Kimseye senin yüzünden suçlaması getirmedim hayatım boyunca. Başıma gelen her şey benim yüzümden çünkü. Kim girdiyse hayatıma, ben açtım kapıyı. Kim yaktıysa canımı ben verdim eline neşteri. Ne mutluluğum ne mutsuzluğum hiç biri senin eserin değil. Hepsinin mimarı benim… Bu rolü sana ben verdim, bu senaryo benim. Ne kadar izin verdiysem beni acıtmana o kadarını yapabildin. Ağlattıkların da güldürdüklerin de benim talebim…Gelirken gideceğini biliyordun, gelirken gideceğini biliyordum. Tatlı birkaç anı, özel günlere ait birkaç hediyelik eşya, yastığıma hafiften sinen ve yıkayınca geçeceğini bildiğim o kokun…Alışkanlıklarımı değiştirmenden korkmadığım için hatta beni biraz değiştir istediğim için ve belki yeni bir keşfin heyecanıyla uzattım sana elimi. Yeni sözcükler ekledim lügatime sana ait, sana benzeyen… Bilmediğim bir balıkçı meyhanesini keşf ettim seninle, ilk kez rakı kadehi tuttu elim. Tanımadığım bir teni okşadım. İlk kez balık tutmaya çalıştım çıplak ayağımla girdiğim derede. En hassas yanımı açıp gösterdim gün olur da gerekirse beni nerden vuracağını iyi belle diye.Şimdi bu kadar kıvranışım benim yüzümden….Aslında hiçbir şeyin değişmediğini sandığımızdan belki o biri çıkıp gittiğinde fark ediyoruz ona ne kadar benzemeye başladığımızı. Onun gibi gülüyor, onun gibi konuşuyor buluyoruz kendimizi… Onun fikirlerini savunur oluyoruz bir tartışmanın ortasında. Benliğimizle girdiğimiz bir aşktan ben’e iade onu devr alıyoruz kimliğimize…Şimdi bu kadar sen oluşum benim yüzümden…Gitmek için gelmiştim. Son durağın olmadığı bir otobüsün yolcusuyum ben. Gitmek için gelmiştin, henüz ne aradığını bilmeyen ancak bulduğunda işte bu diyecek bir seyyahsın sen.Tüm bunları bilmeme rağmen yine de buruk bir yanı var kimseye senin yüzünden diyememenin. Ne kolay olurdu suçlayabilmek… Başkasının üstüne atıp bir şeyleri çamurlu ellerini gizleyebilmek. Kolayı seçmiyorum ve seni büyük bir yükten kurtarıyorum. Ne yaşadıysam benim yüzümden…
yorumlar
son derece reailst bir bakış gözlemledim son iki yazında. bence artık hep bu tarzda yazmalısın. vıcık vıcık aşk şiirleri-yazıları yakışmıyor sana. tebrikler
teşekkürler viyolanist ama ben duygusal yazılar yazmayı da seviyorum. zaman zaman böyle zaman zaman öyle…değişkenlik…herkes gibi
Sonbahar Kahvesi mi, ama Sonbahar, Kahve olamaz, Kahve daha tecrübeli bir kalem, yanılıyorsun bence..
Anneannem hayatta olsaydı, sana”Aklını Kahve almış”, derdi..
Mecaz anlamda, aklını paketleyip vermiyorsun yani..
sayın haytazrail teşekkür mü edeyim bilemedim yoksa kızılıcak bir şey mi söylediniz pek ayırt edemedim doğrusu:))ama ne suretle olursa olsun beğendiğim bir kaleme benzetmiş olmanız onur verici teşekkürler
sonbahar ve kahve kokusu peh:)kusura bakma kızılcık ama dağlar kadar fark var aradabey abiminizin yaşından olsa gerek gözü iyi görmez algısı da çökmüş boşa sevinipde teşekkür etmişsin.
viyolanist:))haytaazrail tekrar teşekkürler tanımasan da benzettiğin için sağol
yazıyı beğendim…Gitmek için gelmiştin, henüz ne aradığını bilmeyen ancak bulduğunda işte bu “demeyecek” bir seyyahsın sen.olarak kendime uyarladım….
kelebek, bu cümle içimi yaktı
belespırıt açılmıyor bu link !tekrara gönderir misin?
her ikisi desüperdi sağol:))