bildirgec.org

sorgu hakkında tüm yazılar

MODİFİYE HAYATLAR

astral | 21 February 2008 18:01

MODİFİYE HAYATLAR

Bir ömür. Hiç bulamadığım adam, hiç bulamadığım kadın.

Kaybolmuşuz birbirimizin içinde.

Birbirimizi HİÇ anlamadan birbirimizin içinden geçmişiz. Birbirimiz bitirmişiz.

Kendimiz bitmişiz. Ömrümüz- ömrüm geçti. Elim-izde hiç bir şey yok. YOK.

nedir bu? Neyi arıyoruz?

Kaybolduğumuz yollarda kendimizi bulsak kaybettiklerimize DEĞER diyeceğim.

Ne kaldı? Pinhani’nin dediği gibi ne kaldı kalabalıktan?? Kim?

Tortu sadece. Kalıntı. Boudrillard’ın dediği gibi sadece kalıntıdan ibaret yaşadıklarımız. Anlama ulaşamadan modifiye edilmiş zırhlı hayatlarımızda kendimizi kaybederken, kazanacağımıza geriye kalan yalnız, kalıntı oluyor şimdilerde.

Toplumsal Sorgulamalar

omerserdar[pilli_silinen_hesap] | 08 February 2008 00:49

Genel olarak yaşantımıza baktığımızda hepimiz doğar, kısa bir süre sonra okula gider ve çeşitli kabullenilmiş doğrular üzerine yetiştiriliriz. Şöyleki, çevremizde gördüğümüz yaşam örnekleri çerçevesinde, genellikle her insan iyi para kazanıp, iyi bir işte çalışmayı ve bulduğu eşiyle mutlu bir hayat yaşamayı seçer.
Kabullenilmiş doğrular ?
2+2 ‘ nin 555′ e eşit olduğu hiç aklımıza gelmez. Evrensel bir eşitlik olan “2+2=4” ise bütün Dünya’ da aynı şekilde değerlendirilir fakat onur, haysiyet, şeref, namus gibi kavramlar hemen hemen hepimiz yani biz Türkler için aynı çağrışımları yapsada toplumdan topluma değişen bu kavramların insanlar üzerindeki etkileride çok farklı olabilmektedir.

Nüfus Sayım Sonuçları

xvolvox | 22 January 2008 10:03

tüik
tüik

Türkiye İstatistik Kurumu (tüik)tarafından gerçekleştirilen, adrese dayalı 2007 nüfus sayımı sonuçları bugün (21-01-2008) itibariyle sonuçlandı.Sonuçlara göre Türkiye’nin nüfusu;31 Aralık 2007 tarihi itibariyle 70,586,256 kişi olduğu ve nüfusun 35,376,533’ünü erkek,35,209,723’ünü ise kadınlardan oluştuğu sonucu çıkarılmış.Detaylı olarak (illere,ilçelere,yaş grubu vs.) sorgu alabilmek için buraya.

Yüzleş benimle. Nereye kadar??

darjeeling | 30 May 2007 10:36

Hadi bana herkesin önünde anlat.
Seninle yüz yüze konuşamıyorum, iletişim kuramıyorum, o yüzden burada anlat.
Neden böylesin?
Neden özgürlüğüne bu kadar çok düşkünsün? Uzun soluklu bir ilişki yaşamak senin için neden bu kadar zor? Zor ki ilk ayımızda bile 3 kere ayrılma lafı çıkmıştı ağzından. Ama neden? Sorun nerede? Bağlanmaktan bu kadar korkmak neden? Yüzüme sürekli ‘hangi evlilik mutlu?’ sorusunu sormana sebep hem yaşadığın babasız aile kavramı hem de etrafında ki uçkuruna sahip olamayan bazı saçma sapan arkadaşlarının evlilikleri mi? Öyleyse neden ben hep umutluyum evlenme ve bağlanma konusunda? Buna sebep benim etrafımda hep uzun soluklu ve düzgün giden evliliklerin olması mı? Bu yüzden mi ortak paydada buluşamıyoruz?
Gece hayatını pek sevmem ben. Eskiden severdim ama sen hayatıma girdiğinden beri sevmiyorum bilirsin. Uzak duruyorum. Sen de genelde uzak durmaya çalışsan da etrafındaki insanlarla birlikte olma isteğin bazen birbirimize verdiğimiz sözlerin önüne geçiyor. Sen hırçın bir kedi gibi oraya buraya saldırıyor, tırmalıyor ve canımı acıtıyorsun.
Ben senin şimdiye dek hiç bir erkekte görmediğim bu özgürlük düşkünü hırçın hareketlerine bazen sert bazen ılımlı tepkiler veriyorum. Ama soruyorum. Nereye kadar?
Ne var birazcık iyimser olsan ilişkiler hakkında? Hadi hepsini geçtim sadece kendi ilişkin hakkında iyimser ol bari.
Ve ben diyelim ki seni sorgulamıyorum, nereye kadar seni çekeceğim?………………

İ ş k e n c e

neandertal | 30 April 2007 13:40

işkenceden geliyorum
acıyı umuda kattım
uzatma sarılası boynunu
kollarımı askıda bıraktım

Ünlü Şafak Türküsü nün yazarı Nevzat Çelik öğrenciyken suçsuz yere tutuklanıp tam 7 yıl yattığı ve idamla yargılandığı günlerde yazmış “İşkenceden Geliyorum” u. Türkiye İnsan Hakları Vakfı nın belirttiğine göre 1980-1998 yılları arasında ülkemizde en az 546 kişi işkence görerek ölmüş, yine vakfa göre işkence görenlerin sayısını tahmin etmek zordur. İnsan Hakları Derneği ne göre işkence maalesef sistematik ve yaygın.
İşkencenin tanımı şöyle yapılıyor; işkence, ister fiziksel olsun ister ruhsal, bir göz korkutma, caydırma, intikam alma, cezalandırma veya bilgi toplama aracı olarak bilinçli şekilde insanlara acı çektirmekte kullanılan her türden edimlerdir. İnsan Hakları Bildirgesi nde de belirtildiği gibi işkence bir insanlık suçudur, hiç bir suretle kabul görülemez. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi 5. maddesi der ki; hiç kimse işkenceye maruz bırakılmamalı, kimseye zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele edilmemelidir. İşkence sanılanın aksine yalnızca fiziksel olarak değil, aynı zamanda psikolojik olarak da binyıllardır uygulanmaktadır. Yazılanlara göre ortaçağda işkenceyi yaygın olarak kullanan Katolik kiliseleri ve Roma İmparaorluğu döneminde bir kölenin ifadesi yalnızca işkence altında kabul edilirdi ki bu da kölelerin kendi istekleri ile gerçeği söyleyebileceklerine inanılmaması güvensizliğine dayandırılmaktaydı. İllk kez Fransa’da kurulan kiliselere bağlı Engisizyon Mahkemeleri Papa’nın işkenceyi yasallaştırması ile ortaçağın kabusu haline gelmişti. 1834’e kadar varolduğu belirtilen bu mahkemelerde alınan kararlar sonucu her türlü “sapkın davranış gösteren” insanlar canlı canlı yakılıyor, kurşuna diziliyor, giyotine gidiyor, akıl almaz işkenceler görüyorlardı. Tabi zamanla modernleşen insanın işkence yöntemleri de değişti. 12 Mart döneminde iki yıl hapis yatan Murat Belge Bir Hayat isimli kitabında gördüğü işkenceleri mizahi bir dille anlatmaya çalışmış, belki anlamamızı sağlamak için, yine de yetmiyor insanın gücü anlamaya yaratılan bu anlamsız şiddet ortamını, şöyle diyor kendisi işkence bahsi açıldığında;

acının resmi

astral | 15 April 2007 02:52

Metrodan çıkarken on yaşlarında bir çocuk gördüm. Okuldan çıkmış belli, elinde eskimiş bir iki kitap. Üstü yırtık, tozlu. Gördüğüm tablo acının resmi. Çocuk gofret dolabından bir şeyler alacak, ceplerini kurcalıyor telaşla.

Yanından geçip gidiyorum, dünyanın adaletsizliğine söverek.
O sırada sesleniyor ufaklık. ‘100 liran var mı abla? Karnım aç, onun için istiyorum, dilenci değilim.’ Tabi canım diyorum, tüm bozuklukları veriyorum, acımı da o noktada bırakmak isteyerek…