bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Ortancalar

pilli pati | 24 July 2008 16:39


Öyle bir zamanda gelip girdin ki hayatıma, ortancalar mevsim değiştirmeye hazırlanıyordu.

Ellerinde beş çocuğun izleri vardı.

Uzaktan baktım sana: Sanki ortancalar dahi, o an kızardı.

Öyle bir zamanda geçip gidiyordun ki hayatımdan; seninle birlikte beş çocuğun hayali de ardınsıra yitip gitmeyi seçiyordu.

Farketmiyordun…

… Bense hep kalıyor, elimde bir sepet dünya, hep çınarlara duruyordum.

aRRoGaNTe ve Uçan Kaz

aRRoGaNTe HoMbRe | 24 July 2008 13:55

Ben işe gidip gelirken, (evet, şaşırdınız belki ama benim bir işim var. boş gezenin boş kalfası değilim. hoş kalfası olsam onun da en iyisi olurum o da ayrı) deniz yolunu da kullanıyorum. Tamam karayolundan da bir parça tadıyorum. Ama var mı denizyolusu gibi ha sorarım size. (-denizyolusu? -evet, yanlış kullanım fakat sence de hoş bir tınısı yok mu? -var. -varım diy.. -sigigit).

Kadıköy’den kalkan motorlar var. Bir de Maya Dağ’dan kalkan kazlar. Ben motorları tercih ediyorum. Kazlar sorun yaratıyor genelde. O Nils denen ibişe özeniyorum bazen. Ne de güzel yolculuk ediyor kaz üstünde. (-kaz üstünde ha. o zaman bazen bilet alırken, oradaki görevliye uyarıda bulunmak gerekebilir. tercih eden olur, etmeyen olur. -nası yani? -şey gibi işte, ‘motor üstü olmasın’ uyarısı gibi. ben kaz üstü gitmem mesela, hayatta gitmem. gitmem de gitmem. rica ederim ısrar etme.) Çoğunlukla da motorun üst bölümünde oturup, Uykusuz ya da Penguen dergimi püfür püfür esen rüzgar eşliğinde, zevkle okuyarak yolculuk ediyorum . Rüzgarın efil efil estiği zamanlar da oluyor. O zaman ona bir merhabamı eksik etmiyorum tabi. Neyse efenim, bu motorların bazı seferlerinde motor, direk bir güzargaha gidip dönmek yerine, önce Karaköy’e sonra Eminönü’ye uğrayıp dönüyor. Ben de dergi ile haşır neşir olduğum ve dur şurayı da okuyayım, şu bölümü de bitireyim, hem bak sayfa bitmek üzere derken en son inenlerden biri oluyorum Karaköy’de ve zaman zaman koşa koşa inmek zorunda kalıyorum. Kimse kalmamış oluyor etrafımda inmeye çalışan, inmek için hareketlenen.

Topraktaki Nüfus Kağıdı

WATERFAIRY | 24 July 2008 09:50

Ölüme doğar insan,ölmek için yaşar…
Bazen ölüyor gibi yaşar…
Ölümün soğuk nefesini hissederek kendini yoğururak,yorarak yaşar…
Telaşlıdır,hep daha hızlı koşar.Koşar da nereye koşar? Koşarak yaşar…
An gelir ensesindeki soğuk nefes susar…
Bir taş dikerler başına,toprağa sararken,vedalaşmalar…
Yazarlar adını bir taşa,musalla da bir başkası…
Şehit mi,gazi mi yoksa kimliği belirsiz mi?…
Başındaki taşa bak anla,ne zaman geldi ve gitti…
Ardında dua edeni var mı bilinmez?…
Duası kesilene hiç bir şey denilmez…
Senin de mezar taşına yazarlar bir kelam…
Taşına da bakarlar kim bu,kaç yıl koşup yorulmuş diye…
Ölüm,yaşama yaren…Sen de toğrağa…