bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

İSTANBUL SİSLER ARDINDA

hag | 08 November 2010 11:58

İstanbul günlerdir sislerin arkasına saklanıyor,belkide bizim güzelliğini ve büyüsünü bozduğumuz bu şehir kendisini böyle kamufule ediyor.Sabahın yorgunluğunu üzerinden atıp hava kararınca hafif bir pus kaplıyor sokaklarını.Gökyüzündeki parlak yıldızlar bile sise yenik düşüyor.Sadece gözlerin gördükleri kapanıyor bu örtüde.Biz inatla bozmaya devam ediyoruz bu eşsiz şehri.Tarihindeki nice güzelliği hiçe sayarak yapıyoruz.Boğazın incisi artık kocabir varoşa döndü.Heryere yatığımız beton yığınlarıyla.Laleler ektik sağa sola ,halbuki yıllar oldu lale devri biteli İSTANBULDA.Şarkılar ,şiirler yazıldı uğruna.Hepsi kaldı artık anılarda.Bir barın duvarında,saaflardaki kitaplarda.”İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” dedi Orhan Veli,şimdi kulakların duyduğu tekses bu güzel şehrin çığlıkları ve haykıran feryatları.Bu sis yetmez bukadar rezilliği kapamaya

Deformik Eğitim

devrialem47 | 08 November 2010 10:34

Eğitim istendik davranışların ortaya çıkmasını sağlamak için yapılır.

Geçmişte kısa süreli eğitime rağmen, eğitimin içeriğinden dolayı kalite çok yüksekti. Ve bu istendik davranışlar kısa bir zaman zarfi içinde gösterirdi kendini. Şimdi eğitim 13 seneye yükseldi ve yeni dünya görüşünün, yeni bilimsel, teknolojik düşünüşün ham beyinleri eskiye nazaran bir adım ilerde olduğundan kuşku duyulmaz.

21.yüzyılda böyle bir anlayışa rağmen zekanın en aktif olduğu bir dönemde eğitim süresinin uzatılmasi eğitimin içeriğini değil, sadece ve sadece süresini ilerletir. Sonuç olarak şunu belirtmeliyimki böyle bir eğitim anlayışının beni ne kadar yaraladığı şu iki dizelerden hissedilebiliyor:

ULO( unidentified lying objects)

witamin | 08 November 2010 09:13

Hiç üşenmedim muhteşem paint harikası bu resmi sizler için çizdim.Akşamüstü gördüğüm akla zarar manzarayı anlatmamın başka yolu yoktu doğrusu.Olay oyun parkında geçiyor.Bir parkta görebileceğim son ilginç olayın ; döner kaydırağa sıkışmış11-12 yaşlarındaki çocuk ve az aşağısında ezilme korkusuyla bağıran 6-7 yaşlarındaki diğer çocuk olduğunu düşünürken bu akşam saat 4 sularında daha ilginciyle karşılaştım.
Şekli incelersek Homo sapiens olduğunu ilk görüşte anlayamadığım biri bayan diğeri erkek iki varlık çocukların oynaması için tasarlanmış bu köprülü kaydırakta( ya da kaydıraklı köprü) kaykılmaktalar.Kaykılırken sarılmakta hatta resmettiğim üzere düğüm olmaktaydılar.Öyle ki ayaklı başlı yatıyorlardı desem de doğru olur,biri diğerini kucağına almış ya da diğerinin omzuna çıkmış desem de.Tam olarak ne olduğuna 3 saniyede karar vermek zor tabi.Bunu neden orada yaptıklarına karar vermek daha zor.
Etrafta kaydıraktan kaymak için gezinen , bekleşen çocukların zaten kısıtlı olan tatillerinde oyundan mahrum kalmalarına mı yanayım,gördükleri bu manzarayı örnek alıp nerede ne yapılacağını ne yapılmayacağını bilmeyen insanlar olma ihtimaline mi yanayım bilemedim.Sesimi hiç çıkarmadan oradan öylece çekip gittim.Döndüğümde şükür ki oradan kalkıp banka oturmayı akıl edebilmişlerdi.Ya da kovulmuş da olabilirler bilmiyorum.Yolda görsem tanımam kendilerini ne halleri varsa görsünler.Yazıyı okuma ihtimallerini de göz önünde bulundurarak bir sessiz mesaj bırakıyorum tam buraya” Bi daha orada ya da başka oyun parkında oyuncakları işgal halinde görmeyeyim sizi.Bu defa özel hayata saygı adına çekmedim fotoğrafınızı sadece robot resimlerinizi çizdim ama bi dahakine hiç acımam sanal alemde rezil ederim haberiniz olsun!”

Global CV

deLe | 07 November 2010 14:18

http://www.globalcv.com/

mucize..

aravani | 06 November 2010 11:10

yapay bir kalbe neredeyse 3000 yıllık bir medeniyet sonucu sahip olabildik. ayağımızın yerini tutabilecek alternatif olarak şu anda sadece bir odun parçasını kulanabiliyoruz. karbonmonoksiti oksijene çevirebilecek bir alet üretemedik; olanıyla idare edebiliyoruz. işin kötüsü o oksijeni bize verilen süngerimsi organ yerine bizim için soluyacak bir aparat dahi yapamadık. ne devasa makinalarımız ne de çok karmaşık sistemlerimiz 1 bardak su bile üretemiyorlar.
ey insanoğlu!
yeni bir peygambere ihtiyacın yok. ya da mistik mucizelere. doğuşunu gördüğün hergün, nefes aldığın her an, görebildiğin her varlık bir mucize. tanrı nın en büyük mucizesi senken, inanmak için daha küçüklerini beklemen ne akılsızlığından ne de isteksizliğinden. üzerine yapışmış kibir ve nankörlüğünden.
mucize aramayı bırak. aynaya bak.

Sermaye Birikiminin Sağlanması

reddear | 05 November 2010 20:29

Kapitalist ekonomik sistemde en önemli unsur sermayedir. Sermaye, kapital olarak da bilinen üretim faktörüdür. Kapitalist ülkelerin tanımını bana göre en iyi yapan üretim girdisidir. Kapital, Türkçe sözlükte sermaye, anamal veya başmal olarak ifade edilmektedir. Sermaye sözcüğü de Türkçe olmamakla beraber dilimize yerleşmiştir ve iktisat kitaplarında yoğun bir biçimde kullanılmaktadır. Türk diline uygun olan anamal, başmal sözcükleriyse sık kullanılmamaktadır. Çözümlemeye Türkçe sözcüklerden başlayalım. Türk diline uygun olan anamal sözcüğü ‘’malların anası’’ çağrışımını yapmakta, malların doğduğu kaynak ya da temel mal olarak algılanabilir. Yani bir maldan ya da mal kümesinden farklı olarak ayrı bir temel mal var şeklinde düşünebiliriz. İşte o temel mal dediğimiz anamal olmadan mal kümesi olmuyor. Bu durumda anamalı mal üretmenin, mal yapmanın kaynağı olarak düşünebiliriz. Anamal, malların ilk çıktığı maldır. Keza başmal sözcüğü de malların başı çağrışımını yapmaktadır ve anamal gibi malların ilk oluştuğu temel mal şeklinde düşünebiliriz. Böylece mal üretmenin temelinde yer alan maldır şeklinde algılayabiliriz. Anamalın yani sermayenin önemi nedir? sorusunu yanıtlayalım. Anamal olmadan günümüzün zenginliği olmazdı. Nüfusu aşan mallar üretilmezdi. Dış piyasa için üretim söz konusu olmazdı. İnsanlar daha az mal birikimine ve daha az çeşit mala sahip olurdu. Anamal veya başmal mal üretmek için gerekli olan temel unsurdur. Fabrikanız yoksa fabrikanız olup makineniz yoksa mal üretemezsiniz. Daha fazla mal üretememek gelir ve üretim yönünden azalmalara yol açacaktır. Maddi mal birikiminin az olduğuna ve azalacağına dair işarettir. Yani varsıllaşma süreciniz eksilir yani varsıllaşamazsınız. Varsıllaşmak kapitalizmde daha fazla mal biriktirmektir. Varsıllaşan sınıf burjuva sınıfıysa daha fazla anamal varlığına sahip olmak ister. Anamalla ürettiği malların satılmasıyla gelir elde eder. Yaygın bir terimle kar gelirini elde eder. Varsıllaşma emekçi açısından daha fazla tüketim malı kullanma şeklinde tezahür eder. Emekçi anamal biriktirecek konumda değildir. İstisna örnekler verilse de hayatına sadece emeğiyle başlayacak olan genelde emeğiyle devam eder. Demek ki varsıllaşmak için anamal(sermaye-kapital) anamaldan da mal üretilecek. Her türlü üretim aracı olmalı ki mal üretebilesiniz. Kapital sözcüğünü ya da yaygın kullanımla sermaye terimini mal ve hizmet üretiminde kullanılan araç, gereç, makine, alet, fabrika ve benzeri her türlü fiziksel özelliği olan ara mal olarak anlamak ve mal üretiminde kullanılan her türlü fiziki varlık şeklinde algılamak doğru olacaktır. Sermaye merkantilist dönemde altın ve gümüş gibi kaynaklardır. Sanayi devrimi ve klasik ekol fiziki sermayeyi ön plana çıkarıyor. Sermaye faktörü 18. ve 19.yüzyıllarda gelişim gösteren öğedir. Bu sermayenin de birikerek belli kişilerde veya ailelerde toplandığını görmekteyiz. Sermaye zenginlik birikimidir yani biriktirilmiş anamal varsıllığıdır. Başka bir ifadeyle varsıllaşmak için daha fazla anamal ve anamaldan mal üretmek gerekir. Sermaye servet birikimi şeklinde de ifade edilebilir. Gelişmiş ülkenin ölçütlerinden biri de sermaye birikimidir. Sanayileşmiş ülkeler üretim ve büyümelerini bu birikimle sağlamışlardır. Hatta azgelişmiş ülkelerdeki sermaye ve müteşebbis(girişim) faktörünün yetersizliği literatüre dinamik piyasa başarısızlığına yol açan etkenlerden biri olarak girmiştir. Yani demek istedikleri zaman içinde değişime uğrayan ekonomi için eksikliği hissedilen iki faktör sermaye ve girişim faktörüdür. Bir ülkenin ekonomisi büyümek istiyorsa muhakkak sermaye temin etmeli ve bunu kullanacak girişim faktörü bulmalıdır. Büyüme derslerinde kullanılan bir önerme şudur; İşçi başına düşen sermaye miktarı arttıkça üretim artar ve dolayısıyla da fert başı gelir de artar. Sermaye büyütülmeli ki gelir artsın şeklinde de söylenebilir. Buradan anlaşılacağı gibi büyümenin ve toplumun kalkınmasının en önemli unsuru sermayedir.

Ekonomik Olarak İlerleme İştahı

reddear | 05 November 2010 18:47

İnsanlığın toplumsal ihtiyaçlarını gideren kolektif hizmetlerden piyasa ekonomisinin geçerli olduğu bir ekonomide herkes yararlanabilmektedir. Toplumsal hizmetlerin salt sosyal hizmet kategorisinde olanlarından her vatandaş fiyat ödemeden, piyasaya/pazara girmeden faydalanabilmektedir. İnsanın doğası gereği gereksinimleri olan bir varlık olduğunu, bu varlığın çeşitli gereksemeleri tatmin için uğraştığını belirteyim… Gereksinimlerden zorunlu olanlar kesinlikle karşılanması gerekirken, zorunlu olmayanlar ise insanın zevklerine ve tercihlerine göre değişmektedir. İnsanların ferdi gereksemelerini gideren ferdi mal ve hizmetler insanı ne kadar mutlu eder? Daha fazlasını ister mi? Açıkçası, yaşamı kolaylaştıran ferdi gereksemeleri gideren ferdi mal ve hizmetlere insanların ulaşmaya çalıştığı bir gerçektir. Ferdi mal ve hizmetler için tasarruf yaptığı, birikim oluşturduğu ölçülebilen, gözle görülebilen gerçeklerdir… İnsanların ferdi isteklerini gideren bireysel mal ve hizmetler insanın gereksinmesini doyurduğunda insan diğer gereksinmelerin ve yeni gereksemeleri tatmin etmek için çaba sarf edecektir.