bildirgec.org

ben lik

11 yıl önce üye olmuş, 4 yazı yazmış. 2 yorum yazmış.

Tahsin Yücel: Peygamberin Son Beş günü

ben lik | 17 October 2009 11:40

Kurtuluşun komünizm ile olacağına inanmış insanların, yenilgiyi kabullenemeyerek kendi gerçekleriyle yaşamasını konu alır . Halkın tüm tabakalarının komünizme giden yolda savaştıklarını düşünen kahramanımız, gerçeklikten uzak düştükçe kendi dünyasında kaybolur, yabancılaşır, yaratıklaşır içinde yaşadığı toplumda. En yakın arkadaşının kapitalizmin ağına düşüşü gerçeğini bile kendini aksine inandırarak, kendince kabullenmesi , algılarının o yönde seçici olmasını kabullenişi, kahramanımızın içinde bulunduğu gerçeği gözler önüne sermektedir.İdeolojiler ve bireylerin yaşamları … Ne kadar özdeşebilir, ne kadar birbirini tamamlayabilir ? Öncelikle, inanılan ideolojinin bireyin hayatında can bulması gerektiğine inancımı belirtmem gerek sanırım ..Mümkün müdür bu ? Platon’a göre filozof-krallar tarafından halkın tabakları arasında oluşacak sorunları önlemek için söylenen “noble lies” yani mitler, efsaneler bir yönüyle ideolojilere benzetilebilir mi ? İdeolojiler de bir anlamda zaten var olan- ya da olacak sistemelere toplumu “inandırmak” için türememişler midir? Bir de bu inandırılmışlık içinde soyutlaşmamak- “bu günde” kalmak sorunu var. Herhangi bir ideolojiye sahip olmayan , ya da farklı ideolijiye sahip olan insanların çoğunluk olduğu bir dünyada ideolojili birey olmaya takılıyorum ben .. Bu birey ne yapmalıdır da , yabancılaşmasın , başkalaşmasın , ötekileşmesin bu yokluğun ya da farklılaşmışlığın içinde ?? Hem kendi içinden sıyrılmayı , hem de onu içinde tutmayı nasıl başaracaktır ? Ya da gerçekten ideoloji sahibi olup, aynı zamanda da soyutlaşması ne kadar kabul edilebilir ? Bu mudur ideolojiden beklenen? Bu mudur yapılması gereken ? Herzamanki pratik – teorik sorunu değil midir aslında bu ? Alan’a taşıyamamak sorunu değil midir ?
Ben de bu konuyu böylece bırakarak , sorunumu çözemeden bir nevi soyutlaşacağım ..

susuzluk

ben lik | 10 October 2009 18:04

çok sözüm var söyleyecek ama susuyorum,
sustukça susatıyorum kendimi ,
sözsüz sessiz sensiz bensiz kalıyorum..
seni özlüyorum ,
sadece sen olduğundan da değil
sadece seni bildiğimden özlüyorum ama susuyorum,
sustukça “su” suyorum

akıLLı denge

ben lik | 08 October 2009 16:34

Kolun, bacağın, gözün, kulağın olmadan yaşarsın – hatta kalbinin ritim duygusu olmasa, dursa nakil bile yaparlar- ya akıl ?Aklın olmadan yaşayabilir misin ? Aklını kaydedersen onu eksikliğini, yokluğunu bile anlamazsın , var olanı zannedersen , zannettiğin sürece var edersin kendini ..Peki akıl nasıl sağlıklı olur, nasıl iyi bakabilirsin sağlığına ? Beslenme, spor.. sanmıyorum.. akli dengeni yitirmek?…. demek bir dengesi var aklın , denge bozulunca sağlıksız oluyor- yürürken dengeni kaybedersen tökezlersin, belki düşersin , akıl nasıl tökezler peki ? – depresyon belki ?? belirtilerine bakalım: canın hiçbir şey yapmak istemez, çok uyursun , iştahın kaçar, vs.. ya hu bunların aklınla ne ilgisi var , bal gibi de hepsi fiziksel hatta vücutsal..belki istememe kısmı ruhani olabilir , ama o da tartışılır, ki ruhani-akli ne kadar birbirini tamamlar ?? Denge diyorduk, yoksa bu akli dengedeki denge, akıl ile beden arasındaki denge midir ? Belki de şöyle bir formül geliştirebiliriz : bedeninle yaptıklarından aklınla zevk alman gerekir.. Çok karışık değil mi bu? Ya da adama ölme eşşeğim ölme dedirten bir durum ..
ee sonuç olarak ne yapmak lazımmış –
akıl akıldan üstündür, aklın yolu birdir, demek ki bilirmiş o işini..

bir hak’sıza mektup

ben lik | 07 October 2009 14:53

Nasılsa bir şey olmaz ? -Yapacak bir şey yok ki.. Sonuç statükonun devamı.. Beğenilmeyen, şikayet edilen- kabul edilmeyen her şey-hiçbir değişikliğe uğramadan devam eddecek. ‘Hak’ ne demektir ? Sana ne yapabilme imkanını verir ?
– en başında da hareket alanı yaratır.. Bireysel ilişkilerinin ya da devletle olan ilişkilerinin temelde haklardan kaynaklanır.
‘var olman senin hakkındır’
Sen , hakkı hak etmeyen, !
Tüm varoluşunu reddediyorsun aslında haklarını gözardı ederek. Hiçbir şey yapamayacağına olan algın; haklara karşı ayıbındır ve utancındır- aynı zamanda – kendini bilmemektir- ne yapabileceğini, ne yaptırabileceğini, nelere kadir olduğunu bilmemektesin , fark edememektesin !! Çok bir şey değil : sadece sen de olanı hak et- hakkını hak et- hakkınla var oL bu haksız düzende..