Yaşadığımız her an, farklı bir olayın içinde buluyoruz kendimizi. Her olay, hayat denilen oyunun ayrı birer sahnesi. Her sahne, doğum noktası ile başlayan, ölüm noktası ile biten doğru parçasında bir çizgi.
Çizgilerimizi kimi zaman bizzat kendimiz, kimi zaman başkaları, kimi zaman da beraberce çiziyoruz. Çizgilerimizin kimisi ince, kimisi kalın.
Sahnemiz ne kadar duyarlıysa çizgimiz o kadar ince, ne kadar kabaysa o kadar kalın. Ne kadar güzelse o kadar ince, ne kadar çirkinse o kadar kalın.
Plansız şehirleşen kasabalardan açılmamış bir tomurcuğa, arkadaşımızla yaptığımız konuşmadan televizyonda izlediğimiz filme kadar… Oynadığımız – seyrettiğimiz her sahnesi bir çizgi olarak görünür. Yaşam denilen doğru parçasında.