bildirgec.org

yara hakkında tüm yazılar

Solucan

Cevval Portakal | 16 November 2007 09:03

Adam gözünün ucuyla etrafındakilere baktı, herkes durmuş ona bakıyordu.

-“Ne bakıyorsunuz lan!” dedi.

Karşısında saldırabileceği tek bir hedef olmadığını anlayınca tepki vermekten vazgeçti. Elleri acımaya başlamıştı artık. Şuursuzluğu ile yaptığı hareketin anlamsızlığını farketti ve kullanabileceği bir şeyler bulabilmek için etrafına bakınmaya başladı…

-“Duvarı yıkamazsın.” Konuşan bir çocuktu.

-Hata yaptılar, burada olmamam gerekli hata yaptılar…

Adam bu esnada ileride duvara dayalı, dik duran bir kazma gördü koşarak onu almaya gitti. Etrafındakilerin dikkati arttı, acıyan gözlerle ona bakıyorlardı artık.

Yaralarına iyi gelecekti…

| 01 November 2007 16:13

Herkesin bir yarası var. Kiminin gizli, açık kiminin çok derinlerde. Hayat yada insanlar kanırtıyor kimi vakitler o yaraları. Kanatıyorlar acımasızca. Tuz basıyorlar en yakın bildiklerin yaralarına. Bilmeden, usulca canını yakıyorlar. Yakacaklar…

Zamanın kabuklarına bürünmüş yaraların var. Maziden kalan. Gizli. Acısı artık duyulmayan. Kurumuş bir yara. Kan sızmıyor artık. İzi kalmış ama bir yerlerde. Hiç silinmeyecek o. Seninle birlikte hep var olacak.

Günün birinde bir olay, bir koku belki bir insan o kabuklara bürünmüş yaranı yeniden kanattığında acıyı yeniden yaşayacaksın.Tazeleyeceksin yaşanmışlıkları. Sisli bir geçmişi.

İKİ KERE KAÇ

| 31 October 2007 23:02

iki kere yanmışız ya çaktırmadan sek sek oynarken
iki tek atıp tek kişilik aşka bahane ararken
ikilik çıkarmasın bu seyyah sevdan
ruhum kana ererken
tek tek söktüğüm yaradır bu düğüm
talan edilmiş bir sözcüğün ızdırabı kalbimden sızarken
ikilesin şimdi bu kırık, daima yutkunduğum ölüm
bana sormazsanız sormayın!
işte orda, ortada sıçan lök gibi hüzün!

AMAN DİKKAT!!!

zeyynep | 13 August 2007 11:43

Aslında Karadeniz’de veya başka herhangi bir denizde kıyılarda sıkça rastlar hatta elimize alır incelerdik.Oysa Ege ve Akdeniz kıyılarında zehirli deniz analarına rastlandığını geçenlerde bir arkadaşımdan duydum.Hatta ayağına sürülmüş ayağı mosmor olmuştu.Eşi de eliyle ovalamış acı daha çok yayılmış,eşinin eline bile aynı acı geçmiş.Ben de araştırdım gerçekten Akdeniz ve Ege denizinde bu zehirli deniz analarına rastlamak mümkünmüş.

Fosforesans özelliğinden dolayı suyun altında hafif bir ışık yayan, 50 metre derinliğe kadar görülebilen ve rengi kırmızımsı sarıdan mora doğru değişebiliyormuş. Ege ve Akdeniz bölgesindeki deniz anaları hiç şakaya gelmezmiş. Ölü olsalar bile dokundukları her cisme zehirini akıtırlarmış.Özellikle ısırdıkları veya dokundukları bölgelerde kaşıntı,şişme,yanma, kızarıklıklar,ateş ve daha sonra yerini acıya bırakmış.Bu nedenle söz konusu deniz anasından uzak durulması gerekiyormuş.Eğer ki böyle bir durumla karşı karşıya kalırsanız yine de aklınızda bulunsun.Temas durumunda acıyan, şişen yere sirke veya limonla yıkanması, yaranın kaşınmaması, silmek için bastırılmaması öneriliyor.

Uyuşturucu Çirkinleştiriyor!!!

| 04 February 2007 22:25

Bu videoda uzun süre uyuşturucu kullanmış olan insanların,sonradan görüntülerinin ne kadar değiştiği gösterilmekte.Dikkatimi çeken nokta da, ikinci resimlerde kişilerin yüzlerinde meydana gelmiş olan yara izleri.Acaba uyuşturucu vücutta yaralara da mı sebep oluyor??

aşk a dair ne varsa

sbaskentli | 05 March 2006 22:18

Aşk aşk dedikleri biz yalan dünya gezginlerinin nedir bilinmez … Önce umutsuz ışık peşinde koşan pervaneler gib delidivane oluruz peşinden .. saniyesi için bir anı için o an ömürmüzün yarısını bile feda edebileceğimizi düşünürüz..

Gün olur zaman gelir bir şekilde başarırız aşkı yakalamayı yüreciğimiz karşılıklı atmaya başlarsanki kurulmuş saat gibi ,, o olmadan duracak sanırsınız hemen o an oracıkta.. Ve farkında olmadan hoyratça harcamaya başlarsınız delidivane olduğunuz aşkını an bile düşünmeden,,,, kışkanlıklar girer araya onsuz geçen anların hesabı sorulur sevgiliye neden di bunlar üşmanlıkdan mı ??? tabiki hayır sevginin yoğunluğundan …

onlar halka diil fil..

x.y | 05 August 2005 14:37

Nerede kapanır gözlerin bu gece, nerede üşürsün kim bilir. Ben “keşke özlemesem” lerde oturuyorum. Kapattığım gözlerimin çoktan unuttuğu uykuyu anımsayacak bir şeyler arıyorum. Yazdıklarımı siliyorum, sildiklerimi yazıyorum en baştan. Aynı şarkıları dinliyorum, aynı sokağa bakıyorum, gece boyunca uyuyanları izliyorum. Evlerde kalan son ışıklara bakıyorum, benim gibi bir tane daha arıyorum. Bunca yıl aradım bir tane benimle beraber geceyi bekleyecek, şimdi buldum, ellerimden kayıp gidiyor, tutamıyorum.. Varken yok oluyor, yoktu da ben mi var ettim diye sorduruyor şimdi. Onun ışığı yanıyor en son, benimkiyle beraber sönüyor. Gün doğduktan sonra, güneş geldikten, ışığa gerek kalmadıktan sonra sönüyor. Biz geceyi değil sabahı bekliyoruz. Gözlerimizi kapatmak ve uykuyu hatırlamaya çalışmak için. Hayaller ve gerçekler arasında dolaşıyoruz ayırt edebilir miyiz aradaki farkı acaba diye. Rüyaları unuttuğumuz için kendimize rüyalar yazıyoruz yattığımız yerde. Bize rüya gördürmeyen bir tanrıya inat hayal gücümüzden tanrılar yapıp onların sunduğu rüyalarla oyalanıyoruz. Kumdan kalelerimize bakıyoruz biz. Dalgaların yıkamayacağı yere yapmayı hiç akıl edemediğimiz, yapıp “dalgalar yıkacak nasıl olsa” diye üzerinde tepindiğimiz kumdan kalelerimiz var bizim. Bana yardım ediyorsun sen, çamurlanmış dizlerimi yalıyorsun, çizilmiş parmaklarıma iğne yapıyorsun. Ağrıyan sırtıma oturuyorsun bazen. Ağrıyan kalbime oturan file benziyorsun.
Bir tek senin ışığın yanıyor yine, bu gece de. Sen hiçbir dört duvarın arasında durmuyorsun, sokakta ışığını görüyorum senin. Kapatamadığın göz kapaklarından öpüyorum seni. Durduramadığın kalbini öpüyorum. Seni bekliyorum ben bilmeden, başka şeyler yaparken, gündelik hayatın sıradanlığında kaybolamayacağın bir yere koyuyorum seni, bir tek ben biliyorum senin var olduğunu, kimseye anlatmıyorum. Hiçbir şey yapmıyorum ama yapmadığım şeyler bile yoruyor beni. Elinden utup sendeki yorgunluğu da almak istiyorum. Gülümsediğin bir an için neler yapabileceğimi düşünüyorum. Ne kadar da yorgunuz… Ne kadar uzaksın benden, ne kadar yakın..
x.