bildirgec.org

vahşet hakkında tüm yazılar

Men Behind The Sun

emrextreme | 06 January 2009 10:02

Men Behind the Sun

Yönetmen: Tun Fei Mou
Oyuncular: Hsu Gou, Tie Long Jin, Zhaohua Mei, Zhe Quan, Gang Wang, Runsheng Wang

Özet

2. dünya savaşı sırasında Japonya, ele geçirirdikleri savaş esirlerini canlı kobay olarak kullanmak için 731 nolu bir birim kurmuşlardı. Çinli ve Rus esirlere burada türlü işkenceler yaparak, insan vücudunun ne kadar acıya dayanabileceğini test etmek ve ürettikleri bakteri ve virüsleri insanlar üzerinde kullanarak biyojik savaş silahı geliştiriyorlardı. Film, bu birimin yaptıklarını ve nasıl ortadan kaldırıldığını anlatıyor.

İsrail’i Kınıyoruz!

admin | 31 December 2008 16:07

İsrail'e dur!
İsrail’e dur!

Filistin’i kan gölüne çeviren, bir insanlık ayıbı yaparak resmen bir soykırım gerçekleştiren İsrail’e dünyanın dört bir yanından gelen tepkiler büyüyor! Dünyanın her yerinden sivil savunma örgütleri ve halk çeşitli mitingler ve gösteriler düzenliyor, İsraile destek sağlıyan bazı markaların ürünlerini almıyarak boykot ediyor.Tabi tepkiler sadece mitingler ile sınırlı kalmıyor. İnternet üzerinden yapılan kınama ve protesto girişimleri de oldukca ses getireceğe benziyor. israilikiniyoruz.com da, İsraili kınamak isteyenlerin, imzasını atarak tepkisini ortaya koydukları bir site. Tabi sosyal paylarşım sitelerinde duyarlı insanları oluşturdukları gruplar sayesinde de tepkiler hızla büyüyor. Facebook sitesinde oluşturulan bazı gruplar şu şekilde;
Kahrolsun İsrail Diyenler
İsrail Katliamı
Israel is terrorist ( İsrail soykırım yapıyor. destekleyen şerefsizdir.)
İsrail FİLİSTİN’e her gün ÖLÜM Yağdırıyor Eyy İnsanoğlu Ses Ver! Neredesin?
israil katliamına karşı sessiz ve tepkisiz kalma!(ARKADAŞ LİSTENİ DAVET ET) ve daha onlarcası…

Flowers of Flesh and Blood

emrextreme | 29 December 2008 12:39

Flowers of Flesh and Blood

Yönetmen: Hideshi Hino
Oyuncular: Kirara Yugao

Özet

Japonya’da, samuray kıyafeti giyen katil, bir kadını bayıltıp evine götürür. Kadını bir yatağa bağlar ve bir tavuğu alıp kadının gözü önünde kafasını kesip “senin kaderinde bu” der. Sonra kadının her parçasını keserken, yaptığı işi çiçeklerin açması ile ilişkilendirir. Kız tamamen parçalara ayrıldıktan sonra her parçasını koleksiyonuna ilave eder. Bütün film bundan ibaret.

elleri katliam kokan danimarkalı balıkçılar

xerre | 26 December 2008 19:50

uyarı: bildiriye başlamadan önce belirtmek isterim ki, eğer aşırı derecede bir hayvanseverseniz, bildiri, çok üzülmenize hatta sarsılmanıza neden olabilir

Yunuslar, oldukça gelişmiş bir sinir sistemine sahip, hassas ve sosyal hayvanlardır. ve de dünyadaki birçok insanın en sevdiği hayvanlardan biridir.
elbet sevmeyenler de vardır. fakat faroe adalarındaki olay “sevmemekten” oldukça farklı.
danimarka‘nın sömürgesi olan faroe adaları her yıl bu zamanlar danimarkalı balıkçılara ev sahipliği yapıyor.

toplanan danimarkalı ve adalı balıkçılar yapılan kutlamaların ardından ilk olarak deniz motorlarıyla yunus ve balinaları kovalayarak onları bir koya sürüklemeye çalışıyor. korkan ve aklı karışan yunuslar ve balinalar ellerinde olmadan bir koya hapsediliyor. devamında yapılanlar insanlığa sığmayan cinsten.

Yaratık Avı

vatanda | 29 October 2008 11:47

Saat sabaha karşı dört civarı ben Ahmet, Hasan ve Gülçinle birlikte altı nolu köşe başında bekliyoruz. Soğuk iliklerimize kadar işlemiş ceketlerimizin üzeri çiğ taneleriyle ıslanmış. Esen rüzgarın ıslığının dışında ortamda hiç bir ses yok, ama birazdan olacaklara hazırlıklıyız. Hepimizde son derece tecrübeli ve oldukça tedbirliyiz. Ahmet elindeki arbelest ile en ufak bir harekete duyarlı bir şekilde eli tetikte beklemekte. Hasan ışık atarını sıkıca kavramış Ahmet’in arkasını kolluyor. Gülçin ve ben ise arkalarında ellerimizdeki gümüş bıçak ve sarmısak kılıçlarıyla bekliyoruz. İleriden bir uluma sesi ve çatışma sesleri gelmeye başladı bile. Bizim yanımıza gelmeleri an meselesi herkez son derece gergin bir şekilde karşımıza neyin çıkacağını merak ederek bekliyoruz. Bu sefer daha yakından bir insan çığlığı ve ardından büyük bir patlama sesi geldi. Günay’ın altı patlarının sesine benzer bir sesti.Hepimiz Ahmet’in arbelest inden çıkan okun sesiyle irkildik ve o noktaya doğru yöneldik Ahmet ard ardına atışlar yapmaya başladı ilerdeki silüet ise oldukça hızlı bir şekilde ahmet’e doğru yaklaşmaktaydı ahmet geriye döndüğünde gülçin ile ben öne atılarak karşımızda dört gümüş okla vurulmuş dişlerinden kan akan oldukça vahşi ve bir o kadar pis kokan kurtadamla yüz yüze geldik. kurtadamın ilk hamlesi gülçin’e gelsede çok kolay bir şekilde savuşturmayı başardı. Bu sırada elimdeki gümüş bıçağı kurtadamın boynuna saplamaya çalışıyordum. Ve biraz şans biraz da uğraşla tamda istediğim noktaya bıçağımı saplamayı başardım. Kurtadam ulumalar eşliğinde yere düşerken arkamızdan Hasan’ın bağırdığını duyduk ahmet ve hasan ilerdeki üç-dört silüete ışık atar ve arbelestle saldırıyor ilerdeki silüetlerse bir önceki saldırı grubunu karçalıyor ve bize ulaşmaya çalışıyorlardı. Bu gece oldukça uzun geçeceğe benziyordu. Kurtadamı öldürür öldürmez ahmet’lere yardım için yanlarına döndüğümüzde üçtane vampirin leşiyle birlikte hasan’ında cansız bedeni yerde yatıyordu. Hasan’ın ölümüne olan üzüntümüz etraftan gelen çığlık ve ulumalarla dağıldı ve ileride az önce parçalanan gruba doğru ilerledik. Artık bu bölgede kalan tek grup bizdik ve sabaha 1 saat var. Üçümüzde birbirinize oldukça yaklaşarak sabahı beklemeye başladık.

Kamp / bölüm I

aRRoGaNTe HoMbRe | 23 October 2008 17:40

Kamp ateşinin sönmeye yüz tutan ışığı, varlığını sürdürmek için son çırpınışlarını sergiliyordu. Vilyım, elindeki uzun sopayla ateşi karıştırdı. Birkaç kıvılcım havada dans edip yok oldular. Canıtın, oturduğu kayadan ani bir hamleyle kalkıp, kollarını iki yana açtı ve uzun uzun gerindi. Bu hareketi öyle uzun sürdü ki, kolları birkaç santimetre uzamış olmalıydı. Yere eğildi ve eline küçük bir taş alıp ateşe fırlattı. Kıvılcımlar bir dans gösterisi daha sundular ve sessiz sedasız sahneden ayrıldılar. Canıtın Vilyım’a döndü.

– Dostum, geç oldu ha. Yatalım artık istersen.
– Git yat sen. Ben biraz daha oturacağım.
– Kevın nerede?
– Çadırda. Horul horul uyuyor bir saattir. Bu sesi duymuyor olamazsın.
– Kamp yapma fikrine önce olumsuz bakmıştım ama beni ikna etmene sevindim. İlk günümüz gayet eğlenceli geçti.
– Daha dur. 4 gün daha buralardayız. Yarın nehir kıyısına inip, balık avlayalım diyorum.
– Güzel fikir. Ayı falan var mıdır acaba?
– Senden ala ayı mı olur oğlum. Varsa da ya senden kaçarlar ya da sen hemen anlaşır bizi bırakıp onlarla gidersin.
– Ho ho ho. Ben yatıyorum. Sen de çok fazla oturma, gidip dinlen. Yarın erken kalkalım.

CHARLES MANSON: “HEM TANRIYIM HEM DE ŞEYTAN”

neceff | 09 October 2008 12:59

Kurbanlarının lanetlenmiş ruhlar olduğuna ve lanetli ruhları öbür tarafa geçirebilecek tek kişinin; kurtarıcı ruhun kendisi olduğuna inanan ruhlar vardır. Hayatta kendilerine biçtikleri rol hiç de azımsanmayacak kadar büyüktür. Kimi karizma öyle güçlüdür ki, bu etkileme sanatı karşısında çaresiz kalırsınız, gördüklerinize bir türlü inanamazsınız. Bu lider özelliği anlaşılmaz, sürükleyici bir güçtür. Hitler’in Almanyasını kendi doktrinine inandırması ve kitleleri etkilemesinin bir benzeri; mikro ölçekli soykırımından başka bir şey değildir. Manson’da da olan güç. Ama öyle bir güçtür ki, işlenilen cinayetler bir kenera, mahkemede dahi davalarını yönetebilmesini sağlayıp, müritlerini mahkemeye emekleterek getirtecek bir güç.

BİR VADİ OL; KADERE KARŞI DÖVÜŞMEYİ BIRAK VE BEKLE. O SANA AKACAKTIR…

Yattığı hücresine dünyanın her yanındaki gençlerden hala binlerce mektup yağan bir seri katille karşı karşıyayız. Anlaşılması gereken konu ise, masum insanları öldürmenin niye bu kadar popiler hale gelebildiği ve bu kadar yüceltilebildiğidir. Böyle bir durumda tartışılması gereken, ne Charles Manson‘ın geçmiş analizi ne de bunları neden yaptığıdır. Onu anlamaya çalışmak değildir önemli olan… Anlayınca değişecek bir sonuç olmadığı gibi, ne onun ne de müritlerinin yaptıklarının doğrulanabilecek bir durumu yoktur. Önemli olan konu, bu insanların nasıl bu kadar hipnotize olabildiği ve böyle bir duruma hayranlık duyabildiğidir. Bir seri katilin felsefesi ile yüceltilmesi bana göre oldukça tuhaf. Bu durum ne gidenleri geri getirir ne de Manson‘ın fan kitlesinin varlığını değiştirir.