bildirgec.org

teyze hakkında tüm yazılar

Teyzem..

pillibebekkuyuda | 09 July 2010 11:14

Öyle gözler düşünün ki size sevmeyi öğretsin..

Okul yıllığında yazan bu yazıyı belki bin defa okumuşumdur.
Hayatınızın önemli kişileri vardır, onları örnek alır, küçücük yaşlarınızda taklit etmeye başlarsınız. Benim hayatımın kişisi, teyzemdi..

Teyzem tam anlamıyla sarışın bir afetti..Annem teyzemden daha da güzeldi ama benim için teyzemin her hareketi başka bir olaydı. O’nun olaylar karşısında şakacı tavırları , hayatı umursamaması bazen hayret etsem de O’nu üstün bir sevgiyle sevmemi kimse engelleyemedi.

Yeniden Merhaba

gulsey | 15 September 2009 13:07

Aradan geçen uzun zaman diliminden sonra tekrardan sahalara dönmek heyecan verici bir duygu, aslında heyecan verici o kadar çok durumlar ve anlar yaşadım ki belki de buraya dönmek en hafifi.

Geride bıraktığım süre zarfında hayatımda oluşan değişikliklerin haddi hesabı yok. Ama bunların içinde bir tanesi var ki o da dünyaya bedel. Kızıma kardeş , bana ve eşime ikinci bir evlat yedi seneden sonra çok muhteşem bir duygu. Şimdiden onunla tanışmak ve yumuk gözlerine bakabilmek için sabırsızlanmak , aldığım her nefesin ona hayat veren damarlarla buluşmasını bilmek dünyanın yedi harikasının gizemini ve güzelliğini bile geride bırakıyor . Herkesin ve isteyenin bu duyguyu tatmasını isterim . Bu arada siz bu heyecanı anneme sorun , son iki yıl içinde bu dördüncü torunu , sekiz ay önce ve ondört gün önce teyze oldum . Dolayısı ile teyze olmaya doydum anne olayım dedim.

komşu teyzeler

nazokiraze | 06 September 2009 15:14

Eski kadınların çok iyi aşçı oldugunu düşünürüm ,hani ara sokaklarda kapı önünde fasülye ayıklayan teyzeler varya onlardan bahsediyorum kesin onlar çok hamarattır, ellerinden ne olsa yenir ben öyle düşünüyorum.

Bir akrabamız Antep’e gitti eşinin babaannesini anlata anlata bitiremiyormuş, kadın seksen yaşında ama evini görsen bilmemkaç metrakare, salonda nerden baksan dört sehpa ve her sehbanın üzeri çeşitli objeler, hani eskiden çok moda olan irili ufaklı biblolar varya onlardan bahsediyor, büfelerdeki kristallerden bahsetmiyorum bile. Kızmış babaanneye, kaç yaşına geldin canına yazık bir toz almaya kalksan bu kadar bibloyu kaldır, örtülerini silkele sil,yerleştir kendine neden bu kadar yazık ediyorsun demiş ama kadının vazgeçmeye asla niyeti yok, onlar hayatının parçası üstelik evi çok ta temizmiş.

HASBIHAL

il mare | 24 July 2009 10:34

minik kızla teyzemin koyu sohbetini simgeleyen bu fotoğrafın havası,teyzemin kamera korkusuyla ilginç bir hal almıştır:)
minik kızla teyzemin koyu sohbetini simgeleyen bu fotoğrafın havası,teyzemin kamera korkusuyla ilginç bir hal almıştır:)

Her zamankinden daha tenha bir kumsalda ve her zamankinden çok daha duru ve hareketsiz bir deniz dibinde,içimdeki kalabalıkla bu tenhalığı dengelemeye çalışıyordum,tadını çıkarmaya çalışıyordum söyledikleri gibi,istemeyerek. İstemiyorum çünkü hem içim hem dışım benden ibaret olsun,sade kendimi dinleyeyim istiyordum.Ama her defasında bir şeyler giriyor araya,yanıbaşımda uzanan kardeşim ya kremi uzat diyor ya suyu,kitabı,ve saireyi,ya da hadi denize diye çekiştiriyor kolumdan,kendi başıma ortasında olmaktan çok daha keyif duyduğum maviye doğru.
Kardeşi hallettik tam,nazım da geçiyor sitemim de ,seçmeden kurabiliyorum cümlelerimi kendisine;bu sefer de yanıbaşımdan bir teyze ‘kızımm’diye sesleniyor. ‘Okuyor musun sen?’
Henüz ‘kızıım’ seslenişine cevaben kafamı teyzemden ötürü kaldırmamıştım ki bir yandan bir göz teması olmaksızın kulaklarımın algıladığı bu soruya aslında gene göz teması sağlamaksızın cevap vermenin de görgüsüzlük olmayacağını düşündüm,karşıdan artık bir tepki beklemeksizin bir genç görüldüğünde otomatikman ağızdan çıkan o soruya karşı benim de otomatik cevaplarım vardı ne de olsa,teyzelerimizin kazandığı fiks,tepkisiz soru sorma alışkanlıkları bize de aynı tarzda cevap verme yetisi kazandırmıştı sonuçta.

Ama o da ne…Yıllardır bu soruya verdiğim cevap tam gene çıkacaktı ağzımdan ki,birşey beni durdurdu,cevabım bu sene değişmişti. Hayır,ben artık okumuyordum, avuçlarımda sardığım kitaba karşı gösterdiğim eylemin isminin aynılığı,hayır,’görmüyor musun okuyorum’ cümlesine sahiplik eden iğrenç espiriler getirmedi aklıma ; fakat hoşuma gitti bi kitap bile okuyuşum,bu yılın ilk ‘okuyor musun’ sorusunun bende uyandırdığı hissin,artık bir çatı altında topluca okumayacağım gerçeğine bir alternatif doğurması,daha doğrusu hep var olup da benim de hep gerçekleştirdiğim bu alternatifin bu sefer kafamda başkaca vurgulanmasıydı hoşuma giden.Sonunda sınanma telaşı olmadan,artık yalnızca kendim için okuyordum…diyemezdim tabi teyzeme…

birkaç evlilik hikayesi

nazokiraze | 25 December 2008 11:24

Çevremde yeni insanlar tanıdıkça ya da tanıdıklarımdan yeni hikayeler duydukça hayata bakış açım değişiyor. İnsanlar neler yaşamış, biz neler yaşamışız ve daha da neler yaşayacagız…..

Hayat kurmak kolaymıymış eskiden şimdi daha mı kolay bilemiyorum, evliliklerin kıymeti ne zaman daha çok biliniyordu bir sürü soru var kafamda.

Annem küçük yaşta evlenmiş babama kaçarak ,Annem laz kızı yaş 14 babam karayagız Arap Tophane delikanlısı iki göz oda tutup kaçmışlar. Evlendikleri gece annem uyumaya yeltenmiş babam annem henüz idrak etmiyor evliligi ses etmemiş. Ertesi gün ağlayarak annesine gitmiş annem babam ona el sürer diye korkarak.( şimdi 14 yaşında bir kız bu kadar safmıdır) Evlilikleri düzene girene kadar annem annesinde kalmış.

Türk nüfus azalıyormu

netci1 | 16 May 2008 14:06

Burada yapılan araştırmaya göre Türkiye’de yaşayan etnik gruplar ve Türk nüfusu verilmiş. Hali hazırda % 81 gibi gözüken Türk kökenli vatandaşlarımızın aile planlaması sebebi ile demografik yapısının değişeceğini ve 20 – 30 yıl sonunda bu oranın epeyice aşağıya ineceği kuvvetle muhtemeldir. Çin benzeri bir uygulama ile Türk aileler tek çocuk üzerinde yoğunlaşması halinde aile içinde enişte, teyze, hala, dayı, amca kavramlarının da zamanla kaybolacağı unutulmamalıdır. Başbakanımızın en az üç çocuk demesinin altında da bu sebebin bulunduğunu tahmin etmekteyim.

Klima

aRRoGaNTe HoMbRe | 03 March 2008 16:13

Bizim ofiste benim bulunduğum katta iki ayrı departman var. Biri operasyon departmanı, diğeri de satış-pazarlama departmanı. Ben operasyon’dayım. Satış pazarlama departmanı da toplam beş kişi. Sadece biri erkek. Bu bilgilerin ışığında bizim ofiste hem operasyon hem de satış-pazarlama departmanına dahil kaç kişi vardır? Bunların kaçı hem ingilizce hemi de almanca konuşabilmektedir? küme biçiminde gösterin, ama ven olsun, n’oooluuuur laaan. Neyse efenim, bunlar habire klimayı açıp duruyorlar. Bunlar dediğim bayan olanlar, bunlar zaten çoğul, erkek sayısı da bir olduğundan ‘bunlar derken bayanları kastediyorum demek’ gereksiz bir açıklama olmuş. Neyse o kadar yazdık, şimdi silmeyeyim. Yeyiiiiiim../Cilalı İbo. Bu güzel havalar (ki beni onlar mahvetti, yoksa fetti mi, ne fettisi laaan. fetti ne! Fethi Paşa) da bile 30 derecede çalışıyor klima.

BaKiyE teyze.

koza 68 | 15 January 2008 13:25

Bir kadın için sevmediği gönlünün arzu etmediği bir adama karılık etmek çok zordur.Bakiye teyze de beyle kadınlardan biriydi allah selamet versin.
” kendimi bildim bileli şöle aşkla bağlanacağım eksiksiz bi insan düşlemiştim.allah inandırsın kocamın bana sarılıp ilk öptüğü anı bile hatırlamak istemiyorum.yirmi yıl koskoca bi yirmi yıl geçti ama her daim kendimi daralmış ve yakında ölecekmiş gibi hissettim. yıllarca salacaklı sevdiğimi unutamadım her anım onla geçti attığım her adımın aldığım her nefesin sahibi oydu sanki ama olmadı işte nebilim olmadı lanet olsun o güne.”
Bakiye teyze bize sık sık gidip gelen komşumuzdu. hem örgüsünü örer hem anlatırdı.salonun bir köşesinde oynarken bu kadının söylediklerine kulak kabartır kocasının nası bi canavar olabileceğini tahayyül etmeğe çalışırdım.

KELEBEK

please | 09 September 2007 12:27

klbk2
klbk2
klbk
klbk

Bir yıl belki küçük bir zaman dilimi gibi görünse de, aslında küçümsenecek bir zaman dilimi olmadığını daha sonra ki yıllarda daha iyi anlıyoruz. Bir yıllık bir ilişkiyi eften püften olaylar yüzünden bir çırpıda silinmemeli. Ama sevdiği kıza çok kızmıştı bir hışımla kendisini dışarıda buldu. Ayakları onu sahile götürmüştü. Boğulacak gibi hissediyordu böyle olmamalıydı. Bir banka oturdu yaşlı tonton bir teyze gülümseyerek ona bakıyordu. İleride koşturup duran bir çocuğa bakarak.
Oğlumun kızı. Arada bir Pazar günleri bize gelir. Eee çocuk devamlı evde oturmaktan sıkılıyor. Bizde bu parka geliriz. İster istemez gözü çocuğa kaydı. Bir kelebeğin peşinde koşturup duruyordu küçük kız. Kendi çocukluğu aklına geldi. Oda çok severdi kelebekleri. Tam çocukluğuna gitmişti ki küçük kızın can hıraş feryatlarıyla kendine geldi. “Babaanne, babaanne baaaak yakaladım”
Küçük kız bu feryatlar içerisinde iki avucunu birleştirmiş koşarak onlara yaklaşıyordu. Babaannesi büyük bir sevecenlikle oturduğu bankta öne doğrularak, neyi yakaladın yavrum dedi. “Kelebeği babaanne, kelebeği” dedi küçük kız. Sonra büyük bir sevinçle ellerini aralayarak babaannesine uzattı. Evet küçük kızın elinde minik bir kelebek vardı. Ama hiç hareket etmiyordu. Küçük kız bunu görünce durakladı. “Ama o ölmüş. Niye öldü babaanne o ölmesin ben onu çok seviyorum. Küçük kız hıçkırıklara boğulmuştu.”
Babaanne torununu teselli etmeye çalışarak.. “Demek ki fazla sıkı tutmuşsun”, dedi “Hayır o geldi benim elime kondu. Bende kaçmasın diye diğer elimi üstüne koydum.” Babaanne torununun hıçkırarak anlatışına, şefkatle onun başını okşayarak cevap verdi. “Ama yavrucuğum zaten o gelip senin eline konmuş. Daha ne istiyordun ki. İsteseydi başkasının da eline konardı. O sana onu sevmen için müsaade etmiş zaten. Sen neden kaçmasın diye kapattın ki elini. O istemeseydi senin eline konmazdı. Onu kaçırmamak için elini kapatmasaydın belki hiç kaçmayacaktı. Ama elini kapatınca bak ne oldu ” Beyninde şimşekler çakıyordu. Babaanneyle torununun gittiği neredeyse bir saat oluyordu. Ama o hala babaannenin söylediği son sözleri düşünüyordu. Anlamıştı hem de her şeyi anlamıştı. Sevgilisine “Kelebeğim seni çok seviyorum, demeliydi.