bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Mutluluk arıyorum gören varmı???

libade | 10 October 2008 09:43

Mutluluk arıyorum gören varmı?
Şu acımasız, zalim hayatın hep yokuşlarını çıktım bugüne kadar. Artık bir mucize olsun istiyorum… Öyle bir mucize ki; hep gülmeliyim, hayata pozitif bakmalı, her yeni güne umutla gözlerimi açmalıyım.
Öyle birisi girmeli ki hayatıma, beni baştan yaratmalı. Benim dişiliğimi bana hatırlatmalı. Onunla birlikte hayatım bir gizem, bir sır kazanmalı, kazanmalı ki hayatım bütünüyle sevecenleşsin…
İnsan aşkı neden bu kadar özler. Aşksız yaşanmaz mı acaba?
O kadar güzelki insanları, doğayı ve hayatı seviyorum demek. Yoktur bunun ötesi. Ama…
Ama özel biri olmalı, sevginin sınırlarını zorlayan. Dünya, hayat hep bu katogoriler üzerine kurulmamışmı sanki! Eğer öyleyse, benimde bu aşk özlemini çekmem çokmu tuhaf? Hayır değil ama aşkı bulmak zor… Zaten benim aşık olmamda zor…
İsterimki; aşkım benden hep bir adım önde olsun.
İsterimki; beni ben olduğum için, bende onu aşkım olduğu için seveyim. Zor olanda bu zaten. Birbirimizi değiştirmeden, gerçeklerle yüzleşerek, savaşarak mutlu olmak yada mutluluğu yakalamak. Aşkım ve ben…
Hayatta ne dert kalmalı nede keder…
Doyasıya yaşamalı, yaşamalıyız hayatı. Birgün ardımıza baktığımızda, ikimizde hala aynı çatı altında, aynı koltuklarımızda, aynı sobamızın ısıttığı küçük odamızda, fotoğraflara bakarken; hala el ele tutuşuyor ve tükenmeyen sevgimizi torunlarımıza keyifle anlatıyor olmalıyız…
Dedim ya bu bir mucize…
Bana deniz ve gökyüzünün birleştiği nokta kadar uzak ve zor geliyor…
“Hayatta imkansız diye birşey yoktur” derler. Bence vardır…
Binbir türlü dert ve kargaşalara dalıp, mutluluğu aramaya zamanımız bile kalmadığı şu kısacık hayatta, yaşanacak onca mutlu dakikalar varki… Ama biz bu dakikaları yok ediyor, umursamıyoruz. Belkide fark etmiyoruz bile…
Ya ben yada benim gibi bu olguları fark edenler…
Ah ahhhh !!! Keşke benim gibi mutluluğu arayan biri çıksa karşıma. Ah keşke bir mucize olsa ve ben aşık olsam…
Mutluluk arıyorum…
Gören varmı ???

bizim Ahıska

| 10 October 2008 09:35

http://www.ahiska.org.tr/

Defter

linet | 09 October 2008 17:12

Sayfaları koparttım, bakkal defteri gibi bükülmüş, üstü çizilmiş, silinmiş sonra tekrar yazılmış, hatalarla dolu sayfalar.. Şimdi önümde yepyeni bir sayfa var, defter aynı defter ama.. Bu nedenle yeni sayfamın üzerinde bir önceki sayfaların, yazıların izleri var, derin izler bunlar, kolay olmayacak buraya yeni birşeyler yazmak.. Olsun defteri tamamen atmayı seçmedim, sadece defterin o kısmından kurtulup, yeniden birşeyler yazmaya karar verdim…

Bu kararı alabilmem çok uzun sürdü, sürekli oyaladım kendimi.. Şimdi karşımda duran beyaz sayfaya bakarken o izler beni derinden sarsıyor, umursamaz tavrımdan taviz vermiyorum yine de…

Apollo’s Song

LOGAN | 09 October 2008 16:15

Şiddet duygusu üzerine müthiş bir hikaye: Apollo’s Song. Manga kavramının yaratıcılarından olan Osamu Tezuka’nın belki de en iyi çalışması. 1970 yılında yazdığı-çizdiği bu hikayede içinde sevgi duygusunu hiç barındırmayan ve hatta aşk kavramına karşı büyük bir nefret besleyen Chikaishi Shogo karakterinin psikiatrik tedavi süreci anlatılıyor. Shogo’nun tedaviye gönderilme sebebi ise bu nefret duygusunu kolaylıkla şiddete dönüştürebilmesi.

Parkta sarılıp oturan çiftlerdenden tutun, çiftleşen köpeklere kadar, gördüğü her aşk kırıntısı onda ultra-şiddet güdülenmesine yol açıyor. Ve birgün bu şiddet eylemlerinden birinin sonu karakolda ve dolayısıyla rehabilitasyon merkezinde son buluyor. Asıl hikaye burada devreye giriyor. Hipnoz yöntemiyle tedavi etmeyi tercih eden bir profesör Shogo’yu uyutarak farklı hayatlar yaşamasını sağlıyor. Bunlardan birinde 2. Dünya savaşında, düşman esirlerinden bir kızın hayatını kurtarması anlatılırken bir diğerinde kendisini dünya çapında bir maratoncu yapmaya çalışan bir kadın giriyor hayatına. Başka bir öyküde ise özel pilotluğunu yaptığı zengin ve ünlü bir kadınla ıssız bir adaya düşüyor. Ve hepsinde bir şiddet eylemi sonucu pişman oluş süreci var. Ve bütün bunlar Tezuka’nın vurucu ve sert anlatım diliyle birleştiğinde bambaşka bir öykü çıkıyor ortaya. İnsan okurken bitmesin istiyor.İngilizce baskısının Vertical tarafından yapıldığını bildirmekte fayda var.

KARINCANIN SAHİBİNİ UNUTMA?

keremx | 09 October 2008 15:29

KARINCAYI UNUTMA
KARINCAYI UNUTMA

KARINCANIN SAHİBİNİ UNUTMA!…

Hükümdarın biri kaybettiği savaşta tutsak olur ve hapse düşer. Demir parmaklıklar ardında umudunu yitirir.

Böyle umutsuz bir zindan gününde, duvara boş boş bakan gözlerine, bir karınca takılır. Zindanı bir buğday tanesi ve bir karınca ile paylaştığını fark eder o an. O andan sonra gözlerini hiç ayırmaz karıncadan. Karıncayla konuşur, dertleşir. Karınca ise hiç oralı olmaz. İşine bakar karınca. Kendinden kat kat büyük bir buğday tanesini yuvasına ulaştırmak için her gün çabalar durur.

KABUKSUZ YARAR

zaferez | 09 October 2008 15:08

http://zaferez.forumup.com/viewtopic.php?t=1328&mforum=zaferez