bildirgec.org

yazar hakkında tüm yazılar

Sema Kaygusuz / Yüzünde Bir Yer

kahramancayirli | 08 January 2010 16:21

Daha kitabın ikinci sayfasındayken yazarın Türkçe’yi kullanışı ile mest oluyorum. Sözcük seçimleri, cümle kurguları nasıl duru nasıl sade. Müthiş. Hele ki kitabın 19, 20 ve 21. sayfalarında inciri bir anlatışı var, bu kitabı okuduktan sonra incire hatta tekmil her şeye bakışınız değişebilir.

Kitap boyunca üç yerde yazarın güncel eleştirilerine rastladım. Mesela birinde büyük alışveriş merkezlerinden söz ediyor. Romanın akışı kesilmiş. Atmosferine uymamış eserin.

Beat Kuşağının Önemli Yazarlarından Richard Brautigan

widfara | 06 January 2010 14:00

Brautigan
Brautigan

Richard Gary Brautigan, 30 Ocak 1935’te Tacoma, Washington’da doğdu. Çocukluğuna ilişkin kesin bilgiler bulunmamakla birlikte pek çok söylenti mevcuttur. Bu söylentiler; babasını tanımadığı, babasınında o ölene dek bir oğlu olduğundan habersiz olduğu yönündedir. İki kez evlenen Brautigan’ın bir de kızı vardır.

1985 yılında San Fransisco’ya taşınan yazarın bilinen ilk şiiri The Second Kingdom (İkinci Krallık) 1956’da yayımlanmıştır. San Fransisco’ya taşınmasının ardından kenidsi her ne kadar hiçbir zaman kabul etmese de, Beat akımının bir parçası olmuştur.

Uzak Doğu aşığı bir İtalyan: Tiziano Terzani

queennothing | 15 December 2009 14:02

İtalya‘nın Toskana Bölgesi‘nde ikamet eden Floransa’da, tarih 14 Eylül 1938. Sıradan bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen Tiziano Terzani, çocukluğunu yine ailesiyle birlikte geçirdi. Aynı sofrada yemek yiyen, katkısız gıdalarla beslenmeye çalışan, arada tartışmaların da eksik olmadığı sıradan bir İtalyan ailesi. Küçük yaşta geçiridği akciğer hastalığının dışında mühim bir rahatsızlık yaşamayan Tiziano, ilkokulu ve liseyi Floransa’da bitirdikten sonra, İtalya’nın en iyi üniversitelerinin başında gelen Pisa Üniversitesi‘nde hukuk eğitimi gördü. Tiziano‘nun bu bölümü seçme sebebini kendisinden başka kimsenin bilmeyecek olması da, birkaç seneye tümden değişecek hayatında ilgi çekici bir başka nokta. Zira genç adam daha o yıllarda tekdüze bir hayat geçirmek istemediğinin farkındaydı.

Üniversiteye girmesinin üzerinden çok zaman geçmeden Alman asıllı bir yazar olan Angela Staude ile hayatını birleştiren Tiziano, fotokopi makinesi, daktilo ve faks makineleri üreten, dünya çapında ün sahibi olan Olivetti‘de çalışmaya başladı.

Sabahı, akşamı planlı olan Tiziano‘nun, hayattan ne beklediğini anlaması, bir kaç senesini almıştı ve bir iş seyahati sayesinde gördüğü Japonya, onu derinden etkilemişti.

Bulunduğu her durumda mutlu olabilmek gibi kutsal bir yeteneğe sahip olduğunu belirten Tiziano, her zaman şansın kendisinden yana olduğuna inanırdı. Hayatın iyi ve kötü yüzüyle herkes gibi o da tanışmıştı elbet, lakin ‘yakınmak’, Tiziano‘ya yakışan bir tutum değildi. O’nun için ‘hayatı bardağın dolu tarafından görüyor’ demek hata olur, çünkü Tiziano, yıllar boyunca deneyimle beslediği bedeninin hasta olduğunu öğrenince, aklında bir soruyla Tanrı’dan hesap soracaktı; “Neden ben?”

Yiğit Karaahmet

admin | 08 December 2009 18:51

milliyet.com.tr adresinden alınmıştır.
milliyet.com.tr adresinden alınmıştır.

Biraz geç oldu ama çözdüm mevzuu. Bir süredir Akşam gazetesinden Yiğit Karaahmet’in yazılarını okuyorum büyük bir beğeni ve ilgiyle. Adam mütemadiyen çemkiriyor: Şarkıcılara, oyunculara, – gündeme gelebilirlerse şayet – yazarlara, gazetecilere…Bakınız : Oray Eğin Sendromu…

milliyet.com.tr adresinden alınmıştır.
milliyet.com.tr adresinden alınmıştır.

Ben de diyorum kaç vakittir uğraşıyorum edebiyattı şairdi yazardı niye hiçbir geri bildirim olmuyor, niye hiçbir gazeteden köşe yazarlığı teklifi almıyorum. Mevzu gayet basitmiş aslında. Velhasıl olayı enikonu çözdüm ya artık yazılarım ahkamlara boğulacak, kitleleri peşimden sürükleyeceğim, her yazdığım cümle olay olacak.

Edebiyat Yaşıyor

Karamazov Brother | 27 November 2009 19:23

Post-Entelektüel Dönem. Hasan Bülent Kahraman yaşadığımız çağı böyle niteliyor. Bu nitelemenin fikir babası bizzat kendileri. Son kitabında hem bu dönemi, hem de bu atmosferde edebiyatın nerede durduğunu irdeliyor. Aslında Kahraman’ın fikirleri oldukça iddialı. Ama üstünde düşünmeye değer. Zira öne sürdüğü en önemli ve ilginç nokta, Türkiye’de artık edebiyatın işlevini tamamladığı görüşü. Yani artık bizim için söyleyecek yeni bir söz yokmuş!

Anglosakson edebiyatının giderek daha da hacim kazanan romanlar yazdığına tanık oluyoruz. Fransız romanı ise küçülüyor. Amerikalılar ve İngilizler 600 sayfalık romanlar yazarken, Fransızlar 90 sayfalık romanlar yazıyorlar.

Wikipedia kan kaybediyor

siriusbee | 27 November 2009 13:38

Sanal alemin en büyük ansiklopedisi ve en büyük 5. web sitesi olan Wikipedia‘nın ingiliz ayağı hızla kan kaybediyor. Son 3 ayda yaklaşık 50.000 (elli bin) yazarını kaybeden dev bilgi bankası endişeli günler geçiriyor.

Wall Street Journal‘ın haberine göre, Wikipedia’nın kayıt dosyalarını inceleyen Felipe Ortega adlı İspanyol araştırmacı Wikipedia’da yazarlar arasındaki takım çalışmasının eskisine nazaran çok daha zor hale geldi. Özellikle de yeni yazarların yazıları öncekine göre daha sık silinmeye başlayınca siteye girilen yazı sayısındaki artış oranı azalmaya başladı.

Bu durum sadece İngiliz Vikipedi için geçerli olmamakla birlikte Almanca sitesinde de yeni girilen yazıların haksız yere silinmesi ile ilgili tartışmalar meydana geliyor.

yazmak veya kötü yazmak

gunesligunler | 21 October 2009 18:08

Yazı yazmak; yazmak ötesinde düşünceyi, fikri, olayı vs. somutlaştırma sanatıdır. Kelimeler bir ahenkle arka arkaya gelerek cümle düzeyine ulaştığında yazı belirli bir ritimle var olmaya başlar. Bilindik veyahut sürekli kullanılan/tekrarlanan kelimelerle özgün cümleler oluşturabilmektir; yazarlık.Nitekim bazı yazar ve şairler daha önce yazdıkları özgün, kaliteli eserlerle belli bir konuma gelip bugün ise yayınladıkları belli belirsiz kalitesiz yazı-şiirleriyle sırtını geçmişlerine verip pirim yapmaya çalışmaktalar. Bu durum genç kuşaklar için kötü bir örnek oluşturmakta; yeni yazanlar bir şekilde birilerini şablon seçerler, kötü bir şablon yazmak eylemini sekteye uğratır.

Okuyucu kesinlikle ön yargılardan kurtulup okuduğu yazarı/şairi eleştiri süzgecinden geçirmelidir. Özellikle şiir bu durumu belirgin yaşayan bir edebi türdür. Bu durumla birlikte; iyi şiirle kötü şiir arasındaki fark şairin popülerlik derecesine veya geçmiş dönemlerdeki eserlerine göre karşılaştırılıyor.

büyüyünce ne olmak istersin?

kahramancayirli | 15 October 2009 19:33

Yazı yazmamı hiçbir zaman desteklemeyen aileme

Kendimi hatırladığım küçük karelerden birinde beyaz, boş bir sayfaya gazetelerden kestiğim haberleri, fotoğrafları ataçlıyorum. Sonra onu vitrine koyup sessizce, garip bir büyü ile izliyorum, amcamın eşi yaptıklarımı görünce “bu çocuk basın-yayın okuyacak ileride” diyor.

O zamanlar her gazeteyi tek bir kişinin çıkardığını sanıyorum. Vay be diyorum, ne kadar zor olmalı. Onca sayfa, yorum, fotoğraf, analiz, matbaa işleri vs. tek bir insan nasıl kalkar bunca işin altından?

Erkekleştirilmiş Kadın Yazarlarımız

mehmetbastug94 | 15 October 2009 17:07

Ünlü yazarlarmızın eşleri, kardeşleri, ablaları ve hatta anneleri…

Onların çoğu 18.yy a kadar rahat yazamıyorlardı.

Yazmak erkek işiydi.

Fuzulinin bacısı, Tolstoyun karısı ve daha yüzlercesi.

Neden her biri yazdıklarını gün ışığına çıkaramıyordu dersiniz?

Fuzulinin bacısı bir gün yazdıklarını abisine gösterir.
-Bunu bana komşunun oğlu verdi. Bir göster bakalım abine bende iş varmıymış diye sor dedi?
Fuzuli okur ve cevap verir
-Bu genç işlenmesi gereken bir maden. Söyle ona yarın yanıma uğrasın” der..