bildirgec.org

zaman hakkında tüm yazılar

Türkiyede ”Toplantıdayım” yalanı…

mehmetbastug94 | 21 August 2009 22:21

Toplantıdayım yalanını ülkemiz artık aşırı derecede fazla kullanmakta. Peki, ama bunu kullanma sebepleri neler? Bir bankada veya bir belediye binasında yetkiliyle konuşmak istersiniz. Danışmadaki genellikle bir bayan olur ve size biraz oturup beklemenizi söyler. Nedenini sorduğundaysa ‘’Başkan toplantıda’’ veya ‘’ Şu anda dışarıdalar’’ yalanını söylerler.
İyi ama dışarıdaysa ben görmeden nasıl içeri giriyor? İşte buda başlı başına bir yalan örneği. Aslına bakacak olursanız bu yalanı kabul etmek ve ısrar etmemek kendi kendine söylenmiş bir yalandır.

KOPARILMAYI BEKLEYEN EN İÇTEKİ LAHANA YAPRAĞI

il mare | 27 July 2009 15:26

Birşeylerin merkezinde,içinde olmak kadar bEni harekete geçirtip algılarımı açacak bir şey yoktur,diye bildim keNdimi bunca sene.Çoğu zaman ve durumda ortaya çocukça birşeyler çıkartsa da bu konuda kendimi çok değiştirmeye yönelmeyişim,halimdeki memnuniyeti yansıtır aslında;ama bilmem bu böyle devam da eder mi?

Zaman zaman etmemesini nasıl istiyorum,anlatamam.Yani bu durumun artık dışarıdan Bencillik olArak algılandığı yerde müthiŞ bir rahatsızlıK her yerimi,tüm ilişkilerimi kemiriyor Adeta…Yani artık içinde benim oLmadığım Ama yakından uzaktan beni ilgilendiRen bir yolculuğun başlangIç ve bitiş saatlerini,kendi yolculuğummuş gibi duyup önemsemek istiyorum ve aklımda tutmak,sorulduğunda cevap vermek…Ya da birilerinin kurup anlattığı planların nadir de olsa şöyle içine dalıp saatlerce çıkmamak,bir süre tamamen başkası olmak istiyorum,tamamen onun koşullarına bürünüp onun bakış açılarını ödünç almak ve bu uyarlanmışlık sonrasında bahsedilen,planlanan her ne varsa tam da önüme koyup bir bir incelemek…Ya da ne bileyim,en azından bu durumun farkında biri olarak,kendimi biraz zorlayıp hiç olmazsa konuşulduğu andaki konsantrasyonumu toparlayabilip,bir kere olsun eksik kalıp yanlış duyduğum ya da hiç duymadığım cümlelere birdaha kaçış izni tanımamak,bir sohbeti tastamam algılamak ve sonrasında gene aynı şekilde hatırlamak,hatırlayabilmek.Önemli noktaların altını,içimde biryerlerdeki,boyası hiç bitmeyeceğine inandığım o fosforlu renklerle çizmek…

Benim Hikayem

Thing | 27 July 2009 09:25

Çoktandır göremediğim denizi gördüm birkaç gün önce, öğleden sonraydı ve yorgundum. Özlediğim bir şeyi görmekten ne kadar mutlu olduğumu anladım. Yerine hiçbir şeyin konulamayacağı bir mutluluk. Bir sevgili ile yaşanandan farklı, anne ile yaşanandan farklı, babaya sarılmaktan farklı, evladını öpmekten daha farklı bir mutluluk. Özlediğim şeyleri düşünürken aslında o anları yaşarken ileride özlenecek olma ihtimallerini hiç düşünmediğimi fark ettim.

Kurşun kalemle duvarlara resimler yapmaktan çok mutlu olurdum çocukken, sonunda mutlaka ceza alırdım resmi yaptığım duvar her kiminse ondan. Ancak başkasının öfkesi mutluluğumu bozamazdı hiç. Benim mutluluğumdan başkasının üzülmesi çok ileriki yıllarda ayrı bir sıkıntı olmaya başladı içimde. Buna vicdan da diyebiliriz aslında. Biraz daha sonraki yıllarda aslında mutluluğumdan rahatsız olanların aynı mutluluğu yaşamadıklarını her nedense yaşayamadıklarını fark ettim.

hadi sen de say

metezade | 22 July 2009 17:27

Bırak akıp gitsin zaman, milyonlarca yıldır olduğu gibi. Bırak geçip gitsin… sıfırla bir arasında kaybolmaya devam etsin insanlar. Durdurmaya gücün yeter mi?Adi bir kurşunun felaketini durdurabilir misin? Peki ya sinsi mayınları… Bir adımla bitecek olan her şeyi durdurabilir misin? Geri getirebilir misin gidenleri? Sen de gözlerini kapatıp 10’a kadar sayacak mısın diğerleri gibi? Gözlerini açtığında kaybolacak mı herşey? Görmeyince olmamış gibi mi davranacaksın? Ne zamandır bu haldesin? Yazık sana… madde olmadan nefes alamaz olmuşsun, çok yazık…Hadi tekrar kapat gözlerini ve yine say. Unutmak senin için çok kolay. Her rakamda yavaş yavaş silinsin hafızan. Bir, iki, üç, dört…
Aç gözlerini şimdi dünyaya bir daha bak. Değişmiş mi etrafındakiler? Olanları unutabilmiş misin? Ne görüyorsun? “Doğumlar, sevinçler, zenginlikler, eğlenceler, gençler…” daha dikkatli bak. Şimdi ne görüyorsun? “ölümler, patlamalar, uyuşturucu bağımlısı gençler, yetim kalan çocuklar, feryad eden ana-babalar, gözü yaşlı eşler…”Olmadı mı? İstersen tekrar say.Bir, iki, üç, dört…Tekrar, tekrar ve tekrar… Boşuna!Değil 10’a, 10 milyona kadar saysan da hiçbir şey değişmeyecek!Yüreklerdeki acıyı saniyeleri saymakla yok edebilir misin? Akşam babasının gelmesini beklerken uyuya kalan küçücük çocuğun; babasının cenazesindeki boynu bükük halini unutabilir misin?Bırak bu inatçılığı. Neden unutmak için direniyorsun. Olmayacağını bile bile neden bu ısrar? Sen unutsan bile bu gerçekler değişmeyecek. Bir an unutmayı başarsan da günün birinde mutlaka karşına çıkacaklar. O zaman ne yapacaksın? Yine mi unutmaya çalışacaksın.Sen unutsan da biz unutmayacağız. Hadi kapatalım gözlerimizi ve sayalım; fakat bu sefer hatırlamak için…

ZAMAN

sahaf1976 | 14 July 2009 13:22

zaman
zaman

SAHİP OLMAK YA DA OLMAMAK; İŞTE BÜTÜN MESELE BU…
Shakespeare’in muhteşem oyunlarından Hamlet’te, prens Hamlet bir türlü geçemediği eylem zeminine ulaşmaya çalışırken şu sözleri sarf eder tiratlarının birinin başında, “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.”
Usta yazar hala yaşasaydı ve artık çağımız insanının atacağı tiradın ilk cümlesinin; “ Sahip olmak ya da olmamak; işte bütün mesele bu” haline geldiğini görseydi ne düşünürdü acaba. Şüphesiz kendi bedenine varana dek çevresindeki tüm “şey” leri bir tüketim nesnesine dönüştüren, bankalar ve dev alışveriş merkezlerinin oluşturduğu yeni imaj tapınakları arasında var olmaya çalışan bu zavallı insan modeline çok üzülürdü. Ve yine muhtemelen orijinal adı Shi gan olan 2006 yapımı bu Kim Ki Duk filmi de çok beğenirdi.
Jung-woo Ha, Ji- Yeon Park ve Hyeon-a Seong’un başrolleri paylaştığı bu film Kim Ki Duk’un sessizliğini sevenler için biraz üzücü diyebilirim.
Kim Ki Duk Zaman’da bu kez masaya zamanı yatırıyor diyebilirim. Hem de her yönüyle…

ÖNÜM ARKAM SAĞIM SOLUM

il mare | 14 July 2009 10:05

İçerilerden bu sayfanın yolunu bulabilmiş,sıyrılmış bir ışıkla yazıyorum kalbimden çıkanların gözümle ilişik olmadığı cümlelerimi.Işığa gerek duymadan da yazabiliyormuşum,içimdeki karanlığın sayfalarla uyumunu hayranlıkla izleyerek.Nasıl da kolaylıkla yolunu buluyor kalem,her zamanki gibi iki kelimenin arasına standart mesafeyi koyabiliyor,satır başları düzenli;fakat alt alta iki satır arasındaki boşluk biraz fazla gibi sanki,korkuyor olmalıyım birşeyleri birbirine karıştırmaktan,bu karışıklıkta üst üste binerek kendi kendilerini yok etmelerinden.Ama bu korkunun sayfamı daha düzenli yapmayacağını biliyorum,ki ben korktuğum şeyleri hiçbir zaman güzel yapamıyorum.Falan fistan işte…

AyrıLık

furkan iren | 11 July 2009 10:19

Photographer  Yüksel Balcı - Turkei
Photographer Yüksel Balcı – Turkei

Yıllar öncesiydi
Geleceğim mutlaka demiştim
Döneceğim unutulsam bile yokluğumda
Elbet bir gün, mutlaka

Kocaman bir gülüşle gelirim
Ve bir demet çiçek ellerimde
Usul usul yağan yağmur eşliğinde
Gün üstüne akşam düşerken hafiften

Zamansız gidişlerimin sonuncusunun da bileti gidiş-dönüştü
Lakin; zaman muhasebecisini yitirmiş
Hesapsızca değişivermişti herşey
Zamanın o dizginleyen sınırları olmadan
Yılların akıp geçtiğinin farkına varamadan