bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

İzleyip izleyip iç çekiyorum.

aggali | 28 March 2009 11:13

Önceleri aklıma hep onun bakışları gelirdi. O bakışlarla karşılaşmak için otururdum televizyonun karşısına. Onun beni görmediğini bilmeme rağmen; belki 1984’teki gibi “Telescreen”ler icadedilmiş olabilir diye düşünmeden de edemezdim.

Sanki heryerde o anons var; “3079 Winston Smith……” diye kulaklarımda çınlıyor gibi. Ama konumuz bu değil, o ilk etkilendiğim bilimkurgu roman olmaktan öte gidemedi zamanla.

Önce Smallville dizisinde Lana Lang oldu dikkatimi çeken, Clark Kent olup neredeyse her bölüm hayatını kurtarmaya adadım kendimi.

Ama zamanla dizinin etkisini attım üzerimden. Derken yepyeni biri ile karşılaştım. Atmosfer dışında yapılan bir deneme sırasında; Kurt Deliği ( Solucan Deliği olarak da bilinir) Galaksinin öbür ucuna giden biri oldum. Orada karşılaştığım kişi ise Aeryn Sun isimli güzel bir Peacekeeper hatunuydu.

Orada Ka Dhargo, Zhaan gibi iyilerle arkadaş oldum. Rygel gibi bir “Dominor” ile tanıştım. Hatta Peacekeeper’lar ile Scarran’ların savaşlarına tanık oldum. İçinde bulunduğum geminin adı “Moya” idi.

BEKLEYİŞLE HAYAT AŞK YAŞARSA N’OLUR

il mare | 28 March 2009 10:24

“Ne acayip hayat?

Hayat=Bekleyiş

Yaşarken bekliyoruz.Beklerken yaşıyoruz.
Ve onların çocuğu oluyor ki= ZAMAN

Beklemek girerse ilişkiye yaşamla eğer…
Zaman doğar…Kızı erkeği yok.Bu ayrımsızlık onu daha da güçlü kılar,her iki cinsin tüm özelliklerini almıştır.Herşeye sahiptir.
Bir erkek kadar güçlü ve zalim,bir kadın kadar merhametli ve narin.

Herşeyi vardır zamanın…

Sonra onun da çocukları olur,istediği herşeyle ilişkiye girer ama o. Yine minik zamancıklar gelir dünyaya. Minik minik saliseler,saniyeler,dakikalar,saatler…

Mandalina

linet | 27 March 2009 12:11

Her sabah araba ile önünden geçerken son anda gözüme takılıveriyor, ağacın dalındaki meyveler. Mandalina mı, portakal mı ayırdına varamıyorum bir türlü. İyice uzaklaşana kadar bakıyorum ağaca ve meyvelerine. İçime bir coşku doluveriyor sabah henüz aydınlanmışken etraf, ben daha uykumdan tam ayılamamışken, o ağacı her sabah orda görmek beni mutlu ediyor. Belki de uzun zamandır hissetmediğim kadar kendimi iyi hissettiğim için böyle hislerle doluyorum. Ama yokk değil, ben hep sevdim üzerinde meyve olan ağaçları.. O meyveler bana hayatın anlamını, belki de anlamsızlığını anlatıyorlar bilmiyorum..

Bahar çiçekleride açtılar ne zamandır. O çiçekleri evimin balkonuna çıkıp, kuru dallarına inat pembe mi beyaz mı tam belli olmayan renkleriyle pıtır pıtır açmış görünce içim kıpır kıpır ediveriyor. Sık sık çıkar oldum artık balkona, hava ayaza kesiyor oysa ki, karanlık bir yağmur var ne zamandır, olsun o çiçekler etraflarında sanki bir hare varmış gibi beni aydınlatıyorlar.

HAYAT

il mare | 27 March 2009 10:55

“Pencere”

Her gün, tüm karamsarlıklarını sırtına yükleyip evinin yolunu tutuyordu küçük kız. Gözlerinin önünde hep açık bir pencere,önünde oturmanın heyecanı ile,hep uzun olan adımlarını kısa ve sık yapmaya çalışarak
hız testi yapıyordu kendi kendine…Ama her gün bir önceki günden 1 dakika daha geç varıyordu penceresine,hayata karşı geç kalmışlık hissi,umutlarının ışığını yayan penceresini de hakimiyeti altına almıştı anlaşılan…Hayat her gün bir dakikasını daha çalıyordu ve düşünüyordu küçük kız: