bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

tavla

nrhnmrl | 13 October 2009 13:20

http://www.genarogifts.com/tavlanintarih.htm

Sirius B ya da Uzaylılar Gerçekten Yaşadı mı Patron

vivian darkbloom | 13 October 2009 13:09

Evvelki gün ODTÜ Astronomi Topluluğu’ndan birinin telefonla radyoya bağlanmasına denk geldim. Tam kırmızı ışıkta denk geldiği için rahat rahat dinledim kendisini. UFO diye bir şey yoktur yoktur diye bir mesaj verdi Türk halkına. Sonra hızını alamadı uzaylı diye bir şey de yoktur dedi. Öncelikle adını bilmediğim bu insanı, sorgulamayı kısa kesen geniş vizyonundan ötürü takdir ediyorum. UFO efsaneleri benim de Haktan Akdoğan sağolsun tiksindiğim, “yok artık Lebron James” tepkileri verdiğim bir husus. Ancak gezegenimiz dışında bir yerlerde hayat olabileceği olasılığını kat’a reddetmek, bu uğurda kafayı kırmış bilim adamlarına nah çekmek gibi bir şey. “Şüphesiz ki biz onları(yıldızları) siz geceleri sevdiceğinizle romantik vakit geçirebilesiniz diye yarattık.”–bab 1.

Sana laflar hazırladım Astronomi topluluğu temsilcisi ama burası yeri değil.

AÇILMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ…

antiemperyal | 13 October 2009 12:32

C.Eren ÇELİK

Açıla açıla artık neremiz açılacak merak etmekteyim. Bir merak ettiğim husus da bizim bu açılmalar sonrasında ne zaman olumlu bir sonuç elde edebileceğimizdir.

Bu açılım mevzuu bizde Tanzimatla başlar aslında, tarihi epey köklüdür yani. O zamanlar da Osmanlıyı yönetenler bakmışlar ki Rumeli toprakları elden gidiyor, herkes “Ben vatanımı isterim” demeye başlamış, hemmen yapmışlar açılımı. Ortaya Tanzimat Fermanı çıkmış.

Demiş ki bizimkiler “Artık gayrımüslim azınlıklar müslümanlar ile her konuda eşit olacak, bundan böyle gayrımüslümlere “gavur” gibi aşağılayıcı tabirler ile hitap edilemeyecek”

J. J. ROUSSEAU (Serseri Filozof)

teacher07 | 13 October 2009 10:50

18. yüzyılın önemli düşünürü J.J. Rousseau‘nun babası İsaac Rousseau’nun, 1705-1711 arası İstanbul’da yaşadığı bilinir. Adam, saat tamirciliği yapan serseri ruhlu biridir. J.J. Rousseau, Cenevre’de doğar. Bir kavgaya karışan babası, cezadan kurtulmak için şehirden kaçar ve bir daha da oğlunu aramaz.

Rousseau, amcası tarafından bir papazın yanına yerleştirilir. Papaz tarafından kırbaçla dövülen Rousseau tekrar amcasının yanına döner. En sık yaptığı şey kırlarda aylak aylak gezmektir. Bu sefer bir zabıt katibinin yanına yerleştirilir, o da olmaz bir oymacının yanına verilir. Zabıt katibi onu eşeklikle, oymacı hırsızlıkla suçlar, döverler.

Rousseau bu defa bir rahip tarafından, Madam Worens adlı bir kadının yanına yerleştirilir. Kadın ahlaki açıdan kuşkulu biridir. Ona iyi davranır, “küçük” diye hitap eder, o da kadına “anne” der. Bir süre sonra kadının ona metreslik yaptığı anlaşılır. Kadın ona kadastro dairesinde bir iş bulmuşsa da Rousseau işi terk eder. Yayan yapıldak gezmelere ve serseriliklere başlar. Zamanla müzikşinas olur. Bu, besteci kimliğinin temelini oluşturacaktır. Bu arada üç yılını geçirdiği madam ile arası açılır. Bir yandan da felsefe, tarih, şiir ve teolojiye ait eserler okumaktadır. Nihayet 1735’ten sonra ciddi insanlarla ve bilgelerle ilgilenmeye başlar.

İnsan niye evlenir

kahramancayirli | 13 October 2009 09:46

Üniversite birinci sınıftayım. Sosyal psikoloji dersi. Hocanın sorusu: İnsan niye evlenir? Ben “yalnızlıktan evlenir insan” diye yanıt veriyorum bütün sazanlığımla. Kopuyor sınıf. Sonra muhtelif yanıtlar geliyor değişik gençlerden, onları hatırlamıyorum şimdi.
Aradan geçen zamanla birlikte aynı soruya yanıtım pek değişmedi aslında. Sadece genişledi. Bu mevzuyu tek bir sebebe değil de bir sebepler bileşkesine bağlamak daha mantıklı.
Sosyal etki, statü endişesi gibi kavramlar giriyor devreye. “Herkes belli bir yaşa gelince kendi denginde biriyle evlenir.” “Evlenmeden çocuk sahibi olunmaz”… Aslında saymama bile gerek yok, hepimiz bu bilgilerle büyüdük, zihnimizin bir kenarında aktiflenecekleri saniyeyi bekliyorlar.
Çocuk sevdikleri için evlenenler, hayat yalnız geçmez diye evlenenler, yaşlanınca bana kim bakacak diye evlenenler. Anne-baba baskısından kurtulmak için…
Bir insan bir ömür boyunca aynı insanı sevebilir, kabul ediyorum ama aynı insana aşık kalamaz bence. Malum ömrü var. Bitiyor. Eninde sonunda. Başka bir boyuta geçiyor aradaki bağ.
İnsan niye evlenir peki? Yüz puanlık uzman sorusu.

Alternatif Reklam Şarkıları

semazem | 12 October 2009 18:22

reklam yapcaz diye Türkçenin içine sıçıyoz
koskoca bankayız ama bir reklama müzik yazdıramıyoz
arak müziklere osuruktan söz yazıp reklam yapıyoz
böylece müşterilerde acayip güven uyandırıyoz

koskoca yayınevi sahibiyiz ama takmıyoz
Türkçeymiş dilmiş hiçbirini umursamıyoz

ver haydi ver paranı ver bize ver bak bekliyoz
otuz yıl böyle devam edersen iki tane bilet veriyoz

unutulmayan otomobiller 2

nazokiraze | 12 October 2009 17:16

Pembe Cadillac

Elvis Presley 1955 yılında “Baby Let’s Play House” adlı bir şarkı yapar ve bu şarkının sözlerini kayıt anında değiştirir, şarkının yeni sözleri şöyledir: “pembe bir Cadillac kullanıyor olabilirsin, ama sakın kimsenin oyuncağı olma “ (Pink Cadillac film)

Daha sonraları çok para kazanmaya başladıgı zaman ise annesine hediye ettiği araba yine bir pembe Cadillac’tır ve sonrasında Rock’n’Roll simgesi haline gelen otomobil modeli de odur.(Presley öldüğü zaman tam 100 tane Cadillac’a sahipti)

http://www.arabalarmax.com/data/media/88/hayalet_avcilari_filmindeki_araba.jpg