bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Lan Günlük

aRRoGaNTe HoMbRe | 29 July 2008 18:15

Sevgili Günlük,

Evet günlük tamam, sonuna kadar haklısın. Sana ilk kez yazıyor olmam sebebiyle, ‘günlük’ kelimesi buraya uygun düşmemiş olabilir. Fakat ne demeliyim ha? Haftalık, aylık yoksa yıllık mı? Bunlar da olmaz yoo yoo. Çeyrek asrı geçti varlığım ve bu seninle ilk paylaşımım. Belki bunu/beni kabullenmen zor. Bunca yıldan sonra sen de nereden çıktın diyeceksin. Haklısın. Ama bana en azından bir şans vermeni diliyorum senden. Sadece bir şans. Belki seveceksin beni ha, ha günlük? Hem ne kaybedersin ki. Belki de çok iyi anlaşıp, sıkı bir dostluğa yelken açacağız. Bu fırsatı kaçırmak istemezsin, istememelisin.

EFSANE ve TARİH

teacher07 | 29 July 2008 17:50

Antik çağın özelliklerini birçok efsane ile yaşamak, sergilemek olasıdır… Hele tarihi zenginliklerle dolu Anadolu’da iseniz… Anadolu; bu özellikleri, nasılları, nedenleri incelemek isteyenlere doyumsuz kaynaklar sunar. Anadolu’nun geçmişini efsanelerle yaşamak, özümsemek, empati kurmak için antik eserleri gezmek, görmek, tanıtmak, korumak çağımız Anadolu insanının sorumluluğudur bence… Antik çağın insanlarının tanrı görüşlerini, yaşamlarına olan etkilerini, tanrı yaratışlarını, tanrının rollerini o insanlar gibi düşünebilmek önemli sanırım.

sakin olacağım

astral | 29 July 2008 17:24

Sakin olmaya çalışıyorum. Israrla.

Tüm kızdıklarımı olabildiğince affetmeye çalışıyorum. Ne çok kızdığım varmış. Yaşanılanlar silinmiyor ama evrendeki enerjiyi rahatlatmak ve kendi enerjimi özgürleştirmek için mutlaka, affetmek gerekli.

Bunlar bildiklerimdi, bu dönem daha düşünmeye ve uygulamaya başladım. Evrenin sonsuz enerjisini hissederken, sadece olumlu/pozitif olmalıyım. Evrenden enerji alıyorum ve enerji veriyorum. Bu hayat biçimim. Daha da benimsemeye çalışıyorum.

Beni sinirlendiren olduğunda, ‘Bu onunla ilgili, daha olgun bir ruh olsaydı zaten böyle yapmazdı.’ diyorum.

Uykularımı uyusan nasıl korkarsın!

| 29 July 2008 17:05

Sabahın kör 5’i… Açık pencereden içeri giren ezan sesi…
uzuyor uzuyor uzuyorrrr… ezanı uzatmak günah değil mi?!
Yanımda uyuyan BİRİ…en son İKİMİZ idik, ne zaman BİRİ ola-bildik…ola-bile-mez bu…
BİRİ ne dokunmak istiyorum, elimi uzatıyorum, ulaşamıyorum…
Aramızda ki mesafe o kadar uzak ki, ta buradan sana kadar yol olur…
Ben uyurken BİRİ ne dokunmazsam, korkuyorum…

Dokunmak… Dokunak… Doku….

Yağmur yağıyor…
Çatı da oturdun mu sen hiç?
Çatıyı döven yağmuru dinledin mi hiç?
Yağmur haklı!- Ne işin var çatıda senin?!- Yan bahçedeki incir ağacının dalları uzanıyordu bizim çatıya,annem işe gidince,ben doğru çatıya…yarıklarından balları akan o büyük,o muhteşem incirlerden yiyecektim ben…cennet meyvesiymiş incir…bu çatı cennet miymiş?
-O huysuz yaşlı seni görürse ne yapar biliyor musun?!
-Küfür eder,kovalar! görsün hem ne olacak ki? o bizim çatıya çıkamaz ki…
-Ben ÇATI KIZIYIM… düşmeden kiremitlerde gezebilirim…
-Sıcak kiremitlere yattın mı sen hiç?

Sa-de-ce dna

ufakufak | 29 July 2008 16:35

yokluğun çok bayat
daima boynumda heyhat
geceler uzadıkça gündüzün dümdüzüm
nefesine dokunmadım ah hayat

yokluğun çok acı bana
dibi görülmeyen geceler ne yana
güpegündüz girme rüyama
sadece bana baksana
sa-de-ce dokunsana dna’ma hah ha!

Çocuktuk O Zamanlar

Culture Orange | 29 July 2008 16:20

İmkanımız olsa yaşamımızın bir dönemine geri dönmeyi mutlaka isteyeceğiz. Özellikle sorumlulukların su bardağına su içerken hohlamamak ve tuvalete annemize “annee bittiiiii” diye bağırmanın olduğu dönemlere.
kimse bilmiyordu elimize kocaman bardağı verirken hiç nefes almadan o su bitmezdi. Acaba annelerimiz nasıl bitiriyordu o suyu bir kerede? Denerdik ama olmazdı belkide.

Oyunun ortasında en son istediğimiz şey aile büyüklerimizden birinin ismimizi söylemesiydi,belli ki bizi oynamaya çağırmıyordu. Yine bir yere gidecektik ya da çikolata ile kandırılıp “kereviz olmadı pırasa” yedirilecektik. Biraz çikolatanın sevinci ile birazda karnımızın açlığı ile pırasa bir nebze ama kereviz pek yenmezdi. Kokusu o zamanlar baya kötü gelirdi burnumuza.

kereviz

Ayakkabı bağlamayı öğrenmek kimimizin 2 ayını aldı kimimiz ise cırt cırtlı ayakkabıları kullanarak bu görevden biraz olsun kaçtı. Arkasında ışık yanan bağcıklı ayakkabı bulunmadığının farkına vardığımızda ise mecburen annemize ayakkabı bağlatırken ondan bir şeyler kapmaya başladık.