bildirgec.org

varlık hakkında tüm yazılar

Noktalı virgül…

kahramancayirli | 02 November 2009 20:00

static.ideefixe.com adresinden alınmıştır
static.ideefixe.com adresinden alınmıştır

Çok kötü bir şey oldu. Tam da Virgül dergisinin yeni sayısının içeriğini öğrenmek amacıyla derginin internet sayfasına bakmak istemiştim ki, “Noktalı Virgül” isminde bir yazı ile karşılaştım. Ekonomik zorluklar ve dağıtım sorunları sebebiyle Virgül yayın hayatına son veriyor. Ne acı. Nitelikli edebiyat eleştirisi okumak bunca zorken, kimselerin kitapları ve yazarları umursamadığı bir ülkede, ciddi bir kale yıkıldı. Umutsuz ve mutsuzum.

deniz denemesi

turte | 04 September 2009 13:37

Di’li Geniş Zaman Hikayeleri

DENİZ
Deniz, büyüktür, çok alır çok verir, ister çocuk insan ol ister kocaman insan…
Buraya tam ne zaman geldim diye kendine sordu tabi sormaz olur mu ama aklında kalmazdı hiç böyle başlangıç ve bitiş tarihleri. Yıllar sonra sevdiği birinin doğum gününü ilk kez bir çiçekle kutlama isteği geçmişti içinden, yaptı da, bunun için biraz çaba sarf etmesi kaçınılmazdı. Karşısındaki insanı gerçekten mutlu etme isteği denilen kandırmacaya yenik mi düşmüştü, yoksa gerçekten o kişinin birazcık da mutlu olabilmesi önemli miydi?
Gece uyandığında, gecenin verdiği bir yalnızlık vardı hani, sesin olmadığı, zihnin yarı açık yarı kapalı olduğu, bilincin ne olması ne olmaması, denize bakmak sanki öyle bir şeydi .
Var olan cisimlerin ya da doğanın insan zihnini doğrudan etkilediğini ve yaşamın da buna göre şekillendiğini savunmak nasıl olurdu, bilmiyordu ama öyle düşünmeden de edemiyordu. Varlık, neyle var oluyordu ki hem, kendiliğinden mi yoksa diğer varlıkların yardımıyla mı? Üçüncü paragrafta ikinci soruyu da sorduktan sonra, etrafındaki eşyaları azaltmaya çalışmayı deneyeceğini hissetti ilerde, saf insana ulaşmak içindi galiba. Şimdi olduğu gibi bir şeyler önce bir tohum gibi belirirdi içinde, genelde böyle olurdu, sonra o tohum biraz hareket eder ve güzel bir zemin bulmaya çalışırdı aklında, bunun için de zaman lazımdı. İşte o geçen zamanda bazen birden çok tohum belirirdi, birbirlerine karışırlardı. Sonra hangisinin zamanı gelmişse bir gün pıt diye bir filiz atardı tohumlardan biri, kafası karışıktı, o yüzden tohumlar birbirine karışabiliyordu bazen.
Eskiden varlığında ezildiğini düşündüğü kalabalıklar artık daha az yoruyordu kendisini, etrafındaki insanların “normallikleri”, tek boyutlu yaşamları, bunların dışında bir yaşamı göremiyor olması onun heyecanını yavaş yavaş yitirmesine neden oluyor olabilirdi. Temelde aradığı, önceleri kabul görmek olan birinin artık önce gerçeği arıyor ve yaşamaya çalışıyor olması bunun yanında da kabul görme alt isteğinden arta kalan duyguları yaşaması kimi zaman, bir geçiş döneminde olduğunu hissettiriyordu ona. Çok fazla itiraz etmez, uysal, önemli olanın başkalarıyla ilişkilerinde sürekli anlaşıyor bir görüntüde olmayı tercih edebilen bir insandı hala. Bu tablonun küçüklüğünde yaşadığı eşitsiz bir aile görüntüsünden ve psikolojisinden ileri geldiğini düşünürdü çoğu kez, haklıydı belki. Ama bu durumu fark ettikten sonra sürekli bu ruh iskeletine saldırılarda bulunmuş, küçük zaferlerle avunabilmişti.

2009 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri

admin | 01 July 2009 15:50

kemal özer
kemal özer
hakan günday
hakan günday

Dün Radikal gazetesinin kültür-sanat haberlerinde gezinirken 2009 Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri’nin açıklandığını öğrendim. Şiir dalında A.Barış Ağır kazanmış ödülü. Öykü dalında ise Aslı Akarsakarya. Zihin hemen buldu getirdi. 2005 yılında Kül Öykü dergisinde (o zamanlar gazete değil dergiydi, Kül Öykü) kısa öyküler yayınlarken, dergide öyküleriyle karşıma çıkan bir isimdi, sanırım soyadının ilginç olması ile de aklımda yer etmiş. Nedense bir sevinç kaplayıverdi içimi, fazladan bir sevinç.
Varlık dergisinin Temmuz 2009 sayısında gençlerin birer ürünleri ile birlikte kendileriyle yapılmış söyleşiler yer alıyor. Derginin dosya konusu da hoşuma gitti: 21. Yüzyılın Şiirini, Öyküsünü Yazanlar…
1933 yılından bu yana yayımlanan bir edebiyat dergisi, Varlık. Kısa ömürlü onca edebiyat dergisinin arasında 76 yaşına ulaşabilmek, mühim tabii. Darısı diğer tüm dergilerin başına.
Kemal Özer gitmiş dün. Ne yazık. Bir şair daha gitti. Özer, geçen sene Altın Portakal Şiir Ödülü’ne değer görülmüştü.
Hakan Günday’ın Kinyas ve Kayra’sını okuyorum, sürükleyici, iyi bir hikaye okuyor gibiyim. Bakalım nerelere varacak olaylar..Yerli yer altı edebiyatı..

Varlık Vergisi

admin | 26 February 2009 13:25

Varlık Vergisi; şimdilerde kimsenin ismini bile bilmediği, ama zamanında bir çok kişinin canını yakmış, hatta onları vatandaşlıklarından bile vazgeçirecek şekilde uygulanmıştır.

Varlık Vergisi, T.B.M.M tarafından 11 Kasım 1942 tarihinde ve 4305 sayılı kanunla konulan olağanüstü servet vergisinin adıdır.

Başlangıçta amaç, savaşı kullanıp zenginlik, yani haksız kazanç elde edenlerden alınması idi. Ama uygulamada azınlıklardan alınan bir vergiye dönüştürüldü. Rum, Ermeni ve Yahudi kökenli atandaşlardan alınan bir vergi haline geldi.

THE LAWNMOWER MAN (BAHÇIVAN)

emsvizyon | 31 August 2008 23:59

stephen king’in aynı adlı eserinden ancak esintiler taşıyan 1992 yapımı bu film, orta okul çağlarıma denk gelir.o yıllarda bahçıvan‘ı izleyen çoğu insan gibi ben de çok etkilenmiştim doğrusu. başrollerini pierce brosnan ve lost’da sempatik helikopter pilotu rolündeki jeff fahey oynuyor ( hele filmi izledikten sonra bu kişinin o olduğuna inanmak çok güç )… konusu kısaca şöyle; efendim pierce brosnan ( Dr. Lawrence Angelo ) bir firmada beyin fonksiyonlarını arttırma üzeirine deneyler yapan iyi niyetli bir bilim adamıdır, beyni daha fazla ve verimli kullanmayı sağlamay çalışan bilim adamımız bunun için sanal gerçeklik ve bir takım enzimler vs’ler kullanmaktadır.. kobayları da şempanzelerdir ( askeri birşeylerin kokusu duyulmaya başlandı değil mi? ) bahçıvan rolündeki jeff fahey ise zeka özürlü bir gençtir, evinde barındığı kişi tarafından sürekli dövülen bu genç yobaz bir adamın elinde kendince terbiye edilmektedir… gel zaman git zaman bilim adamımız bu gence acır ve onun zekasını biraz arttırmaya kararverir…

zeka arttırılırken :)
zeka arttırılırken 🙂

olay burda kopar… valla en son eleman kendini bir yerlere upload ediyordu… bence güzel film… halen çok etkileyici gelir bana, nedendir bilinmez ( ağaç yaşken mi eğilir yoksa :))

Bil…

GRAFTONCUN | 22 August 2008 19:30

İhanet etme fıtratına
Nizam sen değilsin
Bölme bu gününü yarınına
Direnmeye devam et
Hayâsızlığı son gelene kadar
Koş, hiç yorulma
Nerdesin, ne yaparsın,
Kimlesin, kimin için yaşarsın,
Heba olmuş ömrünü
Kimin için harcarsın
Soluklan, silkelen
Varlığını hisset
Yaratanından ötürü
Sevildiğini bil
Yalnız değilsin
Olamazsın da
Şah damarına dokun
Anla, ağla, anlat
Hadi
Nasıl sevdin?

Gay-bolmuş deyyus

| 30 July 2008 23:02

Çek elini yürekten.
Dün daha dün,
Çıkarmış salyalı dilini Sürüyordun
postahaneden atacağın mektubun puluna,
Yürek muhabbeti kıro muhabbeti diye diye.

Bir yumruk büyüklüğünde ise,
Yurdum insanında yürek.
Zizil parmak büyüklüğünde sende hala.
Tutamadınsa sol elinle,
Sağ elinle bakma daha.

Acıyorum sana,
Varlığını ispatlamadan daha,
Sormaya başalmışsın sağa sola,
Hangisi büyük söyle ağa.

Sorsaydın önce köşedeki manava,
Bağırmazdı ilk kez kulağının dibinde sana.
Hıyarı yürek sanan budala.
Hayatında ilk kez hak vermeyi öğrenmiş isen kapıcıya,
Bir tepside gönderecek,
Bütün hıyarları sana.

İyi ki doğdum

makaleci | 16 July 2008 11:18

Kanaviçedeki kadar eşit kareler var mıydı hayat denklemimde bilemem, kim bilebilir?

Bildiğim, her alınan nefesin hakkı ile verildiğidir…

Tüm kumpaslara yanıt yaşama sevincimdir,
mayın tarlalarının tahayyülü artık bir hiçtir…

Doğduğun saati söyleyebilmeleri aciz bir bilgiçliktir,
kalan ömrün uzunluğunun tahmin isteği ise artık çok gereksizdir…

Sanat ve Sanatta Yaratma

Asturias | 04 June 2008 12:33

İnsan doğadaki değişimleri ve yok oluşları görür. İnsan aynı zamanda değişmeyen, yok olmayan şeyleri arar. İşte, insan sanat ile, sanat eserleri yaratarak değişmeler dünyasında değişmeyeni, ölümlülüğün dünyasında ölümsüzlüğe ulaşır. O halde, insan sanat eseri yaratırken, ölümsüz bir dünya yaratmak ister.

İnsan, duyguları, düşünceleri ve hayal gücü ile manevi bir varlıktır. Buna karşılık, nesneler dünyası maneviyattan uzaktır, bir madde dünyasıdır. Yaratma, sanatçının algıladığı maddi varlığa duygu, düşünce ve hayal gücü katması olayıdır. Maddi varlığı böyle manevileştirmek, maddeye biçim vermek demektir. Biçim ve tinsellik kazanmış bir maddi varlık artık maddi varlık olmaktan çıkar, bir sanat eseri olur.