bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Khaled Hosseini – Halid Hüseyin

akariyokkokariyok | 20 June 2009 10:47

Hep konuşulagelen bir konu vardır “Bir romanı-hikayeyi önce okumak mı iyidir yoksa filmini izlemek mi?”. Khaled Hosseini ( Halid Hüseyin ) bu sorunun cevabını “İkisini de aynı anda yapabilirsiniz” diyerek veriyor bize sanki. Zira romanları okurken insanda kareler oluşturmaya yetecek sayfalarla dolu. Romanlarının tohumlarını pek çok yazar gibi doğduğu topraklardan esen rüzgarlarla tozlaştırdığı kesin. Zira romanlarında 1978′ deki Sovyet işgali çok önemli yer tutuyor. Afganistan coğrafyasının savaşlarla nasıl fakirleştirildiği yok edildiğini de açıkça göstermekte. Zaman zaman aşırı dramatik görünen eserleri bana göre dramatikliğini coğrafyanın karmaşıklığından ve o coğrafyada yaşananlardan ve coğrafyanın kültüründen almakta. Eserleri eserleri dedim ama eserlerinin ismini söylemedim. Farkındayım. Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş yazarın romanları. Konularına ve mesajlarını girmeyeceğim. Okur görürsünüz. Ancak romanların akıcılığına ve bağlayıcılığına siz de hayran kalacaksınız. Bazılarınızda belki yazı yazma dürtüsü uyanacak tıpkı bana olduğu gibi… Ya da Uçurtma Avcısı’nın halihazırda olan filminden daha iyi bir film çekmek sizin hayalinizde oluşan karelerle…

Malvarlığı Bilinci ve Ülkemiz

Chocolateboy | 20 June 2009 09:59

İnsanımızın iki yakası neden hiçbirzaman denk gelemedi? Ekonomimiz neden kalkınamadı? Neden mal sahibi zenginleştikçe halk fakirleşti?

Bunların hepsinin çözümü bizde saklı ve kapıldığımız akımlarda; popülizmde. Elindeki varlık işlevini yitirmeden ve yine aynı işlevlerini kullanacak olunmasına rağmen o günün trendi gereği yenisini alma. Örnek vermek gerekirse, en basitinden Ülkemizin kan kaybı olan cep telefonu. Türkiye yılda 55milyon liralık cep telefonunu çöpe atıp yenisini alıyor. Fakat yeni telefon da alsa kullandığı 2 işlevi var. Mesaj yazmak ve konuşmak. Çaycıların bile elinde milyarlık telefonlar iphonelar mevcut. Fakat kontörleri yok 🙂 Cep telefonu bir statü göstergesi mi? En üst modeli alınca, gittiğin yerde masanın üzerine koyunca yükselmiş mi oluyorsun. Ne yazıkki bazı tabakalar bunu böyle algılıyor. Ye kürküm ye.

elveda

aygen | 19 June 2009 17:50

Gözlerinden büyük bir damla yaş düştü sayfaya, tam da e harfinin üzerine. Mürekkebi dağıttı. Önce e harfini sonra l harfini bozdu. V harfine geldi durdu. Bozulmuş da olsa elveda kelimesi okunabiliyordu. Gözleri yazdıklarında hızla gezindi. Her kelimenin canını daha da acıttığını fark etti. “Kader, kısmet işi” demişti kız kardeşi,O da kafasını sallamış onaylamıştı. Şimdi kesin olarak biliyordu. Yaşananların ya da yaşanacakların kaderle kısmetle bir ilgisi yoktu. Verilen kararlarla, yapılan seçimlerle ilgiliydi her şey. Bir karar verecekti. Ya kalbini seçecekti ya aklını… “hayat, kesinlikle seçimlerden ibaret” dedi kendi kendine ve ben ne seçeceğime karar verdim. Gelecek olasılıklardan oluşuyorsa sadece akıl en doğru olasılığı görebilirdi. Akıl, hiç bir falcının göremeyeceği geleceği görebilir. Kalp ise sadece tekrar tekrar kırılacağı seçimler yapar. Gözyaşıyla bozulmuş elveda kelimesini karaladı. Büyük harflerle tekrar yazdı. Onunla mutlu bir geleceği olmayacağına emindi. Derin bir nefes aldı. Başını kaldırdı pencereden dışarıya baktı. Bakışları tekrar yazdıklarına döndüğünde “ELVEDA” kelimesinin altını kuvetlice çizdi. Artık gözlerinde yaş yoktu.

KARA BÜYÜ

frigya | 19 June 2009 15:12

Ortaçağın en karanlık dönemine ait olan bu konu pek çok filme konu olmuş, birçoğumuz da bu tarz filmleri görmüşüzdür. Ama sadece fantastik bir hikaye olarak belleğimizin arka sayfalarına itilip zihnimizin algılayamayacağı kadar gerçek olamıycak efekteler ve kurgular olarak kalmıştır.Ortaçağda bir çok ilim adamı büyücülükle suçlanmış hatta bir kısmı diri diri yakılarak öldürülmekten kendini kurtaramıştır. Hepimizin tanıdığı tıp ilminin öncülerinden olan İbn-i Sina bunlardan sadece bi tanesidir. Oda bir çok kez büyüclükle suçlanmış hatta kadavra üzerindeki çalışmalarını büyük bir gizlilikle ve son derece zor şartlar altında sürdürmüş hatta çoğu zaman bulunduğu yerden kaçamak zorunda kalmış değerli bir bilim adamımızdır. Çünkü kara büyünün en tehlikelisi cesetle yapılır ve bunu yapanın cezası sorgusuz yakılarak öldürülmektir.Ben burada bu büyü nasıl yapılırdan çok başka bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum. Satanizm bütün dünyanın olduğu gibi bizimde en güncel sorunumuz. Dahası gençlerimiz tehlike altında. Hem kurban olarak öldürülenler hemde bu uğurda gözünü kırpmadan masum bi genci vahşi bi şekilde öldürebilecek kadar gözü dönmüş hale getirilenler. Her iki taraf içinde fazlasıyla üzücü bir durum. Peki bu tür vukuatlar neden sadece bizm ülkemizdeki tek şehirde yani İstanbul’da meydana geliyor. Ben ilk cinayet haberini medyadan duyduğumdan beri bu konuyu araştırıyorum. Çünkü benimde çocuklarım var ve yolu bir şekilde İstanbul’a düşecek. Dahası teknoloji mesafeleri oldukça kısalttı. Nerde olursanız olun bir şekilde karşısına çıkması fazlasıyla muhtemel.Size sormak istediğim sadece” neden İstanbul” sorusunu bi anda olsa düşünüp fikir üretmeniz. yazdığınız yorumlara göre bende yazının devamını getirmek istiyorum. İlgilenen herkese şimdiden teşekkürler.

Çekme Saçımı..

pillibebekkuyuda | 19 June 2009 11:02

http://img88.imageshack.us/img88/4416/39856349xe6.jpg
http://img88.imageshack.us/img88/4416/39856349xe6.jpg

🙂

Sabahları yataktan kalktıktan sonra saça şekil vermek ayrı bir zevk midir, yoksa saç toplanması gereken, oldukça zamanımızı alıp günü kısaltan saçaklarımız mıdır?

Özenle hazırladığım saçlarıma son düzeltmelerimi yapıp kendimi Cadde ye attığım o gün garsondan istemediğim, portakallı saç modeli hiç fena olmamıştı aslında..