bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Toplama

| 10 August 2008 09:25

Birinci toplanan sen,
ikincisi ben.
Sonuç,sen ve ben.
Lakin şimdi kalan ben.
Bir terslik var bu işlemde,
söylesene
neden kalan ben?

Kazan kaldırmadan askeri müdahaleye

hyd | 09 August 2008 18:00

yeniçerilerin dolayısıyla askerin ayaklanması anlamına gelen ve artık dilimizde unutulmaya yüz tutmuş deyimlerden birisidir “kazan kaldırma”. ücretli askerleri barındırmakta olan yeniçeri ocağı adındaki kışlanın orta yerinde yemeklerin kaynadığı kazanlar bulunurdu ve yeniçeriler bir sorunları olduğu zaman bu kazanın başında toplanarak konuşur, tartışırlardı. isyan etmeye karar verdikleri zaman bu kazanı kaldırıp dışarıya çıkarırlardı. kazan kaldırma sözü buradan gelir.

osmanlı döneminin hiçbir dönem bitmeyen isyanlarının birçoğunda yeniçerilerin ya doğrudan ya da dolaylı olarak payı bulunmaktaydı.
işte bunlardan bazı belli başlı olanlar…

Sen Git İşine…

ODEON | 09 August 2008 15:00

Sarsıldım önünde
Boşluktayım
Düştüm gözünden
Diz kapaklarım
Kanasa da kalkacağım
Yürümeye çalışıp
Kaybettiğim yolumu
Tekrar bulacağım
Göze aldım ben
Yolumda sensiz
Sessiz
Usulca
Ve
Kimsesiz
Yol alacağım
Sensizliğe
Demir atıp
Rotamı şaşırsam da
Ardından
Ağlasam da
Yokluğuna alışıp
Kendimi bulacağım
Ardına bakma
Yapamam sanma
Yapamazsam da
Sen bunu bilme
Güçlüyüm
Hadi
Sen git işine…

Eğitime Gereken Önemi Vermeyen Milletler Yaşanacak Süreç İçinde Kendini Tüketip Yok Etmeye Mahkûmdur.

BAYMAHMUT | 09 August 2008 13:48

Eğitim bir milletin geleceğidir. Ciddi bir iştir. Eğitime gereken önemi vermeyen milletler yaşanacak süreç içinde kendini tüketip yok etmeye mahkûmdur. Bunun aksini savunmak dahi abestir.
Eğitim veren kurumlar bu işin ciddiyetinde olup, bu bağlamda kendi hırs ve ideolojilerini asla milletin geleceği ile oynamak adına kullanmamalıdır.
Ancak yakın zamanda İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yaşanan olaylar ve olayların gerçek yüzü ortaya çıkınca içimi derin bir hüzün kapladı.

Bir Erkeğin Neslini Devam Ettirmek İstemesinden Daha Doğal Ne Olabilir Ki?

BAYMAHMUT | 09 August 2008 13:48

Neslini devam ettirmek adına köy kurmak gibi bir düşüncesi olması ise enteresan bir olaydır ancak bu tip rekor denemeleri olmuyor değil. Rekoru kıran ise ben yaptım ama siz denemeyin diyerek işin zor taraflarını anlatarak kendi rekorunu egale etmemizi istemiyor.
Sağlıklı nesillere sahip olmak için bakıp, okutabileceğin kadar çocuğunun olması, bir insanın soyadının çoğalmasından evladır.
Çok çocuğa sahip olmak güzeldir ancak bu çocukların her birine gereken sevgi, şefkat ve eğitimin verilmesi gerekir. Günümüzde çocuk sahibi olup, hak ettikleri gibi yaşayabilmeleri adına onları yetiştirmek zaten, eğitmek, iş imkânı sunmak yeterince zorken, şartları ve sayıları fazla zorlamamalıyız kanaatindeyim.

Yalnızlık Kimsenin Tercihi Değildir, Mecburiyetidir.

BAYEMRE | 09 August 2008 11:59

Dünyaya da sahip olsan sana kendini özel hissettirecek birisi yoksa hayatında, anlamsızlık denizinde kulaç atıyorsun demektir. Bu düşünce ile yola çıktığımda yaşamımı irdelemeye başladım. Neyim var neyim yok döktüm önüme, anlamlı mı anlamsız mı diye…

Sahip olduğum her şeyin bir anlamı var elbet. Boşlukta mıyım, değilim ancak bunun sebebi hayatımda kendimi özel hissettirecek birinin var olacağına karşı taşıdığım umuttan dolayı… Yoksa yalnızlık, sadece “O”’a mahsus.
Kimileri yalnız olmak kendi tercihim der ve sadece kendini kandırır. Yalnız yaşamayı kimse istemez ama şartlar ya da kendi bencillikleri yüzünden bunu başaramazlar.
Yalnızlık benim tercihim diyenleri incelediğimde ve onları çözmeye çalıştığımda gördüm ki; hayatlarına birisi girene kadar kendilerini böyle savunuyorlar. Ne zaman ki artık onların da hayatında biri var, işte o zaman savundukları “yalnızlık benim tercihim” düşüncesini ilk karalayan onlar oluyor.
Yalnızlık kimsenin tercihi değildir, mecburiyetidir. Vakit ise nakittir, bu bağlamda hayatımızdaki yalnızlığı terk etmenin yollarına bakalım, fikirleri ciddiye alalım…

Sizin yalnız yaşamanızın bahanesi nedir?

Yurdum İnsanı- Bizzat karşılaştım…

zhr123 | 09 August 2008 00:41

Size de geliyordur arada sırada şu meşhur yurdum insanı mailleri. Bana da arada bir gelen bu mailleri okurken bazen ”hadi ya yok artik dediğim” ve belki de birileri bunları uyduruyordur diye düşündüğüm olur. Bu yurdum insanlarının hepsi gerçekmidir bilemem ama bana bir tanesi rast geldi. Geçenlerde bir taksiye bindim. Şansıma konuşkan bir şöför düştü fakat onun şansı kötü günde zira benim canım konuşmak istemiyor. Şöför’ün bütün konuşma çalışmalarını birer kelimelik cevaplarla geçiştiriyorum. Hava çok sıcak, no’lucak bu İstanbul’un trafiği, abla sen nerelisin gibi klasik soruları ”Ya, evet, haklısınız” gibi baştan savma cevaplarla savuşturduktan sonra ”abla ne iş yaparsın ” sorusu arzı endam etti. Kısaca ”Tıbbi Radyofizik Uzmanıyım” dedim. Cevap şöyle geldi. ”Seni allah gönderdi abla. Şu benim bagajda eski bir radyo var. Bi kenarda dursak bakarmısın bir. Kimse ne olduğunuı anlamıyor baba yadigarı atamıyorum da”
Nasıl diyorlar o an koptum işte…

İnce Bellide Bir Bardak?

absynthe | 09 August 2008 00:34

Fizyolojik özelliklerimizin bir parçası olarak, her gün belirli miktarda sıvı tüketmemiz gerekiyor. Her yemeğin yanında neredeyse her zaman bir şeyler içtiğimiz gibi, yemek dışında da bol bol sıcak ya da soğuk içecekler tüketiyoruz. Her ne kadar sadece ihtiyaç gibi gözükse de, ne içeceğimize yine içinde bulunduğumuz kültür karar veriyor. Örneğin, her sabah bir bardak sıcak çay olmadan kahvaltı yapmıyor çoğumuz. Sütlü çay İngilizler tarafından yaygın bir şekilde içilirken, bizim kültürümüzde hiç tatmayan insanlar tarafından bile kabul edilmeyen bir içecektir. Coğrafi özellikler, bitki örtüsü, yenebilir kaynakların yakınlığı ticaretin ve taşımanın yaygınlaşmasıyla yeme ve içme kültüründeki baskınlığı yitirmesine rağmen, kültürler bazı yiyecek ve içecekleri kendine adapte etmişler, çeşitli nedenlerle bazılarını dışta bırakmışlardır.

Çay neredeyse tüm dünyada kabul görmüş bir içecek. Fakat her kültür bu içeceği kendine göre yorumlamış, farklı bağlamlarda, farklı işlevlerde ve farklı simgesel anlamlarla kullanıyor.