bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Aşk Her Yerde

ceyhunak | 27 December 2008 11:47

Uzun zaman olmuştu yüzünü, o masum gülüşünü görmeyişim. Tenini sıcaklığını hissetmeyişim, nefesinin sıcaklığıyla irkilmeyişim, çok uzun zaman oldu. Yalnızlığınla baş başa kalmak o karanlık odalarda, zindan karası ayaz akşamlarda. Yokluğunla sevişmek, sonra birden bire ağlamak. Çok zor oldu bu durumu kabullenmek, zaman akıp geçerken; uyuşmuş bedenim hiçbir şeyi hissetmemeye başlarken, sen gelirsin aklıma. aklım başımdan uçarcasına, ruhum bedeninden kaçarcasına çıkıp gider.. ben kimseye böyle olmadım daha önce, kimse beni bu denli etkilemedi, vurmadı zincirleri yüreğime, mahkum etmedi sevgiye. Hayalini resmini çize çize, inan yer kalmadı evimin hiçbir köşesinde. Ferhat dağları delmiş, meğer gerçekmiş, sevda adamı çivi gibi edermiş. Aslında herkes bilirmiş, ama söyleyemezmiş. Neymiş efendim, “gururum var benim” denirmiş. Ne gururu söylesene, tek sende mi var birde? İnsanız insan, her şey gelirmiş başa, dağlar da delini, çöller de geçilir, uğruna şarkılar söylenip, bestelenir. Adı aşk bunun işte, Kara yada Ak, Gece yada Gündüz. AŞK her yerde..

ruh, çağrılmasa da gelir

neceff | 26 December 2008 18:02

Eski Türk filmlerinin meşur repliğidir; bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla! Buradaki temel felsefe -her ne kadar içkisine ilaç katılıp yatağa atılan çıtırlar bu repliği felsefeden habersiz, bilinçsizce tekrarlasalar da- bedenin geçici, ruhun kalıcı olduğu inancıdır. Evet, beden çürür ölünce, çürür çürümesine de, ruh da uçar. Çünkü ruh uçucudur, varsa eğer! Yer edinmez yeryüzünde. Hacmi de ağırlığı da yoktur ruhun. 21 gram, sadece bir film öyküsüdür.

Ruh, diğer bir deyişle tin, sahip olabilme umudu taşıdığımız son noktadır benliğimizde. O yüzden önemlidir. O yüzden, gerçekten var olup olmadığı umurumuzda değildir. Bedenimizi, bedenimizin tüm gücünü (iş gücünü), yaratıcılığımızı ( düşünme gücümüzü), zamanımızı, sağlığımızı, kısaca her şeyimizi satın alan bir sistemin içinde, ruhumuza sahip çıkma ihtimali, tek umut gibi görünüyor.

Beyin egzersizi

ob1979 | 26 December 2008 17:40

Aşağıda verdiğim rakamlar belli bir sıra ile ilerlemektedir. Soru işaretli kısıma hangi rakam gelmelidir.

Haydi arkadaşlar hem eğlenelim, hem beynimizi çalıştıralım.

1 – 2 – 6 – 42 – 1806 – ?

Boş vakit masalı

NICKoldNICK | 26 December 2008 17:19

Nasıl başlasam bilemiyorum. Çoğu zaman yola çıkarken de böyle oluyor. Hep bir ilk adım pişmanlığı “Acaba bu yolun sonu nereye varır? Hiç çıkmasam mı? Tam da buraya alışmışken, peki ya arkada kalanlar! Herşeyi tam mı bıraktım ki? Yoksa yarım kalanlar mı beni bu yola bıraktı” Düşünmeden edemem. Her yola çıkışımda aynı terane. İlkin ince tedirginliği, terketmenin burukluğu belkide.

İlk dönemece kadar bu böyle gider sonra yol başlar kendini hissettirmeye ”ben buradayım bana ayak uydur yoksa ben senin ayağını uyduracak bir sokak bulurum” Düşünceler yola odaklanır, akışa ait bir ritimle hızlanır fikirler. Yeni yüzleri hafızaya kazımaya çalışmalar, küçük mantık zincirleriyle olmadık kar hesapları ve buna da alışılır bu değişmeye meyilli ritim de zihnin mekanıdır artık. Aniden duran otobüsün camından bakınca gitmeye devam eden asfalt gibi gelir çevrendekiler, senin duruşlarınla hareketlenir hayatları, sanki sen giderken onlar hep dururlarmış gibi. Yalan. Nerede o kolaylık? Tam tersine hayat hep bir bilimkurguymuşçasına zamanda yolculuk yaptırır insana. Ama o çok sonralarıdır, daha sen yol dayının en küçük yeğenisindir. Eh! Tabiat anaysa ve zaman da baba olsa, yol tabiatın kardeşi zamanın bıçkın kayınbiraderidir olsa olsa. Çünkü tabiata olan sevgisi zamana olan kıskançlığı süreklidir yolun. Nerede kalmıştık? Yeni yüzler artık yenilikleriyle eskimeye başlayınca kendi küçük maceranı tartarsın ilk. Neydi çıkışım, nereye idi bu gidiş. İkinci virajın da bu olur işte. Karar verdiğini bile anlamazsın, her damlada şekillenen bir akarsuya -kim- nereye çarpacağını söyleyebilir? Bazısı U döner buradan, yıpranmış, kirlenmiş ve küskünlüğüyle. Kimi sağa, sağlim olmaya doğru koşar. Eğer ki yolda kalbini çok kırdıysa asfaltın tozu kiri, mutlu sonlar beklediğini düşünür yolculuğunun, kimi ise soldaki ilk aradan sapar bilmediği için orada ne olduğunu. Meraktır çünkü en başından yola çıkartan onu. Kir tutmamıştır “daha” sı vardır yedeğinde. Düşmez çelişkinin çekici gelen kolaylığına.

perili park

nazokiraze | 26 December 2008 15:42

Bahsettiğim yer Portekiz’in dağlık bölgelerinden birinde at nalı biçiminde yayılan eşsiz bakir oluşuyla, yüzlerce çeşit hayvan ve bitkileriyle ünlü ve kurtadam hikayeleriyle ürperten Peneda Geres ulusal parkı.(bir makale)

Burası 72.000 hektarlık bir arazi üzerinde bulunuyor ve arazide sadece 9000 kişi yaşıyor.Hayatlarını bal toplayarak, keten dokuyarak, tarımcılıkla ve bir çeşit vahşi at olan garrano atlarını evcilleştirip satarak sürdürüyorlar.Yaşayan insanlar tarafından dokuz ay kış üç ay cehennem olarak nitelendirilen Peneda Geres acımasız sıcaklarıyla ürünleri kavuruyor.Bölge sakinleri hayatta kalmanın zor oldugu bir yerde yaşamaları sebebiyle suskun ve güvensiz olarak biliniyor. Arazinin pek çok yerinde yüzlerce yıllık kurt kapanlarına rastlamak mümkün. Halk asla uygar yaşam alanlarına göçmeyi düşünmüyor.
(bilgi)

garrano atları