bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

UMUDA UMUTSUZCA…

ferplexfol | 07 February 2009 10:29

Uçurtmalar bir umutla uçarlar gökyüzüne
Kuşlar gibi göklere değebilirler
Umutlarını anlatırlar gökyüzüne.
Düşüp, kırılırlar uçurtmalar umutlarının ağırlıklarıyla
Ya da başka bir uçurtmanın umuduna sarılıp cansız kalırlar.
Kendi umutlarından vazgeçerek.
Kuşlar her defasında kanatlarını açarlar gökyüzüne
Umut dolu kanatları ağırlaşır her yükselişinde gökyüzüne
Başka bir kuşun kanadında arar umutlarını
Saldırırcasına kendi umutsuzluğuna
Uçurum bekler dipsizlikte
Tüm kırılmış uçurtmaları
Ve
Kanatsız kuşların umutlarını..

Anlamazdın…

hypatia | 06 February 2009 18:18

Anlamazdın,

Anlamazdın, anlamazdın diye ne güzel söylemiş rahmetli Ayla Dikmen. Nur içinde yatsın.

Anlamazdın gerçekten ne istediğimi, belki de anlamak istemezdin. Belki de sen kendi dünyana bağımlılığının esiriydin. Kısaca sen buydun, senden hep bir el bekleyen ise ben. Belki belki diyerek. Hani derler ya sevgi verirsen sevgi bulursun diye, anladım bende ne kadar boş olduğunu.

Anlamazdın kalbimde seni koyduğum yeri, görmek istemezdin,
Anlamazdın içimde seninle olan huzurumu, paylaşmak istemezdin,
Anlamazdın hayalimde seninle olan mutluluğumu, boş boş bakardın sadece,
Anlamazdın başımın omuzuna ne kadar ihtiyacı olduğunu, yük olurdu hep sana,
Anlamazdın kelimeleri değil, sıcak bir bakışını istediğimi, ne var diye sorgulardı bakışların,
Anlamazdın eline, tenine dokunmanın bana verdiği gücü, anlasaydın ne var demezdin,
Anlamazdın karşılıksız kalmanın yorgunluğunu, fark etmezdin bile tükenmişliğimi,
Anlamazdın gözlerimdeki cansız bakışlarımın sebebini, hiç anlamak için bakmadın ki,
Anlamazdın mutsuz kadınların bakışlarının donuk olduğunu,
Anlamazdın kalbimin kırgınlığını,
Anlamazdın sana duyduğum sevginin hatırına herşeye razı olduğumu,
Anlamazdın hala hayalimde seninle yaşadığımı,
Anlamazdın o senin nasıl hüzün verdiğini,
Anlamazdın hayallerime başkasını sokmamak için savaşımı,
Anlamazdın hırçınlığımı,
Anlamazdın gözyaşlarımı,

Kuralları bilmiyorsan uçma !!

arseli33 | 06 February 2009 17:10

İşimi çok seviyorum.Tek hoşnut olmadığım yanı her dilden, her cinsten insanla birebir uğraşmak zorunda kalıyorum.İnsanlarla iletişim kurmak bana büyük zevk verir gerçekte.Ama eğer havalimanı personeliyseniz ve günde altı, yedi tane uçağınız oluyorsa bu durum zevk almaktan tamamen çıkar ve çekilmez bir hal alır.Hele bir de checkin memuruysanız durum aşağıdaki gibi vahim..Rusları sevmiyorum..Ne dinlemesini biliyorlar ne de istemesini.Kendilerini anlaşılmaz kılmak için her türlü hileye başvuruyorlar.Sanki herkes onların dilini bilmek ve konuşmak zorunda.Eğer benim ülkemdeysen benim ülkemin kurallarına göre oynamak zorundasın.Bir çoğu ingilizce bildiği halde ısrarla kendi dilini konuşmayı sürdürüyor.Bu da beni çileden çıkarmaya yetiyor.Uyuz oluyorum.Bende Türkçe konuşarak onların yaptığı gibi kendimi anlaşılmaz kılıyorum.

GÜN ve BEN…

| 06 February 2009 16:17

Bu sabah, yine güneşin şehrime ayırdığı aydınlıkla uyandım. Her zaman yatmadan önce bıraktığım 2cm’lik perde aralığımdan sızan ışık, bugün yağmurlu ve ne yazık ki güneşin sabah hırçınlığı ile savurduğu keskin ışıkla gözlerim oyun oynayamadı; lakin yağmurun inceden akışı yeryüzüne, tatlı bir dokunuş gibi geldi. Güne uyanmak, yeni hatırlanacakları bana getirir ve hatırlamak istediğim gibi yaşamaya gayret ederim, ben günümü.
Malum sabah uğraşlarımı bitirdim. Evden çıkarken, az önce dinlediğim şarkının sözleri; hep başa sarıyor ve nabzımın ritmini unutacak kadar dalgınım. Madde mi, maneviyat mı ağır basarcasına iş ortamım beni bekliyor. Bazen işte bugünkü gibi dalgın olan bünyem, insanlık oyunu sahnesinde ikinci karakteri oynar. Tam bu nokta da sevgi depomda kaçak olduğunu düşünürüm, şu benzetmeyi duyduğumdan beri, “Her çocuğun içinde, sevgi ile doldurulmayı bekleyen bir duygu deposu vardır. Fakat sevgi deposu boş olduğu zaman, çocuk yanlış davranışlar da bulunacaktır.”
Bu dalgınlıkla yanlışlar yapmamam ve kabuğuma çekilmemem için, sevgi depomu doldurmam gerek diye düşündüm. Bu düşüncem beni bir yolculuğa çıkardı. Yolculuk dediğim 2km’lik yürüyüş mesafesinde olan iş yerime doğru… Sevgi deposunu dolu tutmayı, tıpkı bir otomobilin benzin deposunu dolu tutma ile eş değer görürüm.
Bu yolculuğum esnasında çevremi izliyorum: 1) Bir hengame de olan trafik, bana 1 litrelik sevgi dolduruyor; çünkü yürümeyi seçtiğimden dolayı trafiğin keşmekeşinde değilim.