Reklam antlaşması için gelen firmanın asistanı falan olmalıydı, onu daha önce bizim firmada görmemiştim.“Demir bey, başlıyacakmıyız.”“Efendim.”“Toplantıya diyorum başlıyacakmıyız, misafirleri yeterince beklettik sanırım.” Patronun sessizce kulağıma fısıldamasına rağmen herkes bize bakıyordu. Galiba ben biraz yükses sesle cevap vermiştim.“E. evet efendim, hemen başlıyorum. Özür dilerim, sadece kafamda toparlamaya çalışıyordum.”Biz bu işi alamayalımda bak o zaman nasıl toparlanıyorsun ifadesini yüzünden okuyabiliyordum. Ama işin aslı şu anda gözüm o kızdan başka bir şey görmüyordu. Neler oluyordu bana, bu kıza aşık mı oluyordum, niçin bu kadar etkilenmiştim. Evet çok güzeldi, belkide gördüğüm en güzel varlıktı. Ama ben zaten Esma’ya aşığım, hem bu kızı tanımıyorum bile ve ilk görüşte aşk denen zırvalıklara inanmam.Brifingi nasıl verdim, nasıl geçti Hiçbir fikrim yok, ilgilendiğim tek şey kızın bana bakıp bakmadığı. Oysa kafasını bile kaldırmadan gayet ciddi bir ifadeyle not almaya devam ediyordu.Allahtan bir pot kırmadan toplantıyı bitirdim ve işi aldık. Yoksa ihtiyarın bana yolu göstermesi kesindi. Büromun ve işimin bir süre daha bana ait olduğunu bilmek gayet rahatlatıcı bir duygu.Masamda işlerle uğraşırken bir yandan da kızı aklımdan çıkarmaya çalışıyordum. Ben Esma’yı seviyorum,buna eminim. Üç yıldır beraberiz ve ayrılmak gibi düşüncelerimiz ya da konuşmalarımız hiç olmadı. Hatta gelecek için planlar yapıyorduk. Kahretsin! Saat kaç olmuş, Esma’yı arayacaktım. Telefonda altı cevapsız ve hepsi ondan. Toplantıya girerken sessize aldığım telefonu açmayı unutmuşum. Esma’nın telefonu çalarken, masamdaki telefonun sesi ile irkildim, zamanımıydı şimdi.“Efendim”“Demir bey, Esma hanım telefonda.”“Tamam, aktarın” zor bir konuşma olacak.“Esma, hayatım.”“Ya seni kaç defa aradım neden telefonuna bakmıyorsun. İş yerinide arıyorum, ona da kimse bakmıyor saatlerdir.”“Esma, bi sakin ol, telefonu sessize almıştım açmayı unuttum. Öğle yemeği saatinde mi aradın yine, molada telefonlara kimsenin bakmadığını söylemiştim.”“Aklım çıktı Demir, beni arayacağını söylemiştin. Senden ses çıkmayınca ben aradım unuttuğunu düşünerek ama telefonuna bakmayınca sana bir şey oldu zannettm.”“Bebeğim, toplantı biraz yorucu geçti unutmuşum, özür dilerim. Ama telafi edeceğim. Akşam yemeğine ne dersin, bende ve ben yapacağım.” Bunları söylerken sesime tatlı olduğunu sandığım bir ton vermiştim. Otuz üç yıllık hayatımda kızlar hakkında öğrendiğim en önemli şey, özür dilemek her zaman işe yarar.“Tamam, öyle olsun bakalım ama akşam bunun hesabını vereceksin.” İşe yaramıştı.“Tamam, bu gece patron sensin, gelip seni alayım mı?”“Ben gelirim sen yemeği yakma yeter.” Esma’nın en sevdiğim yönü de buydu, hemen yumuşuyor ve mutlu olmamız için elinden gelen herşeyi yapıyordu.“Akşam kilo alacaksın.”“Gece sporuyla eritiriz” derken, sesindeki o muzip ifadeden ne demek istediği anlaşılıyordu.“Ahlaksız” dedim gülümseyerek.“Tamam, yemekten sonra yürüyüşe de çıkabiliriz.”“Anlaşıldı, gece sporu gayet mantıklı bir seçim. Sen fikrini değiştirmeden ben kapatıym, akşam görüşürüz.”“Görüşürüz aşkım.”Belki de evlenme teklif etmemin vakti gelmişti, ya da balayı gibi bir tatilin. Bugünkü akıl karışıklığım ilişkimize yeni bir heyecan, bir değişiklik katmanın vaktinin geldiğini gösteriyordu belki de.Bugün aklımı işe veremeyeceğim.“Ben çalışmaya evde devam edeceğim, patron sorarsa söylersin.”“Tabii efendim.”“Yarın görüşürüz.”Eve varmadan köşedeki çiçekçiden karanfil aldım. Esma karanfil’i severdi. Acaba o hangi çiçeği seviyordu. Güzel bir yemek, heyecanlı bir gece ve ilgili sözlere ihtiyacım vardı. Çünkü o kız hala aklımdan çıkmamıştı.Gerçi bir erkeğim ve her normal erkek gibi güzel bir kızdan hoşlanmam normal, neden bunu abartıyorum ki?Yemek planladığımdan erken hazır olmuştu. Güzel duş alacak vaktim var, bide traş oldummu. Tamamdır. Dedem karısını seven erkek yatağa traşlı girer derdi.Saçlarımı tararken çalan zilin sesi beni anılarımdan şimdiki ana çekti. Zaman ne kadar hızlı geçmiş.“Hoşgeldin tatlım.”“Hoşbuldum, ıhmm nefis kokuyor” dedi bir öpücük vererek. Gülümsedim. Montunu çıkartıp içeri geçti. Her zamanki gibi çok güzeldi. Ömrümün son üç yılını geçirdiğim kadın. Beni seven, bana değer veren. Yanına oturup hiçbirşey demeden saçlarını okşamaya başladım. Mutlu bir şekilde gözlerime bakıyordu. Esma’yı öperek, elimi yavaşça yanaklarından boynuna oradan da göğüslerine indirdim. Elimi tutarak. “ Acele etme, gece yeni başlıyor. Önce senin şu özür yemeğini görelim” dedi.-DEVAM EDECEK-saplantı – bölüm 1
yorumlar
sertap erenerin son şarkısını saplantı yaptım. olabilirde olmayabilirde.
bence esma sevişmeden evi terk edecek. ayrılacaklar.yıllar sonra beyoğlu atlas sinemasında karşılacaklar.
neyse ki yazıda havuçlu kek olayına girilmemiş.
akşam sporu bölümüne ne zaman gelcek:D
acele etme. havuçlu keki yesinler önce. esma kek tarifini alsın. kek tarifini almadan sevişeceğini zannetmiyorum.
akşam akşam kek mi yenir yahu bu adamda havuçlu kek yapacak göz yok
adam zaten sapık. kız daha kapıdan içeri girer girmez elini yavaşça yanaklarına oradan da göğsüne indirmiş.gündüz mısır çarşısına mı uğradı nedir.
3 yıldır birlikteler ne olcak 😀 kuru incir ve ceviz taşıyormuş markalı takım elbisesinin cebinde
erkek beyni ile kadın beyni işte.-kadın: yol boyunca romatık bir gece geçireceğini bol bol sohbet edeceğini güzel bir yemek müzik ve sohbetin ardından belki ama belki sevişeceğini düşünür o eve gelene kadar.- erkek : kadın gelene kadar beyninde 75 ayrı sahne canlandırır. hiç konuşmadan sevişmeye geçip yarım saat sonra sıkılıarak susmaya başlar. kadının canı sıkılır gece boyunca.tabi kadınlar bu nedenle ilk sahneyi her zaman son sahneye taşımak isterler. bilirler erkekler beyinlerini apış aralarında taşır. ve son sahneyi ilk sahneye taşıdığında bütün gece sıkılacağını bilir.aferin kadınlara.aferin.
😀
😀 yorumlar güzelde kitabı nasıl buldunuz gerçi daha olaya pek girmedik ama su ana kadar nasıl gidiyor olumlu olumsuz eleştirileriniz benim için önemli
bak şu butona basınca yazıyı bi şekilde dikkate değer görmüş oluyorsun
sonra aynı butona tekrar bastığında hayal kırıklığı
esaslı bir yorum yapmak için erken bence. üç-dört kısım daha yayınlandıktan sonra..
ama bu kadar kelimeyi bir araya getirmek kolay değil hmm en azından bunu takdir edeyim
ciddi misin ?
abowwwww!
he he
vasat, heyecansız.aceleci ve abartılı; kızı gördü bir dakika içinde aşık mı oluyorum dedi, işten çıkıp eve gitti filan…yazım hataları hala rahatsız edici boyutta.osman aysu tadında şu ana dek.okuyalım bakalım diğerler bölümleri.
tam bir otorite, negzel..
yazım hataları konusunda haklısınız ama dediğim gibi yanınlanmıs kitaplarımda aynı durumda kapak baskı ve imla yazarın işi değildir ben köşeyazarı yada gazateci değilim 😀 sadece hikayeyi yazarım…1dakika içinde aşıkmı oluyorum burda değinmek istediğim nokta buna demirde inanmıyor ve kendisine sordugu soruda bu zaten olanaksız bir sey olarak görüyor ama insanların eşleri vardır ister istemez onlara aittirler çekim gücü gibi birsey bu yada yerçekimi kanunu istesende istemesende yere basmak zorundasn yoksa hareket edemezsin…kitabın konusu zaten ilk görüşte aşk elde edmemezlik ve bunun sonucu ortaya cıkan saplantı ve sizofreni…Bazen karşınıza biri çıkar ve o anda onun etkisi altına girersiniz ilk gördüğünüz anda onu istersiniz dokunmak hayatı paylaşmak yada daha ilerisi…bu aşkmıdır bilemem ama ilk görüşte aşk diyorlar siz hiçmi birini ilk gördüğünüz andan itibaren istemediniz…Ve eğer yeterince güçlüyseniz sadece çektiğiniz acı ve ızdırapla kalırsınız.. Onun başkasının kollarında olduğunu düşünerek uyuyamazsınız..Ama yeterince güçlü değilseniz.. neler olacagını bu kitapta okuyacaksınız…
istedik.sen yosam kendini herkesten daha mu istekli sanursun.yanulursun cicim.herkesin hikayesi ,kendüne büyüktür.bunu kulaaana küpe yap.konun çok basit.
yayınlanmış kitaplarınızı merak ettim, isimlerini söylemek ister misiniz?
evet el yumrugunu yemeyen kendininkini balyoz görür derler benim hikayem balyoz gibin
🙂 laf süpermiş. el yumruğu balyoz.serbest çağrışım:kuzguna yavrusu şahin görünürmüş ya da buna benzer birşey.
kirpi yavrusunu pamuğum diye sever ona bakacak olsan kahraman.gelelim yazar arkadaşın açıklamalarına eleştiriye cevap vermen mantıklı değil ki. okuyucuyu yönlendiremezsin yazar olarak. hem eleştir diyosun hem tek tek yanıt veriyorsun eleştirilere. eleştirinin olumlusundan daha makul ve yapıcı olur bazen olumsuz olanı.devrik cümle kurdum.ayrıca burada redaktör yok o yüzden okunsun istiyorsan düzgün yazacaksın. okuyucunu kaybetmemek adına.
bu sadece bir kurgu arkadaşlar benim yasadıgım bir olay değil ben yasamıs olsam zaten su anda bunu yazıyor olamazdım…Eleştirileriniz benim için gerçekten önemli olumlu yada olumsuz farketmez verdiğim cevaplar acıklama içindir…Lütfen yanlış anlaşılmasın….Yayınlanmış kitaplarımın ismini veremem verirse kim olduğum ortaya çıkar değilmi :)Yorumların tamamen tarafsız olması için kimliğimin gizli kalması tercihimdir.
kirpi yavrusunu pamuğum diye sever ona bakacak olsan kahraman.gelelim yazar arkadaşın açıklamalarına eleştiriye cevap vermen mantıklı değil ki. okuyucuyu yönlendiremezsin yazar olarak. hem eleştir diyosun hem tek tek yanıt veriyorsun eleştirilere. eleştirinin olumlusundan daha makul ve yapıcı olur bazen olumsuz olanı.devrik cümle kurdum.ayrıca burada redaktör yok o yüzden okunsun istiyorsan düzgün yazacaksın. okuyucunu kaybetmemek adına.
sen yazar olaman!olsan burda bir ön test(kamu oyu fikri) yapma ihtiyacı hissetmen…Yazar, yollar ve yayımlarsın(kitap).Daha dil bilgin yok brehh….
hay ağzını öpiim.
bence ya elif safak ya orhan pamuk..
kitap alasım geldi birden.esmanın durumunu merak ettim.diğer kitaplarında da kapıdan girer girmez elini göğsüne daldırıyorsan 20 adet kitap almaya hazırım.türkçe yazım dili felan umrumda değil.yeterki kitap olsun.kitabı yazanın yazar olmasıda önemli değil.lağım çukurunda beyaz tebeşir aramam yani.ayrıca madem yazarsın kim oldugun ortaya çıksın bence.yayınevin yasakmı getirdi bu konuda.bakarsın yayınevin hafif.org ile reklam antlaşması yapar. her yazıda gözümüze gözümüze sokulur kitabının reklamı.bak sen kitablarının ismini yaz söz caz eşliğind eokuycam hepsini.
😀 cevap vermem açıklama amaçlıdır fikirleri karşılıklı çarpıştıralımki ortaya daha güzel seyler cıksın… redaktör olmadıgını bende biliyorum ama nababilir dilbimgi kötü 😀 yazdıgım anlaşılıyor en azından okunabiliyor …
Manson, saygular ciğerim.Ya bakkk sen batuyon syn yazar insanu!hiç bi yazar, kitap yazarken onun- bunun dinamiklerini çalar mu?i-me-ce mi bu ?
sema nın durumuna üzülüyorum ben.birde düşünsene 25 bölüm boyunca kız neler çekecek.
sema kim yahu
esmaama kız sporcu oldugu için bazen harfleri değiştirip sema da diyebiliyoruz.
ha anladım peki
pardon nerde sema yazmısım ben bulamadımda.Çaldığım dinamiğide tabiki …:DAnlaşılan şu ana kadar yazılarım pek tutulmadı 🙂
sema senle ilgili degil byga 😀 sende 😀 yapark gülüyon ben gibi:D
yaprak dökümü’nde cem ölmüş mü?
ölmüş annemin gözleri kıpkırmızı olmuş dedim hasta mısın cem öldü fidan gibi çocuk öldü dedicem kim yaa ahahahaha allam aklımı koru:)
🙂 öyle deme ya gitti adamcağız.
ya kardeş virgül falan kullan cümlende.annen öldü anladım ilk başta. Allah korusun
🙂 yazık değil mi bu akan gözyaşlarına yaukorkuttu beni deligözleri kıpkırmızı görünce dedim alla allacem ölmüş cem kim ulan:) dizideki cem yau ahahaha
bir kaç gün önce aynı uyarıyı bende ondan almıştım sanki. Bu virgüller adamı yakıyor valla Benim de kayınvalidem etkilendi dua edeyim yarın helva yapmaya kalkmasın cem için
ya ben de 3.de anlayabildim onun ahkamını.
bu dizi müziği filan değil dimi