bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

hayattan çizgiler

kaleidoskop | 20 May 2009 10:53

Yaşadığımız her an, farklı bir olayın içinde buluyoruz kendimizi. Her olay, hayat denilen oyunun ayrı birer sahnesi. Her sahne, doğum noktası ile başlayan, ölüm noktası ile biten doğru parçasında bir çizgi.

Çizgilerimizi kimi zaman bizzat kendimiz, kimi zaman başkaları, kimi zaman da beraberce çiziyoruz. Çizgilerimizin kimisi ince, kimisi kalın.
Sahnemiz ne kadar duyarlıysa çizgimiz o kadar ince, ne kadar kabaysa o kadar kalın. Ne kadar güzelse o kadar ince, ne kadar çirkinse o kadar kalın.

Plansız şehirleşen kasabalardan açılmamış bir tomurcuğa, arkadaşımızla yaptığımız konuşmadan televizyonda izlediğimiz filme kadar… Oynadığımız – seyrettiğimiz her sahnesi bir çizgi olarak görünür. Yaşam denilen doğru parçasında.

Gülriz Sururi,Emre Kınay.Hoşgeldiniz tanzimat kafaları..

koza86 | 20 May 2009 10:09

Ülkemin terakki etmiş “sanatçıları” teneffüse çıkmış öğrenciler gibi meydana atıvermişler kendilerini..
Sanırsınız ki sonsuz terakki, sonsuz refah için salınıyorlar..
Çoğunun geliri hatırı sayılır düzeyde.
Amaç ne?
Korku neden?
Ciğeri beş para etmez bir fikre inanmışlara karşı duruş mu?
Eğer öyle ise rüzgarda savrulan kum öbekleri gibisiniz?
Yoksa, yoksul kalabalıkların her melanete bulaşma ihtimaline karşı mevcut statülerinizin yerle bir olması tehlikesini sezmiş olmayasınız?
Yani moda deyimiyle “müesses nizamın” yerle bir olma ihtimali !.
Haklı olabilirsiniz elbette; Güriz sururi hanım,babasının süt ninesinden bile neler çekmiş!
ninesi ona kurandan dualar okurmuş “acayip kelimelere” bir türlü kafası basmazmış. Ama çok zeki olduğundan bunların arapça olduğunu anlamış..
“Acayip kelimeler”
Yesinler seni gülriz!
Efendim köy enstitüleri kapanmasaymış bınlar başımıza gelmezmiş!
Adama sormazlar mı ;köy enstitüleri mezunlarının şehirlere akışı birleştirici bir kültüre mi yol açtı?
Öyle olsaydı çin kültür devrimi ayakta kalmaz mıydı?
Gülriz, kirpiklerindeki aşırı rimelden önünü göremiyorsun. Al kocanı yanına keşanlı ali’yi, irma’yı oyna; Gerçekten de en iyi yaptığın işi yap..
Programa katılanlardan biri de Emre kınay..
Adamın ettiği lafa bakar mısınız?
” Darbe yapanlara devletin onay vermemesi lazımdı”
Güler misin, ağlar mısın?
Darbe yapanlar izin almazlar evladım, izne tabi değildir bu işler..
Teşkilatlı bir propagandanın sentetik aydınları, insanca bir düzenbazlık içindesiniz, bilerek veya bilmeyerek..

hasat zamanı

taha3045 | 19 May 2009 16:18

Geçip gittikçe karılı,kızlı bol hovardalıklı yıllar
öğlene kadar uyumak, sabaha kadar gezmek,
eşşek gibi çalışmak,kafası hep kıyak gezmek
hapı yutmuş gibi dolanmak
bir süre sonra çakılınır birine
belden aşşagı mantık gögsün sol tarafına dogru kaymaya başlar
bu duvarın öte yanı
bu çok tehlikeli
bu sevgi kesin hayatını sömürür,beş para etmez hayat ne güzeldi ne gerek var şimdi birini sevmeye, sevgi emek ister demedi mi Selvi Boylum Al Yazmalım’daki muhteşem kadın.Ve emek verilecek en son şeydir sevgi, kafa yormak lazım gelir, beyinde bir ur gibi taşınan kıskançlıklar, özlemler kim ugraşacak şimdi.

aşktan saklanılmaz

taha3045 | 19 May 2009 15:06

İkinci veya kırgınlık ilki kadar acı vermez insana, üçüncüsü de ikincisi kadar, bu böyle sürer gider, her seferinde insanı ordan oraya savuran bu gözyaşı bollugundaki acı seli hepimizin takıldıgı alışkanlık halini alır. Bir ayrılık,kırgınlık sonrası başka bir şeye yelken açınca sanki hayatta daha önce hiç bir şey umut etmemiş, hiç başlamamış, hiç bitirmemiş, hissetmemişçesine yeniden kırılmaya dogru gideriz.

Ardından hüzün bırakmış gözler diken olup asla batmıyor ilk günlerdeki gibi, çünkü başka bir diken batıracak birini çoktan buldunuz, eski yenilen kazıklar unutuldu bile, aglanan ve gülünen günler bir kalemde silindi değil mi? Düşlenen hayaller aynı dizlerde uyumak yada hıçkıra hıçkıra aglamak ,sevişmek ne bileyim o patlamış gözlerle yavaş yavaş iç dökmek. Oysa bir önceki sonu çok üzücü olan beraberlikte de amaçlar ,hayaller aynıydı sonrası bir araba dolusu üzüntü ama şimdi yine başka kişide başka hayaller, umutlar, insanoğlu her boka layık aslında.

Gençlerin giyim tarzları ve kültür yapıları

rasgon | 19 May 2009 12:25

Tiki, soytarı, serseri, bilmiş, entel, rapçi, punkçı, gotik, inek…

Bütün gençlere bu gözlerlemi bakıyoruz. Bir toplumun temel yapı taşını oluşturan gençler neden, nasıl giyinirler hiç merak ettinizmi ? Yaşadığımız çevre bizi ne kadar etkiliyor ? Gençler nasıl oluyordahangi tarzın kendilerine daha çok yakıştığını düşünebiliyorlar…

Şimdi tek tek her tarzı inceleyelim ve bu tarzların nedenleri, sonuçları ve sorulmayan sorulara cevaplar bulalım…

Halk arasında “tarz” diyince ne algılıyoruz. Giyim biçimi, ayakkabıları, saç biçimi, konuşması, kullandığı kelimeler, yedikleri, içtikleri bir inasanın tarzını belirleyen bazı unsurlardır. Örneğin; İnsanlar normal olarak, eğer bir hastalıkları yoksa, çayı şekerli içerler ama herkesin çay içtiği bir ortamda birisi farklı olarak çayı şekersiz içiyorsa bu bile ona duyulan saygıda farklılıklar yaratır ve kişinin kendine olan özgüvenini arttırarak tarzını güçlendirir. Yani bi bakıma basit bir ilk okul formülü uygularsak;

Tasavvuf ne DEĞİLDİR? Mutasavvıf ayaklarını nasıl anlarsınız?

cumb | 19 May 2009 11:11

Yok lebron ceyms
Yok lebron ceyms

Eğer bu yazıyı 19 yy ın başlarında kaleme alıyor olsaydım herhalde şöyle başlardım ;

“İşbu kelam, elân kezzap mutasavvıflara ve dahi tasavvufun nüvesini fehmden yoksun zevatadır. Umulur ki eyice okuyup anlayalar, mucibince amel edeler…

Tasavvuf saçma sapan yere herkese sempati beslemek değildir, aşk teması adı altında eserlerle bir albümün %90 ını doldurmak değildir, “…bana dandik neyzen deseler hiç kızmam” demek hiç değildir (bkz:Benlik [enaniyet, yani kendini beğenmek] nedir?), “yok canım estağfirullah” desinler diye bekleyerek mütavazilik yapmak değildir. Durmadan susmak, ama bu davranışın tam aksine söze başlarken de “bence….” diye başlamak da değildir. Eğri oturup doğru konuşalım diyerek işine gelmeyenlere (eğer olay %100 doğru olsa bile) giydirmek, bunları da tasavvuf ayağına yapmak değildir.