bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Gızlar benimle tanışmak istiyo!

| 11 October 2007 11:19

pek bi güzelmiş...
pek bi güzelmiş…

Özgürce yaşam, cinsel özgürlük…
Dünya pek umurumda değil. Hedefim, amacım, inancım,
planlarım yok diyebilirim.

Fakat eğlenmek, harcamak, harcanmak benim
hayatımın vazgeçilmezleri.

Kendimi Digitürk reklamındaki,
-hani şu daha önce hiç tanışmadığımız
komşu kızı Merve’nin, elini tutturmak istediği-
oğlan gibi hissediyorum.

Kendimi tam olarak
-ağzı açık ayran budalası- gibi hissediyorum.
Ben bir dallamayım.

Ölümsüzlük Arayışı

uuuucar | 11 October 2007 10:56

Karakterize ettiğim ruhların altında eziliyorum,tüm basitliğimle.basitlikten kasıt bayağılık mıdır?peki bayağılığın kötü olduğunu kim ispatlayabilir bana!basitlik zor mudur,yoksa bir engel mi yada belki de ulaşılması gereken hedef, yaşamın ta kendisidir.bildiğin her şeyin birer çöp olduğunu anladığında bir insan nereye sığınır,bir kütüphane yada milyonlarca kitap arasına sığınmak buna yeterli olabilir mi?hiç olmadı imkanı ölçüsünden gezmek yada her ikisini de yapmak insanın bilgilerini çöp olmaktan kurtarır mı?hadi bir insan her şeyi öğrendi yada bilmesi gerekenleri biliyor diyelim bunlar neye yetecektir?(bilmesi gerekenleri biliyor ne demek?bir insan bilmesi gerekenleri nereden bilebilir ki?)bir insanı ölümsüzlüğe savuran şey öğrenmek midir yoksa üretmek mi?her ikisini de yapmak yada bunlara yeterli olabilir mi?hadi her şeyi bir yana bırakalım,ölümsüzlüğü neden arar bir insan,ölümsüzlük neye yarayabilir ki?
Tüm soruların cevapsız kaldığı zamanlar yada tüm sorulara birbirini çürüten cevapların olduğu zamanlar da kaçış neresi olabilir,nereye sığınabilir bir insan?şimdi, insan bir yere sığınmak zorunda değil diyebilirsiniz ama unutmayın ki her insan (ne kadar güçlü olursa olsun) çıkacak bir liman yada sığınacak bir ada bulmalıdır.sorun,sığınacağı yerin-kişinin- sığınılmayı ne kadar hakkettiğidir.peki buna kararı insanın kendisi mi vermeli?hadi kişi bu kararı kendisi verdi diyelim ya yanlış bir şeye sığınırsa!kişi galiba sadece kendisine sığınmalı ve gücü içinden almalı.bugünden çıkan ana fikir bu olmalı,bugün neden sığınacak bir şeyler aradığımı yada sonunda sadece kendime sığınmam gerektiğini henüz çözmüş değilim belki de kendime her zaman ki gibi yalnız ve çaresiz hissettiğimdendir.ama kesin olan bir şey var ki,bildiğim her şey çöp bilgidir!!

Şimdiki zaman / yorulu-yorum…

onsekizsifirbir | 11 October 2007 10:33

Kapımdan çıtırtılar yükseliyor, insanlar birbirlerini çağırıyorlar,onlar arasında ben yokum…Gözkapaklarım öylesine ağır ki, kalp atışlarımı hızlandırıyor, kalp atışlarımı hızlandırıyor, kalbim uyuşuyor gittikçe, sonra ellerim, sonra ayaklarım, sonra tüm bedenim…Kulaklarımda sesler azalıyor, damarlarımda ki kanın çılgınca akışından başka ses duymuyorum…Masumluk istiyorum! Yalan olmadan, gizli olmadan yaşamak istiyorum! Yoruldum…Aradığım kişiye hiçbirzaman ulaşamadım, ulaşmalıyım artık! Sesimde hep bir yorgunluk, ağzımda acımsı bir tat var anılardan kalma…Yeniden size kaldım benim zavallı kelimelerim; beni sizden başka kimse dinlemiyor! Beynimin koridorlarında debeleniyorum, “ait olma” tümcesine aykırı yaşıyorum, herşey şimdiki zamanı gösteriyor, tüm işaretler beni bu yola çıkarıyor; yanıyorum, üşüyorum, donuyorum, farketmiyor…Çünki herşey şimdiki zamanı gösteriyor…Tüm vücudum yere serilmiş vaziyette, düşüncelerim ebelemeç oynuyorlar, şimdi sıra sende hayat, ebe sensin, bana dokunma lütfen, kaçacak halim yok…İstop etti düşüncelerim, sonu yaşıyorum….
Hep ihtiyacım var sana, sevgine, aşkına, varlığına, umuduna…herşeyine…Sıfır trenine biniyorum yokluğuna yol almak için, korkutma beni sevgisizliğinle…Sana ihtiyacım var…Ateş basıyor gün dönümünde, yakalayamıyorum umutlarımı, sabaha kadar çırpınacağım şimdi acılar içinde…Yine o acımsı tat damağımda, odam dağınık, dolabım dağınık, yerlerde kaybettiğim anılarım serili, basmamak için yol alamıyorum, aç kalıyorum gecelerimde…
Midem herzamankinden daha kötü…Dışarıdan sesler geliyor, kavga ediyorlar, bağırıyorlar, birbirlerine anılarını fırlatıyorlar, sonra birisi ağlıyor,gözyaşı toprağa düştüğünde yeni bir anı filizleniyor…Diğeri alıyor onu eline, yavaşça konduruyor yüreğine, artık onların bir anısı var, “biz diyebilecekleri bir sebebi var…
Hala geceliklerimi çıkarmadım, akşamdan kalma bir haldeyim…Zaten sesimi çıkarmıyorum, içimde volta atıyor tüm düşüncelerim, bir o yana, bir bu yana, bazen kalbime değip geçiyorlar…Olsun varsın…İçimde olduklarını biliyorum en azından…Demek içimde bana ait birşeyler hala var…

A$K:Akıllardaki nakit cızırtı…

srqluciddreaming | 11 October 2007 10:09

Okulda kendi halimde kendime uygun ,etrafında çok insan bulunmayan bir cam kenarında tünemiş,birazdan yaklaşık üç saat sürüp beni hayal dünyalarına davet edecek dersimin başlamasını bekliyordum.Hayal dünyasına davet edecekti elbet,üç saat ders çekilir mi?Kendi kendime homurdanırken önümden iki kişi yavaş adımlarla geçiyordu.İnsanların konuşmalarını dinlemek gibi bir huyum yoktur ama etraf o kadar sessizdi ki duymak zorunda kaldım.Kız erkeğin kolunu çekiştirip şöyle diyordu:
-Aşkım söz verdiğin … saati ne zaman alacaksın?
Çocuk:
-Sevgilim daha dün çanta aldık param yok.
Benim için bu son cümlenin sonu ünlem oldu.İstemeden dinlemiş olduğum bu diyalog biraz şaşırttı , biraz da şaşırtmadı aslında.Son zamanlarda aşkın parayla eş değer olduğundan zaten emindim (5-10 sevgilisi olup onları yontmaya çalışan kızlardan biliyordum) ama yine de duyunca garip geldi.Garip gelen ise şuydu; kendisi gibi ana baba parası yiyen birinden nasıl bu kadar rahat herşeyi isteyebiliyordu?Yoksa on sevgilisinden sadece biri miydi de onu sömürme çabasındaydı?
Ben kendi kendime sayıklarken hoca derse girmişti bile.Toparlanırken insanların ne kadar midesiz olduğunu düşündüm.
Ders başladı.
Hayal dünyasından vazgeçtim.
Kafamı sıraya koydum.
Uyudum.

Gevrekçi Çocuk ve Gevrek Gevrek Gülen Zabıta

Pasteis de Nata | 11 October 2007 09:45

İzmir Gaziemir burası, 10 Ekim 2007, Ramazan Bayramı’na iki gün var….

“18 yaşına girmek üzereyim abi” dedi kendisini biraz toparladıktan sonra… Elinde bir tepsi, kaldırıma oturmuş ağlıyordu az önce. “İyi misin? Neyin var?” diye sordum, hıçkırarak “belediye gevreklerimi aldı” dedi… (bilmeyene, İzmir’de simit’in adıdır gevrek!)

Yok yok… Kemalettin Tuğcu tadında bir yazı değil derdim… Acımak gene var evet… Ama daha çok tepki hissediyorum… Cebimdeki paranın yarısını çocuğa vermek acımak duygusundan kaynaklanmıştır muhtemelen ama bana bu yazıyı yazdıran duygu başka… Belki tepkimi dile getirmek, belki de bir tek benim böyle düşünmediğimi görmek ihtiyacı…