bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Bizden Geçenler

pilli pati | 22 October 2009 09:47

Karlı dağların eteklerinde yaşayan bir adam sevdim ben. Çağlayan bakışlı. Serin duruşlu. Yemyeşil ovaların, bereketli toprakların üzerinde yalnız yürürken görürdüm onu sıklıkla. Uzaktan bakardı bana. Hayalime dalardı. Ben rüzgarda dalgalanan saçlarımın arasından fark ederdim bakışlarını. O bunu bilmezdi.

Bir gün gelip tuttu elimden, bırakmadı. Dudağımın kenarına bıraktığı öpücükle uyandım. Bayılıp kaldığımda, hep kollarında ayıldım. Güvendim. O yanımdayken hiçbir şey eskisinden daha kötü olmayacakmış gibi gelirdi. Ara sıra sıkardı elimi istemsiz. Sebebinin aklından geçirdiklerinde olduğunu bilir, ses etmezdim. İçtiği sigaranın dumanı dağılırken havaya, içinden geçenleri okumaya çalışır, yüzünü gözlerimle süzerdim. Biz en çok yağmurda yürümeyi severdik onunla. Mesafelerin kısaldığını hissederdim yanında. Bakışlarında bazen bir kıvılcım, bir mahşer: Sonum olsun isterdim. Onda mizanım çekilsin… “Ne varsa çekeceğim, ondan gelecek olanla raptolunayım” derdim.

yazmak veya kötü yazmak

gunesligunler | 21 October 2009 18:08

Yazı yazmak; yazmak ötesinde düşünceyi, fikri, olayı vs. somutlaştırma sanatıdır. Kelimeler bir ahenkle arka arkaya gelerek cümle düzeyine ulaştığında yazı belirli bir ritimle var olmaya başlar. Bilindik veyahut sürekli kullanılan/tekrarlanan kelimelerle özgün cümleler oluşturabilmektir; yazarlık.Nitekim bazı yazar ve şairler daha önce yazdıkları özgün, kaliteli eserlerle belli bir konuma gelip bugün ise yayınladıkları belli belirsiz kalitesiz yazı-şiirleriyle sırtını geçmişlerine verip pirim yapmaya çalışmaktalar. Bu durum genç kuşaklar için kötü bir örnek oluşturmakta; yeni yazanlar bir şekilde birilerini şablon seçerler, kötü bir şablon yazmak eylemini sekteye uğratır.

Okuyucu kesinlikle ön yargılardan kurtulup okuduğu yazarı/şairi eleştiri süzgecinden geçirmelidir. Özellikle şiir bu durumu belirgin yaşayan bir edebi türdür. Bu durumla birlikte; iyi şiirle kötü şiir arasındaki fark şairin popülerlik derecesine veya geçmiş dönemlerdeki eserlerine göre karşılaştırılıyor.

evcil çakıl taşları

nazokiraze | 21 October 2009 13:53

1975’te 37 yaşında olan ve Gary Dahl ismini taşıyan kurnaz bir adam(kendisi yazar, yönetmen,reklamcı ve direktördür) tarafından tasarlanan Pet Rock (evcil çakıl taşı) o yıl fenomen haline gelir, Kaliforniya ve civarındaki pek çok kişi ne işe yaradıgı belli olmayan , mukavva kutuda ,saman içine yerleştirilmiş bu taşlardan edinir.

Bildigimiz taşı evcil diye büyük bir zeka ürünü olarak tasarlayan ve piyasaya süren Dahl , bir de çok önemliymiş gibi 36 sayfalık kullanım klavuzu vererek olayı daha ciddi bir hale getirir. Üstelik satışa sunuldugu kutuda hava delikleri bile vardır, sanki nefes alırmışçasına.

Ruh-Beden ilişkisi ve Astral seyahat

Heat Transfer | 21 October 2009 12:44

Quantum çağına geçtiğimiz şu günlerde, artık materyalistlerin reddettiği ya da metafiziğin içeriğini oluşturan kavramlar, tekrar ele alınmaktadır.İlk başlarda maddeleri katı sıvı ve gaz olarak ayıran bilim dünyası, sonra atomların, peşi sıra, atomu oluşturan elektron ve protonların varlığını ispatlamışlardır. Bugün, eskiden atomun varlığına inanmayanlara gülüp geçsek te, acaba kaçımız atomları oluşturan elektron ve protonların nelerden veya neden oluştuğunu merak ettik? Bu gün Quantum Fiziği işte bu sorulara yanıt aramaktadır.

Quantum fiziği; maddenin enerjiden ibaret olduğunu ortaya atmaktadır ve işte bu sav, metafizikçilerin yolunu açmaktadır.Çeşitli inanç kavramlarına göre, insan ruh ve beden olarak ikiye ayrılır. Ruh(spirit), yoğunlaşmış enerji olarak tanımlanır. Bazı insanların, rüyalarında gördüğü yer ve mekanları, gerçek hayatta birebir görmeleri, rüyalarında uçmaları ve ölmüş olan kişierle buluşmaları, bu insanların ruh kavramını ortaya atmalarına sebep olmuştur. Nitekim, birçok dini inancın temelini de ruh kavramı oluşturur. Peki gerçekten rüyalarımızda ruhumuzun bedenden ayrılıp seyahate çıkması olası bir durum mudur?

SİYAH’A ÇALAN KAÇIŞ

maltoferfol | 21 October 2009 10:47

Karanlık dik yokuşlardan kaçan adımlarım…
Parkeler üzerinde ağır , bir o kadar koşar adım kaçışlarım…
Tenim ıslak, ter kokusu tiksintisinde…
Gece gibi karanlık bakışlarım, kör seslere…
Sağır kulak, iz bırakan görüntülere…
Dolaşmış, dolanmış etek uçlarıma duygular…
Kaçma zamanı gece gibi…
İzsiz,
Bizsiz,
Yokuz hiç olmadık dar sokaklarda yaşamadık…
Yaşatmadık yalanla ağırlaşan koşar adımları…
Siyah gecede hiç biz olmadık…

SAPLANTI – Bölüm 2

byGA | 21 October 2009 09:38

Reklam antlaşması için gelen firmanın asistanı falan olmalıydı, onu daha önce bizim firmada görmemiştim.

“Demir bey, başlıyacakmıyız.”
“Efendim.”
“Toplantıya diyorum başlıyacakmıyız, misafirleri yeterince beklettik sanırım.” Patronun sessizce kulağıma fısıldamasına rağmen herkes bize bakıyordu. Galiba ben biraz yükses sesle cevap vermiştim.
“E. evet efendim, hemen başlıyorum. Özür dilerim, sadece kafamda toparlamaya çalışıyordum.”

Biz bu işi alamayalımda bak o zaman nasıl toparlanıyorsun ifadesini yüzünden okuyabiliyordum. Ama işin aslı şu anda gözüm o kızdan başka bir şey görmüyordu. Neler oluyordu bana, bu kıza aşık mı oluyordum, niçin bu kadar etkilenmiştim. Evet çok güzeldi, belkide gördüğüm en güzel varlıktı. Ama ben zaten Esma’ya aşığım, hem bu kızı tanımıyorum bile ve ilk görüşte aşk denen zırvalıklara inanmam.
Brifingi nasıl verdim, nasıl geçti Hiçbir fikrim yok, ilgilendiğim tek şey kızın bana bakıp bakmadığı. Oysa kafasını bile kaldırmadan gayet ciddi bir ifadeyle not almaya devam ediyordu.
Allahtan bir pot kırmadan toplantıyı bitirdim ve işi aldık. Yoksa ihtiyarın bana yolu göstermesi kesindi. Büromun ve işimin bir süre daha bana ait olduğunu bilmek gayet rahatlatıcı bir duygu.
Masamda işlerle uğraşırken bir yandan da kızı aklımdan çıkarmaya çalışıyordum. Ben Esma’yı seviyorum,buna eminim. Üç yıldır beraberiz ve ayrılmak gibi düşüncelerimiz ya da konuşmalarımız hiç olmadı. Hatta gelecek için planlar yapıyorduk. Kahretsin! Saat kaç olmuş, Esma’yı arayacaktım. Telefonda altı cevapsız ve hepsi ondan. Toplantıya girerken sessize aldığım telefonu açmayı unutmuşum. Esma’nın telefonu çalarken, masamdaki telefonun sesi ile irkildim, zamanımıydı şimdi.

Türk Cazı’nın İlk Yıldızı ; Sevinç Tevs

kharis | 20 October 2009 16:58

sevinç tevs
sevinç tevs

Türk Caz’ının ilk yıldızı; Sevinç Tevs 1930 Ankara doğumludur. Amatör sanat yaşamına Ankara Devlet Konservatuarı Şan ve Tiyatro bölümünde okuduğu yıllarda kardeşi Sevim Tevs ile birlikte başladı. Ankara Radyosu’da iki kardeş günün populer şarkılarını seslendirken ünleri Anadoluya yayılmaya başladı. Ünleri İstanbul’a ulaştığında pek çok alanda başarılara imza attılar. İlk yurtdışı konserini 1948’de Yunanistan’da verdikten sonra Amerika’da Arif Mardin’in “For You” bestesi ile birinci oldu. Asıl farkedilmesi ise 1949’da İlham Gencer ile yaptığı radyo programıdır.
1950’li yıllara geldiğinde seslendirdiği caz müziği parçalarıyla uluslararası alanda tanındı. İtalya, İsviçre, Yunanistan gibi pekçok Avrupa ülkesinde konserler verdi. Uzun yıllar İngiltere BBC kanalına program yaptı. Amerika ve İngiltere’de çalıştı. Günümüz caz saundundan farklı bir havada söylemiş olduğu en özgün şarkıları kaldı bizlere. Benim en çok sevdiğim şarkısı “Ve Ben Yalnız ” dır. Bu şarkı 1. Apollonia Uluslararası Şarkı Festivalinde büyük ilgi görmesine rağmen sanatçı tek 45’lik yayınlıyor. Bu 45’lik ne yazık ki sanatçının ancak ölümünden sonra yayınlanabiliyor.

sevinç ve sevim tevs kardeşler
sevinç ve sevim tevs kardeşler

Sanatçı caz müziğinin Türkiye’de anlaşılmamasından şikayet etmiştir hep ve pop müziği sanatçıları kadar popüler olmadığına da üzülmüştür yaşamı boyunca.. Sevinç Tevs ünlü müzisyen Şehrazat’ın annesidir.Kültürel mirasını kızına devrederek 1976 yılında kanserden ölmüştür.

LOĞUSA HUMMASI

morkadln | 20 October 2009 15:16

LİLİTH
LİLİTH

Efsaneye göre Adem’in ilk eşi Havva değildi. İk eşinin adı Lillith
Lilith, Adem ile birlikte topraktan yaratılır, cennete yerleştirir. Ancak sanıldığının aksine Lilith ve Adem için cennet huzurlu bir yer değildir. Adem ilişkide söz sahibi olmak ister, Lilith ikisinin de topraktan yaratıldığını ve eşit olduklarını söyler. Lilith, birlikte yaşamalrının zor olacağına karar verip onların intihar şekli olan Tanrı’nın söylenmemesi gereken adını anarak cennete veda eder. Lilith’in yeni yeri cennete hiç benzememektedir. İsteyerek tanrı tarafından dışlanmışların arasındadır artık. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı Şamael (Şeytan) ile ilişkiye girer ve onlardan çocuklar doğurur.
Cennette yalnız kalan Adem, Tanrı’ya Lilith’ı göndermesi için yalvarır. Tanrı Lilith’ı getirmesi için 3 melek gönderir ve gelmezse her gün 3 çocuğun öldürüleceğini söyler ama Lilith kesinlikle dönmez.
Tehdidin yerine getirildiğini gören Lilith, duyduğu acı ile bundan sonra, bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder.
Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır.