Birşeylerin merkezinde,içinde olmak kadar bEni harekete geçirtip algılarımı açacak bir şey yoktur,diye bildim keNdimi bunca sene.Çoğu zaman ve durumda ortaya çocukça birşeyler çıkartsa da bu konuda kendimi çok değiştirmeye yönelmeyişim,halimdeki memnuniyeti yansıtır aslında;ama bilmem bu böyle devam da eder mi?Zaman zaman etmemesini nasıl istiyorum,anlatamam.Yani bu durumun artık dışarıdan Bencillik olArak algılandığı yerde müthiŞ bir rahatsızlıK her yerimi,tüm ilişkilerimi kemiriyor Adeta…Yani artık içinde benim oLmadığım Ama yakından uzaktan beni ilgilendiRen bir yolculuğun başlangIç ve bitiş saatlerini,kendi yolculuğummuş gibi duyup önemsemek istiyorum ve aklımda tutmak,sorulduğunda cevap vermek…Ya da birilerinin kurup anlattığı planların nadir de olsa şöyle içine dalıp saatlerce çıkmamak,bir süre tamamen başkası olmak istiyorum,tamamen onun koşullarına bürünüp onun bakış açılarını ödünç almak ve bu uyarlanmışlık sonrasında bahsedilen,planlanan her ne varsa tam da önüme koyup bir bir incelemek…Ya da ne bileyim,en azından bu durumun farkında biri olarak,kendimi biraz zorlayıp hiç olmazsa konuşulduğu andaki konsantrasyonumu toparlayabilip,bir kere olsun eksik kalıp yanlış duyduğum ya da hiç duymadığım cümlelere birdaha kaçış izni tanımamak,bir sohbeti tastamam algılamak ve sonrasında gene aynı şekilde hatırlamak,hatırlayabilmek.Önemli noktaların altını,içimde biryerlerdeki,boyası hiç bitmeyeceğine inandığım o fosforlu renklerle çizmek…Bilmiyorum kİ en dışında olduğum birşeylerin en iÇine girebilecek mİyim bir gün beN? Ama şöyle hissetmediğim zAmanlar da olmadı değil,ve hatta bunu, hissetmekten öte kendimde hiç takılmadan iŞleyen bir şartlı kural olarak da kabul etmiş durumdayım; ne zaman,hayatımla ilgili birşeyleri gerçekten önemseyecek yoğunlukta birşeyler yaşasam,dışımdakiler de o kadar önemli hale geliyor.Sanırım bu,benim kendi hayatıma edebileceğim müdahele sınırlarını bir tartma aşamasından sonra kendimde bir güç bulup bulmamama bağlı olarak değişkenlik gösteriyor.Sanırım önce ben’cilik, bende,ancak kendini tamamladıktan sonra dışarıya faydan dokunurculuğa dönüyor.Bir klişedir bu yazdığım şey aslında fakat söylenenleri duymamama ya da yanlış algılama gibi ek ve can acıtıcı belirtilere sahiplik ettiğim anda bende klişe olmaktan çıkıyor sanki..Bazen bu,tartma aşamasından sonrayı beklemeden eş zamanlı olarak da ortaya çıkıyor ki diğer seçeneğin yanında bir dezavantajı olduğunu söyleyemem,bu eşzamanlılığı ancak benim dünden birşeyleri önemseme hevesliliğine yorabilirim.Şunu demek istiyorum ki,atılan ufak bir adım mesela.Uzun zamandır bir var bir yOk ile hayaLetcilik oynayan bir yerlerde saklı kalMış bir fikrin,fAniliğe bürünmesi için açıLmasI gereken bir telefonun,nihaYetinde açIlMası sonrasında ve hatta daha telefondayken,her ne konuda görüşülüyorsa onun tüm gereklerini çoğu şeyden fedakarlık ederek büyük bir hevesle yerine getirebileceğim inancı ile dolup taşmam.Uğrunda atmış olduğum böylesine küçük bir adımın bile benim için yeterli olması,hazır ola geçmem için ille de önüme sunulmuş ya da büyük birşeylerin olması gerekmemesi… Sadece bir yerden başlamak…Hiç bitmeyeceği inancı ile…Sanki ölesiye!İşte tüm bu aşamalar bende can bulduğu anda,içimdeki insan sevgisinin bana getiremeyeceği hiçbir konsantrasyonsuzluk ya da umursamama söz konusu olamaz,biliyorum.Bu şekilde yazıldığında,fazlaca basit ve genellemeci bir havanın gezindiğinin de farkındayım;fakat ister istemez her cümlenin kafamdaki planlar ve yaşam tarzı tarafından desteklendiği düşünülürse,aslında bu yazı fazlaca spesifik…Şimdi ben bir sonuç cümlesi yazmak istiyorum ki…Klişe bir oyuna sahiplik ettiği,ilk defa bana çok zevk verdiği…Büyük harflerin küçükleri sildiği…Kendi kendilerine yettiği…!