bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

NESLİHAN

teacher07 | 22 December 2009 09:20

Sandalyenin birini bir koltuğuna, birini öteki koltuğuna çekerek, üçüncüsünün de üstüne ayağını kıvırarak, altına alıp oturmuş, kasaba pazarına gelip gidenleri izliyordu Kasap Ali.Kasabalı kısaca Kasap diyor, kasaplıkla yakından uzaktan ilgisi yok. İri kehribar tespihini şakırdatarak çekerken, cebinden metal tabakasını çıkardı. Sigara dumanından sapsarı olan bıyıklarının altında görünmez olan dudaklarını kenarına bir sigara sıkıştırdı. Muhtar çakmağı dedikleri çakmağını şıkırdatarak bilmem kaç kere çaktıktan sonra sigarasını yakabildi. Kahveci Mevlüt, yanına ilişerek garsonlara seslendi.

Flash Forward ?

| 21 December 2009 18:11

Epeydir How I met your mother ve aşk-ı memnu dışında (ikiside demografik açıdan incelenesi) hiçbir diziyle alakam olmamasından mütevellit, eylül ayından beri Amerika’da abc kanalında yayınlandığını Türkiye’de ise yakın tarihte dizimax de yayınlanacağını yeni işitip derhal internetten indirdiğim (aslında korsan cd ile..) bu diziyi birkaç cümle çiziktirerek takdim etmek isterim.
“Henüz aklımıza gelmeyen sebeplerden ötürü, bütün insanların aynı anda bilinçlerini 2 dakika 17 saniye kaybettiklerini ve o kısa sürede 6 ay sonralarını göreceklerini düşünürsek neler olur abi?” mantalitesinden yola çıkarak gelişen-gelişecek olaylar zincirini konu alan ve lost ile flashback kabusları görmekten ufunet basmış amerikan halkını şimdi de ileri sararak ambale etmeyi planladıklarını tahmin ettiğim cin fikirli yönetmenlerin çektiği şol diziyi ben kurgusu açısından başarılı buldum. Yaratıcılıklarında bir istikrar tutturabilirlerse dizinin de tutacağı gayet net.

Kaan Koç

kahramancayirli | 21 December 2009 17:27

Şu vaktime kadar futbolla ilgili hiçbir şey yapmadım. Tam olarak hiçbir futbol maçını izlemeyi başaramadım. Sıkıcı bence çünkü. Hayranlarına, hatta onu bir iletişim biçimi / yaşam aracı konumuna getirenlere de saygım sonsuz. Ama ben. İlgi bile duyamadım. O derece.

itusozluk.com adresinden alınmıştır.
itusozluk.com adresinden alınmıştır.

Burada şiir kitabını tanıttığım, dizelerinin peşinden şiir dergilerinde koştuğum genç Kaan Koç ise Hürriyet gazetesinde spor yazarı oldu. Bu durumu tesadüfen öğrendiğim andan beri Koç’un her yazısını okuyorum. Sağ olsun Koç, şiiri, şiirini unutmuyor; her yazısında bir Turgut Uyar, bir Küçük İskender derken sevindiriyor insanı. Koç, 86 doğumlu. Bu yaşında geldiği bu yer insanı imrendiriyor (ben de 86lıyım, ben neredeyim?). Dilerim tüm istedikleri gerçekleşir.

Bağban…

gencay seysi | 21 December 2009 16:26

İki elimde iki nefes…
Portakal kokusu,
Işığın dokusuna, bir de,
şu gürültü,
Gözeneklerine…
Gelmişsin.
Yol ediyor gelişin…
Hoş beş,
İnşallah maşallah…
Bir sırt dönüyor.
Güvercinler uçmuyor,
Güneş batmıyor…
Hayat durmuş değil
Ve uzayıp kısalmıyor gölgeler.
Aynı hızda dönüyor semazen,
Aynı hızda başım.
Hepi topu bir gitmek işte!
-Elleri ceplerinde…-
Durgun bir denize girerkenki halkalar
Gözlerinin çevresinde yine.
Bilirim ki, aşk doludur cepleri.
Biliyor ki son kez dönüp baktığında,
Yeni bir bağ kuracak,
Toprağın eskisine
Bağbozumu mevsiminde bile!
Bir bakışla bağban olacak
Yeni eskiye…
El değmemiş fidelerinde
Kara bir pençe,
Kör bir makas gibi…
Gelecek…
Öyle biliyor,
Bilsin…

anlıyorum üstelik

astral | 21 December 2009 15:44

Adiliğinin sebeplerini de gayet iyi anlıyorum üstelik…

Ben, onu baştan sona, tüm nedenleri ve aşamalarıyla anlıyorum. O benim onu anladığımı bilmiyor. Anlıyorum çünkü anlatamayacağım kadar çok adilik yaptım zamanında.

Beni terk etmesini de anlıyorum üstelik. Tamam, yalan da olmayabilir; o hisler. Ben yapmadım mı tüm bunları? Alasını yaptım. Sevdim, çıktım, gönül verdim, gönlünü çaldım ve ‘Olmuyor sıkıldım!’ deyip; ortalıktan kayboldum mu? Evet, ta kendisiyim. Yaptım. Bir kez de değil üstelik. Sonradan kendimi kınasam da o sıra bana o doğru geldi.

fırtınada sağ kalan ağır yaralıların ‘son sarılış’ı

astral | 21 December 2009 15:00

Dokunaklı bir ağıtta, tende son yazının adıydık. Derin dokunuşlarda, az sızılı bir öpücüktük; bir önce… Düştük.

İdrak’tan gizliliğe hatta gize varan; evvelinde sözü şartlayan yazgıydık. Sonrasızdık. Sonramızdık.

Gebermeden bir önce kendi mezarına çiçek diken arızalı iki ruhtuk. Bizdik. Anlaştık. Kaynaştık. Sırnaştık. Bakıştık. Ölmeyi unutup kavgaya tutuştuk. ‘En büyük salak biziz oyunu’nda, bütün kartları kapandık. Koptuk. Fırtınada sağ kalan ağır yaralıların son sarılışıydık.

Tarihi tarifsiz bir zaman!

Leb i Nar | 21 December 2009 14:12

Tarihi tarifsiz bir zaman içindeyim. Ne yaptığım belli ne yapmak istediğim. Düşüncelerim mi benden koptu ya da artık düşünecek bir ben yok mu? bu karanlık nedir , bu uçurum … hey sen! Nasıl bu hale getirdin kendini , değer mi? güzel soru aslında değer mi ? Bir bitişin ardından kendimize en sık sorduğumuz soru , değer mi …! aslında cevabı açık : değer. Değer diyorum çünkü sevdimve herşeyiyle istedim .. Acıydı ardından kalan belki ama aşk bu acısıyla tatlısıyla yaşanmalı, bittiği yerde bile gücünü korumalı, hazin bir sona rağmen anlamlı kalmalı basit kalmamalı, basit görüyorsan eğer aşkı yaşamaya asla kalkışmamalı .. İşte ” değer mi ” nin cevabı yine aşkta aranmalı .. Tarihi tarifsiz bi zamanda bütün yaşananlar verilen cevapta aranmalı ..

İşsizlik, Girişimcilik ve Çözüm Arayışları

arago | 21 December 2009 13:31

Türkiyemizin 1980’li yıllardan sonraki dönemini siyasi ve iktisadi hayatımızın önemli bir dönemi olarak görmek gerekmektedir.

70-80 milyar dolar olan milli gelirimizin bugün itibariyle 750 milyar dolara ulaştığını, ticari ve sınai şirket sayısının 640 bine ihracatımızın 130 milyar dolara ulaştığını ve Türkiye ekonomisinin dünyanın 17. büyük ekonomisi olduğunu görmekteyiz. Yukaridaki rakamlarla ifade edilen gelişmelere rağmen çocukluğumdan beri “ekmek aslanın ağzında” lafını duymaktayım. Ülkemizin en önemli sorunu nedir? diye sorulsa işsizliğin ön sıralarda yer aldığını hepimiz biliyoruz. Başlığı atarken işsizlikle beraber girişimcilikten de bahsedeceğimi anlamışsınızdır. İşsizlik ve teknolojiyi de birlikte ele alacağımızı ilerideki satırlarımda göreceksiniz.