bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Kabak kafalı,dünyalar güzeli bebek:)

haytaazrail | 07 March 2010 16:21

Dvd den, “vanishing point” adıyla bir amerikan filmi izledim; Filmin başrolünde “trt” ekranlarında avukat petroçelli dizisi ile tanıdığımız, Barry Newman oynuyor..
Film, bir otomobil satıcısının, kowalski den bir imkansızı istemesiyle başlar. Kowalski, iyi bir sürücüdür, kendini özel hayatını ve kariyerini tekrardan rayına oturtmak uğruna teklifi kabul eder. 20 saatlik bir yol katedecek ve imkansıza yakın bir sürede, belirtilen saatte otomobili satıcının galerisine teslim edecektir.
Kowalski marşa basar; güneş ve renkler birbirleriyle çekişirken asfalt madeni donuk parıltısı ile Dodge challenger v-8 in altından kayıp gitmektedir.. Kowalski’nin tek dileği yağmurun yağmamasıdır.
yol boyunca “no rain no rain”diye dua eder. katedeceği eyaletlerin yerel radyoları, sokak çeteleri, militan guruplar o’nun kişilğinde adeta kollektiv özgürlüğün tadını çıkartırlar. Kowalski için zaman daraldıkça yasalar da önemini yitirmektedir.. trafik kuralları, hız sınırı vb. şeyler umurunda değildir. her eyaletin yasasını çiğneyerek, peşindeki yüzlerce polis ekibine rağmen yol almaktadır.. olay öylesine büyür ki, adeta tüm amerika bu serüvenin takipçisidir..
Federal güvenlik daha fazla bu duruma müsamaha gösteremez,
vakit gelmiştir; o vakit herşey kararır, herşey söner.. her canlı siner. Kowalski, son etapta, tek çıkış yoluna kurulan, iş makinalarından ibaret çelik yığınına çarpar.. o ana kadar, onlarca badireyi atlatan Kowalski için hayat bitmiştir..

Yavuz Sultan Selim

mehmetbastug94 | 07 March 2010 15:47

Yavuz sultan Selim’in seferlerinden birinde Yavuz için güzel bir arap kız tutulmuş, otağını temizlemesi için. Yavuz her gün belli bir saatte çıkar, kız belli bir saatte gelirmiş.

Yavuz bir gün otağından geç çıkar ve arap kızla göz göze gelir. Kızın güzelliği ap açık ortadadır. Fakat Yavuz karısına aşıktır.

Kızın ona olan sevgisi her geçen gün artmaktadır. Bir gün yavuza bir not bırakmaya karar verir.

”Derdi olan neylesin?”

Yavuz öteki gün cevap verir.

”Derdi olan söylesin”

Bu cevabı alan arap kızı cesaretlenmiş ve umutlanmıştı. Sonuçta Yavuz kızabilirdi. Sonraki gün tekrar yazdı.

NE YAŞADIYSAM BENİM YÜZÜMDEN

sonbahar kizili | 07 March 2010 14:59

Kimseye senin yüzünden suçlaması getirmedim hayatım boyunca. Başıma gelen her şey benim yüzümden çünkü. Kim girdiyse hayatıma, ben açtım kapıyı. Kim yaktıysa canımı ben verdim eline neşteri. Ne mutluluğum ne mutsuzluğum hiç biri senin eserin değil. Hepsinin mimarı benim… Bu rolü sana ben verdim, bu senaryo benim. Ne kadar izin verdiysem beni acıtmana o kadarını yapabildin. Ağlattıkların da güldürdüklerin de benim talebim…

Gelirken gideceğini biliyordun, gelirken gideceğini biliyordum. Tatlı birkaç anı, özel günlere ait birkaç hediyelik eşya, yastığıma hafiften sinen ve yıkayınca geçeceğini bildiğim o kokun…

EN ÇOK KENDİMİ SEVİYORUM

sonbahar kizili | 07 March 2010 13:40

Bencillikle suçlanıyorum çoğu zaman sevdiğim adamlar tarafından. En çok kendini düşünüyorsun sözcüğünün dilimize ya da yüreğime en doğru tercümesi “en çok kendimi seviyorum” demek belki de…

Ben en çok kendimi seviyorum. Ne kadar da yanmaya hazır gibi dursam da bir aşk aleviyle, en çok canımın yanmasından korkuyorum. Önce can elbette… Ben seviyorum kendimi… Adını aşka yakıştırdığım onlarca isimden daha fazla. Kendim için yaşıyorum aşkı da sevdayı da. Aslında çoğu zaman bir ihtiyacın- sevme ve sevilme ihtiyacının- dürtüsü zorluyor beni. Kapıma kadar gelen aşka tekmeyi basamıyorum bu yüzden ve belki kendimi ondan daha çok sevdiğimden ve hatta tüm hayatım boyunca daha çok seveceğimi bildiğimden adam akıllı bağlanamıyorum kimseye…

OSCAR

hiaxy1 | 07 March 2010 11:57

Her yıl “oscar goes to” denilerek sahibini bulan ödüle neden oscar denildiği bilinmiyor.Bunun için iki iddia var ilkine göre akademinin o zamanki sekreteri heykelciği amcası oscar’a benzeterek bu ismi koymuş diğer iddiaya göre ise iki kez oscar alan betty davis heykelciğe ilk kocası olan oscar neelson’a gönderme olsun die oscar diormuş.ve böylece dilde dile dolaşarak heykelciğin adı oscar oluyormuş.Oscar heykelciğinin boyu 34 cm,ağırlığı ise 3kg 850 gram.Törende dağıtılan 40 heykel her yıl chicago da üretiliyor.Eğer aralarında kalite standartlarına uymayan olursa heykel ikiye bölünüp eritiliyor.
24 ayar altınla kaplı olan heykelin maddi değeri yüksek değildir.Oscar ödülünü alanlar heykelciği satamıyor.eğer bir sebebten ondan kurtulmak isteyenler akademi geri alıyor ve karşılığında 1 dolar geri ödeme yapıyor.
Oscar ödülünde büyük beş rekoru en öneml irekordur.5 önemi dal olan en iyi film,en iyi yönetmen,en iyi erkek oyuncu,en iyi kadın oyuncu ve en iyi seneryo ödülünün hepsini birden alanlar bu rekoru kırmış oluyorlar.Büyük beş rekorunu şimdiye kadar 3 film kırabilmiş.ilki 1934 yapımı bir film olan “bir gecede oldu” adlı filmdie.siyah-beyaz bir filmdir,nostalji sevenler için iyi bir seçenek.ikincisi 1975 yapımı bir film olan “guguk kuşu” adlı filmdir.güzel bir filmdir.psikolojik film kavramıyla bire bir bağdaşan bir filmdir.ve sonuncusu ise “kuzuların sessizliği” adlı korku-gerilim filmidir.
scar ödüllerinin gerçek adı akademi ödülleridir.halk arasında biz hep oscar ödülleri olarak biliriz.düzenleyicisi ise 1927 yılında kurulan film sanatları ve bilimleri akademisi dir.6 bin civarında üyesi vardır.üye olmak için oyunculuk,sanat yönetmenliği,yapımcılık,makyaj uzmanlığı, gibi alanlarda belli kariyere sahip olmak ve üyelik için davet edilmek gerekiyor.Akademi üyüleri oscar ödülleri için yılda 2 kez oylama yapıyorlar ilkinde adaylar belirlenirken 6 hafta sonrasınd a ise kazananlar belirleniyor.en iyi film için bütün üyeler oy verirken yarışmanın diğer ödülleri için ise o alanda uzman olanlar oy kullanabilior.
Akademi ödülleri her yıl 25 dalda veriliyor.bunlardan büyük beş ödülünün dışından bazıları: en iyi uyarlama seneryo,en iyi yardımcı erkek oyuncu,en iyi yardımcı kadın oyuncu,ödülleri vardır.1947 yılından sonra abd dışında yapılan filmlere ise en iyi yabancı film ödülü veriliyor.bu durum da amerikanın bizleri içten yada beyinden vurulmuş hissi uyandırmaya yetiyor ve artıyor bile…

SESİM SANA ULAŞMAK İÇİN ENGELLERİ AŞMAK ZORUNDA

sonbahar kizili | 06 March 2010 18:03

www.forumvadisi.com/
www.forumvadisi.com/

Şimdi uzaklardasın… Sesim sana ulaşmak için engelleri aşmak zorunda…
Hiç itirazım olmadı omzuma kaldıramayacağım kadar ağır yüklerin bindirilmesine… Hiç sesim çıkmadı hayatımla ilgili kararları başkalarının vermesine. Küçüksün dediler, henüz çok küçük… Bir de baktım ki bana ait olmayan bir ömrü bırakıyorum geride. Yanlış seçimler yapıp yanlış kararlar vermişim ait olmadığım bir yerde…

Şimdi bütün yanlışlarımı silip, düzeltmek istesem bir şeyleri biliyorum ki imkânsız. Bütün yanlışlarımın karşına koysam seni yanlışlar doğrularımı götürüyor yine…

YOKSUN…

sonbahar kizili | 06 March 2010 16:58

sevdaseli.net
sevdaseli.net

Şimdi neredesin bilmiyorum
Orada saat kaç bilmiyorum
Ben yine sensiz,
Benim yine uykusuz gözlerim
Sen uyuyor musun bilmiyorum.
Alışamadım sensizliğe
Alışamadım yokluğuna
Yalnız kaldım yalnızlığımla
Sen alıştın mı bensizliğe bilmiyorum.
Cevap vermiyor telefonun
Israrla çaldırıyorum
“Alo” diyen sesin geliyor kulaklarıma
Yokluğuna dayanamıyorum
Alışamıyorum hasretine
Sensiz kaldım bu şehirde
Sen bensiz ne haldesin bilmiyorum.
Hep gitmek istiyordun gittin işte
Mutlu musun acaba şimdi
Yalnızım yine, sensizim bu gece de
Yoksun, yoksun, yoksun işte…

kuruntu

faraza | 06 March 2010 10:50

http://nemesis2207.freeservers.com
http://nemesis2207.freeservers.com

Ne kadar kaçarsan kaç
Hep öyle kalacak sende
Yüreğine inen perdeyi
Başkası kaldırabilir mi?

Ne kadar susarsan sus
Bir anlık sessizlik ve sis
İçimde ölüyorken sözlerin
Sen hayat bulabilir misin?

Ne kadar beklersen bekle
Kaçırdığımız aşk gelir mi?
Yarınımda düşlenmiyorsan
Bugünümde olabilir misin?

Ne kadar derinleşirse derinleşsin
Sen benzemessin bir oyuğa
İçimi sızlatan benden gitmeyişin
Bir saniye! Sen ev sahibi olmayabilirsin.

Nefes ve Sevi

pilla | 05 March 2010 13:17

Bir şeyler yazmak istiyor yüreğim. Oysa kalem kıpırdamıyor bir türlü. Bir neden aramaya belki de gerek yok buna. Çünkü nedenler bazen de gereksiz kılar olguyu. Örneğin yaşamak diyelim. Yaşamak için nedenler yaratmak, yaşama mecbur kılmak değil midir kendini. Ve mecburiyet, bir çok güzelliğini alıp götürmez mi yaşamın? Oysa yaşam, kendi güzelliğini de getirir birlikte. Güzellikler hep durur orada. Küçük, ufacık şeylerdir belki; insan fark etmez çoğu kez. Ama hiç umulmadık anlarda, umulmadık şekillerde gösterir güzelliklerini yaşam. İnsan donup kalır öylece. Zaman durur o anda.
İşte bu yüzden yaşanacak onca şey varken ne gerek var bir neden aramaya. Neyin zorundayız ki aslında, nefes almak ve sevmekten başka…