Tahir ile Zühre dendiğinde ilk akla gelenler sonu acıklı biten bir aşk hikayesi ve Nazım Hikmet’in o güzel şiiri.Tahir ile Zühre Meselesi

Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak dahatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekteyani yürekte.Mesela bir barikatta dövüşerekmesela kuzey kutbunu keşfe giderkenmesela denerken damarlarında bir serumuölmek ayıp olur mu?Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak dahatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.Seversin dünyayı doludizginama o bunun farkında değildirayrılmak istemezsin dünyadanama o senden ayrılacakyani sen elmayı seviyorsun diyeelmanın da seni sevmesi şart mi?Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artıkyahut hiç sevmeseydiTahir ne kaybederdi Tahirliginden?Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak dahatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil. .Nazım Hikmet Ran . .

Hikayemizin konusu ise kısaca şöyle:Geçmiş zamanda çok zengin ve güçlü bir padişah, her şeye sahiptir. Fakat bir türlü çocuğu olmamaktadır. Devrindeki tüm doktorlara başvurup, çareleri denemiş olmasına rağmen sonuç alamamıştır. Kendisiyle aynı kaderi paylaşan veziriyle, kederini dağıtmak için yaptırdığı bahçeye giderken, çarşıda bir dilencinin “bana bir altın verenin muradı gerçekleşir” diye bağırdığını duyar ve bir altın verir. Bahçeye gidip ağacın altına otururlar. Az ileride bir dervişin de oturduğunu görürler. Derviş marifetlerinin olduğunu söyler. Padişah gönlümdekini bil deyince, derviş, padişahla vezirin birer çocuk istediklerini söyler. Çıkardığı elmayı ikiye böler ve ikisine ikram eder. Elmaları yedikten sonra padişahın kız, vezirin ise erkek çocuğunun olacağını ve onları birbirlerinden ayırmayıp, büyüdüklerinde birbirleriyle evlendirmelerini söyler.Dervişin söylediği olur, çocuklar dünyaya gelir ve beraber büyürler. Önceleri birbirlerini kardeş zanneden Tahir İle Zühre, gerçeği öğrenince aralarındaki sevgi aşka dönüşür. Padişah dervişin sözüne binaen, kızı Zühre’yi vezirin oğlu Tahir ile evlendirmeyi ister. Fakat karısı , kızını padişah oğluyla evlendirmekten yanadır. Padişahın Tahir’den soğuması için büyü yaptırır ve onu saraydan kovdurtur.Arada yine bir sürü olay cereyan eder. Tahir’in Zühre’ye kavuşmak için yaptıkları ve maruz kaldığı üzücü olaylar. Velhasıl, hikayemizin sonu şöyle biter. Padişah kızı Zühre’yi başkasıyla evlendirecekken, kadın kılığında düğüne gelen Tahir fark edilir ve idama mahkum edilir. İdam edilmek üzereyken yaptığı dua ile Allah’tan canını almasını diler ve oracıkta ölür. Bunu duyan Zühre çıldırır ve kendine gelemez. Tahir’in mezarı başında o da can verir. Padişahta ikisinin mezarını yan yana yaptırır.Uzun bir hikaye olduğu için ayrıntılarına çok fazla girmek yerine genel bir bakış açısıyla konuya yaklaşmak istedim.Hikaye hakkında Nazım Hikmet’in şiiri dışında birde kitap var. Münire Daniş’in yazdığı, Timaş Yayınları’ndan çıkan Tahir ile Zühre “ateşe yazgılı pervaneler” hem hikayeyi anlatmış hem de aşka dair güzel tespitlerde bulunmuş.İşte onlardan bazıları:•Aşk, aşkı kurarken kederini de hazırlar.•Aşk bahsinde gidene yazık olur, kalan da zaten murad süremez.•İnsan doğar, büyür ve hayatın nasihatleriyle yaşlanır. Bir gönül, aşkın nasihatlerinden öğrendiğine, ne hayatın ne de ölümün içinde rastlayabilir. Aşkın öğretmesi hayatın öğretmesi gibi acı ve ölümün öğretmesi gibi uzundur.•Aşk kimi zaman çiledir, zahmetinden öleceğini sanırsın, kimi zaman sevinçtir esenliğinden bir başka aleme geçtiğini düşünürsün.