bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Gel de Engin ARDIÇ’a katılma şimdi!

nebilim | 17 November 2007 14:25

Engin ARDIÇ’ın “Sıktınız ama ha” yazısını okuduktan sonra İş Bankası’nın reklam filmi üzerinde biraz daha düşündüm.

Sadece İş Bankası değil, öncesinde Mehmet Orelyo’ya İstiklal Marşımızı okutmaya çalışan Alpet onun da öncesinde senfonik bir İstiklal Marşı eşliğinde pistlerde tur atan f1 aracı ile Petrol Ofisi.

Kapitalizmin temel araçlarından biri olan reklamda, bir milletin can damarını titreten unsurların kullanılması resmen bir sömürü. Bir çok entelin, “Türk’e Türklük propagandası” diye nitelendirdiği durum bence işte tam da bu. Etik olmadığını düşündüğüm kadar, etik değerlerin piyasadaki durumu da göz önüne alınca Ardıç, “Suç değil mi?” diye sormakta bence çok haklı. Devlet teşekkülü dahi olsa bu tür istismarların reklam sektöründe engellenmesi gerektiğine ben de inanıyorum. Bugün devlet teşekkülüne eyvallah dersek yarın özel sektör daha da ileri gidince ses çıkarmaya hakkımız olmaz.

AVRUPA YAKASI BİTİYOR!!!

gkaraarslan | 17 November 2007 11:31

eveeet duyduğuma göre senelerin dizisi ve bir zamanların reyting kıran uzatmalı dizi avrupa yakası haziranda bitiyormuş.sebebi de gülse birsel’in artık bu tempodan sıkılması ve yorulmasıymış.bence de iyi oldu bu.zaten bu yılın yeni bölümlerinin pek de iyi izlenmediği dedikoduları dolanıp duruyordu.inşallah güzel projelerle karşımızda olurlar…
haberi buradan okuyabiklirsiniz.

manuelizm: bir enstrüman olarak eller

odo | 17 November 2007 08:42

bilmediğiniz bir şeyi -hatta düne kadar benim de bilmediğim bir şeyi- sizinle paylaşayım dedim. umarım, hafif.org’un “meraklı ol!” sloganına uygun düşecektir.

dünyada bir yerlerde elleriyle müzik yapan ve bunu bir akıma dönüştürme çabası içinde olan insanlar var. orijinal adıyla “manualism” diyorlar yaptıkları işe. bana en uygun çeviri manuelizm gibi geldi. elbette alternatifleri olabilir. mesele yaygınlaşacak birşey olsa nasılsa tdk olaya el atar diyeceğim ama bence bu iş tdk’nın gündemine girecek kadar büyümeyecektir. bu sebeple ismine biz karar versek iyi olur aslında.

Kaşı Ağrıyan Adam

pelitas | 17 November 2007 06:51

Bir adam düşün ki ekose desenli klasik ceketinin içinde dar boğazlı siyah bir kazak var. Boynuna doladığı atkısından arta kalan boşluğu nefes alıp vermek için değerlendiren bir adam. Ayaz bir gecede boğazın en dar yerini seyre dalmış bir bankta; gemileri selamlıyor. Deniz kokusu karışmış zuladaki şarabına ve yıldız yağmış kasketine, sigarasının dumanı rüzgara kapılıp gitmiş. Evinin yolunu kaybetmiş çocuklar gibi, dokunsalar ağlayacak hale gelmişte; gözyaşları gecenin karanlığına yitip gitmiş bir adam. Puslu havaların; uluyan kurtlarının eksikliğini denizin her sahile vurduğunda çıkardığı hırçın sesle doldurmuş bir adam. Kısık ateşte pişen kahve tadında bakan gözlerinle, karanlık dehlizlerin çıkış yolunu arayan ve insanlığı en ince detaylarına kadar öğretirken hiçbir ücret talep etmeyen bir adam… An gelir kalkar yerinden, yürür sahil boyunca… Soğuyan terinin, boğazın serinliğine direnç gösteremediğinde bankına geri döner ve oturur. “Sırtında inceden bir sızı”, yalnızca sırtı değil kaşları da ağrıdı! Feryat figan bir adam…

aRaLık, ışık, kıPıRTıLaR

TeMoR | 17 November 2007 04:36

O gün uyandıgı aNda hısseTmişTi

DiLinde mi?
Yoksa damağında mı?
Eskiden cok begendiği bır tat vaRdı
Hayallerle terk etmiştı mutfağı
BulasıkLarı yıkarken
KıRdıgı baRdagın ardından gozLeRiNin takıLdıgı
Sobanın ısıgını sızdırdıgı aralıktan duvara yansıyan ısıkta
Kaybolmus bır gokyüZü we
Omrunun eski bir yerinde asılı kalmış mutlu bir anındaN
Kendısıne sesleNen genclıgı
Yamalı bır sevısme duruyor bellegınde ne anlatabıldiği
Nede ayrıntılarını hatırladıgı
Tek bildiği bır AraLık sabahıydı
AvuçLarının icerisinde tanrının büTün berekeTi diRiLiyordu aŞŞağılarda bır yerlerde
Sonsuz bır kıpırtı wardı ıslak bır ağız ve küçük dokunuşLarla belli belirsiz ürpertiLeR.
Butun gerçekliğini hareKeTLendireN
Tanrıya ulaşmak gibi
Mutluluk veren.
DiLiNde soylenebılecek en güzel siir duruyordu
HiSSeTTiReN…
Ve dudaklarıyLa…
Ve yanan sobanın ateşi Vuruyordu küçük aralıktan duvaRa
Ve donmalıydı zaman…
Sonsuz biR huzur kapLamışTı geceyi aylarca sürsün gibiydi o anki gelecek hesapLari
Kırık kovanın kosesiNden damlıyor halının uzerıne cıglıklar
Sızıntılar var hala geçmişinde
OlmuŞ muydu?
Dokunmalı mıydı?
Olmalı mıydı?
Yoksa hep olsun muydu?
SıcakLığı duruyordu hala biR yerleriNde
Az önce yediği yemek tadıydı
Acıkırken vücudunun gösterdiği tepkiNin aynı
YenideN harekeTLenmişTi erkekliği ve sonu gelmiyordu.
DiLinde eSkiden kalma bir tat vaRdı
Durmadan haykırıyordu gökyüZüne
Sanki tekrar en güzel ezgiYi yakaLamak iSter giBi
Ve donuk bir tat vardı
İçerlerde bir yerlerde sonsuz kıpırtılar vardı…