bildirgec.org

tanrı hakkında tüm yazılar

TANRIKÖLE

ozop | 15 May 2007 20:04

BİR TANRIKÖLE’NİN GÜNLÜĞÜNDEN

Evet günlük 2060’ın Mayıs ayının bir günü daha bitti. En azından günlük tutmamıza bir şeyler yazmamıza izin veriyorlar.Fakat yazar yazmazda görevliler yine elimizden alıp yakıyorlar.Sen her gün yok oluyorsun fakat ben seni her gün yaratmaya kararlıyım.Ve de hep aynı şeyleri yazarak.Tek dostumdun bu yaratılan yeni dünyada ve umarım sıkılmadın her gün sana bu hikayenin gelişimini anlatmamdan.Evet yine başlıyorum işte;

50 yıl öncesinden başlıyorum.2010 yılı.Evet bir hayatımız vardı.En azından özgürdük.Geziyorduk.İnsandık fakat o hayattan da memnun değildik.Bu hayatı düşününce insan keşke diyor.Bu sözcüğü şimdi kullanamıyoruz bile.Evet gelelim o yıllara…Herkes küresel ısınma sorunundan bahsediyordu.Dedikleri en can alıcı söz şuydu. “Böyle giderse 50 yıl sonra dünyada kaynak kalmayacak”. Siz nasıl yaşıyorsunuz dediğini duyar gibiyim.Onlar planlarını önceden yapmışlardı.Savaş çıkaracaklardı.Nasıl olsa ülkeleri onlar yönetiyordu.Savaş için sebep bulmak hiç zor olmayacaktı..Evet 3. Dünya savaşı başlamıştı.Ama bir gariplik vardı.Hep siviller öldürülüyordu.Herkes işte Dünya’nın sonu geldi diyordu.2020 yılında savaş hala devam ediyordu.Dünya nüfusu altı milyardan üç milyara kadar düşmüştü.Ama anlaşılan bu onlar için yeterli değildi.Yine devam ettiler,ettiler,ettiler..ta ki milyarın altına düşene kadar.Artık savaşa gerek yoktu.İnsanların fazla olduğunu düşünürlerse öldürmek kolaylaşmıştı. Evet 2032 lerdeydik. Ne olduğunu bilmeden bir yerlere kapatılıyorduk. Sorgulanıyorduk. İşkence ediliyorduk. Hizmet yeminleri ediyorduk. Bir dil bir din bir ülke değil. Her ülkeden her dilden her dinden insanlar.Kimdi bunlar ne istiyorlardı? Amaçları neydi? En azından onu anlatarak tanrılarına saygı göstermişlerdi. Evet biz o insanların kölesi olmuştuk. Azalan kaynaklar insanlığı sadece elli yıl daha yaşatabilecekti. Onlarda kendi nesillerini ve kendilerini daha uzun yaşatmayı istediler. Tüm ülkenin başkanları kararlarını vermişti. Savaş başlatacaklardı. Durduk yere. Nüfusu azaltacaklardı. İnsanları kendilerine köle yapacaklardı. Senin anlayacağın baştakilerin ve bazı para vererek bu projeye katılan zenginlerin hayatını biraz daha uzatmak için çalışacaktık. Onlara kölelik edecektik. Evet günlük Tanrı olmuştuk. Birilerinin hayatını uzatıyorduk.Ama aynı zamanda da köleydik. Evet biz TANRIKÖLELER idik.

İmam ve Tanrı

tiviti | 04 May 2007 11:58

İmam ve Tanrı Bir köyün camisinde, imam cemaate vaaz vermektedir.Ansızın içeri dalan bir köylü, köyü sel basmakta olduğunu haberverir.Bütün cemaat hemen kendilerini dışarı atıp kaçar. Sadece imam, bütünısrarlara rağmen köyü terketmeyi reddeder ve Tanrı’nın kendisinikoruyacağını söyleyerek camide kalır.Kısa bir süre sonra sular camiye ulaşır, imam çaresiz minareyeçıkar. Sular minarenin ilk katına yükselirken bir tekne imamı kurtarmaya gelir. Ancak dini bütün imam, Tanrı’nın kendisini koruyacağını söyleyerek tekneye binmez.
Sular yükselir. İmam ikinci kata çıkmak zorunda kalır.Bir tekne daha gelir, ancak imam yine Tanrı’nın kendisini koruyacağınainancının tam olduğunu söyleyerek tekneye binmez.
Sular iyice yükselir.İmam artık minarenin en tepesindedir. Bir helikopter yaklaşır.İçindekiler, durumun kötü olduğunu anlatarak , imama helikoptere gelmesikonusunda ısrar ederler. İmam helikoptere binmeyi de reddeder.
Bir süre sonra sular iyice yükselir ve imam boğularak ölür. Kendisini ahiretin kapısında melekler karşılar.
Melek: “Hoşgeldiniz, buyrun…” İmam: “Cennete girmek istediğimden emin değilim..”.
Melek: “Neden?..”
İmam: “Tanrı’ya biraz kırgınım….”
Melek: “Ne oldu ki?..”
İmam: “Ben hayatımı ibadet ederek geçirdim, insanlara hep iyilik yaptım, günahtan uzak durdum. Yaşadığım köyü sel bastı, herkes kaçtı ama Tanrı’nın beni kurtaracağınainandığımdan ben kaldım. Görüyorsunuz ki şimdi burdayım….”
Tam bu sırada yukarıdan Tanrı’nın sesi duyulur. “Salağa, iki tekne, bir helikopter gönderdik..Böylesine geri zekâlının benim katımda da yeri yoktur..”

Bu Gün …

hypatia | 03 May 2007 16:53

 Hayatımın tek varlığı...
Hayatımın tek varlığı…

Bu gün, içimden ağlamak geldiği halde senin o muhteşem yüzünü, sıcacık, ne oldu der gibi bakan koca gözlerini gördüğümde gülümseyeceğim. Bu gün için, ne giymek istediğinin seçimini sana bırakacağım, gülümseyerek ne kadar yakıştığını söyleyeceğim. Bu gün, çamaşırları yıkamaktan vazgeçip seninle parkta oynamaya gideceğim. Bu gün bulaşıkları lavaboda bırakıp 24 parçalık her gün yaptığın puzzle parçalarının nasıl birleştirildiğini bana öğretmeni izleyeceğim. Öğleden sonra telefonun fişini çekip, bilgisayarı kapatacağım ve oturup seninle köpükten balonlar uçuracağım. Bu öğleden sonra sana yaptığım dondurma teklifi karşısında senin attığın çığlıkların keyfini çıkartacağım. Bu gün senin o koca sesinle, öğrendiğin şarkı ve türküleri söylemeni dinleyeceğim ve bunların cennetin melodileri olduğunu anımsayacağım. Bu gün tüm o bilgiç tavırlarınla beni uyarmalarına karşılık sana teşekkür edeceğim. Bu gün o tavırları sergilerken sana eşlik eden o minicik ellerinin ve yüzündeki mimiklerinin tüm hatlarını ölene kadar unutmamak için zihnime kazıyacağım. Bu gün büyüdüğünde ne olacağın veya hangi okula gitmen gerektiği hakkında hiç canımı sıkmayacağım. Ya da senin geleceğin hakkındaki konularda hiç bir düşünce üretmeyeceğim. Bu gün kurabiye pişirirken bana yardim etmene izin vereceğim ve çalışmayacağım. Bu gün Mc Donald’s a gideceğiz ve iki tane çocuk menüsü isteyeceğiz ki, iki oyuncak alabilesin. Bu gün seninle bebeklik resimlerine senin istediğin kadar süre bakmaktan hiç sıkılmayacağım. Bu gün senin bebekken yumurta ya mayna, makarna ya manina, karpuza babua demeni anlatırken, senin “tekrar söyle anneciğim” demene hiç kızmayacağım, istediğin kadar tekrar edeceğim. Bu gün sen hangi kitabı istersen onu okuyacağım. Bu gün kitabını okurken her kelimede araya girip okutmamana veya fikir değiştirmene büyük bir sevinçle bakacağım. Bu gün banyoda saatlerce balonuna su doldurmana ve suları bana sıçratmana hep güleceğim ve sana hadi yeter artık demeyeceğim. Bu gece geç saate kadar oturmana hiç karışmayacağım ve oturup seninle sonuna kadar çizgi film izleyeceğim. Bu gece seni kollarımda tutacağım ve nasıl doğduğunu seni ne kadar çok sevdiğimi anlatacağım. Bu gece yanına uzanıp en sevdiğim her şeyi bir kenara bırakıp parmaklarımı saçlarında dolaştırırken bana en büyük armağanı verdiği için Tanrıya şükredeceğim. Bu gece yanağına iyi geceler öpücüğünü kondururken seni biraz daha uzun tutacağım kollarımda. Bu gece sen uyurken çizgi gibi olan o koca gözlerini seyredeceğim. Tüm gece her uyandığımda senin mis gibi kokunu içime çekip, ipek gibi tenini okşayıp, öpeceğim. Geceleri uyurken senin en sevdiğin nesquik li sütünü biberonunla nasıl içtiğini seyredip, işi biten biberonu bana uzatmana güleceğim. Bu gün sana hiç “dur, yeter artık” demeyeceğim bebeğim…

Tanrı Genlerimizde mi?

ali_karabulut | 17 April 2007 12:51

Yakarış
Yakarış

Herhangi bir dinin hakiki inananlarına kendilerini Allah’a bağlayan şeyin ne olduğunu sorulsa, bunun bir ‘şey’ değil, bir ‘his’, bizim çok üstümüzde bir güçten gelen bir duygu olduğunu anlaşılır. Batı dinleri biraz daha öğretilere yakın durur: Tanrı bize kitaplarında kanunlarını gösterdi ve irfanından verdi, bize düşen onları hayatımıza uygulamak. Kendi faydamıza kullanılabilecek ‘fazlaca’ nasip edilmiş zekamız ve kıt itaat ve disiplinimizle cehennemi kaynatacak bir tür olan biz insanlar için din duygusuna sahip oluşumuzun daha faydacı sebebleri her zaman olmuştur. Hayatta kalma içgüdüsü ana sebeblerden biri olabilir mi?

acının resmi

astral | 15 April 2007 02:52

Metrodan çıkarken on yaşlarında bir çocuk gördüm. Okuldan çıkmış belli, elinde eskimiş bir iki kitap. Üstü yırtık, tozlu. Gördüğüm tablo acının resmi. Çocuk gofret dolabından bir şeyler alacak, ceplerini kurcalıyor telaşla.

Yanından geçip gidiyorum, dünyanın adaletsizliğine söverek.
O sırada sesleniyor ufaklık. ‘100 liran var mı abla? Karnım aç, onun için istiyorum, dilenci değilim.’ Tabi canım diyorum, tüm bozuklukları veriyorum, acımı da o noktada bırakmak isteyerek…

delinin hediyesi

admin | 30 March 2007 23:12

Yaşlı adam, tavandan düşüp tam yüzüne denk gelen hamamböceğiyle uyandı incecik uykusundan. Böcek, adamın uyku sersemliğinden faydalanıp canını kurtarmıştı ama o kadar yüksekten düşmesinin şapşallığı, bir de adamın kendi suratına gayrı ihtiyari yapıştırdığı tokatın paniğiyle zaten kısacık olan ömründen baya bir ömür yitirmiş olmalıydı. Üstüne bir sürü de küfür yemişti böcek haliyle, uyku sersemi. Sanırım tavanda uyuya kalmıştı.

Yaşlı adamsa, o kaçarken, arkasından yanağındaki sızıyı sıvazlıyordu eliyle, söylene söylene : ”Seninle hesabım bitmedi daha musibet mahluk! Ahh!” Sinirlenmişti de; o hışımla fırlamak istedi ama olmadı; gerisin geri düştü yatağa.” Ah ah dua et ki çürüdüm artık; dua et!” dedi, uyku sersemi ellerini kim bilir nereye doğru sallayarak. Son söylediğini bir kez de karanlık tavana bakarken ama bu sefer sayıklar gibi tekrarladı: “ Çürüdüm artık” bir süre gözlerini kapattı sonra, ancak o da biliyordu ki uyku artık oldukça uzağa kaçmıştı.

ÜÇ DİLEK

akoni | 23 February 2007 17:02

Bugün okuduğum Nurbanu kitabının bir bölümüde şöyle yazıyordu.Yusuf adında bir adam 40 yıl Allaha ibadet ediyor.Bunun karşılığında da üç şey dileme hakkı varmış.Bu konuda danışacak birisini aramaya başlamış.Evine gelince kendisine en iyi,en yakın karısı’nın olabilceğini düşünmüş.Benim iyiliğimi çocuklarımın anasından başka kim isteyebilir demiş ve karısına sormuş.Ben kırkyıllık ibadetimi tamamladım,üç ihtiyacımı Allah kabul edecek.Kadın bu sorusundan memnun olmuş.Demiş ki gönlün beni görmekle bahtiyar olduğuna,benimle konuşmaktan zevk aldığına göre bana hiç bir kadına vermediği güzelliği vermesini dile demiş.Adam düşünmeden bunu dilemiş.Kadın çok güzel olmuş.Bu güzellik geçen zaman içerisinde kadını şımartmış,karakteri ve kişiliği değişmiş.Yusuf bunun karşısın da ikinci dileğini kullanmış.Karısının ayı gibi olmasını istemiş,kadın ayı gibi olmuş.Yusuf karısını evden atmış.Ama kadın kapıdan ayrılmamış.Bütün gün ağlamış kocasını ayaklarına kapanmış.Yusuf dayanamamış ve üç üncü hakkını kullanmış.Tanrıdan tekrar karısının eski haline gelmesini dilemiş.Yusuf”un kırkyıllık ibadeti bir kadın uğruna heba olup gitmiş.

1 dolara 1 dua: PrayerPerOneDollar

onurkaplan | 18 February 2007 16:07

PrayerPerOneDollar.com, dua satan yeni web de para kazanma yöntemlerinden beri. sitenin sss bölümüne baktığımızda aslında olayın dua satmakdan başka olduğu anlaşılıyor. Sss de yazanlara göre sitenin amacı, doyoubelieveingod.org sitesinin reklamını yapabilmekmiş. Böylelikle Dünya çapında Tanrı’ya inanma oranını öğrenebilecekmişiz. Yani aslında dua alma gibi bir işlem yok. Parayı ödeyince dua satın almış gibi oluyoruz ama aslında yapılan asıl şey bağışmış.
“1 dolara 1 dua. Dileklerinizin olmasına destek sağlayın” (böyle bir sloganı olabilirdi)