bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

JAPONYA’DAN TÜRKİYE’YE BEYİN GÖÇÜ

admin | 19 March 2011 09:17

Telefon kuyruğunda bekleyen felaketzede Japonlar
Telefon kuyruğunda bekleyen felaketzede Japonlar

Günlerdir felaketin etkilerinin sürdüğü Japonya çok ağır badireler yaşıyor. Azimli, gayretli, çalışkan bir millet dünyanın gözleri önünde yavaş yavaş kaosa sürükleniyor. Kaos kelimesi şuan için erken bir tabir, hattı zatında mevcut durum, feci bir deprem ve ardından gelen tsunamiyle yaşanılamaz hale gelen yerleşim yerlerinden kaçan insanlar düzeni bozmadan yaşamaya devam ediyorlar. Bir bakıyorsunuz benzin kıtlığından dolayı benzilikte 10 lt benzin alabilmek için kuyruğa giren insanlar düzene saygılı. Bir yanda telefon yetersizliğinden mevcut 3-5 telefonu kullanıp yakınlarıyla iletişime geçmek zorunda olanların telefon kuyruğundaki sabır ve metanetleri inanılmaz.

Geçmişe Olan Özlem

admin | 18 March 2011 20:55

Ah Küçük Dünyam
Ah Küçük Dünyam

Geçen gün eski dolabımı karıştırırken bende önemli hatırası olan eski, kırmızı ve birazda çatlamış topacımı gördüm. O an cocukluğum bir holywood filmi gbi gözümün önünden geçti. Komşularımızın top oynarken kırdığımız camlarının parçları, ev sahibinin bahırışları, annemin kulağımı yerinden çıkarmak istermişcesine çekişini, saklambaç oynadığımız tenha ve bi o kadarda karanlık asfaltsız sokaklar ve daha neler neler… 12 yaşımdan beri gözyaşıyla sulanmayan gözlerim bir anda dere yatağına döndü. Aslında insan ne istediğini bilmeyen aciz bir yaratıktan başka bir şey değildir. Kışken Yazı, Yazken Kışı İsteriz. Çocukluk da böyle birşey. Hani her bayramda söylediğimiz bir söz vardır ” Nerde o eski bayramlar”diye. Oysa Değişen Bayramlar değil benliğimizin ta kendisidir. Şu varki çocukluk insanların yaşamlarında ki en büyük özlemlerden biridir. Ama ne yazık ki çaresi olmayan tek şeyde bu özlemin giderilmesidir. Ve keşkelerle geçer ömrümüz keşke deriz keşke hiç büyümeseydik hep çocuk kalsaydık annemz tarafından çekilen kulaklarımız kopsaydıda hep çocuk kalsaydık. Oynarken düşüp kanattığımız dizlerimiz hep kanasaydıda hep çocuk kalsaydık…

aşk ve bir saat

admin | 18 March 2011 17:55

Sen bana iyi geleceksin, biliyorum.

Hep iyi geldin. Bütün metabolizmam bugün enteresan çalışıyor sanki. Olur ya, öyle. Haksız etmeyeyim bedenime ama diğer günlerle aynı olmadığını hissediyorum.

Sen gel ki, iyileşeyim. İyi olayım. Hasta değilim ama olsun. Daha dinç olurum. Örneğin karnımda ağrı nedeniyle sadece oturup kitap okuyabilirim bana kalsa. Ama biliyorum iş bitirmem lazım, bunun için de kesinlikle enerji lazım.

Bir saat dahi olsa ben eminim daha iyi olurum. Güne yeniden başlamış gibi olacağım. Gözlerimin içi gülecek. Sen bana sarıldığında ne iş kalacak ne sorumluluk ne de yapmam gereken listeler…

Ben Ölünce Gitmiş mi Olacağım?

admin | 18 March 2011 09:29

Özledim be can…
Öyle titriyor ki içim. Nasıl bir hasret ya rabbim. Gözleri kapalı uçurumun kenarında bekler gibiyim. Ha düştüm ha düşeceğim…

Gözlerim hep aynı noktada kilitlendi, öylece kaldı…
Nefes almak mı? Bak işte o en zor olanı. Boğazıma düğümleniyor kelimeler. Konuşamıyorum be can. Özlüyorum, söyleyemiyorum…
Susmayı da beceremiyorum. Kahrolası hayattan adam gibi defolup gidemiyorum. Adım atamadıkça ölümü özlüyorum…

sade kahvenin yanındaki çikolatalı pudingimsin…

admin | 17 March 2011 19:19

Sadece sana yazıyorum. Yazılarımın konusu sadece sensin. Sadece sana yazmak için çılgınca bir istek duyuyorum.

Bu dünya sana koşmak için çılgınca dönüyor benim için. Saatler sana kavuşmak için hareket ediyor sadece.

Bana aşık olman en büyük mutluluğum. Bana aşık ol çünkü ben de sana aşığım. İçim bu bahar gibi coşuyor. Her yerde aşığım, biliyor musun demek istiyorum.

“aşk” düşüncesiyle çalışılır mı?

admin | 17 March 2011 16:19

Çalışırken dahi hep seni düşünüyorum. Hep sana ileti yazmak istiyorum gmailden. Sonra tutuyorum kendimi. Çalış, disiplinli ol diyorum. Bir süre dayanabiliyorum. Sonra gene susturmam gerekiyor içimdeki sana ulaşma isteğini.

Akşam seninle paylaşacağım konuları kafama not ediyorum. Güzel olur diyorum, senin ne tepki vereceğini düşünüyor ve yüzüm gülümsüyor o an. Sen de sanıyorsun ki, yanında değilim. Evet, tamamıyla yanımdasın. Kalbimin içindesin.

Görkemli…

admin | 17 March 2011 15:14

İçanadolu’nun en yüksek dağıdır. 3917 metre zirveye sahip olan dağ yakınlaştıkça uzaklaşan, uzaklaştıkça yakınlaşan dağ olarak da bilinir. Sönmüş bir strato volkandır. Dağın doruğunda bulunan ve halen dağcıların sığınma yeri olarak kullanılan mağaralar Bizans Dönemi’nde rahiplerin inzivaya çekildikleri yerlerdir. Dört mevsim başından karı eksik olmayan Erciyes‘in, küresel ısınmadan dolayı yalnızca kuzey tarafındaki buzulu kalmıştır. Bu buzulun uzunluğu ise yaklaşık bir kilometredir. Duruşu ile ilk görenlerde hayret uyandıran bu ihtişamlı dağın doruğu görünüm itibariyle kubbeyi andırır. Dağın güney tarafına Develi ilçesini kuran Kayseri, dağın kuzey tarafında yer almıştır. Etrafındaki tüm canlıların su ihtiyacını karşılayan Erciyes, depoladığı su ile en güzel hazır sulara taş çıkartır cinsten ürün verir.

Victor Ananias: Doğaya Adanmış Bir Yürek

admin | 16 March 2011 18:36

bu yazıda onun adından başka tüm harfler küçük olacak, hiçbiri bağırmayacak. çünkü iyi bir insanın erken ölümü üzgün bir şeydir. sahi iyiler niye çok yaşamaz?

“doğaya adanmış bir yürekti. bodrum’un ıssız kalmış son tepesinde, kanadı kopuk bir yel değirmeninin kıyısında, onun öyküsünü rüzgâr anlatır. ey güzel çocuk. ey güzel çocuk! Victor isimli iyilik meleği. seni ancak rüzgâr anlatır…”

Victor Ananias
Victor Ananias