bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

DESTANSI AŞK HİKAYELERİ 1: TAHİR İLE ZÜHRE

fyalcin | 12 February 2009 18:02

Tahir ile Zühre dendiğinde ilk akla gelenler sonu acıklı biten bir aşk hikayesi ve Nazım Hikmet’in o güzel şiiri.

Tahir ile Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte
yani yürekte.

Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela kuzey kutbunu keşfe giderken
mesela denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?

Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.

Biz yıllardır evrenin sınırlarını dolaşıp dinliyoruz.

ozgursfk | 12 February 2009 16:50

Biz yıllardır evrenin sınırlarını dolaşıp dinliyoruz.

diye başlıyor heyecan. Güneş sistemimizde gezinmek ve eşsiz güzellikleri keşfetmek istermisiniz.
Sayfalarında dolaştıkça kimi zaman içiniz ürperiyor, kimi zaman milyarlarca yıl evvel dolaşan dinazorun ayak sesinden ürperiyorsunuz. Bazen de mideniz gurulduyor sanıyorsunuz.
Her sayfası ayrı bir senfoni sunan UZAY SESLERİ web sitesi sizi eşssiz senfoniler dinlemeye davet ediyor.
Dinazorları , Fırtına seslerini, balina seslerinide dinliyebileceğiniz bu harika sitede, GÜNEŞİN KALP ATIŞI ile heyecanlanabilir, kendinizi KARADELİK sesinde kaybedebilirsiniz.

hastayım yaşıyorum

nazokiraze | 12 February 2009 16:32

Bir sağlık konusuyla daha başbaşayız efendim. Bugünkü konumuz hastalık hastaları. Evet sürekli hasta gezen, aslında hiç birşeyleri olmayan bir bardak suyu ilaç diye verseniz, içince hemen iyileşiveren hastalık hastaları.

Annemi ele alalım sürekli hastayım der, yıllardır hastadır ama maşallah turp gibidir. Günde iki paket sigara ve fincanlarca kahve içer ama hep hastadır. Biz küçükken ne zaman babamla kavga etse bayılır, ayılır kendini hastanelere kaldırtırdı. Tansiyonunu ölçen hemşireye ve bize tembihler, efendim bayanın sinirlenmemesi, üzülmemesi gerekir, yoksa durumu vahim türünden laflar etmemizi sağlardı. Tabi yıllar geçtikçe annem ayılıp bayılınca hiçbirimiz inanmaz olduk zaten her seferinde biz inanmayız, hemen ayaga kalkar dirilir vay siz beni iplemiyorsunuz türünden sızlanmalara başlar. Babam da ulan ne çabuk iyileştin der , gülme krizine gireriz.

erkeğin gözyaşları

taha3045 | 12 February 2009 16:24

Erkeklerin ağlayıp ağlamaması konusu yıllar boyu kişilere meşguliyet vermiştir. Erkek adam ağlamaz, delikanlı adamın gözyaşı olmaz türünden söylemlerin yanı sıra çekinmeden ağlayan erkek türleri de mevcuttur.

Evet ağlarız , hemde bazen kadınlardan daha güzel ağlarız, çünkü gözyaşlarımızı silah olarak kullanma kabiliyetimiz olmadığı için bizim gözyaşlarımız tamamen gerçektir. Ağlamayan varsa da ağlasın tavsiye ederim Ağlamak ne babalığa, ne paşalığa, ne otoriteye nede erkekliğe zeval getirir.

umarım iyiyimdir

westblue | 12 February 2009 15:52

bunu sen istedin!!!

senden farklı kıyılara yolalmam tamamen senin isteğinle gerçekleşen bir şey.
kendini yaşayamamakla suçlandığım her anın aslında yaşamak istediğimi olamama hüsranı.
geleceği yaşayarak adadıklarım ve güncelin bilinç altı sana tekrar beni yaşatıyor.
dilimi tekar deydirip gerçeğiyle yüzleştiriyorum kendimi.
o sevimli seyin yaptıkları rüya olamaz.
her nereye gidiyorsam şimdi, bıraktığı tat bende olan ne varsa şu anda benden önce oraya götürdü bile.
ve sonuçsuz kaldığım andır bu.
ıssız yerlere tek kişilik biletimle servisimi bekliyorum.
beni tekrar görme düşüncesi etrafımda tek dostum.
ve o sevimli şey.
senın benı deliye donduren öpüşünden daha gerçekti.
legolar sacmasapan noktabir denen bir dergi. televizyon yatak ellerin ve dudakların. onun dili kadar gerçek değildi.
o çocuk neydi kavrayamadım bile.
ve eski bir tat canlandı. paspallar rolünü oynadığın ama beni tek kişilik seyirci grubu yaptığın iticiliğini bana bugün beğndirdin nedense.
şimdi ordayım. sen herzamanki gibisindir. beyaz olan gözlerimdeki renk kendini kırmızıya bırakmışken yaşımı daha fazla yaşayamayacak olma güçsüzlüğü omuzuma bir yumruk atıyor.
ve salınarak gülüyorum.
dostum; kendine iyi bak.

boşluklar 2

taha3045 | 12 February 2009 15:05

Konuşmaya başlasam bağırıp çağıracağım, ama kendi kendime susmaya mecburum, kendimi buna zorunlu kıldım. Sevginin sadece bize değil, tüm dünyaya yeteceğini zanneden nesli tükenmekte olan Akdeniz Foku gibi bir insanım işte.

Ayrılan her insan gibi bende yorgunum, hemde bir hayli yorgun, kısacık zaman diliminde tarihin pek çok dönemini yaşamış, uzun uzun yolculuklara çıkmış gibiyim, hem geçmişi, hem geleceği hem sevgiyi hemde acıyı gördüm. Yüreğe inanmanın işe yaramadığını öğrendim. Onunla olurken kendimi öldürmüşüm anladım.Onun zevkleri, mutluluğu, uykusu bile aldığım nefesten önde gitmişken, şimdi oda aldı başını gitti,yavaş yavaş öldüm.

Moody

linet | 12 February 2009 14:34

Anı anını tutmayan, değişken ruh yapısına sahip insan evladına denirmiş ingilizcede…Tam beni anlatan minik bir kelime, kısaca moodyim ben…

Ben kendimi tarif ederken manik-depresif olduğumu an ve an ruh halimin değiştiğini, şu an manik durumdayım tadını çıkarın diye arkadaşlarımı uyardığımı bilirim.. Manik haldeyken, herşey ile dalga geçebilir, gülme krizlerine girebilir, herkesi gülme krizine sokabilirim. Kendimle dalga geçer, olmadık organizyon fikirleriyle ortaya çıkabilirim. Hiç olmadığı kadar enerji dolu olurum böyle anlarda, çenem düştüğü için sürekli konuşma halinde olur, uzun uzun nutuklar atabilirim. En çok yaptığım şey bu günlerimde enerjimi boşaltmak için dans edebileceğim yerlere gitmektir ki gidemezsem evde müziği açıp akordu bozuk sesimle bağıra çağıra şarkı söylemek olur. Dahası yeğenlerimle toka kutusunda ne kadar toka varsa kafamıza takıp, eski tülleri üzerimize dolayıp, dudaklarımıza en kırmızısından rujlar sürüp konserler vermek olur ki, ev ahalisi (yine de kardeşlerim ve annem dışında kimsenin evde olmamasına dikkat edilir, eniştecağızlarım evde ise manik olsamda frenlemesini bilirim kendimi, elin adamı ne de olsa, malzeme vermemek lazım) yine delirdi bizim kız diyip, bize alkış tutarlar..