bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Fitne ve İtaat

balbazar | 30 March 2008 09:43

http://bilimfelsefedin.blogspot.com/2008/03/yorumsuz-fitne-ve-itaat.html

işte ben

liquidlightening | 29 March 2008 20:13

Uykusuzdum .. Ama yorgun , asla! Huzursuzdum.. Ama mutsuz , asla! Bir yolculuk yaptım. Bu yolculuk beni nereye götürmüştü? Neredeydim ki ben? Arkamda , bıraktıklarım .. Önümde ise beni neyin beklediğini bilmediğim yarınlarım.
Evet , beni neyin ya da nelerin beklediğini kestiremiyorum. Bunu çözümlemeye çalışmak zor.
Her an süprizlerle dolu. Belkide bunu bilmemek en iyisi. Yanılıyor muyum? Bilinmeyen herzaman daha cazip gelmemiş midir insana?
Bu duyguyu seviyorum..
Tam herşeyin monotonlaştığı noktada neler çıkmıştı karşıma.

Sahip olduğum bir “ben” yoktu. Yaşadığım anlar boşluk doluydu. Dolacağından ümidi kesmiştim. Çünkü doldurmak adına çabalayacak gücüm yoktu. Oysa ki küçümsediğim noktalar çoktu..

Don Osmanlı Dondum Ali

| 29 March 2008 19:19

Soru: “Türk sineması neden böyle kısır?”
Cevap: “Birçok alanda olduğu gibi sinemayı da
bir ticaret dalı olarak gördük de ondan.”

Nilgün Abisel’in Türk Sineması Üzerine Yazılar
kitabını okuduğumda öğrendim ki;
sinemamız ilk zamanlarında da tıpkı bugünkü
gibi kusurlu ve sorunluydu.
Bununla birlikte, daha o zamanlarda Türk sinemasının
sorunlarıyla ilgili oldukça ciddi ve yapıcı eleştirilerin de
dile getirildiğini öğreniyoruz.

Türk sinemasının eski günlerinin sorunları dile getirilirken
“teknik imkansızlıklardan” dem vurulması ise
artık baygınlık vermeye başladı.

ince Eminönü, kalın hayalci [hayalci]

| 29 March 2008 19:17

Delile tahlile gerek var mı?
“Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır!”
dercesine kendilerini belli edenler…

Yaptıkları yeni bir hareketin ardında bir
“art niyet” aramaya gerek bile yok.
Olay kendinden çözülüyor zaten,
kendi kendilerini ifşa ediyorlar.

AKP’nin yasa çıkarıp Eminönü’yü Fatih’e bağlaması…
İşin içinde bir iş olduğu kesin.
Zaten belediyecilik deyince “bul karayı al parayı”
tezgahları aklıma geliyor.
Bu, Türkiye’nin gelenek haline gelmiş bir siyasi gerçeğidir.
Üçkağıtçılık!

Her seçilmiş, işi kitabına uydurup icraatını yapar.
“Hizmet” reklam ile vatandaşı gözüne sokulur,
bozukluklar milletin üstüne saçılır.
Büyük “pangnotlar” ise masa altında sayılır.

“İslamlaştırılan Avrupa’ya Hayır ” !

deinstalleuropa | 29 March 2008 15:30

Bu yazı bir özeleştiri değil, doğrudan doğruya avrupanın özünde organize olan büyük gelişmenin haberidir.

Ülkemizde son gelişen olaylar hepimizde milli veya dini duyguları güçlendirmiş olsada, sanal gündemlerle ülke ve dünya gerçeklerini pek çabuk unuttuğumuz, vazgeçtiğimiz bilinen bir gerçek ne yazık ki.

Kimimiz örtülerle, oy oranları veya yanan canlarla uğraşırken, kimileride rejim sıkıntılarıyla ekonomik darboğazla uğraşmaktadır.

Sinsice, fevkalade güzel organize bir şekilde ve tüm batı uygarlığında oluşan yeni yapıya karşı yeniden hazırlıksız yakalanmak üzere olduğunuzun farkındamısnız?

Belki…

sekoci | 29 March 2008 15:26

Belki diyorum…
Geleceğim altın oluyor
Harikalar diyarı bir çift iplik olup düğümleniyor
sonra diyorum
Belki geliyor
insanlar doğar , iyi olan ölür
mavi ye siyah bulaşır
güneş açar , gökyüzü yaşanır
kelebekler uçuşur gökkuşağı düşer
falan filan…
belki yunuslar kanatlanır
okyanusların dibi aydınlanır
– şişe nin dibi hep aynı
Belki bir şiir – canı cehenneme
Belki aşk – iki kere canı cehenneme
hayatı yerine getirir.
Güneş parlar yeniden
kelebekler ölmek üzereyken
Motorlar susar , silahlar susar , orospular ve öğretmenler ve imamlar ve gardiyanlar…
belki ben susarım…
Hayat ayrıldığı kabuğuna girer
Rapunzel susar
Temizlenir dünya
hayat yaşanır… belki

çareBiz miyiz??

emotionnnnn | 29 March 2008 14:00

Her zaman bir çare vardır.Yeter ki cesaretin olsun ..
Geçen akşam ( hani son umut fidanımın da suyunun kesildiği o hazin gece..Hani istenmediğim konusunda son kez ve net bir dille uyarıldığım,aralık kaldığı sürece girmeye zorladığım ve sonunda yüzüme kapatılan kapıya bakakaldığım o gece …)

‘’Çok çaresiz hissediyorum kendimi’’ dedim.Yüksek sesle söylediğime eminim ama kime hatırlamıyorum,belki de kendi kendime .. Hiçbir çıkış yolum,yapacak hiçbir şeyim kalmamıştı artık…BİT – MİŞ – Tİ !!! ve BİT-MİŞ-TİM!!!

Sanki ilk kez aşık olmuş gibi ,sanki bilmiyormuş gibi bunun her seferinde yaşanılan bir acı olduğunu,geçeceğini ve bir gün hayretle hatırlanacağını..Ve her seferinde bu diğerinden farklıymış gibi hissettirdiğini..

yolculuğa ölmek; GEMİYE DİRİLMEK

| 29 March 2008 13:32

denizin sürüklendiği tek adım...
denizin sürüklendiği tek adım…

Uzağımdaydım, uzağımda olduğun kadar. Sorular soruyordun bana (?) anlayamadığım kadar sana ait olan. Sorular soruyordun bana, zaten cevapları belli olan. Göz bebeklerimin okuyamayacağı kadar gözlerime tanıdık olan, bütün resimleri yakmıştın manzaradan. İki yanımı kollayamayacak kadar, tutsağıydın zayıf hallerinin. Sağımdaki sola baktığımda gördüğüm bir yanı yıkık bu ahşap evdeki kapı tokmağıydı. Uzanıp çalmak istedim, içerdeki yıkılmışlıkta hiç kimse var mı, öğrenmek için. Sonra, yaşamı kaybetmeyecek kadar vazgeçtim bu isteğimden. Ve ölmüşlüğü rahatsız etmekten çekinerek.