onu hiç tanımadım sadece doğduğunu biliyorum,babası sevinçliydi bir oğlum oldu demişti gözlerinin içi parlayarak
oh ne iyi çok istiyordun ya geceleri koklarsın doya doya hepsi pudra kokar onların insanı herşeyden sıyıran
bir güce sahiptir bebek teni,aradan yıllar geçti bazı insanlarla şadece bazı zamanlarda mekanın ve zamanın
aynı düzeni içinde karşılaşırız sanki bir sonraki karşılaşmada iki tarafda yabancılık çekmesin diye o sokaklar ve
çehresi hiç değişmez hazır tutulur bir kenarda,selam nasılsın dediğim anda boğuk bir sesle iyi değilim oğlum
kan kanseri oldu doğduktan hemen kısa bir süre sonra daha önce söylediğim cümleler geldi aklıma çok istiyordun,ne
güzel pudra kokar onların tenleri…zor geldi yutkunmak istedim sözcükleri bozmak istedim 0 değişmeyen çehreyi
hiç karşılaşmasaydık hatta hiç tanışmasaydık her zaman beni en çok yıkan beni en çok sevindiren herşeylerini
gözlerinde taşıyan insanlardır.Karşımdaki adam alevden sıcak kardan soğuk gözlere sahipti o gözler başka birinin
uykusunu uyur başka birinin gördükleriyle ilgilenir,sadece gözyaşları yüreğinde biriktiğinde bu adama gözlerinin ona
ait olduğunu hissettirir haldeydi,tanımadığım pudra kokan o tenin içinde başka bir canlı türü yaşıyor,kendilerine buldukları
taze bedenin içinde çoğalarak egemenlik kuruyor,yargılanamaz küfredilemez olmanın tadını çıkartıyorlardı.onun meraklı
bakışları,sınırsız yaşam kredisini özgürce kullanma hakkı elinden alınmıştı habersizdi.Kimseye ölüm hakkında tek bir soru
sormadan kafasında yaşanmamış hikayeleri,sevinçleri emekleyerek çıkacağı merdivenden aşağı itilmışti çabucak…
Çok uzun zaman düşündüm üzerinde yaşamın içini neyle dolduruyorsun kimsin?hayattan hiç alacağım olmasın istemiyorum,
gökyüzü altındayım bununla yetineceğim,
uncategorized hakkında tüm yazılar
freegan
hoodly | 03 December 2007 09:25
freegan, free(özgür) ve vegan(aşırı vejetaryan) kelimelerinin birleşerek oluşturduğu yeni yetme bir akıma yani freeganizme tabi olan insanlara verilen isim. freeganlar lüks tüketime ve israfa tamamen karşılar ve tabiri caizse ikinci el yemek tüketiyorlar. bu işide çöp karıştırarak gerçekleştiriyorlar.
freegan
sizce bu durumdan utanır yada çekinir gibi bir durumları varmı? yok tabiki bu insanlar dünyada mevcut olan tüketim çılgınlığına karşı kendilerince bir akımını sürükleyen insanlar ve gün geçtikçe sayıları artıyor.
freegan
aslında bu akımın bir yöndende politik yönü var diyebiliriz. karşı oldukları bir şeyler var ve buda şu anda dünyadaki düzen olan kapitalizm. zenginin her geçen gün zenginleştiği fakirin ise fakirleştiği ve günden güne eriyip yok olduğu bir şey bu değirmen misali bir şey. freeganizm sadece çöpten diğer insanlar tarafından atılmış yiyecek yada diğer işe yarar şeyleri kullanarak yaşamak değil buna benzer israfın ve aşırı ve gereksiz tüketimin yapılarak dünya kaynaklarının bilinçsizce yok edilmesine de bir tepkidir. çevreye ne kadar az zarar veririm ve kendim için sadece gerektiği kadar tüketirimin peşinde bu freeganizmciler ve bunun için örnek vermek gerekirse 3 adımlık yolu taksiye binerek değil yürüyerek yada kendi arabasıyla değilde toplu taşıma aracıyla giderek çevreye ve insanlığa karşı sorumluluklarını bu şekilde göstermeye çalışıyorlar. günümüz dünyasında süper güç olarak geçinen ve övünen amerikayı düşünün ve orda yaşayan bir amerikalıyı ve
bilinki bir amerikalının tek başına tükettiği gıdayı afrikada yaşayan 42 insan tüketiyor. ne dünya ama değilmi?
açlık
“Facebook” Nasıl Yazılır?
iso1000 | 03 December 2007 09:13
Facebook 1 milyondan fazla üyesi, kaliteli grupları kadar, ipe sapa gelmez grupları ve haber olan halleriile içimizden biri, birileri oldu.
face book
Şöyle bir bakınca yazılanlara. Ben de dahil Facebook’un adını dönüştürmeye başlamışız.
Mesela…
Facebook
Feysbuk
Feyizbuk
Feyzbok
Feysbok
Ebebook
Tacizbook
EskiarkadaşarıyordukBUK
Valibook
Fotoğrafbuk
Grupkurduk
Facebookgüzelleri
Ünlüsüçokbuk
Feysgrup
Abidükkubidükbuk
gazageldikfeysbukluoldukbuk
Daha başka nasıl yazılır, yani tarif edilir bu Facebook..?
mok
| 03 December 2007 09:05
Kalabaligin arasindan kendine yol acti,kocaman mermer bir kapiya yaklasti.Karsisinda koca bir meydan vardi.Ama o meydanda ne tek bir güvercin , ne de tek bir karinca yoktu.Etrafina bakinca büyük bir tabela gördü “cehennem” yaziyordu…
Mok kokuyordu ortalik..dayanilmaz agirlikta.Gözünün gördügü her kivrima kadar sinmisti koku.Yanindaki benzerlerine bakti hicbirinin yüregi yoktu ve mok kokuyorlardi..
Seytan bagiriyordu…
-bay cazibe,bay mantiksiz,bay icgüdü,bay cingene ayak,bay soytari bay Mok,bay hayvani SIR ,bay kabus,bay irza gecen,bay mastürbasyon,bay havlayanin katmanina hos geldiniz..alisin Mok kokusuna .Sizler yasamlarinizda hep benle dans ettiniz..Mükafatiniz bu.
iclerinden bir ses sordu ..
-ya digerleri??
Seytan cevap verdi…
-eger bu igrencliklerinize biraz bilgelik katabilseydiniz,bogaziniza bosaltiklarinizin yarisini…. ruhunuza katabilseydiniz degerleriniz ve sayginizi koruyabilseydiniz …Mok koklamazdiniz.
Artik tartilacak yüreginiz bile yok…Mok kokusunda sonsuzluga hos geldiniz.Digerleri, pembe bilet kazandi.
Rice lezbiyen çıktı!
de fakto | 03 December 2007 08:51
http://www.internethaber.com/news_detail.php?id=116546
internette müzik dinleme sanatı
omr | 02 December 2007 23:57
http://www.110desibel.com/yazi/internette-muzik-dinleme-sanati/
Adamın karnından bebek çıktı!
Tamerka | 02 December 2007 22:35
http://www.manavgat.org/anasayfa/haberoku.34.adamin_karnindan_bebek_cikti.html
imparatorluktan sonra: amerikan düzeninin çözülüşü
OguzKagan35 | 02 December 2007 20:31
http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=1210&pid=38
Hava bedava,su bedava!!!
arseli33 | 02 December 2007 18:30
Muğlaya ayak basanlar bilirler,havasını solumaya bağladığın anda, gözlerinde dolar işaretleri döner insanların.Konaklama ve yaşam çok çok pahalı. iş gücü açısından kendini geliştirememiş bir yer.Sadece ilçelerinde turizm faaliyetleri biraz fazla.İş olanakları hep bu yönde.Ama verdikleri maaş hiç tatmin edici değil.
Dalaman havalimanı…Giden gören varsa bilir.O çevredeki insanların tek umut kapısı.Ve tatile gelen ziyaretçilerimizin asla unutamayacakları bir yer.Türkiyedeki en pahalı havalimanı olmakla beraber uçuşlarında çok sık olduğu bir yer.
Eğer bir gün yolunuz düşerse size tavsiyem yanınıza ihtiyaç duyabileceğiniz herşeyi alın.Bir kahve 9 ytl,çay 7.25 ytl,cola 10 ytl,küçücük bir ekmek 11.75ytl…Bunlar sadece aklımda kalanlar.
Bir de uçağınız gecikme yaptıysa ve uçmak için önünüzde uzun saatler varsa o zaman kara kara düşünmeye başlayabilirsiniz.Hele bir de tek değilseniz işte o zaman acırım halinize.
Havalimanında çalışmış biri olaraktan bu durumdaki insanlara ne kadar üzülerek baksam da kuralların ağırlığı karşısında çalışan personelinde ezildiği gerçeğine de hep tanık oldum.Fiyatların pahalılığı karşısında dert yanan yolcu sanki o fiyatları biz koymuşuz gibi hakaret dolu sözler sarfettiğinde ortamdaki gerginliği yatıştırabilene bravo.
Muğlayı yaşayan bilir,Muğla’da yaşayan bilir.Orda dönen paraların hesabını tutmaya çalışsak emin olun ki başarılı olamayız.Muğlayı seviyorum ama bu pahalılık bu şekilde devam ederse dışarıya yapılan göçler dahada artacak.
Dark shadowy
| 02 December 2007 17:52
Zavallı geri dönüşümsel düş’lerim
Eskidikçe kendini yenileyen ve yeniledikçe de bir o kadar kurnazlaşan uzaklarım. Bu yazı sizedir…
Olayın evveliyatı; kullanılmış anti prezervatif düşüncelerin, boşalma edinimi gibi gözükse de. Sezeryanla alınmış duygularımın bozulmayan boşluğudur. Bu bekaret takıntısı dış gebelik yaratsa da başkalaşmış hayatların, ödünç alınmış zaman birimine! Sahibinden habersiz mutlak orgazm yerine alerji yapan bir dil bırakır gerisinde… Şiirsellik her ne kadar dil’de olması gerekse de kurulmayan yalancı cümlelerin masturbasyonel çelişkileridir.
Kurulan oyun düzeneğinde unutulan, kuklalaşmış yaşam karşıtı bana ip uzatılmasıdır.
Çocuklaşan kendim avuntu içinde aşk arayacak ya. Eski saflığımdan geriye kalan cümleler gibi.
Solunum yollarındaki çıkmazlar; taklitsel sesler çıkarsa da aptallığım anlayışsızlığımın önüne geçmemiştir hala…
Eski diyaloglarımızda tanımsız formda sevgiler vardı.
Hala tarafınca tanımsız ya neyse…
Eski benliğini gömdüğüm bir kişiliksizliğim vardı. Şimdi o konuşuyor ben susuyorum…
Gölgeni gördüm penceremde, arsızca havlayan nevrotik eşzamanlı yalnızlıklarımla…
Kalbimin kırılmayan yanlarını sana vermiştim. Duygularını ek ve yeşert diye ama neyse…