bildirgec.org

absence of mind

11 yıl önce üye olmuş, 29 yazı yazmış. 679 yorum yazmış.

düşe düşünce

absence of mind | 07 January 2008 17:47

Sen ve ben, bir adadayız..küçük bir ada. Etrafta kimseler yok. Üstümüzde dolunay, bütün adayı aydınlatmaya yetiyor.
Karşımızda deniz..gecenin sessizliğini bozan yalnızca dalgaların sesi. Soyunup denize giriyoruz.deniz suyu ılık..saatlerce suyun içinde kalıyoruz. Birbirimize hiç bakmıyoruz dahi. tek bir laf etmiyoruz. Konuşmak lüzumsuz, zaten söyleyecek olduklarımızı biliyoruz. Olan bitene anlam bürümeye gerek yok, her şey böyleliğiyle son derece anlamlı. İlk kez yaşıyoruz.

Denizden çıkıyoruz. Bütün yorgunluğumuzla kumsala atıyoruz kendimizi, uyuyakalıyoruz.
Sabah oluyor, güneş tepemizde. Aynı anda açıyoruz gözlerimizi. Karnımız acıkmış. Biraz ötemizde orman..ormanın nefesi harika kokuyor..rengarenk çiçeklerin üzerinde rengarenk kelebekler uçuşuyor..binbir çeşit meyva sunuyor orman bize..bilmediğimiz enfes lezzetler hepsi.

kendimi bilemedim.

absence of mind | 16 December 2007 05:36

Ayna oluyor yüzün bana. Yüzümün izlerini aynada gördüm bugün. kir lekesi yer etmiş.
Oysa ne zamandır bakamıyordum yüzüne korkumdan..

Bunca acının içinde kafiye tutturma çabam ne komik..Şair ver bakalım acıma şuradan bir uyak..
Uyuyakta sonra bir uyanak.
Büyük aç kızım ağzını, yuttuğun yalanlar tahriş etmiş mi içini ona bakacağım..ahh yoksa bu tükürdüğün kan, tüm o yalanların rengimi.

Yalana dolana meyil ettin, dolana dolana yalana, ucunu kaçırdın gerçeğin.
Hatırlar mısın masumiyetini su çiçeğinin…Şimdi kir izleri onları da kapatmış.

neden?

absence of mind | 14 December 2007 20:09

ölüyor muyum bu defa?
inanmadığım bir tanrıya nasıl dualar ediyorum böyle, sadece biraz daha sürsün dayanım ömrüm diye.

‘Hala yazıyorsan ölmezsin sakin ol’, diye fısıldıyor tanrı..

Ya bunu sen yaparsan diye yakarışım…kendini öldür tanrı, kendini ifna et..beni bırak, beslemediğim karıncalar var bugün..senin de insanların aç, unuttun mu onları?

Biraz daha tadına varmak istiyorum öğütülmüş buğdayın, içime çekmek aromasını nergislerin, gizleri açığa çıkarmak istiyorum bir bir, ipek böceğinin tiz ayak seslerine eşlik eden şarkılar söylerken , ve feyzalmak istiyorum uçuşundan kelebeğin.

saçmalarken ben.

absence of mind | 07 December 2007 09:06

Uyuyamıyorum..orospusu olmuş yelkovan akrebin,dönüyor da dönüyor peşinde..saat sabahın beşi,yatağımda sağlı sollu dönüşlerimden sonra dayanamadım,kalktım,şimdi de hafife yazıyorum. içimden gelenleri,aklımdan geçenleri olduğu gibi anlatacağım sizlere.kirlisi bu sözlerimin,dikkat edin size de bulaşmasın..astarsız olacak bu yazı içim gözükecek biraz..
Tarumar ettim kendimi,yazıda hizaya sokacağım düşündüklerimi,az önce aklımdan bütün geçenleri yazacağım,uzasın cümlelerin boyu,alışkanlıkta var serde yormaz bu soldan sağa gidişat beni,yorduğu kadar onanizmin bedenimi.
Kadınlar mastürbasyon yaptıklarını hep sakladılar benden,kendimin lezizi olduğum onca yılı,yanlışça bir şeyler yapıyor olma hissiyatıyla tozladım..oysa bende bilirim yanık karamel kokusun nerden geldiğini.
Ninem aklımdaydı az evvel,hiç mastürbasyon yaptı mı diye acaba diye düşünürken,çocuk yaşlarda evlenip buna hiçte gerek duymadığı tahmin ettim.yine de nerden bilebilirim?86 yaşında ninem Alzheimer hastası.televizyonu hiç sevmez,ne olduğunu da anlamıyor pek,unutmuş olmalı.biraz zaman önce,televizyon karşısına oturup ekrandakilerle konuşuyordu,’susun bee ne çok bağırdınız’ diye kızıyordu sabah programlarındaki ölçüsü kaçmış kadınlara.tam o esnada sesini kısıyorum,böbürleniyor ninem,’bak gördün mü nasılda susturdum hepsini’ diye..yeri geliyor örtüsünü düzeltiyor İbrahim Tatlıses saçını görmesin diye,bazen de bizlere bağırıyor neden onca elin adamını eve aldınız diye..ninemle telefonda konuştum bu gece.’devlet bize tarla verdi’diyor ‘,hayırlı olsun ninecim nerde verdi’ diyorum,sıkışınca hemen kıvırıyor,’şimdi sadece imzayı’ attık diye..nineme bayılıyorum,adeta tapıyorum.
Ona da tapardım evet..tanrı dedim ona,o da beni cehenneme gönderdi.
Düşündüm de fazla ciddiye alıyoruz aşkları sevdaları..işin boktan tarafı sevemememiz.sevgi sandığımız şey cep telefonlarının mesaj kutucuklarına düştü..titreyen seslerin yerinde, titreşim modları.
Bilgisayarın ilk dünyama girdiği zamanlarda murat diye bir çocukla tanışmıştım sanal alemden.gerçek adının murat değil de ümmet olduğunu öğrenmem nasıl da bir hayal kırıklığıydı.görüşmedim sonrasında onunla,adını yalan söyleyen neyi doğru söler ki hesabıyla..nerden bilebilirim ki sonraları yalana ağzımın içi kadar yakın olacağımı.
Uykumu ne yaman bir yiğide kaptırdım.
Yağmurda yağmıyor epeydir.ruhumun akıtılması gereken tortuları var,sağlam bir fırtına çözer alır.şimdilik sadece gözyaşı.
Yatağıma gidip orda,ağlayabilirim,yazıya akan ilk damlada,rengi kaçtı yazının.
Akıp gidiyor her nasılsa hayat ve yarın olacak.

hafifçe misafir olsak?

absence of mind | 06 December 2007 16:56

Hafifte son günlerde herkes kar topunun içine haylazca sıkıştırdığı taşları fırlatıyor birbirine.nerden baksam füzyon,fusion belki.ama eldeki anlarda bir kartpostal bu kadar mı buruk olur?..herkeste suç var,anı uzattık işte,oysa kaç şarkı söyledik birlikte..uzun süre tamir edilmek üzere kenarda tutulan ilişkilerden başka olmalıydı paylaşımımız,arkadaşlığımız..fake kokan insan ilişkileri hepimizi yoruyor,inşa ettiğimiz kuleler bir bir yıkılıyor..oysa hepimizden bir parça yok mu o kulelerde..ben yaklaşmak isterim patlarken bir kule daha..anlık öfkelerden doğan husumetimiz var.egolarımız var yazının içinde,kıstırıldıkça tepinen egolarımız..küfür var,küfüre verilen tepkiler,ettiği kadar küfürü zaten hayattan yiyenlerimiz var,bir de evinin beyzadesi olarak büyütülenlerimiz,herkesin ayrı bir geçmişi var işte,başka başka sebepleri,arkamıza çevirirsek bakışlarımızı,ilk günaha kadar gidebiliriz buradan..elma benim olsun diyen kadınlarımız var şimdilerde,elmayı yiyip ayıbını diğerine atan kadınlar var..armudun iyisini yiyen ayılarda var..ne diyeyim bin türlü varyasyon var,insan var türlü türlü…iyi yazılar yazmaya devam edelim.asıl söylemek istediklerim bunlar değildi sözü fazlaca uzattım.benim şimdi,tüm bu kavgalar öncesinde tasarladığım,kavgalardan sonra yazmayı daha çok istediğim bir şeyler var.ben hafife misafir olmak istiyorum efendim…aklıma gelenlerinizin kapısını çalacağım,şaka yollu cevaplar vereceğim sizler adına.bu esnada kimseyi kırmamaya dikkat edeceğim..latife amaçlı sözlerime lütfen aldırış göstermeyin,ve sonrasında eklediğiniz yorumlarda,ekleyecek olursanız,lütfen anlayışlı olunuz..
Ben aklıma gelen birkaç ismi yazacağım lütfen sizde kapısını çalmak istedikleriniz için bir iki tıklatın.Hafifçe misafir olsak kim ne derdi?
İlk olarak hafifin en değerli yazanından başlamak istiyorum.
@mefkud,bize güzel bir şiirle selam ederdi,ama ben o şiiri yazabilecek yeterlilikte olmadığım için kolaycılığa kaçıp bu işi sevgili mefkudun kendisine bırakıyorum.
@hafif uyku:’inan kalsın diğerleri geçebilir’.
@inan:muhtemelen yanlış adres vermiş olacaktır ama olurda evini bulursak,’sıraya geçin,ziktiklerim geçebilir.’diyebilir.böyle giderse sıranın başına da beni dikecektir.kendisi çok sevdiğim bir yazandır,dilerim en kısa zamanda hesabına kavuşur.
@kopanisti:hafif bu ziyaretinde….diye başlayan edebiyat derslerinden aşina olduğumuz bir yorumla bizi karşılayacaktır.bu kıvamda yorumlarıyla beni hep gülümseten bir yazanımızdır.
@zoey:onca insanı es geçip’,koop hoş geldin,ne haber’,derse hiç saşırmam,bu ikisinin birbirine ayrı bir sevgisi olduğunu tüm yorumlarda görüyorum
@suuguuurcan:’sahiden güzel miyim’ diye açabilir kapımızı. @bestloser dayanamaz cevap verir.’sahiden güzelsin’.bestloserın hiçte öle yakışıklı olmadığını gören suuguuurcaann öfkeyle sana değil,sahinden e sordum der..
@sahinden:’buyrun hoş geldiniz,bakın öyküde burda’ diyecektir..her odadan kabus gibi çıkan öykü yüzünden ziyaretimiz on dakikadan fazla sürmeyebilir.
@bestloser:’hoş geldiniz bende bir ahlaksız çay demlemişim ki sormayın,saatlerdir demleniyor bir kıvama gelemedi’ diyecektir.
@pillipati:’absence başlığımı getirdin mi’ diyebilir.kendisiyle aynı başlığı kullandığım için aramız bozulur gibi oldu ama şimdi bana kızmayacağından eminim..cinsiyetini dahi bilmiyorum ama dişi olduğunu düşünerekten,eğer bir gün bir araya gelebilirsek,ona kırmızı bir başlık hediye edeceğime sizlerin huzurunda söz veriyorum.
@shane,elinde bir bezle dikilip,ağız kenarınlarında ki salça izlerinden,üstümüze sıçrayan çamur izlerine kadar tüm lekeleri temizleyip,çoçukluğumuzdan kalma dağınıklığımızı düzenleyip bizi eve öyle alacaktır.en sonda ‘var mı silmediğim’,diye seslenebilir.
@koza68:ben sizi hafifçe gelecek sanmıştım,bir zez gelmiş diyebilir..diğer hafif üyeleri,saklandıkları yerden çıkıp süpriz diye bağırabilir.
@untouchable zen:’buyrun hoş geldiniz,bizde sayın kendimle sıkılmaya başlamıştık’diyebilir.
Adını anmadığım kimseler var,hatırladıkça yorumlarımda ekleyeceğim

flashbacks

absence of mind | 21 November 2007 16:21

tanışalı çok olmamıştı.yinede tanıdık şeyler vardı aralarında.ikiside yalnız başına sarhoş olmanın keyfini bilirdi mesela.istediklerinde ikiside sol ellerini ustalıkla kullanabilirdi.sonra..ikisininde televizyon seyretme alışkanlığı yoktu.canan siyah nokta sıkmaya bayılırdı.ali’nin sırtı siyah noktalarla doluydu.
‘siz kadınları hiç anlamam,hepiniz siyah noktaları sıkıp içinden çıkanı şaşkınlıkla seyretmeye bayılırsınız.’demişti ali yeni tanıştıkları günlerde.
sarhoşlardı o gece.otobüse bindiler.ali canana kıyasla daha çok içmişti,yürümekte zorlanıyor ,ama yinede o öncülük yapıyordu.elinden tutup çekiştiriyordu cananı otobüsün arka tarafına doğru.
ilerlerken durdu.
‘beyefendi bağcıklarınız çözülmüş,durun sizin için bağlayayım’ diyerek yapışmıştı adamın ayaklarına.adam şaşkınca ve korkuyla geriledi.garip sesler çıkardı.içip içip..,diye başlayan cümleler kurdu ikisi için hiç bir anlama gelmeyen.
ali cananın kulağına fısıldadı.
‘beni dövmeye kalkarlarsa hiç arkana bakmadan kaç.bu bazen oluyor.canın acısın istemem.’
nasıl bırakabilirim ki dedi canan içinden.birlikte sarhoş olmadık mı biz?
başka bir gencin önünde durdu.
‘siz bayım sanırım dişlerinizi fırçalamayı unutmuşsunuz bugün,biraz sarı görünüyorlar’dedi.genç hemen ağzını kapadı.
‘utanıyor aptal’ dedi canan sessizce.gülümsediler birbirlerine.
otobüsün en sonunda iki kişilik yer buldular,oturdular.önlerinde otuzlu yaşlarda bir kadın oturuyordu.uzun fönlü saçları önlerine kadar uzanıyordu.usulca kadının saçlarına dokunmaya başladı ali.kadın döndüğü sırada hiç bir şey olmamış gibi durmayı beceriyorlardı ikiside.
‘saatlerini geçirmiş kuaförde bozmayalım.’dedi ali.cananın saçlarını dağıttı.’nasılda hepsinden güzelsin’.bu cümleyi hiç unutamadı canan.dışardakilere parmak uzattılar,geçip giderken önlerinden.insanların tepkilerini izlemeyi seviyorlardı.gülebilenleri sevmişlerdi en çok.
‘bu parmağı sana sokucam birazdan’dedi.sevişeceklerini biliyorlardı ikiside.ilk sevişmeleri olmayacaktı bu.
….
şimdi balkonunda tek başına içerken,şarabın rengi ve tadında ilk aşkını anımsamıştı canan.son aşkı olmaması en büyük temennisiyken.

saat gecenin dördüydü.yatmaya hazırlanıyordu canan.sabaha yetiştirmesi gereken bir ödev yüzünden uyanıktı hala.telefonu çaldı.
‘canan ne olur gel!.ilk cümlesi bu oldu.
‘nasıl gelirim ali saat sabahın dördü.’
yurtta kalıyordu canan o zamanlar.o saatte çıkmasına asla izin vermezlerdi.izin verseler,otobüsler çalışmazdı.
‘bir yolunu bulursun sen.galip seni alırım ne olursun çık şu kahrolası yurttan.evde sıkıştım kaldım.delirmek üzereyim.telefonda oyaladıktan sonra beşte bir yolunu buldu çıktı.
‘teşekkür ederim geldiğin için.’
dakikalarca sarıldılar.hiç bir yer açık değildi.kimsenin olmadığı,kimsenin görmediği bir ağaç altına götürdü ali cananı.çantasından şarap çıkardı ve canan için yazılmış bir yazı,okumaya başladı.hassas olduğunun,konuşurken çok seçici olması gerektiğini hissetti canan.öleki sadece sessiz kalabildi.seviştiler,cananın hayatındaki ilk sevişmesiydi.sonraları bazen tek başına bu ağacın altına gitmişti,ali bunu hiç bilmedi.

üşümüştü balkonda,içeri geçti.tüm bunları hatırlamak kötü yapmıştı onu.kaç yılını alacaktı unutmak.hayır..sevgiliyi unutmak diye birşey yoktu.
ilk tanıştıkları gün geldi aklına.ali cananı farkedeli birkaç gün olmuştu.kampüste otururken dikildi karşısına.
‘ben geldim.’dedi.sesi titriyordu.
‘hoş geldin’
‘yanlış mı geldim?’
‘otursana’ diyebildi canan.
tuhaf bir insandı ali.cananın bugüne kadar tanıdıkları kimselere hiç benzemezdi.
‘onlardan olmayalım canan.ne olur onlar gibi olmayalım.bak etrafına ne sanıyorlar aşkı,bak sevgi diye birbirlerine yutturduklarına.bir kelimelik bir söz olmasın bizim aşkımız.lütfen anla beni.mutluluk istiyorum ikimiz adına’.
….
eve çıktığı zamanlarda bir sabah saat altıda kapısı çalmıştı cananın.gelen aliydi.elinde bir yığın eşya vardı.kot ceket,pantolon,çanta,ve bir gül.ilk gülü uzattı.
‘bunu senin için öldürdüm.’telaşla anlatıyordu.’yolda buldum bunları,önüme ne çıkarsa aldım geldim’
‘asansörü de getirseydin.’dedi canan.
‘getirecektim ama hareket ediyordu tutamadım’
gülüştüler.sokağa atılmış kullanılmış eşyaları olmalıydı bunlar birinin.rüzgarda dağılmış olmalıydılar.markaları gösterdi.
‘baksana hepside iyi şeyler,küçümseme hiç birini’diye güldüler..eskimeden kıyafetlerini değiştiren zengin züppesi hakkında tahminler yaparken uyuyakalmışlardı.

‘birgün yine herşeyden herkesten kaçıp sana geldim canan’diyerek geldi.beni bu hayatta iyi eden tek şey sensin…içip içip oyunlar oynadılar.birlikte enterasan oyunlar keşfetmişlerdi.
arkadaşlarının yanında hiç kimseye farkettirmeden birbirlerine dokunur,ama ortamın tadını rengini hiç bozmazlardı.ali önemli birşeylerden bahsederken bunu yapmayı çok severdi canan.düşüncelerini aklında tutma aynı zamanda hazzın tadını almaya çalışırken saçmalarken ali çoğu kez.canan katıla katıla gülerdi buna..
şimdi nasılda üzgündü.

devam etsin mi?

düşüncelerimi çaldırdım doktor bey!

absence of mind | 16 November 2007 15:16

buyrun sayın g.,nerden dilerseniz başlayın anlatmaya.sizi dinliyorum.
doğrudan konuya girdi.’düşüncelerimi çaldırdım.’
psikolog bölesi bir şikayetle ilk kez karşı karşıya kalıyordu.geliştirilmiş,öğrenilmiş bir tepkisi yoktu.bir süre sustu.
sosyalleşme sürecinde ortak yapılan bir iş mevcut değilse taraflardan birinin konuşması gerektiğini öğreneli yıllar olmuştu g.nin.insanlar birarada sessizce bulunmaktan irite oluyorlardı.konuşması gerekenin kendisi olduğunu biliyordu.lakin konuşmak onun için zorlu bir işti.heteronom konuşma ahlakı edinmiş kimselerin ağzılarından çıkan her söze kendi hakikatleriymişcesine bağlılığı onu tiksindiriyordu.riyakarlıklarından utanıyordu.düşüncelerini sözsel ya da eylemsel dönüşüme uğratabilse katil ya da kahin olması muhtemeldi.korunmak adına eledi.bütün çer-çöpü kendisi yuttu,incelikli sözlerini buluşturdu kulaklarla.şimdi olan biteni anlatması gerekiyordu.terliyordu bir yandan.
‘bakın doktor bey.ben konuşmayı pek sevmem.küçüklüğümden bu yana az konuşan bir kimseyim.evde ailem,dışarıda öğretmenlerim ve arkadaşlarım bu suskunluğumu bozmak adına bir oldular.hepsinin benden almak istedikleri birşey vardı.küçük bir çocukken bunu anlamakta zorlanıyordum.şimdi herşeyin nedenini anlıyorum.düşüncelerimi çaldılar.’
‘bunu neden yapmış olabililer?’
yok etmek için.sosyalleşme diyorlar bunun adına.insanın sosyal bir varlık olduğu yanılgısıyla hareket ediyorlar’.sustu.içinden konuşmaya devam etti.
ah karıncalarda, arılarda ya da koyunlarda olduğu gibi bunun temel içgüdümüz olduğunu savunuyorlar.bu sayede bir arada tutuyorlar insanlığı,köleleştiriyorlar.illüzyon sahası olmuş hayatlar,kahrolsun ve yaşasın diye bağırmakla meşgul insan evlatları bunu görmüyor.anlatsam ne anlarsın ki sen?
içinden konuşmayı bıraktı,seslice konuşmaya başladı.
‘şimdi buradayım ve size sığınıyorum doktor.bende bana ait bu son düşünceyide benden alın.dinlediğim bütün ağızlar,okuduğum bütün yazarlar uyum içinde vals ederken zihnimde,bu fikrin onlara tezat bir biçimde var olma çabası antikor olup hücrelerimi yiyor.içimde tutunacak çürümemiş tek bir yer kalmadan alın onu benden.’durdu.
‘size yardımcı olabilmek için….’
‘elinizden geleni yapacaksınız.buna inanıyorum’.2666 kez söylendi diye geçirdi aklından.
‘tüm hayatınız boyunca kaç kez söylemiş olduğunuz bir cümle acaba’?diye sordu sevecenlikle.
‘yardım etmek bizim işimiz’
sizin de bir işiniz olsun diye var edilmiş bir yardımcı olmak işi diye düşündü.
‘pek tabi’ dedi güvensizce.
‘sizin güveninizi kazanmak zor olacağa benziyor’
zor,zor,zor..ne zaman sokulmuştu bu kelime insanlık içine?kaç yıllık bir geçmişi olabilirdi.zorun olduğuna inandırdılar önce bizi.zoru aşabilma için güçlü olmamız söylendi sonra.nasıl olacağını bilmiyorduk.birbirimize saldırdık.
‘yok hayır doktor,lütfen böle düşünmeyin.size itaatim sonsuz.lütfen beni iyileştirin’
‘bana biraz kendinizi anlatır mısınız?çocukluğunuzu?’
‘dediğim gibi az konuştuğum için şikayetçi olunan ama bu sayede istediğimden fazla ilgi gören bir çocukluk dönemi geçirdim.’
çocukluğuna döndü.kahrolası saçma oyunlarda yer almadım.önümüze gelene yüz tekme oyununda yerimi hiç bulamadım.önlerini tıkamadığım halde yediğim tekmeler oldu.yine de komin halinde hareket edip tekme atanlardan olmadım.bu oyunu bütün çocuklar bilir.en ücra köşelerdekiler bile.bütün çocuklar aynı oyunları oynar.
‘arkadaşınız var mıydı’.
‘kızlar sessizliğimi hem cinslerime göre daha kolay kabul ettiler.daha çok kız arkadaşlarım vardı’
ah,kadınlar ilk hayatımda varolduklarından bu yana aklımı başımdan aldılar.en kolay onlara teslim oldum.
ve dürbünümü dayayıp kadının diz kapakları arasına
bütün imparatorlukların yıkıldığı yere bakıyorum.
ben kadınlara ne çok gerçeğimi kaptırdım.
doktor söylediklerine kestirme cevaplar verip uzunca süre iç hesaplaşması yapan hastasına daha yakın olmanın yollarını arıyordu.muhim bir soru sordu.
‘düşünceleriniz çalınacak kadar kıymetli midir?onları tekrar yapılandıramaz mıydınız?sizin söylenimizle geri çalamaz mıydınız onları?’
g.yi öfkelendiren bir soru olmuşru bu.öfkesini örttü.
‘hatırlamıyorum.benim olan düşüncelerin niteliklerini hatırlamıyorum.’
hiç unutamadığım şeyler var ama diye düşündü.en sevdiğim sayı altı mıydı sahiden?atatürkün pembe bir köşkü vardı ve kargaları kovalamıştı dayısıyla birlikte.ilkem küçüklerimi korumak büyüklerimi saymak mıydı?ilkeleri küçükleri korumak olmayan bir ailenin evladı olmuşken.canı acıyordu.onu yok eden herkesi yok etmek istedi.eşitliğin iki tarafını denklerse var olabilirdi.zarar verme isteği perçinlenmişti bu soruyla.elbetki önemliydi düşünceleri.onundu çünkü.izolasyon alanına girip onu kendilerine benzetmişlerdi..bu benzerlik ruhunu kirletiyordu.ruhunun akıtılması gereken tortuları vardı.sıcak bir duşu düşledi.
‘bakın sayın g,sanrısal bir yanılgı içindesizin.sizin düşüncelerinizi kimse çalmış olamaz.diğer insanların düşünceleriyle etkileşim içinde onları kendiniz semirtip geliştirdiniz,yeri geldi değiştirdiniz.hiç bir düşüncenin zorla kabulü mümkün değildir.’
zorla değil ki.tekrarla becerdiler bu işi diye geçirdi aklından.kabul edecekti.
‘haklısınız’.
‘biraz telkinle bu işin üstesinden geleceğiz.beni dinleyin.bana kulak verin.’
sözlüğünü aceleyle karıştırıp ‘telkin’ kelimesinin anlamına baktı.telkin:bir duyguyu,bir düşünceyi aşılama.
doğru yerdeydi.
‘peki’ dedi.dinleyecekti.dinle-yerek iyileşecekti.

Yu-varlanalım.

absence of mind | 06 November 2007 16:42

Canı sıkılmıştı.Oyun odacığına geçip,şizofreni oyununu oynamak için hızla hazırlanmaya başladı.Kevaşe ve asi bir kadın görüntüsü yaratabilmek için siyah ve kırmızı renklerini seçti.Akıllarından geçene uygun olmalıyım,hiç şüphe uyandırmamalıyım diye düşünerek boyadı dolgun dudaklarını.Kollektif bir monoloğa düşmemek adına ‘ehh susturun o kaypak ağızlarını ve benin dinleyin’ demekten daha etkili netice verirdi,kırmızı boyalı dolgun dudaklar.Kadın olmanın bütün artılarını kullanacaktı bugün.Güldü.
Bugünkü davranışının gerçek işlevinin farkında değildi,.Yaptıklarını ve dahili yapacaklarını hafifletici,rasyonelleştirici nedenler aramak peşinde hiiç değildi.Bugün kısa eteğinin altında,uzun gözüken bacaklarıyla yürüyecekti tüm bu yolları.Etkileyici bir parfümle bütünledi kendini ve evden çıktı..
Taktı pelerinini,kuşandı kılıcını.Kendisini süperman ile özdeştirecek,içsel bir kabiliyetsizliğin üstünü örtecekti.Olmak ve oluyormuş gibi görünmek arasındaki tek fark kişinin kendisidir.Bu farkı bugün ortadan kaldıracaktı o da.Evden çıktı..
Böylelikle binler akıyordu sokaklara..
İlkelliğin üzerinden yıllar geçti.Ellerini kullanmakta ustalaştı insan.Aşk diye bildikleri başka bir şeye dönüştü.Evrim karbodioksit yönünde gelişti.Ağaçlar çürüdü,saçlar döküldü.ilk-kellik böle olmuştu.
Kastrasyon korkusu yüzünden elinde kaldı pipisi supermanin.Boya üretimi durunca hayatı durdu 17 lik kızların.Ağız yoluyla vücutlarına karışan kimyasallar yok oldu.Aşk öpücükleri son buldu.
Şık bir restoranda yerini aldı kadınsı.Eteğini yukarı çekti,teşhir edici olmak tvden kazandığı bir alışkanlıktı.Vücudunu kullanışı davetkardı.Göğüslerini dikleştirdi ve sigarasına uzandı.
Yeterli sinyal etrafa dağılmış koku alınmıştı.Beslenme alışkanlığı değiştiğinden beri kokuya olan hassasiyetide değişmişti insanın.
‘Ben yakıyım hanımefendi’ dedi süperman kılıklı adam.
Teşekkür ederim’ dedi kadınsı.
‘Size eşlik etmek istiyorum ,oturabilir miyim?Cevabı beklemeden oturdu.
Çık git oyun alanımdan seni septik pislik diyemedi.
‘Bişi sorucam,kulaklarınız var mı sizin?’
‘Evet ama görüyorsun ki kırmızı başlığım yok.Bu masalın kahramanı ben değilim’
‘Peki kulaklarınızdan içinize giden bir yol?’
‘Ne demek oluyor tüm bunlar’?
‘Ah Hüdanın eli deymemiş size!’Yüzünüz de pek simetrik değilmiş’
Uçarak uzaklaştı süperman zanı içindeki adam.
Yıllar geçiyor üzerinden ama ilkellik geçmiyor insan etinden.
Herkes oynuyor fakat kimileri daha büyük oynuyor.
Ah ne bileyim ben!
Yazı birbirine karışıyor.Yıllar sonra deşifre edilmesi zor bir hal alıyor.Devrilmiş cümleler devrilmiş insanlığı diriltmeye yetmiyor.
Yıllar geçmiş ve sıfatlar çıkmış sözlükten.
Kadınlar dudak boyası sürmeyerek tecavüz riskini azaltabilirler diyen birileri geliyor aklıma.Bizim koyununda dudakları boyalı mıydı diye soramıyorsun anguta.
Herşeyin bir nedeni vardır.Tecavüzünde öyle.
Uçan süpermanın ardından şaşkın kalan kadınsı ilkelerini hatırlamaya çalışıyor.
BİİİİİİR:Çok sıkıldım.
İKİİİİİİİ:Yerim çok dar.
ÜÜÜÜÜÇ:Senden çok var.
Neyse ne!Bitsin artık bu zırıltı.Bir şahinin perspektifinden çaldığım görüngüyü ötüp duruyorum.Gerçek nesne ise yok ortada.
Eee nereye vardık şimdi diyecek olanlarınıza üstadın o güzel sözüyle selam ederim.
‘Bir yerlere varmanın önündeki en büyük engel varılacak bir yer olduğunu sanmaktır’.
Yuvarlanalım!
….