; yada hayalleri için yaşıayıp savaşarak kırıyor kabuğunu… Kaybedenlere endekslenmiş zaman nehrinin azgın sularına savrulmuş bi çare sahipsiz kaderine isyan edip , avazı çıktığı kadar yükseltiyor sesini..

Hayalleriyle yaşayıp kırıntılarla avunanlar hiçbirzaman ulaşamaya caklarını bildikleri bir hayat biçimiyle düşlerini dekore etmiş keder mağlubu gönül zengini insanlar oluyor hep… Gözlerini kapattıklarında imrendikleri bu elit hayatın müsvetteleriyle kendilerini avutmaya razı oluyorlar her defasında…

Ruhlarının açlıklarını sadece düşleriyle doyuran kitleler için hayat sorunsalı değiştirilemeyecek çaresiz bir kaderi gösteriyor… … Onların çocuklarının büyük bir kısmı da ölü toprağı ile örtülmüş yaşam enerjisi kaynaklarını kemiriyorlar köşelerinden… Babalarından aldıkları kaybetmeye mahkum yaşam mirasını yeniden ayağa kaldırmanın telaşesiyle geçiriyorlar ellerinde kalmış yoksun ve bitkin düşmüş , savunmasız hayatlarını…

Onlar ne kendileri ne de içinde bulundukları toplum için en küçük bir fayda bile üretemiyor , koca bir ömrün sonunda doğum ve ölüm tarihleri arasına sıkışıp , yerin altındaki karanlık mabetlerinde başka bir bahara ertelenmiş mutluluk hayallerinin başını beklemeye başlıyorlar…

Meçhul Bir Kadına Adanmıştır…

firatocal | 30 August 2010 11:33

Hüzün diğer adıydı kadının … Hayal kırıklığı ise soyadı … Sicilin den silinmez künyesi … Etine , ruhuna ebedi kazılı …

Aldığı ilk nefes ile kanatlarını yitiren aşk kurbanı melek misali ağlamaklı zümrüt gözleri… Sevgilisinden çok , kaybettiği saf sevgiyi aramaktan yorgun…

Tanrısını terk etmekten bin pişman… Her ayrılık yorgunu kadın kadar bıkkın aşktan…

Sorguluyor günahını… Dalıp dalıp gidiyor gözleri , şimdiden çok çok uzaklarda olan , yitirdiği sonsuz ve el değmemiş günahsız mutluluklara…

Koca Bir Asrı Deviren Basın Efsanesi: Yeni Asır Gazetesi…

firatocal | 29 August 2010 15:47

Ege Bölgesi ‘ nin lider gazetesi Yeni Asır , 116. yaşını kutladı… Koca bir asra sığmayan ömründe ne yokki… Yayın hayatına ilk adımını attığı 19 Ağustos 1895 yılında Selanik ‘ te başlayan tarihe tanıklık hikayesi , devrimlere önderlik yapan bir çizgide devam etti… İlk çıktığında adı sadece Asır iken , 22 Temmuz 1908 Çarşamba günü , ‘. Meşrutiyet ‘ in ilanını verdiği sayısıyla birlikte Yeni Asır ‘ a dönüştü… Harf Devrimi ‘ nin gerçekleşmesinden 20 yıl önce Osmanlıca logosunun altında latin harfleriyle Yeni Asır logosunun yayınına başladı…

Aynı önderliği dili kullanma biçiminde de sürdürerek Harf Devrimi ‘ nden 6 ay önce de Türk Alfabesi ile çıkmaya başladı… Basım tekniği ve teknoloji alanında da önderliği bırakmayan Yeni Asır , ilk farklı mürekkeple basımı 23 Temmuz 1909 da , dönemin en modern basım tekniği olan ” Rotatif ” ‘ e 14Mayıs 1930 ‘ da , Ofset baskı tekniğine 1967 ‘ de , bilgisayar destekli basıma da 1977 ‘ de geçti… Bu yükseliş trendi onu Ege Bölgesi ‘ nin gözü kulağı haline getirirken , tiraj rakamları o dönemin rekor düzeyleri olan 120 binlere ulaştı…

2000 yılında internet sitesini devreye sokan Yeni Asır , artık sadece Ege ‘ nin değil , tüm Türkiye ‘ nin en eski ve en güvenilir gazetesi olma özelliği ile yayın hayatını ” Nice 116 yıllara ” sloganıyla sürdürüyor…

Dost , Kardeş Pakistan Yaralarını Sarmaya Çalışıyor…

firatocal | 23 August 2010 14:06

” Pakistan , Pakistan cive Pakistan ” ” Cive , cive , cive Pakistan ” …

benim gibi 30 lu yaşlarında olan olgun delikanlılar , TRT’ nin bundan 15-20 sene kadar önce canı sıkıldıkça çaldığı sempatik şarkıyı mütebessüm bir ifadeyele hemen hatırlayacaklardır… Dost , kardeş Pakistan ‘ ın gülen samimi yüzünün melodisidir bu şarkı , 20 yıldır benim için…

Şu sıralar tarihinin en büyük felaketini yaşayan Pakisan ‘ ın içler acısı hali ile her karşılaş mamda aklıma bu şarkı geliyor va canım çok acıyor… Sanki geçmişimin güler yüzlü hatıralarının paramparça edildiğini ve ruhumda ölümün veya cehennem yalnızlığının kol gezdiğini hissediyorum…

Pakili felaketzedeler perişan haldeler… Ülkede alt yapı çökmüş , tarım alanları tamamiyle zarar görmüş , açlık ve susuzluk baş göstermiş ve 600 bin insanın ne halde olduğu meçhul durumda… Resmi rakamlar ölü sayısını 1500 olarak verse de ülkemizde yaşadığımız felaketlerden tecrübeli olduğum için bu resmi (!) rakamların hiç de gerçekleri yansıtmadığını düşünüyorum… Hadi diyelim doğru… sadece bununla kalmayacak malesef… Salgın hastalıklarla ikinci bir ölüm dalgası daha bekleniyor… Haiti ‘ de yaşanan insanlık daramı benzeri bir tehlike kapıda…

Birleşmiş Milletler ‘den gelen yetkililer yaşanan felaketin , 2004 Hint Okyanusu Tsunamisi , 2005 Keşmir Depremi ve 2010 Haiti Depremi fellaketlerinin toplamından çok daha fazla trajik ve derin yaralar açan bir etkisi olduğunu vurguluyorlar… Uluslararası toplum da felakete çok duyarsız kalınca , katlanarak artan acı , ülkenin felaket bataklığına giderek daha derinlemesine saplanmasına sebep oluyor… Dikkatimi çeken nokta , felaketin Ramazan ayına denk gelmesine rağmen müslüman ülkelerin Pakistana olan kayıtsızlıkları… Dünya genelinde tüm müslüman ülkeler içinde onlara en çok yardım elini uzatan ülke yaklaşık 11 milyon dolar ile Türkiye…

Birleşmiş Milletler ilk etapta acilen 460 milyon dolaralık yardıma ihtiyaç duyulduğunu söylese de , şu ana kadar bu yardımların ancak üçte biri sağlanabilmiş durumda… İşin en kötü olan tarafı da , gelen yardımların köpeğin önüne atar gibi verilmesi… Eğer bu yardımların arkası gelmez ve Pakistan uluslararası arenada yalnız bırakılırsa , kısa bir süre içerisinde 3 buçuk milyon çocuğun ölümüne engel olunamayacak… Ülkenin yeniden inşası için 10 milyar dolar gibi akla hayale sığmayacak bir meblaya ihtiyaç var… Devletin bu yapılanmayı tek başına sağlaması ise pek mümkün görünmüyor…

Kuyruk Sevdası…

firatocal | 23 August 2010 10:48

65 ini deviren Ahmet Bey , bakkal 70 lik Mehmet Efendiyle alışverişi sırasında randevulaştılar…

” Bak Mehmetcim ” dedi , ”yarın ayın 2 si, gazeteni termosunu getirmeyi unutma , yarın kahvalıya merkezdeki Ziraat Bankası ‘ nda buluşuyoruz. Gelirken Şadiye Hanıma rastladım. Çıtır çıtır sigara böreklerini hazırlayacakmış , hadi gene yaşadık… Vallahi şu ay başları olmasa kimse düşünmeyecek bizi… Tamam mı üstadım.. ”

” Tabii tabiii Ahmetcim… ” diye cevap verdi bakkal Mehmet Efendi… ” Haberdarım muhteremden… Aysel Hanım bahsetti az önce… O da kurduğu turşulardan getirecekmiş… Kızı da eşlik edecek , malum tansiyonu atlı karınca gibi… Bir iniyor , bir çıkıyor… Geçenlerde toprağı bol olsun Hüseyinimizi 70 ini göremeden uğurladık bankadan… E tedbirli olmak lazım tabiki… Haydı kal sağlıcakla… Geç kalma ama sıra tutmamız lazım üstadım… ”

Okuyamama ve Yazamama Ataerkilce Bir Ayıptır…

firatocal | 21 August 2010 19:34

Okumayan bir millet olduğumuzu bilmeyen kalmamıştır sanırım… Yıllardır kanayan yaramızdır bu acı gerçek… Üstü kaşınsa da kaşınmasa da , hep sürülür önümüze hiç kapanmayan yaramızın bu iç karartıcı resmi, medeniyet sıralamasındaki acınacak durumumuzu dostun düşmanın önüne sermek için…

Ama bu gerçeğin , çok daha derinlerde kalıp , pek de gözükmeyen kronikleşmiş ve sanki kötü huylu bir ur misali hiç iyleşmeyecek bir yanı vardır ki , hep gözlerden kaçar… Kadınların bu cehalet vesikası içerisindeki okul terk misali utanç tablosudur gözlerden kaçan… Utannma tabirim yanlış anlaşılmasın lütfen… Bu durumun sorumluluğunu sadece vefakar ve cefakar kadınımıza yıkmıyorum…

Bir Musibet yada Bin Nasihat ve Gölcük Depremi…

firatocal | 21 August 2010 17:01

Bir Musibet yada Bin Nasihat ve Gölcük Depremi…
Yaşanan bir musibetin söylenen bin nasihatten iyi olduğu söylenir… Belki dünyanın bir çok yerinde bu kural geçerlidir ve sıklıkla doğruluğunu ispat ediyor olabilir… Ama konu canım Türkiyem oldu mu , orada şöyle bir durup düşünmek gerekiyor…

17 Ağustos 1999 da yaşadığımız Gölcük depremi kolay kolay unutulmayacak etkileriyle ülkem insanı üzerinde derin izler bırakarak tarihin tozlu sayfaları arasında yerini aldı… Keşke yaşanan her şey gibi olmasa , yaşanan acılar unutulmasa yada kasıtlı olarak unutturulmaya çalışılmasa da bu tozlu sayfalara ve raflara kaldırıvermek zorunda kalmasaydık…

Davullu Ramazan Hatırası…

firatocal | 20 August 2010 16:16

Ramazan gecelerinin vazgeçilmezidir geleneksel davulcular… sesleriyle geceyi ayaklandırır , hayat macerasına erkenden başlatırlar… çoğu zaman günlük koşturmacalarımın çok rahat bırakmaması yüzünden geceye sarkan bilgisayar işlerim , davulcularla birlikte mesai yapmamızı gerektirir… böylece her gece davulun ritmik sesleri de alıp götürür beni delikanlılık çağlarıma…

sahura davul sesleriyle uyanmak çok hoş bir ayrıntı gibi dursa da , ilk gençlik yıllarımdan kalan bazı kötü hatıralarım vardır davulcularla ilgili… malesef çoğu suistimal içerir…

Örümcek Adam

firatocal | 20 August 2010 09:17

şimdiki derdimiz örümcek… tatlı belam sevgili oğlum Rüzgar , Örümcek Adam oldu , telaşe dolu koşturmacalar da bizim oldu… çok değil şunun şurasında 24 gün öncesinde örümceğinin içine oturtuğumuzda feryadı figan kucaklarımıza gelmek için çırpınan Rüzgarımızı şimdilerde tutabilene aşk olsun…

her yerde örümceğe binmenin faydalarından bahsedenlerimi istersiniz… yada yürümeyi zorlaştırdığı için zararlarını sıralayanlara mı kulak verirsiniz bilmiyorum… hangisini dikkate alırsınız yada görmezden gelirsiniz , o sizin tercihiniz… biz yürümeye alışmadan önce hevesini almasını istedik…

Tavuk Suyu Çorbası ve Kokoreç Aşkına…

firatocal | 18 August 2010 14:12

Allah rahmet eylesin sevgili babam İsmail Yaşar Öçal olmasaydı , bu dünyaya gelemeyecek , onun bana damak tadı olarak miras bıraktığı tavuk suyu çorbasını ve kokoreçi her gördüğümde önünde saygıyla eğilecek kadar benimseyemeyecektim…

Her yönüyle muhteşem bir hayatı ve akla hayale gelmeyecek bir zenginlikte zevkleri ve tutkuları olan bir insan olmasının ötesinde , sevgili babam tam anlamıyla bir yemek tutkunuydu…

en tok halinizle bile karşısına otursanız , yemeği yerkenki manzarası ve yediği yemeği ballandıra ballandıra anlatışı ile iştahınızı öyle bir kabartır , yeme isteğinizi öyle bir kamçılardı ki , doymayı hiç istemeden çatlayasıya kadar herşeyi yemek isteyebilirdiniz…