bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Ben Birşeyler Yapacağım !!!

Cali Kusu | 02 February 2011 09:22

Güzel bir fikrim var benim, bi an önce uygulayıp paketleyeceğim sonra rafa kaldırıp tozlanmasını bekleyeceğim. Tozlanan fikirlerimi temizleyip tekrar tekrar ortaya sereceğim kirli çamaşır serer gibi milletin gözününe girsin die çabalayacağım. Sabah erken kalkıp süperman olacağım, geceleri örümcek adam, canım isterse bazende kedi kız olabilirm. Bu benim fikrim herkes gibi erken kalıkıp şarkıcı olabilirim…

Eşcinsel Topluluk -ETORO’LAR-

bcdrop | 01 February 2011 20:19

Etoro_Kabilesi
Etoro_Kabilesi

Papua Yeni Gine’nin Trans-Fly bölgesinde,avcılık ve bahçecilikle geçinen 400 kişilik ETORO grubu,erkek ile kadın arasındaki cinsel nefretin en uç örneğini oluşturmaktadır.Etorolar, insanın cinselliğini biçimlendirmede, kültürün ne denli güçlü olabileceğini de gösterir.
Etorolar, ataların ruhu tarafından kadının içine yerleştirildiği düşünülen fetusa yaşam gücü vermek için spermin gerekli olduğuna inanırlar.Erkeklerin sınırlı miktarda sperme sahip olduklarına inandıklarından,cinsel ilişkinin erkeğin yaşam gücünü yok ettiğini düşünürler.Spermle beslenmiş çocukların doğumu,sonunda kocanın ölümüne yol açacak gerekli,ama hoş olmayan bir özveriyi simgeler.

YERLİ OTOMOBİL

burakbakacak | 01 February 2011 14:37

Yerli malı olarak Türk ismi taşıyan ve Türkler tarafından yapılan otomobil dediğimizde halkımızın çoğu “Devrim” i biliyor. Fakat Devrim Türk yapımı bir otomobil değil. Devrim Türkiye’de yapılan, tasarlanan bir otomobil değil. Bildiğim kadarıyla İngiltere’de “Reliant” adında bir firma tarafından parçaların tasarımı ve üretimi yapılmış ve Türkiye’ye gönderilmiş. Burada yani Türkiye’de yapılan sadece gelen parçaları birleştirip montajını yapmak olmuş. Sadece motorunu biz yapmışız. Tabi ki bu da önemli ama sonuçta tamamen bizim ürettiğimiz bir otomobil değil. İlk öğrendiğimde ben de şaşırdım. Ama yanlış bilinmesin istiyorum seri olarak üretilen ve tamamen Türk mühendisler tarafından tasarlanan ilk otomobilimiz “Anadol” dur.

dikkat çekmek kelimeyle olmaz

ebruliam | 01 February 2011 11:18

Yeni bir işe başlamanın heyecanı ne de gariptir.Yeni insanlar,yeni kişilikler ve yeni iş! Yapabilecek miyim ya da yaparım ya diye çoğu zaman geçiririz içimizden bu kelimeleri.Yaparız da aslında.Biz kendimiz olduğumuz sürece neden yapamayalım ki ?Biz bugüne dek neleri başarmadık ki !Gün geldi yalnız kaldık ,gün geldi terk edildik keşkelerimiz ile.Fakat hep atlattık zorlukları zayıfladığımızı hissetsek de .Gelecekte de böyle olacak.Biz yaşamaya devam ettiğimiz sürece hep bir şeyleri başaracağız.Bu bir inanç meselesi çünkü.Bir şey olmasa da başka birşeyi başaracağız.Biz kimi zaman hayatın en dibine vursak da, işte herşey bitti dediğimiz anlarda bile karşımıza bir tali yol çıkmıştı çünkü.Belki kimi zaman fark edemediğimiz ayrıntıları bile fark etmeye başlayacağız.işte o zaman biz kendimizin farkına varacağız.BİZ KENDİMİZİN DİKKATİNİZİ ÇEKECEĞİZ.Bir başkası için değil,kendimiz için yaşadığımızı fark ettiğimiz an biz FARK olacağız.Kalabalıktan sıyrılıp kendimiz olacağız.

YA İNANIRSAK

ebruliam | 01 February 2011 09:43

Aslında herkes kendisinde eksik hissettiği şeyler başkasında arar.Bulduğunda ya aşıktır ya da iyi bir dost.Mutludur da…Sevgi arar bazen bir umutla.Güven ister…Ama insanoğlu aslında şefkat bekler karşısındakinden.Sahiplenme ve sevildiğini hissettme…İşte o zaman kanat çırpabilir beklediği yolculuğuna.Karşısına demirden bir rüzgar çıksa da onu pamuk görür çünkü.
İnanmak ister insan ve sonra güvenmek.Kim ve ne olduğunu önemsemeden kalbini ölçüp tartmadan bırakmak ister.
Mutlu olmak ister insan.Kimin ne diyeceği değil,sevgiyi damarlarında nasıl hissettiği önemlidir.İnsan nefes aldığı müddetçe umut varsa,inandığı sürece de sevgi var…

Gün Biterken Gece Başlarken

Chat Noir 1 | 31 January 2011 15:19

Gece olup hava karardığında güneş dünyanın bir başka yerini aydınlatmaya gittiğinde farklı hissettiğinizi fark ettiniz mi? Güneşin batış anı zaten kendi içinde izlenesi bir sanat gösterisi. Güneş sarıdan turuncuya dönerken bulutların üstünde yer yer pembe ile morun ahenkle dans ettiği görsel bir şölen izletiyor bize. Turuncu bir ışık kütlesi halinde gözden kaybolmak üzereyken ise bazen belli belirsiz bir kızıllık.Bulutlarsa her an başka bir şekle bürünüyorlar sanki bizim için. Her gün güneş bizim için bu kadar güzel batıyor sanki. Sarı saçlarını toplayıp özlendiği yere gidiyor.Biraz da onları ısıtıyor,gülümsetiyor.

Zincir(leme)!

karuma76 | 31 January 2011 13:19

Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç…Kaçıyorum ben o aralar kendimden. Ama kendim oluyorum hep. Hep geri dönüyorum uçsuz bucaksız diyarlardan. Diyar diyar yaşıyorum yanlızlığı. Yalnız kaldığım her dakika seni arıyorum karanlıkta. Karanlık oluyor içim dışım. Dışa vuruyorum bütün arzularımı. Arzular değil miydi bana yön veren? Veremiyorum artık kendimi ait olduğum dünyanın düzenine. Düzene uyamıyorum ya da daha doğrusu düzenimi kuramıyorum.
Sözüm ona yaşıyorum zincirleme felaketlerde…
Ucuca ekliyorum zamanı…
Ve ağlıyorum…

Franz Joseph Haydn

queennothing | 31 January 2011 11:12

31 Mart 1732 tarihinde tekerlek yapımcısı Mathias Haydn ile aşçı Maria’nın oğulları olarak Rohrau, Avusturya’da dünyaya gelen müzisyen Franz Joseph Haydn, Ludwig van Beethoven‘in hocası ve onlarca senfoninin besteleyicisi olarak müzik tarihine geçmiş büyük bir müzik adamıdır.

1720 tarihinde dünyaevine giren Mathias ile Maria çiftinin oğulları olarak dünyaya gelen Franz Joseph Haydn, 5 yaşındayken kardeşi Michael dünyaya geldi. Anne tarafından 12 kardeşi vardı, ancak sonradan 6’sı öldü. Bir sene sonra Johann Matthias Frank’ın ısrarı üzerine 6 yaşındayken ailesi tarafından müzik eğitimi alması için Hainburg, Almanya’ya gönderildi. Harp çalan babasının koro eğitimi alması için Almanya’ya gönderdiği Haydn, 8 yaşındayken St. Stephen Katedrali’nde korist oldu. Bir kaç sene koroda kalan genç çocuğa daha sonra kardeşi Michael da katıldı. Profesyonel anlamda ilk müzik eğitimini Saray Kilisesi tenorlarından Finsterbusch’dan alan genç Haydn, 13 yaşındayken sesi bozulmaya başladığı için müzik yazarı olmayı tercih etti. İlk operasını 1752’de sergileyen Haydn, 1759’da Kont Ferdinand Maximillian ile tanıştı. Oda müzikleri yazan Haydn, 28 yaşındayken Josepha adında bir kıza aşık oldu. Ancak Haydn aşk hayatında müzikal kariyeri kadar başarılı olamadı. Aşık olduğu kızın rahibe olacağını öğrenen genç adam, Josepha’nın kızkardeşi Anna ile evlendi.

NÜKLEER ENERJİ

burakbakacak | 31 January 2011 10:14

Enerji 21. yy’ın en büyük ve en önemli güç kaynaklarından biri oldu. Günümüzde ise kullanılıp kullanılmaması yönünde sürekli tartışılan Nükleer Enerjinin hayatımız için büyük bir öneme sahip olmanın yanı sıra pek çok olumsuz etkilere de sahip. Artık herkes tarafından biliniyor ki Nükleer Enerjiye sahip olan ve bunu kullanan ülkeler dünya genelinde belli bir seviyenin üstünde görülüyor.
Peki Nükleer Enerji‘nin büyük bir güç ve ekonomik olarak kalkınma sağlamasının yanı sıra çevreye sağladığı şey ne? Tabi ki tahribat ve yok oluş. Madem böyle bir zararı var paki bu ülkeler bu enerjiyi kullanırken neden bunu göz önünde bulundurmuyor?

OK MESAFESİ 2

nihansage | 31 January 2011 10:04

Ok mesafesi‘nin devamı…

Haçlılar, tepenin altındaki büyük meydana ilerlemeye başladılar.Ok mesafesine gelince, okçuların komutanı “fırlat” emrini verdi.Binlerce ok bir anda gökyüzünü kapladı.Atilan oklar önce yükseldiler, yükseldiler.Gerilmiş olan yayların yükselttiği oklar yer çekiminin etkisiyle, kavis çizerek haçlı ordusunun tepesine doğru inmeye başladı.Ve bir emir daha duyuldu.”Oklar hazır… fırlat.”

Haçlı ordusuna epey bir zaiyat vermişlerdi.İlerleyen haçlı ordusunun içinde artık ölüler ve yaralılar vardı.Yinede ordu hızlı bir şekilde ilerliyordu.Sıra artık süvarilerdeydi.Selçuklu ordusunun süvarileri hızlı bir şekilde saldırıya geçtiler.Arkalarında da piyadeler vardı.