Rafta gördüğümde, ilgimi çekmeyen bir kitaptı aslında. Arkadaşım tavsiye etmişti ve içini karıştırınca okumam gerektiğine karar verdim.Fransız ve dünya tarihinde belli bir yere sahip olamamış gibi gelir size Joseph Fouche, yoldan geçenlere sorsanız “İşe yetişmem lazım!” cevabını alırsınız, “Tanımıyorum!” ya da “Bilmiyorum!” demeye bile tenezzül etmez sorduklarınız. Sadede gelelim ve şahsi kanaatim, bir meslek ancak bu kadar kusursuz icra edilebilir ve ancak bu kadar iyi yapılabilirdi. Farklı yönlerden özdeşleştirdiğim biri daha vardı ama o bir film karakteriydi:Heath Ledger’ in Joker’ i. Bu ise kanlı canlı, Joseph Fouche’ dir. İkisinin en büyük ortak özelliği, birini onlara benzetirseniz Joker’ i de, Fouche’ yi de aşağılamış olursunuz. Çünkü kimse onlara benzeyemez, benzetilemez. Tarihin kötü karakterilerinden biri gibi gelir size, Joseph Fouche. Napoleon’ un önceleri sağ koluyken, sonradan “yaşamım boyunca tanıdığım en kusursuz dönek” diye nitelendirdiği Joseph Fouche, güvenlik bakanıydı. Abdullah Öcalan’ ın güvenlik bakanı olduğunu düşünün. Burda hakaret Fouche’ ye değil, Napoleon’ adır. Hiç kimse sağ kolu olan bir insanı, kendisi düştükten sonra -ki Napoleon’ un da ipini Fouche çekmiştir.- hala başta görmeye dayanamaz. Bunu sizi terk eden sevgilinizin hemen bir sevgili bulup mutlu olduğunu duyduktan sonra ona bok atmanıza benzetebilirsiniz. Sadede gelelim deyip yine uzattım: dünya siyaset tarihinde yüzlerce bu adamdan kırıntılara sahip insanlar vardır, siyasetçiler, iş adamları, öğretim görevlileri vardır, gazeteciler vardır ama hiç biri Joseph Fouche gibi değildir. Joseph Fouche’ de Joker gibi gökdelenden düşerken Batman’ i de aşağı çekmiştir. Batman artık eski Batman değildir, Dark Knight’ tır veya Napoleon koltuğunu paşalar gibi Kral’ a (Louis XVI) devretmiştir.Joseph Fouche’ ye internette bakınca bir paragraflık biyografisi, ekşisözlük kutsal bilgisi ve gavur vikipedisi dışında adamakıllı birşey bulamadım. Amacım size elbette Joseph Fouche‘ yi tanıtmak. Ama zamanında Ahmet Cemal’ in de dediği gibi “Kafka Türkiye’ te ne verebilir?” ini, “Joseph Fouche Türkiye’ ye ne verebilir?” olarak tartışmak. Çok değil, 10-15 yıl geriye gidip birbirlerine “Fouche gibisin!” diyen Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller gelsin aklınıza.21 mayıs !759′ da Nantes kentinde dünyaya gelen Fouche, papaz okulunda eğitimini aldı. Matematik-Fizik dersleri de verip, civardaki kahvelerde sohbet ettiği çoğu insanla ilerde aynı masaya oturup, birbirlerini giyotine göndermeye uğraşacağından habersizdi. Fouche hayatı boyunca güç ve giyotin arasında gidip gelen bir insandı. Hatta eşinin ilk çocuğu hasta iken, kendisi giyotin tehlikesine karşı beş parasız saklanmış ve ilk çocuğunun ölümüyle şafaktan önceki gecenin en karanlık vaktini ilk defa yaşamıştır. İlerde aynı acıyı, eşini kaybettiğinde tadacaktır. Ama her iki olayda dönüşü muhteşem olacaktır. Çünkü giyotine gidecek olan kendisi değildir.İhtilal’ den sonra ikiye bölünen mecliste muhafazakarların yanında giren Fouche, jakobenlerden de çevre yapmıştır. Kralın akıbeti konusunda görüş bildirme vakti geldiğinde muhafazakarları Kral’ ın yaşaması yönünde örgütlerken, ibrenin Jakobenler’ den yana olduğunu görünce tüm meclisin önünde “La Mort!” deyip, gelecekte yer alacağı Jakobenler’ e hem göz kırpmış hem de ilerde yapacağı ihanetlerin(!) ilk sinyalini vermiştir. Hayır lütfen ihanet değil o, kusursuz bir politikacı…Bu tavrı Kral’ ın ölümünü isteyen Maximilien Robespierre’ i şaşırtır elbette ama o sıralar meclis karışmıştır. Ve Fouche ilk kanlı deneyimini tatmak üzere Lyon’ un yolunu tutmuştur. Burda da işini mükemmel icra eder. Paris’ te giyotin hergün yüzlerce insanı kesip biçerken, Fouche hem Paris’ in gönlünü hoş tutacak şekilde hem Lyon’ un canını yakmayacak şekilde göstermelik birkaç insanın kellesini uçurur. Ama bilemez, ilerde sürülmesine sebep olacak hısmını burdan edineceğini. Fouche, Lyon’ da Kralla ve tarihin garip bir cilvesi kiliseyle, kilisedeki Meryem Ana sütünlarını, heykellerini kırdırarak hala inancı olanları onları öldürmeden ve Paris’ in gönlünü hoş tutarak pıstırmış ve istediğini almıştır. Fouche bu arada Papaz okulundan yetişmedir, bunu unutmayalım.Eşeğin kuyruğuna İncil’ i takıp dolaştıran, zenginleri son derece uygar bir dille yola getirip, ganimetleri ve kırık Meryem Ana heykellerini meclise gönderen Fouche artık daha fazlasını istemektedir. Meclis’ e döndüğünde muhafazakar havayı sezen Fouche, Lyon’ daki tabloyu hemen Jean-Marie Collot d’Herbois’ e yıkar. Taktik şudur, Lyon’ daki yapılanları, huzurun ve Jakobenlerin istediğinin yapılması için uygulanan tüm o uygar ve diplamatik olaylarla Fouche kendisini savunurken (meclise deli gibi para gönderiyor ve az kelle vurdurarak, zenginden aldığının bir kısmını da halka dağıtarak lobi yapıyordu) diğer tüm olumsuz olaylarda Jean-Marie Collot d’Herbois’ e işi dayandırıyordu.Geldik Fouche’ nin ilk dibe vuruş anına. Maximilien Robespierre ile çekişme dönemi, dediğim gibi Fouche’ nin en acılı dönemlerinden biridir. Maximilien Robespierre, onu köşeye sıkıştırmıştır ve Fouche ne evine para getirebilmektedir, ne hasta çocuğuna bakabilmektedir, evine bile gidememektedir. Çocuğun ölüm haberiyle sarsılır ama dışarda kaldığı günlerde kulisler yapmaktadır Fouche ve -o satırları okurken içim acımıştı ve hayran kalmıştım- sahneye çıktığında Maximilien Robespierre’ i giyotine gönderecektir.Ardından gelen dönemde Fouche mükemmel bir şekilde -her dönemin adamlığı- işini devam ettirir ve geride bıraktıklarına ya giyotinde ya da sürgünde hayatına bir son hazırlar. Paul Barras’ ın yanında ortaya çıktığında, gençliğinde aynı kahvede karşılaştıkları Napoleon’ un gücünü sezer ve pulları Napoleon’ un üstüne koyup yeni oyununu oynamaya başlar. Fouche, ilerde Napoleon’ u kışkırtıp Barras’ ın dosyasını dürecektir ve Napoleon için yaptıklarını söylemiyorum bile. Napoleon gibi bir adamı saf dışı etmek kolay değildir ama Fouche’ nin elinde Hasan Sabbah’ ın zamanında kurduğu haber alma teşkilatı gibi bir Polis Bakanlığı vardır. Bu Polis Bakanlığı’ nda şifresini yalnız Fouche’ nin bildiği bir kasa vardır ve o kasa Fouche’ yle birlikte mezara gitmiştir. Çünkü Napoleon ile Fouche arasında yapılan bir restleşmede Napoleon ordaki biligileri imha etmesini ister Fouche’ den. Hatta Fouche yerine getirilen Polis Bakanı’ nın yanına gidip, ofiste adamla dalgasını geçer ve kasadan belgeleri alıp gider. Asayiş tepetaklaktır ve Napoleon’ un eli kolu bağlıdır. Bu kangren olmuş bacağı kesmek gibi değildir ama o notlar, haberler Fouche tarafından yakılır ve imha edilir. Bildiğimiz tek şey, Napoleon’ un karısını aldattığı, karısının da Napoleon’ u aldattığıdır. Diyeceksiniz ki, boşasın gitsin kadını, öyle değil işte. Napoleon bir general ve soylu bir kadın lazımdır ona. Bunlar birbirini aldatsa da bırakmamalıdır, bu durun ikisinin de işine gelmektedir. Arka kapılarda dönen dolaplar, balolardaki diğer çapkınlıklar, herkesin yolsuzluk çeteresi ve aşk kaçamağı o kasada ve buna Napoleon da dahil. Fouche bunları yaktı arkadaşlar ve Polis Bakanlığı’ na yeniden döndü. Bu dönüşünde eşini kaybetmişti. Ve ilerde Kralcıların yanında yer alıp Napoleon’ a bunu ödetecekti.Ama düşündüğü gibi olmadı tabi. Bence sonu o kadar kötü değildi, ilk işlediği ihanet karşısına çıkmıştı. Sonuçta gerçek kurgudan tuhaftı. Kendi yöntemiyle, kendi hazırladığı sonlardan birinde kendisi sürgün ediliyordu. Napolyon’ u indirmiş, Kral’ ı başa getirmiş ve aynı Kral, geçmişten kalan bir hesabı kapatmıştı. Burda bir hanım kızımızın ahı devreye giriyor ki, bunu söylemiyorum artık kitabını okursunuz… Nihayetinde kısa sürgün hayatından sonra Trieste’ de 1820′ de ölen Fouche, herkesi devirmesini bilmiş, her dönemin adamı olmuş, hatta ihanet ettiği adamlar tarafından bile fikri alınmış bir adamdır. Bu Napoleon’ da, Kral’ da, Jakobenler’ de, Jirondenler’ de, Dağlılar’ da, Direktuvar’ da, 100 günde, Muhafazakarlar’ da hepsinde… İpi eline aldı mı, kırbacını çok güzel şaklatan, şaklattığı insan dışındakilerin gözüne hoş görünen, şaklattığı insanı ilerde ona muhtaç bırakıp acıdan kıvrandıran bir insan Joseph Fouche…* Carnot: Where should I go then, traitor?* Fouché: Go where you want, imbecile!Fouche’ nin özel yaşamına gelirsek, o bir tek kadını sevdi belki. Bonne Jeanne Coiquaud’ ı asla aldatmadı ve ilk çocuklarını yukarda bahsettiğim dönemde kaybetti. Sürgün döneminde yeniden evlendiyse de, eşi onu parası için kullandı, lakin sürgüne gittiği ülkede de kötü namı onun yakasını bırakmadı.Napoleon ile arasında geçen bir sohbette”Bu kadın bir felaket tellalı, hep nahoş şeylerin habercisi!” diye köpüren Napoleon’ a “Germaine çağımızın en harika kadını!” dediği Germaine de Stael-Holstein adında ilginç bir kadın vardır. Bu kadın da dönemin en önemli kadınlarından biridir ama zekasıyla olsa gerek Fouche’ nin ilgisini çekmiştir.Ve kapanışı Zweig’ ın sözüyle yapıyoruz.”Joseph Fouche rastgele ihanet eden biri değil, tam bir ihanet örneğidir. İhaneti dahilik yapabilmiş bir mizacı vardır.”