bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

asillerin yemekleri

nazokiraze | 12 March 2009 15:16

Çok eski medeniyetlerin, Osmanlı sarayının ve bazı ünlülerin yedikleri , içtikleriyle bizi hiç ırgalamadıgı halde bilgilendik, yazdık, çizdik, öğrendik.Şimdi sıra kral ve kraliçelerin, asillerin yemeklerine geldi.

Bizans sarayının temel besini balıkken, Fransa kraliyet mensupları o dönem av hayvanlarına önem vermişlerdir.Şarapsız yemek güneşsiz bir güne benzer Fransız atasözü ile sofrada şarapsız yemek yenemeyecegini de anlamış oluruz.1270 te birliği kurulan pasta, o dönem sadece sarayzadelere has bir tattı. Asiller tarafından özel pastacılar edinilmiştir ve halka sadece düğün ve ziyaretlerde pasta satılmıştır.Sadece saraylarda ve zengin evlerinde pasta üreten pastacılar, Fransız Devrimi sonrası, çeşitli yerlerde pasta imalat yerleri açmışlardır.Fransız pastası daha sonra yayılmıştır.
Aşçıların bizzat sosları kraliçelerden öğrendigi bile söylenir.Fransa kralıyla evlenen İtalyan kraliçe Catherine De Medici ülkesinin aşçılarını Fransa’ya getirterek, Fransız mutfagının ilerlemesine etkili olmuştur.Kraliçe kendisi elle yemek yedigi halde,Fransa’ya çatal, bıçagı tanıtmıştır.O zamana kadar elleriyle ve hançerlerle yemek yiyen Fransız soyluları, misafirliklere giderken bu yemek araçlarını yanlarında götürmüşlerdir. Çatal ve kaşığın halk tabakasına inmesi ve yayılması yüzyıl zaman almıştır.Fransa kralı IV. Henry çok iyi bir gurme olarak bilinirdi, bugün bile potage Henry IV adlı etli bir çorba çeşidi tüketilmektedir.Daha sonraki hükümdarlardan XIV. Louis yemek okulları kurdurmuştur.Yine Fransa krallarından VI. Charles,sşçısına şövalye ünvanı vererek, bu ülkenin yemege verdigi önemi anlatır.

Polonya Kralı Stanislaus’un da iyi bir aşçı ve gurme oldugu söylenir, o dönem Fransa kralı XV. Louis ile evli olan kızı saray mutfagını denetlerdi.

Anlık Bir Aşk

psikozy | 12 March 2009 13:18

Derin bir uykudayım sanki. Nasıl bir uykuysa, hiç uyanmamacasına kapatılmış gözler. Benliğinden bıkmış bir beden…

Toz ve duman yığınının arasında belli belirsiz seçiliyordu yüzü, ışıl azdı, daha da azaldı. Belki loş bir odaydı, belki alacakaranlık zamanında bir sahilin kenarıydı. Tatlı bir esinti alıp gidiyordu saçlarını. Ne uzundu ne de kısa ama dalgalandıkça titredim baktığım yerde.
Mağrur bir bakışla seyrediyordu gökyüzünü, belki de odadaki o muhteşem avizeyi. Yüzünde acı bir tebessüm vardı, çok merak ettim nedenini. Soramadım yanına gidip, ben yaklaşmak istedikçe dünya büyüyordu belki, belki de ben küçülüyordum olduğum yerde.
Sesleneyim istedim, o anda duydum o derin ve güzel melodiyi. Bir şarkı mırıldanıyordu, içten içe delip geçen beni. Çıkaramadım sesimi, hiçbir şey bozmamalıydı o ezgiyi.
Endamına hayran, izledim dakikalarca, saatlerce, günlerce, aylarca, belki bir ömür izledim…

ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN!

sevde837 | 12 March 2009 12:10

ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN!
ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN!

ÇEK ELİNİ BENDEN!
TÜM BAKİRELİĞİMDEN ÇEK TUTSAKLIĞINI
SENİ GÜNAHLARIMA HAPSETTİM BEN
GÖZLERİNİ ELLERİNE ALIP BAKMA BANA
PARMAKLIKLARIN ARDINDAN
SÜRESİZ ZAMNLARDA YALIN AYAK ÇIRILÇIPLAKTIM SANA BEN
TÜKETTİK ZAMANI
ASILI TÜM BENLİĞİM GÜNAHIYLA
YARIM BEDENİMDEN
SUS!
PİŞMANIM DEME ŞİMDİ DE
GÜN DOĞMAYA PİŞMAN OLMAMIŞKEN
GECEYİ ŞIMARTMA TENİNDE

AY SAKINACAK KENDİNİ GÜNEŞTEN
BAKMA !
UNUT BANA DAİR TÜM İZLERİ
AÇIĞA ÇIKARDIM SENİ
SAKLANMA !
ÇOCUK MASKESİNİN ARDINA
KIRMIZI BAŞLIKLI KIZA KAPTIRDIM GÜNAHLARIMI KURT YEMEDEN ÖNCE
BİR ÇÖLÜN ORTASINA BIRAKILMIŞ KUM SAATİDİR
ARTIK ÖZGÜRLÜĞÜN
YAMALI BİR GÖNÜL DÜŞTÜ
KALU BELADA DÜŞMANIMA
ENEL HAK DEDİM TECELLİ BULDUK
ELEST BEZMİNDE
SANA LAEDRİ DERLER
ASUDE GEÇTİ ZAMAN
ÇEK ELİNİ BEDENİMDEN

Dünyanın En Ünlü Kütüphaneleri

turkman | 12 March 2009 11:38

Ülkemizde kitap okuma oranının ne kadar yüksek olduğu hepimizin malumu. Kişi başına düşen kitap okuma oranlarını da bir kenara bıraksak, kütüphaneye gitme alışkanlığı neredeyse taban yapmış durumda. Buna karşın ülkemizde her ne kadar muazzam büyüklükte kütüphane olmasa da, değerli kütüphanelerimiz mevcut elbette. Ama yine de bu, ülkemizdeki kütüphanelerin de incelenmeye değer olmadıklarını göstermez. O yüzden onları da belki başka bir yazıda ele alabiliriz. Ama şimdi dünyada hem kapladığı alan hem içerdiği kitap sayısı hem de içinde barındırdığı koruma altındaki değerli kitap sayısı olarak öne çıkan, kendi seçtiğim dört kütüphaneyi tanımaya ne dersiniz?

oklavayı kaptım

nazokiraze | 12 March 2009 10:40

İki gün önce tam eşimin eve geliş saati, kuzeni geldi canım mantı istedi beş dakikada açıveriyim beraber yeriz diye, tamam falan dedim evde mantıya dair birşey yok:) kıyma buzlukta, un yetersiz falan. Neyse onları evinden aldı getirdi Allah’tan evde kırmızı biber, yogurt falan var. Neyse hamuru yogurdu çabucak açacak, zaten az birşey yapıyoruz, çabuk bitsin diye, bu arada ben mantı hazır olsun da hepsini beraber yiyelim diye, yemek bekleyen eşimi oyalıyorum, masaya çatal götürüp elli saat oyalanıyorum falan.

Hamur hazır açmak için sofra tahtası zaten yok, mutfak tezgahında açılacak , ama oklava yok evde, onun alternatifi yok, bu evde oklava vardı diyor önceden, kayınvalidemin oklavası ama biz onunla akvaryumdan bir şey çıkarmıştık, sonra da atmıştık , bizim mantı tehlikede mi yoksa. Hemen bir sorti yapıp karşı komşuma koştum, oklavayı kaptım geldim, mantı açıldı, sarmısaklar dövüldü, kırmızı biber yakıldı, mideler bayram etti. Hala oklava bende vermedim komşuma, çok hoşuma gitti, bazen içimden elime alıp evdekileri kovalamak geliyor, en kısa zamanda edinmeliyim bir oklava.