bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Tarih, kültür, yemek ve aşk bir arada…

MerakliKedi | 05 October 2008 09:51

Uzun bir uçak yolculuğuna okuyacak iyi bir kitap olmadan başlamak düşünülemez bence. Ben de öyle yaptım. Bu seferki kitabım bir aşk öyküsü etrafına sarılmış bir yemek kitabıydı. Yanlışlık olmasın yemek tarifi değil içeriği… Bir kültürü, tarihi, yemeğiyle birlikte anlatan bir aşk hikayesi.
Uçağa bindiğimde kitabın henüz üçte birini okumuştum. Ama beni öylesine sarıp sarmaladı ki elimden bırakamadan yolculuğun sonuna geldiğimde kitabı bitirivermiştim.
“Son Çinli Şef” için isterseniz Çin’in imparatorluk döneminden başlayıp Mao dönemini de içeren bir tarih kitabı diyebilirsiniz. Ya da gerçek Çin yemeklerinin püf noktalarını anlatan bir yemek kitabı. Bunları beğenmedinizse, Çin halkının mutluluklarını, sevinçlerini, hüzünlerini anlatan bir kültür incelemesi de olur… Kim bilir bunların hiçbiri size yetmezse o zaman, bir yıl önce kocasını trafik kazasında kaybeden bir kadının birdenbire kocasıyla ilgili bir takım iddialar karşısında gerçekleri bulmak için Çin’e yaptığı geziyi anlatan roman da olabilir. Bir kadının geçmişi bulmak için yaptığı yolculukta aslında kendini buluşu da bir başka bakış açısı belki de.
Gerçek şu ki, birçok farklı hazzı bir arada yaşatan bir kitap. Tabii ki kitabın Amerika’da yayınlanmış bir roman olması nedeniyle anti-maoist yaklaşımına göz yummak gerekiyor.

Çocuk oyunlarımız

adoxxoda | 05 October 2008 09:26

Nerde o eski çocuklar.Şöyle bir on beş sene kadar geriye gidinice bakıyorumda yeni nesil
çocuklarının çoğu bilgisayar , PS2 -PS3 başından kalkmıyor. Açıkçası bizde oynamıyor değiliz ama bizim zamanımızda yoktu böyle şeyler. Amiga 500 vardı 🙂 oda herkeste yoktu. Commodere varıd oda ona keza yoktu millette. Eee peki biz neler yapıyorduk abaküsü elimize alıp ileri gerimi ittiriyorduk.Biz çocukken daha doğrusu benim çocukluğumda şimdi aklımda kalanları yazacağım tabi oynadığımız oyunlar vardı bunlar;1.Seksek: Kaç kişiyle oynarsan oyna fark etmez.Ama genelde kızların oynadığı bir oyundu e tabi can sıkıntısı yapacak bir şey yok bizde oynuyorduk. 1 den 8 e kadar bir şekil çizilir yere elinde bir taş ha babam yuakrdan aşşağı gidip gelirdik.2.Saklambaç: Bunda da kişi sınırlaması yok hatta ne kadar kalabalık olursan o kadar iyi bir oyun.Mahallenin bilimum yerlerine saklanırdık. Bulunmayan olursa çık kurtsun falan bi kaç şey daha vardı şimdi tam olarak hatırlamıyorum.Birde kalanlar kendi aralarında parmak seçip ebeye götürülerdi yeni ebeyi bulmak için sonra oyun kendi halinde döner giderdi.Çamlak çömlek patlatmadan tabi.3.Misket : Hadi eller havaya hoppidi sağdan soldan twist twist.. Hehe tabi böyle değil namı diğer bilye bunlarla bir sürü oyunlar vardı. Kafa,kuyu,üçgen daha neler neler her şey güzeldi. Yahuu hele o kapış muhabbeti yokmu sanki havada dolarlar uçuşuyormuşcasına atlardı herkes birbiri üstüne e çocuğuz yapacak bir şey yok saldırıyorduk güzel günlerdi.4.Futbolcu kartı : Herkes kendi tutuğu takımınınkileri biriktirir üste bulunan son rakama göre bir nevi piştiye benziyor aynı rakamı tutturan alırdı gerisini. Bazen bir kağıt için 50 kart verdiğim olmuştur benim takımım ya bende olacak işte.5.Taso : Buda cipslerin içinde çıkardı üst üste gelen tasoları elimizdeki taso yardımıyla almaya çalışırdık ters dönen tasolar senini gerisi yerin.6.Yerden Yüksek: Bunu daha çok ilkokul yılalrı zamnında oynardık tenefüs zili çalar çalmaz herkes hurra dışarı çıkar en son kalan ebe olurdu amaçsız bir oyun.7.Simitttttttttt : Nefesmi dayanır. Çok güzel bol koşmalı dayklı mayaklı bir oyun nefesini yetiremediğin yerde yerdin sopayı.8.Birdir Bir : Tavşan misali zıpla dur ordan oraya ordan oraya.Tekerlemeleride olan güzel bir oyundu çoğu tekerlemeyi unuttum vallahi.9.Dokuz Taş : Tamda maddesine denk geldi buda en sevdiğim oyunlardan biridir desem yalan olmaz takım oyunu sonuçta ve güzeldi.10.İstop : Bizim zamanımızda bu kadar renk yoktu olan renkler malum mavi,yeşil,siyah kırmızı,çingene pembesi falan şimdi oynayacak olsak valla rengi bulmadan yeriz topu kafamıza.11.Çivi : Elimizdeki çiviyi toprağa saplar sonra çizgi çekerdik. Çivi düşerse rakibin alırdı ve sein çizgini kapmaya çalışırdı.Bu şekilde anımsıyorum böyleydi galiba.12.Uzun Eşek : Bunu en sona yazmamdaki amaç bence bu çocukluk oyunu değil her yaşa mübah valla. Orta okulda,lisede, üniversitede, askerde ben en son askerde oynamıştım. Ama beliniz ağrıyorsa kesinlikle tavsiye etmem.
Bu oyunu oynarken düşüp elini orasını burasını kıran bayağı bi arkadaşım var en dikkat edilmesi gereken oyun.

Oyun Parkı

AOLradiohead | 04 October 2008 16:16

Oyuncaklaştırdım iki kişilik kaderimi.
Çay ve sigara dumanından fallara yordum.
Pişmanlık…
Zaman kaybı…
Varsan yokum demeler…
Cümlelerim tamamlanmayacak kadar uzak, yorucu.
Noktasını, virgülünü koymaktan korkan ben…
Korkak ben..

Sorarsın ya kendine “neden”?
Kabullenemeyecek hissedersin…
Bilinmeyenden gelen güzel cümleler için ter dökersin.
Geri çeviremezsin.
Poh poh delisi ruhun kelimelerin aşüftesidir artık…
Zincirleme isim tamlaması kadar sapkındır ruhun..
İçinden ardı arkası kesilmeyen isimler geçer..
Ayten, Feriha, Şermin ne fark eder.
Halbuki
İçim senin “için” çürük.
“Kaldır, at” demeden ben daha,
Sevişmeden toplamak lazım pili-pırtı,
Saklanmak gerek sıradaki bahara…
İçimdeki buğulu sese platonik,
Tropik heveslere bu beden kan-kemik.
“Bir ünite ask lazım” der anonstaki ses,
Trafik var gelemem,
Mazeret hepsi bunların!
Aslında
Seni o kadar yakından sevemem..

BARIŞ’ A

oyuncuhandan | 04 October 2008 12:00

İnsana dair tek bir kuralı var hayatın: Eğer ölümlerden sonra rahat yaşamak istiyorsan çok sevmeyeceksin. Anneni bile.

İnsan tükeniyor. Tükenmek çare olsa… O da olmuyor. Tükeniyor, tükeniyor. Toparladım derken kum gibi dağılıyor yine kalbin. Gittin gideli daha iyi anladım. Çok sevmek fena ödetiyor insana bedelini. Elimde mi? Değil. Bak gittin, ama gram eksilmedi duygularım. Baktığım her yerde sen, gördüğüm her yüzde sana dair hüzün.

İstemezdin biliyorum. Gözlerini alıp gitmeyi istemezdin. Bize aitlerdi biliyordun. Sana kızamam zaten. Kimse kızamaz.

Özlüyorum ve özleniyorum…

libade | 04 October 2008 11:00

Yıllarca peşinden koştuğum, arayıpta bulmaya çalıştığım mutluluk şimdi yanımda. Artık özlüyorum ve biliyorumki özleniyorumda…
Böylemi oluyormuş acaba insan!
Hiçbirşeye aldırış etmeden, korkusuzca yaşıyormuşsun herbirşeyi. Issız bir sokakta yürürken, nereye gittiğinin önemsizliği, sebep ve sonuçları belirsiz, anlamsız, adlandırılamayan kalp atışları, ellerinde hissettiğin sıcaklık, duyduğun güven ve mutluluk hissi çok kısa bir anda yaşanılanlar…
En büyük hayaller, o dakikaları durdurmaktır çoğu zaman. Hiç bitmemesi istenilen geceler, gelmesi istenilmeyen ayrılık saatleri, hüzün yolları, elvadalar ve güle güleler. Yanında kalsa, hiç ayrılık yaşanmasa sanki; yinede özlenilecekmiş gibi. Yanındayken yüreğini saran ateş onun gidişiyle daha bir alevleniyor. Gün sayıyorsun, bazende saatleri, bir araya gelebilmek için. Sonrada unutuyorsun zaman kavramını sevdiğinden ayrılmamak için…
İşte yüreğimden taşanlar bunlar…
Senin için hissedilen ve muhtemelen hissettiklerin. Bazen kalemin ve kelimelerin yetersiz kaldığı, işlev yapamadıkları dakikalar hariç, bu yaşanılanlar bile içimde kopan fırtınalara göre bir hiç…