bildirgec.org

soyut hakkında tüm yazılar

*LEZZETLİ SEVGİLER*

egomeltem | 02 August 2007 10:23

Bir yağmur tanesi düştü yanaklarıma,Ve onu tattım dudaklarımda. İstemeden oldu aniden inan bana… Sızdı masum bir sinsilikle çatlak dudaklarımın arasına.Tadı hoş biraz buruk sanki ama nedendir bilinmez güzel bir sızı bıraktı akıllarda…Düşünmeden oldu işte öylesine ,bilirim düşünmek yersizdir çoğu zaman gecede… ama bir düşünsene! çarpıntı yaptı ya yürekte… Hani yerli yersiz kontrole geçti sonra sessizce,belki de o bir sesti sessizliğin içinde…haklısın konuşmakta yersiz sence, ya beynim …durmaz işler gene de sonra vurur çeneme … ne yapayım ben böyleyim işte, istesem de istemesem de. Susmak yerine düşünmeyi seçtim yine… bilirim hayat acımasız bende hayata acımıyorum işte, öylesine yaşıyorum bazen çığlın bazen delice… Bazen duyarlı ve sinsi, çoğu zaman da bastırılmış duyguların esiri. Kim ne derse desin bana çelişkilerimle ben ; benim işte … Bir dahaki sefere kaçırılmış fırsatların eşiğinde ; tüm mutluluklar benim olmalı sorgusuz sualsiz ellerimin içinde…Hissedip karanlıktaki buruk gülüşü susmalıyım geceye… Sonu her neyse çıkarıp üstümdeki endişeyi koşmak çıplaklığın sesine… dizginlemeden yarı uysal dürtülerimi… şahlandırmalıyım gizemli düş bahçemde romantik düşlerimi. Ben bensem eğer ve kalmışsam kendimle, bir başka yalancı bahar yaşamak istemiyorum, koklamak istemiyorum sahteliği yapay çiçeklerde*** Sevginin nefesi vardır bilir misiniz? soluğunu keser pervansızca hani hani sadece yutkunu verirsin istemsizce ve midende uçuşan bir dolu kelebekler vardır çarpar yarı sarhoş yarı umarsız durdurumazsın , onlar kanat çırptıkça suratında ki güzel tebesüssüm baş köşeye kuluçlanır ve sen hiçbişey yapmazsın, ki zaten elinde de bir şey gelmez. Sahipsiz bir mutluluk sarar içini, niçin geldiğini asla sormazsın, gereksiz mi bilinmez ama huzurda yoldaş olur arsızca sokulu verir dokunulmaz yumuşaklığıyla… sonra zaman aşımından mı nedendir bilinmez yerini sahiplenme alır ve acı tebessümler başlar. Kelebekler her nasılsa yok olmuştur, artık karın boşluğunu sancılı öfke sarar, anlamsızlıkla beraber yayılır vücuduna, sarar sarmalar düğümlenir sayğısızca… Kişilik değişim sürecine girmeye başlamıştır salınımında…
Öfkeye karşı kazandığınız tek şey kişiliğimiz oluyor ne yazık ki bir müddet sonra. Sanki insanlar sevmeyi bilmiyor öfkeye ve şüpheye yenik düşüyor vee daha sonra sevilmek istiyor yani yanlışı bile yanlış yapıyor . Nedendir bilinmez ama yenik düşmeyi kâr sayıyor … Sevmek var olanı kabullenmek demektir olduğu gibi. Koşulsuzdur aslında ama etiketlenmiştir ne yazık ki … Sevinç giyinir, acı bürünür, karşılık bekler, yargılar, sorgular, değer biçer ve derken sevmek rafa kalkar ortada var olan etiketler dolaşır ve üstünde sevgi yazar… bu mu dur ? Ne yazık ki artık nerdeyse budur. Her şeye rağmen koşulsuz sevmek nerede ? kimin yüreğine kim dokunabilmiş incitmeden; hissetmek, düşünmek, özlemek hücrelerinde titremek umarsızca ve sadece var olduğunu bilmek, nerede? Soyutu somutlaştırmak için tezahür ettirirsin dokunursun okşarsın öpersin görürsün soyut somut ikilisini kardeş yaparsın koklarsın, bakarsın, duyarsın kısacası sadece var ettiğini seversin ama var olanı değil…işte bu yüzden beklentilerin başlar çoğalır çoğaldıkça hüsranında aynı paralelde artar kısır döngü döner durur. Beklemeden seversen sevmenin tadına varırsın, özümsersin, kalbinde beyninde yok olmayan tad olursa lezzetine varamazsın … Nice lezzeti sevgiler dilerim herkese…
—————————–

Hiçlik

astral | 28 October 2006 03:15

Hiç bir şey istemiyorum
İstememeyi istiyorum
Ne
somutlanmak
Mümkün şu hayatta
Ne
De
Soyutlanmak

Ben giderim böyle
Bin bir derde divana

düş gezgini

cebrailiye | 02 March 2006 02:59

leonardo solaas nefis bir çalışmaya imza atmış. düşünü söylüyorsun ve sanırım sabahı ediyorsun. beklemeye dayanamadım,yoksa bak bak bitmez… ben bu işlerden anlamam yâni bunların hangi teknolojiyle yapıldıklarından falan,bilenler bilmeyenlere de anlatırsa sevinirim.

are you there?

alternative4 | 14 March 2005 07:59

nicedir mezarini ellerimle derin kazip, topragini ustune bolca attigim bir ben vardi benden iceri. sonra nasilsa senaristin yine kalemini alacagi tuttu eline. ve elime verdi kazmayi da kuregi de. simdi o ufak beden hortladi, ordan oraya kosusturuyor beynimde. birine, birseye, bir suru sey soylemek istiyor kac zamandir suregelen suskunlugun verdigi kizginlikla. oysa anlatamiyorum ki derdimi ona. evet dunya rezil bir yer, evet insanlar kotuler, evet hayat carptigini yamultuyor, evet senin olmaman olmandan daha faydali benim icin, ve evet butun bunlari duyman hep senin kendi iyiligin icin. beni dinlemiyor o, elimden kolumdan cekistiriyor habire kulaklarimi calan sarkilara tikayamayayim diye. susuyorum, yeniliyorum sonunda. birseyler dugumleniyor nefesimin gececegi noktada, varliginin kutlesel halinden otesini unuttugum sey tekliyiveriyor kafesinde. gizli ozneler esir aliyor parmaklarimi, harflerimi kaybediyorum mutemadiyen. ben farkindayim. birsey hatali, birsey yanlis. birsey gercek-otesi, birsey, birsey, birsey ugulduyor beynimde durmadan. ben boguluyorum, boguldukca daha rahat nefes aliyor hortlagim. sonra uzak, sonra cok uzak. ekrana carpip geri donuyor bana tum bakislarim. lanetlerim geri donuyor birer birer eski yerlerine. kafam karisiyor, hesaplar karisiyor, yanlis zaman arti yanlis mekan bilinmeyen rakamlara esitleniyor. cok ama cok kiziyorum orada olmamasi gereken bana. oyle cok kiziyorum ki kizmaktan yoruluyorum. calan sarkilarin sayaci bir yukari attikca daha da buyumesini izliyorum onun. senaristin senaryolarina tukuresim geliyor devamli, olmuyor. tukurmeyi koy soyle bir kenara, tukurulmusleri yaliyorum zira. yuzum de, cumlelerim de benim degil artik, yine o ele gecirdi hayatimin bir kenarini. yine uzulecek, yine gonullu yaralayacak kendini biliyorum. biliyorum da artik ses etmiyorum. nicedir istanbul’da gun dogmamisti nasilsa. birakiyorum onu kendi haline, kirmizi kalemini aliyor, buyuk harfli yamuk yumuk basliklar yaziyor beynimin duvarlarina. sonra birden donuyor bana, uzun uzun bakiyor. diyor ki “this is all make believe, isn’t it?”. sesim titriyor cevabi verirken. yanima gelip sariliyor. agliyoruz.