bildirgec.org

arseli33

11 yıl önce üye olmuş, 30 yazı yazmış. 199 yorum yazmış.

Git kendine başka yalanlar bul…

arseli33 | 14 December 2007 09:20

ayrılık
ayrılık

*Günler geçti ,aylar ,yıllar…Kalbimin kırık aynalarında senin yüzünü görenler , dönüp gittiler.Biz diye birşey kalmamıştı oysa bizden geriye tek kalan sararmış fotoğraflar bir de kalbimin dinmek bilmeyen sızısıydı.
Bir sigara yaktım ,radyoyu açıp sıradaki ilk parçayı kendim için tuttum. ” yinede tanıdı gönlüm yaşadı bir kusursuz aşk bütüttüm sana pişman değilim” Pişmandım, zaten aşkların en kusurlusuydu büyüttüğümüz.En büyük kusur da seni hayatıma ortak etmemdi.
Yaşadığım hiçbir aşkı bıçak gibi kestirip atmamıştım ben.Vicdanı olan biri de böyle yapar zaten.Yanlışları doğruları sorguladım ,yanlışlar doğruları götürdü.Evet bu aşkta hiçbir doğru yoktu.
Bilgisayardaki resimleri bugün silmeliydim artık.Msn’yi açtım , resimleri çıkardım.”belki bir gün özlersin bu şarkıyı ne zaman dinlersen hep beni anımsa, bu şarkıda sana olan hislerim var”yazan bir ileti.
Belki bir gün özlersin
Başka adamlarla, başka şehirlerde yürürken
Seçtiğin bu hayat ,geçtiğin son adam
Yasal acılarından hatta yalnızlıktan
Sessiz harfler seçersin
Başka adamlarla, başka şehirlerde belli etmezsin
Sil gözünün yalnızlıklarını
O an fısılda duvarlara adımı
Bin bıçak var sırtımda biniylede adaşsın
Herbiri hayran sana…
Bu sefer amacımdan caymayacaktım.Seni hafızamdan kazımıştım çünkü.Sırada sana ait anılar vardı.Gözlerim dolu dolu, dondurduğumuz tüm anları sildim.Bütün anılar geçmişin çöp kutusundaki yerini almıştı.
Şaşkındım , onca acının ,gözyaşının ardından yapamadığım şeyi nasıl olduda bugün başarabildim diye soruyordum kendi kendime.”İçimdeki o tarifsiz sevgi , şimdi tarifsiz bir kinle dolu olmalı” diye düşündüm.
Ve msn’de engelli aşkların en büyüğü.Aylardır verdiğim mücadelede, galip gelmenin huzuru doldu içime.
Güneşin altındaki her hastalığın
Ya vardır bir çaresi ya yoktur
Eğer varsa aramalı
Eğer yoksa unutmalı*

her yaşta aşk, ölümsüz aşk,aşk

arseli33 | 12 December 2007 00:30

”Nerde o eski günler,o eski aşklar, uzaktan sevmeler, ulaşamasakta vazgeçmeden diretmeler” Eskiden yaşanan aşkların kahramanlarından muhakkak duyarız bunları.Mailime gelen bir yazıyı sizinle paylaşmak istedim…
Yaşlı bir bey sabah erken evinden çıkmış, yolda ilerlerken bir bisikletin çarpmasıyla yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış.Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar.Hemşireler önce pansuman yapmışlar ve” biraz beklemesini , röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini” söylemişler.
Yaşlı bey, huzursuzlanmış ”acelesi olduğunu,röntgen istemediğini” söylemiş.Hemşireler merakla acelesinin ne olduğunu sormuşlar.
”Eşim huzur evinde kalıyor, her sabah yanına kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” demiş.
”Eşinize haber iletir ,gecikeceğini söyleriz” deyince yaşlı adam üzgün bir ifade ile ” Ne yazık ki karım Alzheimer hastası hiçbirşey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” demiş.
Hemşireler hayretle” Madem sizin kim olduğunuzu bile bilmiyor neden hergün onunla birlikte kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz?” diye sormuşlar.
Adam buruk bir sesle ” Ama ben onun kim olduğunu biliyorum” demiş.
Gerçek aşk,gerçek sevgi,fedakarlık budur işte.Yarı yolda bırakıp gitmek değil,karşılık beklemeden sevebilmek.Ne yazık ki günümüzdeki sevgilerin genelinde bir amaç var.Menfaat var.Geçmişe baktıkça gelecekten korkuyorum…

Zaten inanmıyordum aşka !

arseli33 | 06 December 2007 19:24

Diş doktoru bir arkadaşım aradı bugün.Üniversiteden bu zamana kadar süren ilişkisinin bittiğini anlattı buruk bir sesle.’ sebep ne’ diye sorduğumda, aklımda o tanıdık senaryolar yerini almıştı bile.Sebep’ işlerimin yoğunluğuymuş, ona vakit ayıramıyormuşum, 5 sene boyunca ayrı şehirlerde olmamıza rağmen hiçbir sorun yaşamadan devam eden ilişkimiz, aynı şehirde buluştuğumuz anda bitti’ dedi…Güldüm, bu bir sebep olamazdı çünkü.Zaten buna ne o inanmıştı ne de ben.
Ekledi ardından’ işimden arta kalan bütün vakitlerim onundu, sırf ona daha yakın olabilmek için annemlerin yanından ayrıldım ve birlikte kalmaya başladık biliyorsun’
Konu konuyu açtı, muhabbet uzadıkça uzadı.Elimden gelen tek şey teselli etmekti şu durumda , öyle yaptım.
Sorunun ne olduğunu anlayabilmek ,biraz olsun arkadaşıma yardım edebilmek için bu kadar komik bir sebep sunarak arkadaşımı yarı yolda bırakan bayanı aradım.’ lütfen hayatımdan çekilin, yeni bir ilişkim var ve çokta mutluyum’ dedi pişkin pişkin.İşin garibi ilgisizlik,vakitsizlik diye dert yanan arkadaşın hayatındaki insanda pilotmuş.Aradığı bolca vakti ve ilgiyi eminimki onda bulur!!!
20 gün önceki olayı anımsadım sonra.Yine üniversite boyunca devam eden bir ilişki , okul bittikten sonra evliliğe ilk adım için takılan nişan yüzükleri.Damat beyin mezun olduktan sonra özel bir sektörde ziraat mühendisi olarak hemen işe başlaması sorunların başlangıç noktası oldu.Sürekli küçümsemeler,aklına eserse aramalar,huzursuz bir birliktelik halini aldı.Sebep’ Gazi mezunu arkadaşımın çıkışının geç verilmesi ve hemen formasyon alamaması’ Bu sene formasyon alamadın diyerek kestirip atılan bi ilişki.Ve bi de dipnot’ eğer puanın iyi gelirse ve yerleştirilirsen hatamı telafi ederim’ Şaka gibi, inanması bile güç gerçekten.
Ve en kötü ayrılık sahnesi….12 senedir süregelen bir ilişki.Üniversiteden sonra birinin öğretmen olarak atanması ve diğerinin de özel bir sektörde hemen iş bulması.Nişan tarihi, hazırlıklar….Sonra kız tarafının çıkardığı bir saçmalık’ neymiş efendim erkek sırtını devlete dayamalıymış ,özel sektörde çalışana kız verilmezmiş’ Maddi durumu devlet dairesinde çalışan bir insandan çok çok iyi olan arkadaşım sırf bu sorunlar yüzünden ,sırf mutlu olma isteği yüzünden polislik sınavına girdi ve kazandı.Eğitimleri sırasında aldığı bir telefonla yıkıldı ‘ cuma günü nişanım var , bir daha beni arama’ Bunu söyleyen 12 sene boyunca bir dediğini iki etmediği , canından çok sevdiği ve herşeyi göze alarak onun için istemediği bir hayatı seçtiği kişiden başkası değildi. Sonrası psikolojik tedavi, haplar.Işığı sönmüş bir hayat.’Herkesin kaderi ne kadar da acı yazılmış’ diyorum bazen kendi kendime.Ne aşklara inancım kalıyor, ne insanlara.Bazen kendime bile güvenemiyorum.Bu kadar yenilmişliğin arasında bu kadar laçkalaşmış ilişkiler gördükten sonra ‘acaba ben nasıl olurum ‘ diye düşünüyorum çoğu gece.
Kalp acısını bir kere yaşıyan bir insan ,ikinci kez aynı acıyı taşıyamamaktan korkar.Taşıyamaz da zaten.Yeni birini tanımak için ayıracağı zaman , ona güvenmek ,ona kendini anlatabilmek , herşey çok güzel giderken bile ‘acaba bu da mı öyle’ diye düşünmekten de kendini alamaz çoğu zaman.
Aşktan umudumu tamamiyle keşmiştim zaten , böyle olaylara şahit oldukça tamamen kapattım kalbimin kapılarını artık.

Hakkımı Helal Etmiyorum Sana

arseli33 | 04 December 2007 09:36

Gidişinin üzerinden aylar geçti.Senin hayatından ne sevdalar geçti kimbilir.Ben kalbimin yaralarını sarmaya çalışırken sen kalbine kaç aşk daha sığdırdın.
Sözüm vardı,ardında sonuna kadar durduğum”Bu gidiş bütün gidişlerden farklı olacak,hasreti içimizi zehir gibi yakacak bilirim…Haritanın bir ucunda sen bir ucunda ben,bekledik bekleyeceğiz”
Gözyaşları,feryatlar,uzaklıklar,araya giren zaman ve hasret acısı.Daha gidişini bile kabullenememiştim ki,omuzumu sıvazlayıp’Allah kavuştursun’diyenlere teşekkür bile edememiştim ki…Ta ki seni üniformalarla görene kadar.3 ay 5ay 7 ay 14 ay, gece nöbetleri, iştimalar, gidip gelmeler, ayrı yerlerde aynı hislerle yaşatıığımız sevgimiz.
Ve her gidişin bir dönüşü…Merhaba aşk,merhaba sevdam..
O kapıdan içeri girdiğin anda yaşadığım heyecan ve gözlerimde daha fazla hapsedemediğim yaşlar.Dualarımız kabul olmuştu.Yaşanan onca acıya rağmen verilen emek ve bütün zorluklara karşı yıkılmayan aşk kulağıma şunları fısıldadı^^Bir daha ayrılık yok, bir daha gitmeler yok.Senin hakkını nasıl öderim ben^^
Yaşadığımız en büyük ayrılık buydu.Ve farklı iklimlerde zoru başarmıştık.
Sonra senin yasakların hayatıma taştan duvarlar ördü.Güvensizlik mi diye düşündüm gecelerce.Olamazdı.Hayatımın tek odak noktasıydın ve hayatım zaten senin avuçlarındaydı.
Çelişkili sözlerinle boy gösterdi ayrılık.Kalbindeki tek aşkın ben olduğuma öyle inandırmıştın ki beni bir anlık yanılgın beni gerçekle yüzleştirdi.İhanet beni de vurdu hemde en güvendiğimden, can damarımdan.
Sonrası hep pişmalıklar.Açılmayan telefonlar,karşılıksız bırakılan mesajlar,gözyaşları içinde kıvranışlar…Sonrası hep hüsran.Telafisi mümkün olmayan hatalar.Hayatımdan ellerini çekmeni söylediğimde ki haykırışların ve içimde büyüyen öfkem.
”Senin hakkını nasıl öderim” diye bana sorduğunda kullanmadığım cevap hakkımı şimdi kullanıyorum;
Sen senin için yapılanları çiğneyecek kadar nankörsen bende sana hakkımı helal etmeyecek kadar acımasızım.Sana hakkımı asla helal etmiyorum…

Hava bedava,su bedava!!!

arseli33 | 02 December 2007 18:30

Muğlaya ayak basanlar bilirler,havasını solumaya bağladığın anda, gözlerinde dolar işaretleri döner insanların.Konaklama ve yaşam çok çok pahalı. iş gücü açısından kendini geliştirememiş bir yer.Sadece ilçelerinde turizm faaliyetleri biraz fazla.İş olanakları hep bu yönde.Ama verdikleri maaş hiç tatmin edici değil.
Dalaman havalimanı…Giden gören varsa bilir.O çevredeki insanların tek umut kapısı.Ve tatile gelen ziyaretçilerimizin asla unutamayacakları bir yer.Türkiyedeki en pahalı havalimanı olmakla beraber uçuşlarında çok sık olduğu bir yer.
Eğer bir gün yolunuz düşerse size tavsiyem yanınıza ihtiyaç duyabileceğiniz herşeyi alın.Bir kahve 9 ytl,çay 7.25 ytl,cola 10 ytl,küçücük bir ekmek 11.75ytl…Bunlar sadece aklımda kalanlar.
Bir de uçağınız gecikme yaptıysa ve uçmak için önünüzde uzun saatler varsa o zaman kara kara düşünmeye başlayabilirsiniz.Hele bir de tek değilseniz işte o zaman acırım halinize.
Havalimanında çalışmış biri olaraktan bu durumdaki insanlara ne kadar üzülerek baksam da kuralların ağırlığı karşısında çalışan personelinde ezildiği gerçeğine de hep tanık oldum.Fiyatların pahalılığı karşısında dert yanan yolcu sanki o fiyatları biz koymuşuz gibi hakaret dolu sözler sarfettiğinde ortamdaki gerginliği yatıştırabilene bravo.
Muğlayı yaşayan bilir,Muğla’da yaşayan bilir.Orda dönen paraların hesabını tutmaya çalışsak emin olun ki başarılı olamayız.Muğlayı seviyorum ama bu pahalılık bu şekilde devam ederse dışarıya yapılan göçler dahada artacak.

Kalbimde kapanmaz yaralar açtın….

arseli33 | 01 December 2007 15:24

Biliyorum bir daha hiçbir zaman kesişmeyecek yollarımız.Ve ben her yeni günde içimde gözyaşları içinde kıvranan cocuğun çığlıklarıyla örteceğim umutlarımı.Ne kokun olacak doyasıya içime çektiğim,ne de gözlerin içinde hapsolduğum.Ne sesin olacak konuşurken huzur bulduğum ne de ellerin avuçlarına umutlarımı koyduğum.
Kalbimin sızısı..
Hayatına ortak ettiğin yalanlarla yaraladın beni.Yüzümde bıraktığın o acı tebessümü ve ömrüm boyunca taşıyacağım kırılmış bir kalbi bırakıp gittin..
Yine hayat ellerimin arasından kayıp gidiyor ve yine en zor sahnede çalıyor kapıyı ayrılık.Günler,haftalar,aylar geçiyor içimdeki yangının acısı hala geçmiyor.Nereye baksam,hangi anımı ansam,ne zaman ağlasam bin parça sensin sebebi.
Aylar tükettik ayrılığa.Bir an bile duymasam nefes alamam sandığım sesin kulaklarımda boş bir uğultu şimdi.
Umutlarım yokluğunun acısında kayboldu,içimde açmayan çiçekler büyüttün.Kapanmaz yaralar açtın yüreğimde.Tüm yitik duygular omuzumda.Sözcüklerin bile dilsiz kaldığı anlardan biri yine.Kalbim çaresizliğin nadasında.Yanaklarımda kanlı gözyaşları…
Yine zamanlardan sensizlik.İçimdeki tarifsiz acının nakaratları beynimde;
^^Bazen aşk uzaklara gider.Aşk gider ve hayatta gider onun peşinden.Öylece bakakalırsın ardından^^

08.03.2007 Muğla/ortaca

Bizim çocuklarımız onlar!

arseli33 | 29 November 2007 21:41

Acının yoksulluğun yaşanmışlığın ortasında,akıp giden yaşamın her köşesinde çocuklarda vardı.Ufacık bedenleri ile sokakları,pazarları otogarları doldurmuşlar.Ne güzeldir çocukların sokakları doldurmaları.Ama gezmeye değil,oyun oynamaya hiç değil o minicik nasır tutmuş elleriyle yaşamı üretiyorlar.Omuzlarında kartondan,kutudan bozma boya sandıklarıyla yollarda,neredeyse boylarının erişemediği el arabalarıyla pazarda,garlarda…Kaçmak istercesine adımlarımızı hızlandırdıkça çocukların sesleri daha bir gür çınlıyor kulaklarımızda…

BU DÜNYADA ONLARINDA İNSAN GİBİ YAŞAMAYA HAKKI VAR…

Atatürk ve Kehanetleri…

arseli33 | 29 November 2007 09:47

ATATÜRK GELECEGi Mi GÖRÜYORDU
Bazı bilim adamlarına göre geleceği görme yeteneğinin merkezi diansefal denilen ve sempatik sinir sisteminin birleştiği beyin merkezimizdir.Bu sinir sistemi diğer sinir sistemlerimizden çok daha farklıdır.Bilim adamlarımıza göre atalarımızda ilk olarak gelişen beyin kısmı diansefaldir.Tarihteki önemli karakterlerimizin içgüdüleriyle hareket etmesini sağlayan altıncı his beynin bu merkezindeydi beklide.Günümüzde belli kişilerde kendini gösteriyor ve geçmişe oranla daha ender ortaya çıkıyor.Atatürk gibi duyarlı kişilerde beynin bu bölümünün daha faal olduğu düşünülebilir.Atatürk’ün yaşamında geleceği görme gücünün kainatlarına rastlanmıştır.En tarafsız örnekte Kurtuluş Savaşında görülmüştür zaten.Muhiddin Arabi gelecek üzerine yazdığı kitabında Atatürk’ü kastederek şunları söylemiştir;
‘Devleti Aliye yıkılacak.Batıdan uzun boylu,mavi gözlü bir adam gelecek.Serbest Fırka kuracak.Adınada Serbest Cumhuriyet denilecek.Dünya milletini tanıtacak ve hükümdarlığı 15 sene sürecek’BULGAR iVAN MANELOF’A SÖYLEDiGi KEHANETLER…
Mustafa Kemal Türk milletinin yaşadığı sıkıntılardan onları kurtaracağını biliyordu.Koşullar ne olursa olsun içindeki umudu hiçbir zaman söndürmedi Mustafa Kemal.Ve Selanikte yaptığı konuşmasında söylediği sözler bir bir gerçeğe döndü zamanla.”Bir gün gelecek ben.hayal olarak gördüğünüz bu ınkılapları başaracağım.Mensup olduğum Türk milleti bana inanacak.Bu millet gerçeği görünce arkasından yürür.Saltanat ortadan kalkacaktır.Devlet tek çeşit bir unsura dayanmayacak.Din ve devlet işleri arasındaki farklılıklar ortadan kalkacaktır.Emin olunuz ki bunların hepsi bir bir olacaktır”
BU KEHANETiNE DÜSMAN GÜÇLERi DE iNANMAMiSTi…
Düşman ordusunu tamamen yok etmek amacıyla başlatılan Büyük Taarruz amacına ulaşmıştı.İtilaf devletleri ATATÜK”le görüşmek için kendisinden randevu istedikleri zaman Atatürk elçilere”Sizinle 9 eylül 1922 de NİF kasabasında görüşebilirim” demişti.İşin garip tarafıda Türk orduları o sırada Nif”ten çok uzaktalardı.9 Eylül günü oraya varmaları imkansızdı.Bu bir savaştı ve yarın ne olacağını önceden kestirmek mümkün değildi.Aradan 10 gün geçti ve bu sözleri nutuk”ta şöyle dile getirmişti ULU ÖNDER;” 9 Eylül Günü Nif”te idim.Fakat benden randevu isteyenler orda yoktu”
MUSTAFA SAGiR’iN CASUS OLDUGUNU iLK KONUSMADA BiLMESi…
16 Mart 1920”de İstanbulu”un işgal edilmesi ile Kemalettin Sami Paşa Anadoluy”a geçerken gemide bir Hintli ile tanışır.Bu Mustafa Sağırdır.Harekete yardım etmek amacı ile Hint Müslümanlarının kendisini gönderdiğini söyler ve bu sözler Paşayı etkiler.İstanbula bir telgraf çeker ve Mustafa sağır ile ilgilenmelerini söyler.Bir süre sonra Mustafa Kemal”e Mustafa sağırı överek anlatır ve görüşmelerini ister.Mustafa Kemal görüşmeyi kabul eder ve Mustafa Sağır”ı yanına çağırır.Görüşme uzun sürer ve daha sonra Sağır gönderilir.İki paşa yalnız kalınca Atatürk’Bana bak bu adam casus’der.Sami Paşa’Aman Paşam sizde çok şüphecisiniz’diyerek Atatürk’e inanmaz.Atatürk yaverini çağırarak’Bu İngiliz Hintli casus olacak.Kendisini takip etsinler.Mektuplarınıda çok dikkatli okusunlar’der.Bundan sonra mektuplar o dönemde kimya hocası olan Avni Refik Bey’e verilir.Bir iki tecrübeden sonra gizli yazılar bulunur.Mustafa Sağır yakalanarak suçu itiraf ettirilir ve idam edilir.

Sana ve acı veren aşkıma elveda…

arseli33 | 29 November 2007 08:36

Varlığınla yokluğun arası yaşadığım hayatın perdelerini tamamen kapattım bugün.Hayalinle avunmaktan,beynimdeki gelgitlerden ve sana ait herşeyden arındırdım ruhumu.Herşeye rağmen hatıralarımda hep o içten gülümsemen kalır diyodum,hatıran bile kalmadı artık…
Yanlış üstüne yanlış,hata üstüne hata…Hayatıma girdiğinden beri tek ezberlediğim şey bu.Nasıl bu kadar ucuz bir romanın kahramanı oldum anlamış değilim.Sen daha kendi kişiliğini bile kazanamamış benim için kocaman bir sıfır anlamına gelen bir karaktersin artık.Kendi yaptıklarına bile bi anlam veremezken,kendini bile tanıyamamışken seni için yapılanları nasıl anlamlandırasın ki..??Emeklemeden yürümek,yürümeden koşmaya çalışmak.Ateşi hissetmeden bilemezsin acısını…Sevmemişsen hissetmezsin ayrılığı,umut etmeden bekleyemezsin koşulsuzca ve yaşamadan ihaneti kalbinin duvarlarını örmeye cesaretin olmaz.
Daha gidecek çok yolun var senin.Her düştüğünde kanayan yaralarını saracak bir ecza dolabı olmaz yanında unutma.Acıya herzaman gülemezsin ve hayatın kanlı duvarlarına bir kez tırmandığında bu serüvenin asla sonu gelmez…29.05.2007

Bir alkoliğin kızı olmak…

arseli33 | 27 November 2007 22:36

Hayat bize sinemesında rol verirken ne yazık ki seçme şansımız olmadan yazmış senaryolarımızı.Kimimiz dört ayağı üzerine düşmüş kimimiz boynu bükük kabullenmişiz alnımıza yazılanları.
Ağlamaya alıştırdığımız gözlerimiz,paramparça olmuş kalbimiz içinde boğulmuş düşlerimiz.Yaşarken yaşadığını bile hissedememek…Evet benim yolculuğum^^yaşadığını bile hissedemeyenler^^arasında.
Bir şişe içkinin kölesi olmuş bir baba ve hergün o babanın zulmüyle parçalanan hayatlar.Gülmeyi unutmuş gözlerin feryatları…Yok olan üç hayat…
Herşey babamın alkolle tanışmasıyla başladı.ilk önce kişiliğini kaybetti sonra yavaş yavaş çevresini.Daha düne kadar itibarı olan biriydi,şimdi ünvanı olan biri^^alkolik^^Herkesin geçmişinde gülerek anımsadığı yada aklına gelince hayıflandığı bir çok anısı vardır muhakkak.Düşündükçe ya hiç uyanmak istemez o rüyadan yada hiç hatırlamamak ister.Gerçeğe döndüğünde iyi yada kötü yine onu geçmişin o tozlu raflarındaki yerine koyar.Benim gerçeğim o tozlu raflardaki hatırlamak bile istemediğim hayattan ibaret.Uyandığımda gülüp geçemiyorum çünkü hep tanıdık rolleri oynuyorum.Huzursuz bir ortamda,kalpleri bile atmayan üç canın dramı..
Hayatının en şaşalı dönemimde(ki buna hayat denirse)tek sırdaşı yalnızlık olmuş,hayallerine bile elçilik edemeyen,4 duvar arası yaşadığı hayatında tebessüme yer olmayan,insanlardan kopuk ve belki başka bir insanın ömrü boyunca yaşayamayacağı kadar çok sorumluluğu omuzlarına yüklemiş bir delikanlı..
Gözlerinin feri sönmüş bir anne.Hayatla verdiği mücadeleye yorulmadan devam eden,yüzünde acılarını anlatan çizgilerin izlerine rağmen gülmeyi başarabilen ve bunca acıya,gözyaşına hüsrana rağmen dimdik ayakta durabilen fedakar bir anne..
Ve ben;Anlatmakla bitmez içimdeki düşkırıklıkları.Hayallerime bir adım yaklaşmışken onlara dokunamamamın sızısı.İçimdeki çocuğu hıçkırıklara boğarak ağladığım geceler.önyargılarım,güvensizliğim,tamamlanmamış cümlelerim,neresinde olduğunu bilmediğim bir hayat,soru işaretleriyle doldurulmuş geleceğim,ve ardı arkası kesilmeyen bir sürü…… Hep kesik,hep eksik.
Evet hayat bana seçme hakkı vermedi belki ama keşke onları değiştirebilme,düzeltebilme gibi bi imkanım olsaydı.Ne zaman alkol görsem bi yerlerde hep o eriyen hayatım gelir aklıma…