Sustum. Onlar konuştukça ben hep sustum. Ait olduğum bir yer olmadığı gibi hiçbir yeri de sahiplenemedim. Mutsuz ve yorgun insanlar görmekten bıktım. Donuk yüzler görmekten sıkıldım. Otobüs kuyruklarında hep somurttum. Hınca hınç dolu bir otobüste kızların kendini koruma çabasını gördükçe “böyle olmamalıydı” dedim kendime. Tacize küfrettim. Köprü üstlerinde bira içen liselilere anlam veremedim. “Yeniden Sev Beni” filmini her izlediğimde ağladım. Camilerin çeşmelerinden sadece su içtim. Tren yolculuklarını çok sevdim. Çıktığım yolculuklarda hep ucuz otellerde kaldım. Sigaramı asla değiştirmedim. Çamaşırlarımı hep kendim yıkadım. Saçımı uzattım, kestirdim, sonra yine uzattım. Kitap okumayı alışkanlık haline bir türlü getiremedim. Nietzche’yi okuduğumda önce korktum sonra Schophanhauer’le tanıştım. Murat Yılmazyıldırım’ı dinlemekten hiç vazgeçmedim, vazgeçemedim. Selamsız doğan her yeni güne küfürler savurmadım. Dedim ya sadece sustum. Farklı olmak değildi amacım yalnızca “kendim” olmaya çalıştım…
uncategorized hakkında tüm yazılar
IRAK PAYLAŞILIYOR, BİZ KARŞI ÇIKMAKLA YETİNİYORUZ
toggo | 04 October 2007 10:44
http://www.turkolmak.org/haberler/son-haberler/gul-akpmde-konuttu.html
Irak Petrolü Deniz Yemeyen Keriz
toggo | 04 October 2007 10:41
http://www.turkolmak.org/haberler/son-haberler/kuzey-irak-ta-4-yeni-petrol-anlatmasy.html
DOĞU’NUN NIETZCHE’Sİ; HALİL CİBRAN
dina13 | 04 October 2007 10:31
1883’te Lübnan’ın Bkarre şehrinde doğan Halil Cibran, 1895’te çilesi ile birlikte Amerika’nın Boston şehrine göç etmişse de, 1898’de Beyrut’a geri dönmüş ve El Hikmet Medresesinde dört yıl eğitim gördükten sora , 1902’de yeniden Boston’a gitmiştir.
Halil Cibran
1905’te yayınlamış olduğu ilk eseri Müzik’ten sora 1908’deki Husursuz Ruhlar büyük bir yankıya neden olmuş, kilise değer yargıları ve anlayışına ters düşmesi nedeniyle, kendisi Maronit Kilisesi tarafından afaroz edilmiştir.aynı zamanda eserleri zamanın Osmanlı idaresinin kararı ile Beyrut’ta aleni olarak ateşe verilmiştir.
1918’deki Deli (The Madman)yi, 1919’da arapça olarak yazıp yayınlamış olduğu Processions;1920’de Forerunner ve Kasırgalar;1923’te Peygamber(The Prophet-Türkçede Ermiş adıyla yayımlandı); 1926’da Kum ve Köpük; 1928de İnsanoğlu İsa(Jesus, The Son Of Man), The Earthgods ve İvme ile, Türkçe’ye Ermişin Bahçesi adıyla çevrilen The Garden Of The Prophet eserleri takip etmiştir.
Ve,bu doğu düşünürü,büyük hoca 1931’de sefalet içinde ,bir çatı katında Newyok’ta bu dünyadan ayrılmıştır.
o sadece bir yazar değil kısacık hayatında büyük bir filozof ve iyi bir ressam olmayıda başarmıştır.o tam anlamıyla bir doğuludur, ruhunun derinliklerinde yatanı yansıtabilme yetisi her doğulu gibi ondada var olan bir meziyettir. ve bu meziyeti sayesinde çok yankılar uyandırmıştır. onun ruhunu anlamak için derinlere inmek ve çok yükseklere çıkmak gerekir.
resimlerindede aynı durumla karşılaşılır. o asla somut olmamıştır resimleride soyut kavramlar üzerine kuruludur. ve şuan hala dünyanın bir çok yerinde sergilenmektedir.
O doğunun Nietzche’si, Sartre’ı, batının Mevlana’sı, Yunus Emre’si olmuştur.O yunan felsefesini doğu ve batıyla sentezlemiş ve ortaya tüm dünyayı etkileyecek fikirler sunmuştur.
şiirlerine buradan ve bazı eserlerinden alıntılara buradan ulaşabilirsiniz.kitapları hakkında bilgi almak isterseniz burdanulaşabilirsiniz.
Ben, bizimkiler ve du(mur)rumlarım
expresyon | 04 October 2007 10:09
(Sanırım) 15 sene önce…
Anne- (kısık sesle) bak, bu gün baban telefonla bir yeri ararsa gizlice bak bakalım hangi numarayı çevirecek.
Ben- (kısık sesle) tamam… (o zamanın parası ne kadar istemiştim hatırlamıyorum ama biz 1 lira diyelim) 1 lira ver yapayım.
Anne- (yüksek sesle) Yok para mara! Tamam yapma istemiyorum.
Ben- Peki…
Babanın peşinde hafiyelik yaparken…
Baba- ne var, ne yapıyorsun?
Ben- Hiiiiç… Annem aradığın numarayı ezberlememi söyledi ona bakıyorum.
Baba- Hmm… Ne yapacaksın ezberledikten sonra?
Ben- Anneme söyleyeceğim. Bunun için bana 1 lira verdi (yalan!), ama sen bana 2 lira verirsen söylemem.
Baba- (Kadir İnanır’ın sinirli bakışıyla)Yok para mara. Git söyle!
Ben- Peki…
hiç görmediğim bir oğlum var
nevdalist | 04 October 2007 09:41
Bir internet sitesinde tanıştık onunla. Fotoğrafını gördüm, “evet bu” dedim. Neden onu seçtiğimi başta hiç bilmiyordum. Sonra buldum. Benim gibiydi o da…..Fotoğrafı çekilirken, objektife bakamıyordu. Gözlerini kaçırmış, başka yöne bakıyordu. “Bir çift göz bana bakıyor, ben nasıl ona bakabilirim” bu yüzden objektife hiç bakamıyorum. İsmi önemli değil, bu hikayenin kahramanı o.
Bir malı seçer gibi şuradan onu seçtim. Uzak bir yerdeydi, hiç karşılaşmadık bu yüzden. Ona fotoğraflar gönderdim, o da bana. Birbirimize mektuplar yazdık.
İLGİNÇ EVLER
guddicini | 04 October 2007 09:15
Her ne kadar gezsek de gidemediğimiz göremediğimiz yerler çok. Benim en çok insanların zamanlarını geçirdikleri evler hep dikkatimi çekmektedir. Mesela dizilerden gördüğümüz Urfa’nın evleri
veya ülkemizin sembolü olan Safranbolu evleri, Anadolu köylerinin avlulu evleri benim için inanılmaz güzelliktir.
Safranbolu evleri
Oralarda yaşamak bir ayrıcalıktır diye düşünürüm. Ama bu evleri gördükten sonra gerçekten biz insanların harikalar yarattıklarını bir kez daha gördüm.
Çin’deki toplu konutları da sizlerle paylaşmak istedim. Bana çok ürkütücü geldi. Her zaman İstanbul’daki apartman hayatı için çekilmez, çok kötü diye hayıflanırken o fotoğraflardan sonra halimize şükrediyorum.
Gazeteport’un Yarışmasında Skandal
serdengelen | 04 October 2007 09:10
Gazeteport.com haber sitesi, Türkiye’de ilklerden birini yaparak, köşe yazarı yarışması açtı. Yüksek bir katılımla yaklaşık 1500 başvuru olduğu söylendi. İlk başta 25 asil ve 25 yedek yarışmacı seçilecekken, yarışma kuralları neredeyse her hafta değiştirildi. Jürinin seçtiği 800 kişi yarışmaya alınarak, bir tür puanlama sistemi getirildi. Her yazara bir köşe verilerek, sayfa görüntüleme, oy alma ve yorum sayısı gibi ölçütlerle bir sıralama gerçekleştirileceği söylendi. Hikayenin traji-komik kısmı da tam bu noktada başladı.
Sitenin yöneticileri (tasarım ve kodlayıcılar) sayfa görüntülenmesi, oy verme ve yorum kısımlarına istismarı engelleyici hiçbir önlem almamışlardı. Farklı IP’ler kullanarak istediğiniz kadar oy atmak ve sayfa görüntüleme yapmak mevcut olduğu halde, ilk hafta sonunda en az puan alan 300 kişi yarışmadan elendi. Oysa elenmeden sonra ortaya çıktı ki bazı yarışmacılar hiçbir önlem alınmamış yarışma sistemini gayet güzel istismar etmişler.
Oleyy! Sevebiliyormuşum…
onsekizsifirbir | 04 October 2007 08:47
Merhaba arkadaşlar;
Nasılsınız? Ben çok çok iyiyim… Çok uzun zamandır kalbim bu kadar titrememiş, nefesimi bu denli tutmamıştım…aşık oluyorum…ne denli bir şey bu yaşamak ki , tam herşeyden umudumu kesmişken, gözlerimden ışıklar saçılıyor şimdi…ah diyorum , hissedebiliyorum yeniden, sevgiyi, mutluluğu, yaşamayı…yine de korkmuyor değilim, belki de asla söylemeyeceğim O’na bunu, evet evet söylememeliyim…yoksa büyüsü bozuluyor…işte böyle arkadaşlar, içim içime sığmadı, paylaşmak istedim…hoşçakalın….
PayPal’ın Türk Vatandaşlarına Yeni Hizmeti
pilli pati | 04 October 2007 08:47
paypal.com
Sayısı 100.000’i bulan birçok siteden internet yolu ile alışveriş yaparken sanal ya da reel kredi kartlarının güvenliğini korumak adına ve tabii komisyon karşılığı aracılık hizmetleri veren, dolayısıyla rahat, hızlı, güvenilir alışveriş yapmanıza olanak sağlayan PayPal geçenlerde Türkiye’de yerleşik kişilerin de artık kredi kartlarına para iade etme hizmetini başlattı.