bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

“Bir “okurum” olduğunu düşünmüyorum”

kahramancayirli | 15 August 2010 10:53

Bir dergide şiirinin yayımlandığını öğrenince dergiyi koşup aldığım ikinci genç şair de Onur Akyıl’dır. Ne mutlu bana ki kısa bir röportaj yapma şansını yakaladım. Lafı yine kısa kesiyorum, iyi bir genç şairle sizi tanıştırmanın mutluluğu…

-Yeni vietnam mektupların var mı, onlar ne zaman okur karşısına çıkacak?
– “Okurla buluşmak” yönümü tarifleyen bir ifade biçimi değil. Çünkü; her şeyden önce bir “okurum” olduğunu düşünmüyorum; öyle olsaydı da onla buluşmayı değil rastlaşmayı yeğlerdim. “Buluşmak” karşılıklı olarak pazarlamaya tabi olmanın / kalmanın neticesi edebiyatta. Kaldı ki buluşmak için bir de buluşma noktasına, zamanına ihtiyaç var ya, iş bu karşılıklı sözleşme kimse için iyi değil. Bir bakarsın uyumadan önce elindeyim; bir bakarsın başkası benim elimde. Okur olarak da kimseyle buluşmak istemem. Rast.

hayali bir arkadaşım var uzunca bir süredir…

firatocal | 14 August 2010 21:16

hayali bir arkadaşım var uzunca bir süredir… canımın en sıkkın olduğu zamanlarda onunla konuşuyor ve dertleşiyorum… ona ne tafra edersem edeyim , nasıl çıkışırsam çıkışayım sesini hiç çıkartmıyor… tam bir kara gün dostu…

hayali bir arkadaşım var… evet , gerçeklerinden çok daha vefakar… bana sırtını dönmeyen , hayal de olsa bana hep gülümseyen… hüzünlü anlarımda yanıma gelip üzüntümü bütün içtenliği ile paylaşan… beni hiçbir zaman umutsuz , kimsesiz bırakmayan…

hayali bir arkadaş… ama dostluğu sahiciden daha sahici… çıkarına göre davranmayan kötü gün dostu… almak istediğini aldıktan sonra yüzüne bir kere bile olsa dönüp bakmayan nankörlerden değil o…

Politika, Siyaset ve Hafif

ozanTi | 14 August 2010 19:19

Az önce Pilli network üzerine bir takım araştırmalara girişmiştim. Bu arada bir yazıya rastladım. Yazı 2006 Temmuz’da yazılmış. Yazının orjinaline ulaşmak isteyenler buraya bir göz atabilirler. Yazı içerisinde özellikle Hafif için bir öneri var. Nedir o öneri? Konusunun politika-siyaset olarak değiştirilmesi. Bence haklı mı söyleyen kişi, haklı. Ama haksız duruma düşüren şeyler de var.

Eğer denildiği gibi hafif politika-siyaset üzerine yazılar üretse çok fazla okunur, çok kazandırır. Çünkü milletçe politikayı çok seviyoruz. Bu nedenle de eğer böyle olursa diğer Pilli sitelerini geçmesi işten bile olmaz Hafif’in. Çok ziyaretçi çok kazanç demek olduğu için hem pilli network hem de yazarlar Hafif üzerinden kazandıkları miktarları rahatlıkla artırabilirler. Bu da Pilli’nin ününe ün katar. Açıkçası ben de politika üzerine yazmayı seven birisi olduğum için bu fikrin yanındayım. Her ne kadar 2006 Temmuz’dan beri kimse duymamış olsa da…

zanlı27

kemalcanizm | 14 August 2010 16:19

ay bir gümüş bıçak şimdi su da
ev hallerini geçtim şehirler koma

amlusu gökyüzünde bütün silahların
yirmiyedi yiv yirmiyedi set

her hakkı saklı vur denen icadın
kalır cigarasında üç kuruşluk rüya

yarı ölüdür şairler
ciğerleri sökülü doğar..

bi dene daha..

morfik | 14 August 2010 12:19

Yataktayım. Yatmıyorum. Uzanmamış düşüncelerim, dalmamış uykuya.
On yaşındaki çocuğun gözleri düşmüş yanağıma. Hayata şımarıyorum. Yeşil beyaz elbisemle koşturuyorum. Oda değil aslında, yeşil beyaz kader içindeyim.
şiirsel bir güzellikteyim. mısramın başında bekliyorum. Yanı başımda duruyor güzelliğim, sevdiğimi gözlüyorum.
Dizlerimin arasına başka çocuk saklanıyor. Şarkılarla saçını yıkıyorum. Gülüyor,
gülmesi duraladığında yeniden gülmeye başlıyor.
El ele tutuşup yanmak istiyorum. Yanıyorum mumlarla beraber. Sarılıp uyuyorum çocukça bir kuyuda. kuyu çekiliyor..
Başımdan çarşafı çekiştiriyor asık suratlı bir adam. Kocaman kocaman ellerime bakıyorum,, Güçlü ve çirkin. Dün akşam nasıl da mağrurdu öyle (,) muhtaç-yalnız. Geçmiş gün, kalmıyor yerinde.
Ayna olgun bir kadının saçlarını topluyor. Saçları kızgın. Gölgesi özlemle uzaktan izliyor, çağırıyor hatta. Gölgesini giyinip uğurluyor kendini asık suratlı adamla.

HİÇ YAŞANMAMIŞ GİBİ

mavilikler | 13 August 2010 17:40

Geldin nihayet. Kapıyı açtın anahtarınla… İçeri girdin. Aynı koridorda ilerledin ağır ağır.

Hiç şaşırmadın her şeyin bu kadar aynı olmasına. İstediğin an kaldığın yerden devam edebilirdin çünkü. Onca zaman hiç geçmemiş gibi aradan, daha dün ayrılmışsın gibi açıp kapıyı girebilirdin içeri.

Odanın kapısından girdin. Fasulye ayıklıyordum ben. Televizyon açık… Bir kadın feryat figan bağırıyor ekrandan. Canını acıtan biri var çünkü. Susmak bilmiyor.

Ben hiçbir şey söylemiyorum ama. “O kadar zaman nerdeydin?!” bile demiyorum. Sen kapıda dikilmiş, benden bir şeyler söylememi bekliyorsun. “Onca gün hiç yaşanmadı.” dememi… “Çocuklar her zamanki gibi kavga ettiler kahvaltıda. Okula geç kalacaklardı nerdeyse. Küçüğün ayakkabısı delinmiş. Bütün gün top koşturmaya ayakkabı mı dayanır?” Böyle şeyler söylememi istiyorsun sana. Henüz dün kapıdan çıkmışsın gibi…

ömür..

morfik | 13 August 2010 16:32

Ben de çocuk oldum yeminle. Ağladım ve babam geldi, aldı kucağına. Çocuk aklı işte, o vakit değişirdi dünya.

Bir sabah uyandım, çocukluğuma baktım..

Gençlik de zil çalıp kaçan çocuklar gibiydi bende. İyi ve güzeldi de hiçbir şey kalmadı geride.

Kapıyı açtım, bir müddet kovaladım..

Şimdilerdeyim uzun bir süredir. Yetişmedim hayatta. Anlamadım da!
‘Yaşamak denen bir yer varmış. Ne yeri yurdu belli imiş ne hudutları çizilirmiş. Dilden dile gezinir zamana mesken imiş…’

Her hikaye gibi falan filan, ne var yalan olmayan?

” … beni benle yalnız bırak… ”

firatocal | 13 August 2010 14:54

” Yalnız kalmak istemiyor muydun.. bak çekip gidiyorum işte , mutlu ol ” dedi kadın… ” Beni terk etmeni istemedim ki hiçbir zaman , beni benle yanlız bırakmanı istedim sadece.. ” dedi erkek…

Kadın , narin elli ve ince belli , kumral esmer karışımı güzelliğiyle meydan okuyordu iri kaslı vücudu ve omuzlarından akan dalga dalga uzun saçlarıyla grek heykellerini andıran partnerine…

erkek ise terk edilmişliğin boşluğunda asılı bekleyen birbaşına kalışın soğuk luğunu ensesinde hisseder cesine titrek ama kadınının merak duygusunu ihmal etmeyecek bir gizem içerisinde kendisinden emin cümlelerle savunuyordu yalnızlık hakkını…

çok değil , bir hafta olmuştu tanışalı… aslında ikisi de birbirine hala yabancı sayılırdı.. gürül gürül akan Alaçatı sokaklarının ışıltılı , masalımsı atmosferi bir çırpıda aşık etmişti ikisinide…