bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

En acil kurtuluş..

| 08 October 2009 15:49

Kızımın bitirme tezini birlikte hazırladık.. Konumuz Althusser idi. hani şu avrupa medeniyetinin foyasını çıkartıp,yerle yeksan eden adam..voltair’i de unutmayalım.
Tam da bu işlerle meşgulken,
şu aralar, çok cahilce kaleme alınmış yazılar okuyorum; Adam, mukayeseli tarihten anlamaz..terminoloji nedir bilmez, kalkar osmanlı-Abd mukayesesi yapar. Şimdi gel de ağzını bozma. Yahu bu derece dandik bir yazı yazılır mı?
adam osmanlı ile abd’yi harb ettirmiş!. Neyse iyiki de yazmış; Ağzımı bozıyım da, gevşiyim diye düşünürken, düşüncemi anlamış olacaklar ki, yazı işlerinden uyarı geldi; sakın ha! başımıza iş açma.( tck.nın ilgili maddelerini de gözüme sokmuşlar)
Ağzımı bozmuyorum ama,berhava olan yazıyı da yeniden yollamadan edemedim..

Aynadaki Teknoloji (Allah var mıdır)

rcpyksl | 08 October 2009 14:53

Bundan binlerce belkide milyonlarca yıl önce bir teknoloji yaratıldı..İnsan yaratıldı..İnsanların yaşayabilmesi için dünya..Gece ve gündüz,sıcak ve soğuk için bir güneş..Dünya dönüyor hangi enerjiyle dönüyor bilinmiyor güneş nasıl ısı veriyor bilinmiyor..İnsanoğlu için bilinmeyen bir çok şey var..

İnsanoğlunun teknolojisinde ise bir beden ve bir ruh.Bedeni ruh yönetiyor ruh görünmüyor ama varlığından eminiz.Beden ruhun dediklerinin yanı sıra kalbin ve birçok diğer organların faliyetlerini ara vermeksizin sürdürüyor.Yani yıllardır çalışıyor ve yoruldum demeden saniye durmadan çalışmaya devam ediyor.Pili yıllarca bitmiyor..

gece hızlanıyoruz.

massay | 08 October 2009 12:48

1970’lerde Paris gazetelerinde şöyle bir ilan çıkar:
” Ucuz ve hoş bir yolculuk istiyorsanız bize 1/4 frank yollayın.”
Birçok saf insan bu parayı yollar, kendilerine şöyle bir mektup gelir:
” Mösyö, sakin sakin yatağınızda dinleniniz ve dünyanın döndüğünü hatırlayınız. 49. enlemde (Paris’in enlemi) günde 25.000 km’den çok yolalmaktasınız. Güzel manzara istiyorsanız perdenizi açıp yıldızlı göklere bakınız.”
Bir süre sonra mektupları yollayan adam bulunur ve dolandırıcılıktan yargılanır, hüküm giyer. Söylendiğine göre adam para cezasını ödedikten sonra boynunu bükmüş ve Galile’ye benzer bir tavır takınarak ” Dünya yine de dönüyor” demiştir.

Aslında adam haklıdır. Çünkü dünya bir yandan güneş etrafındaki yörüngesi üzerinde saniyede 30 km. hızla kaymakta, bir yandan ekseni etrafında dönmektedir.
İlginç olan şudur:

Hakikat

Alperun | 08 October 2009 09:44

Ayakkabılarını bağladı. Oturduğu yerden bir hamlede fırladı Phi. Yürümeye başladı. Yıllardır düşlediği gibi, ayakkabılarını bağladı ve evden dışarı çıktı. Yol, uzun ve ince bir hattı ufkuna uzanan, görünmeyen çizgiyle ikiye ayrılmış gibi; gel ve git’ten ibaretti yolculuk belli ki. Gördü ki olması gerektiği gibi, gelenleri ve gidenleri vardı yolun sağ ve solundan ilerleyen. Sağını solunu görmeyen, önüne bakarak ilerleyenlerdi bunlar. Phi de onlara bakmamayı öğrendi.

Yolculuk, bir anlık kararı değildi. Sadece, herkesin bir gün bu yoldan geçeceğini düşündüğünden o erkenden yol almak istemişti, ancak ayrılma vakti beklenmedik bir anda gelip çatmıştı, tek sorun buydu. Yine de vakarını korudu. Phi, henüz çocuk denebilecek bir yaşta olmasına rağmen yaşıtlarından çok olgun dururdu. Az konuşur, az yer, az uyurdu.

mukadderat

exorientelux | 07 October 2009 16:36

biliyorum sonu kötü;
dile gelse ölecek,
dilde kalsa ölecek
dilimde uğunan kelimeler.

bir hak’sıza mektup

ben lik | 07 October 2009 14:53

Nasılsa bir şey olmaz ? -Yapacak bir şey yok ki.. Sonuç statükonun devamı.. Beğenilmeyen, şikayet edilen- kabul edilmeyen her şey-hiçbir değişikliğe uğramadan devam eddecek. ‘Hak’ ne demektir ? Sana ne yapabilme imkanını verir ?
– en başında da hareket alanı yaratır.. Bireysel ilişkilerinin ya da devletle olan ilişkilerinin temelde haklardan kaynaklanır.
‘var olman senin hakkındır’
Sen , hakkı hak etmeyen, !
Tüm varoluşunu reddediyorsun aslında haklarını gözardı ederek. Hiçbir şey yapamayacağına olan algın; haklara karşı ayıbındır ve utancındır- aynı zamanda – kendini bilmemektir- ne yapabileceğini, ne yaptırabileceğini, nelere kadir olduğunu bilmemektesin , fark edememektesin !! Çok bir şey değil : sadece sen de olanı hak et- hakkını hak et- hakkınla var oL bu haksız düzende..

Joseph Fouche

buddhala | 07 October 2009 14:00

Rafta gördüğümde, ilgimi çekmeyen bir kitaptı aslında. Arkadaşım tavsiye etmişti ve içini karıştırınca okumam gerektiğine karar verdim.
Fransız ve dünya tarihinde belli bir yere sahip olamamış gibi gelir size Joseph Fouche, yoldan geçenlere sorsanız “İşe yetişmem lazım!” cevabını alırsınız, “Tanımıyorum!” ya da “Bilmiyorum!” demeye bile tenezzül etmez sorduklarınız. Sadede gelelim ve şahsi kanaatim, bir meslek ancak bu kadar kusursuz icra edilebilir ve ancak bu kadar iyi yapılabilirdi. Farklı yönlerden özdeşleştirdiğim biri daha vardı ama o bir film karakteriydi:Heath Ledger’ in Joker’ i. Bu ise kanlı canlı, Joseph Fouche’ dir. İkisinin en büyük ortak özelliği, birini onlara benzetirseniz Joker’ i de, Fouche’ yi de aşağılamış olursunuz. Çünkü kimse onlara benzeyemez, benzetilemez. Tarihin kötü karakterilerinden biri gibi gelir size, Joseph Fouche. Napoleon’ un önceleri sağ koluyken, sonradan “yaşamım boyunca tanıdığım en kusursuz dönek” diye nitelendirdiği Joseph Fouche, güvenlik bakanıydı. Abdullah Öcalan’ ın güvenlik bakanı olduğunu düşünün. Burda hakaret Fouche’ ye değil, Napoleon’ adır. Hiç kimse sağ kolu olan bir insanı, kendisi düştükten sonra -ki Napoleon’ un da ipini Fouche çekmiştir.- hala başta görmeye dayanamaz. Bunu sizi terk eden sevgilinizin hemen bir sevgili bulup mutlu olduğunu duyduktan sonra ona bok atmanıza benzetebilirsiniz. Sadede gelelim deyip yine uzattım: dünya siyaset tarihinde yüzlerce bu adamdan kırıntılara sahip insanlar vardır, siyasetçiler, iş adamları, öğretim görevlileri vardır, gazeteciler vardır ama hiç biri Joseph Fouche gibi değildir. Joseph Fouche’ de Joker gibi gökdelenden düşerken Batman’ i de aşağı çekmiştir. Batman artık eski Batman değildir, Dark Knight’ tır veya Napoleon koltuğunu paşalar gibi Kral’ a (Louis XVI) devretmiştir.

niğde gazozu

nazokiraze | 07 October 2009 11:45

1960 yıllarda İsmet Olcay tarafından bir işletme kurulur ve Niğde Gazozu adında alkolsüz gazlı içecek üretilmeye başlar. İsmet Bey’in vefatından sonra oğlu Selçuk Olcay ve kayınbiraderi Asım Abay tarafından devam ettirilen gazoz üretimi 45 yıllık geçmişe sahip.1992 yılında 5500 metrekare arazide bugün ki modern tesisler kurulur, 2000 li yıllarda ise makineler, sistemler yenilenir, değişim vazgeçilmez olur, bunun neticesinde 2003 yılında marka beratı ve TSE belgesi alınır, bundan sonra daha fazla tanınmaya başlar Niğde Gazozu.(16 ilde 21 bayii mevcut)

Niğde aslında gazoz deyince akla ilk gelen şehirlerden biri çünkü gazoz ilk kez maden sodası ile birlikte 1890 ‘lı yıllarda Niğde’li bir Rum olan Alexandr Mısırlıoğlu tarafından getirtilmiştir. Mısırlıoğlu sonradan gazoz yapmak için gerekli olan makineleri satın alır ve üretime geçer.(ilk gazozun adı Mısırlıoğlu’dur ,sonradan Hasanbey, Banu gibi gazozlar çıkmıştır)

GİZLİ SUİKASTLAR

hafifmesrep | 07 October 2009 10:54

ATİLLA AKAR
ATİLLA AKAR

Araştırmacı gazeteci yazar Atilla Akar’ın ilk “Gizli Suikastlar / Şüpheli ölümler” adlı kitabını okudum. Bu kitabı okumam diğer kitaplarını da okumama sebepti.
Kitapta Atilla Akar, kırk tane ölüm vakasını ele alırken bu ölüm vakalarının gizli suikast şüphesi taşıması kitabın konusu oluşturuyor. Bu ölümlerin çoğu “normal ölüm” denilerek üzeri örtülmeye çalışılan, ünlü ve önemli insanların ölümleri.
Kitapta yer alan ölüm vakalarına örnek olarak şu isimleri verebilirim.
Vali Nevzat Tandoğan, Enver Paşa’nın Kardeşi Nuri Killigil, İlahiyatçı Yaşar Kutluay, İhtilalcı ve MHP ideologu Dündar Taşer, Petrol Araştırmacısı Raif Karadağ, MİT Müsteşarı Bahattin Özülker, Kaçakçı İbrahim Telemen, MİT’çi Turan Çağlar, Rauf Denktaş’ın Oğlu Raif Denktaş, Bekir Çelenk, Tuğgeneral Zeki Durlanık, Eski Maliye Bakanı Adnan Kahveci, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Orgeneral Eşref Bitlis, Alparslan Türkeş, MİT Görevlisi Ertuğrul Berkman, Susurluk Raportörü Akman Akyürek, Susurluk Komisyonu Sözcüsü Bedri İncetahtacı, İskender paşa Cemaati Lideri Prof. Dr. Esat Coşan, Vali Recep Yazıcıoğlu, Su Profesörü Ali İhsan Bağış, Askeri Kripto Uzmanları, ASELSAN Mühendisleri, TAİ vakaları, Isparta’ya Düşen Atlas Jet Uçağı, Hrant Dink cinayetiyle bağlantılı ölümler.
Bir suikastın gizli suikast olması için suikastın sadece hedefteki kişinin yok edilmesi amacıyla yapılması gerekir. Duyulması istenmez. Oysaki açık suikastlar, herkesin bilmesi istenen ve herkesin gözü önünde yapılan türde öldürmelerdir. Genelde toplumda zıtlaşma, sansasyon, dehşet veya kaos duygusu oluşturmak için yapılırlar.

Butto suikastı açık suikasttı
Butto suikastı açık suikasttı

Ayrıca açık suikastlarda tabanca, tüfek, bomba gibi saldırı silahları kullanılırken, gizli suikastlarda zehir, hastalık yapıcı muhtelif mikrop yüklemeleri, kaza, intihar süsü verme gibi metotlar kullanılır. Muhakkak bu metotlarda da iz ve delil bulma ihtimali vardır. Ama bu ihtimal, tabanca veya bunun benzeri saldırı silahlarıyla aynı değildir.
Gizli suikastlarda kullanılan yöntemler, tarih boyunca gizli servisler tarafından bir bilim olarak değerlendirilmiştir. Bunun için kendi içlerinde, toksikologlar (zehir bilimciler), kimyagerler, doktorlar, mühendisler barındırmışlardır. Akla gelen her şey suikast aracı olabilir. Ancak zehir en çok tercih edilendir.
Gıda ve içeceklere zehir katmak, zehirli spreyler, zehirli diş macunları, zehirli Kürdan, zehirli kitap, zehirli yüzük, zehirli iskemle, zehirli ustura veya jilet, zehirli sigara veya puro, zehirli şemsiye, zehirli eldiven, zehirli mendil, baca veya şofben zehirlenmesi, egzos zehirlenmesi, zehirin kullanım alanlarına verilebilecek en iyi örneklerdir.
Bu örneklerin haricinde kalp krizi geçirtici ilaçlar, sağlık bozucu mikrop kokteylleri, mikrodalga veya radyoaktif şualarla kişinin bedensel varlığı hedeflenir. Ayrıca intihar, araba, motosiklet, uçak kazası süsü verme yöntemi de uygulanır. Örneğin, Prenses Diana’nın otomobil kazası gibi ölümü.
Gizli suikastların ortaya çıkarılamamasının nedenini Atilla Akar şöyle açıklar:
Ortaya çıkarılmazlar, çünkü her biri devlet içi olsun uluslar arası olsun bir odağa ve hesaba oturtulur. Çeşitli hesaplarla kimse bunları karşısına almak istemez. Dolayısıyla örtbas edilir veya bilinir ama dar bir çevrede kalıp, sineye çekilir. Acı ama gerçek budur. Ayrıca açık suikastlar gibi göz önünde yapılmadığı için çözülmesi için kamuoyu baskısı da oluşmaz. Kaldı ki bu ülkede açıkta işlenen onlarca cinayet de çözülememiştir. Sadece aileleri biraz ses çıkartır o kadar. Maalesef bir tür devlet zaafından söz edebiliriz belki bu noktada…
Bu tür konulara ilgi duyanların Atilla Akar okumasını tavsiye ederim.
Hatırlatmak isterim. Eğer okumaya başlayacaksanız sonu gelmeyecektir Akar kitaplarının.
Her şeyin açığa çıkacağı günlere ulaşmak için açık bir gün yaşamanız dileğiyle.