Post-Entelektüel Dönem. Hasan Bülent Kahraman yaşadığımız çağı böyle niteliyor. Bu nitelemenin fikir babası bizzat kendileri. Son kitabında hem bu dönemi, hem de bu atmosferde edebiyatın nerede durduğunu irdeliyor. Aslında Kahraman’ın fikirleri oldukça iddialı. Ama üstünde düşünmeye değer. Zira öne sürdüğü en önemli ve ilginç nokta, Türkiye’de artık edebiyatın işlevini tamamladığı görüşü. Yani artık bizim için söyleyecek yeni bir söz yokmuş!Anglosakson edebiyatının giderek daha da hacim kazanan romanlar yazdığına tanık oluyoruz. Fransız romanı ise küçülüyor. Amerikalılar ve İngilizler 600 sayfalık romanlar yazarken, Fransızlar 90 sayfalık romanlar yazıyorlar.Evet, Fransızlar yirminci yüzyılın ortalarına kadar devasa bir edebiyat yarattılar. Belki de yazılabilecek her şeyi yazdılar, bu yüzden o pek övündükleri dillerini artık daha ekonomik kullanıyor olabilirler. Amerika’da ve özellikle İngiltere’de ise durum farklı. Onların eski sömürgelerinden gelen yazarların (Rushdie, Zadie Smith…) anlatacak çok şeyleri var. Adamlar yazmak istiyorlar. İnsanlar da onları okumak. Bunun nedenlerini anlayabiliyoruz.Ama edebiyatın illa bir meselesi mi olması gerek? Evet, asıl soru bu? İlla bir toplumsal mesele mi olması gerek yazabilmek için. Gide’in Kalpazanlar’ındaki kahramanı Lafcadio gibi insan sebepsiz yere de cinayet işleyemez mi?Kahraman’ın bence atladığı nokta bu. Kaldı ki, bu toprakların şükür hala bir meselesi var. Yeni bir sınıf ortaya çıkmakta ve bu sınıf bugünün Türk romanında anlatılıyor. Değişimin tüm sancılarını hissediyoruz. Bizim hala anlatılacak meselelerimiz var.Bu topraklarda yaratıcı yazın bitmez!