bildirgec.org

Sinepil hakkında tüm yazılar

Arı Filmi – Bee Movie (2007)

kadirgunay | 02 May 2008 09:21

Arı Filmi Afiş
Arı Filmi Afiş

Afişte dediği gibi gerçekten bu arıyı yabana atmayın. Filmimiz 2007 yapımı animasyon-komedi filmi. Shrek ve Madagaskar‘ ın yapımcıları tarafından hazırlanmış olan filmin Türkçe seslendirmesi (Arı Berry sadece) Cem Yılmaz‘ a ait.
9 günlük okul hayatından sonra mezun olan ve kendisine iş seçmek zorunda kalan kahramanımız Berry, standart bir arının kovan yaşamını istememektedir. Bunun için polen gücü ekibi ile dışarıya çıkıp hayatı keşfetmek ister ve ne olursa bundan sonra olur. Başına gelen talihsiz bir olay sonucunda bir insanla tanışan ve arı yasasını çiğneyerek tanıştığı insanla konuşan Berry bir süpermarkette gördüğü kavanoz kavanoz balların ne şekilde süpermarkete geldiğini öğrenmek için maceraya dalar. İnsanlara dava açan ve arı çiftliklerini kapattıran Berry bu hatasını geç de olsa anlar ve düzeltmek için yine insan arkadaşı Vanessa ile muhteşem bir plan hazırlar.

Filmin orjinalinde Arı Berry’ i Jerry Seinfeld, Vanessa Bloome‘ yi Renée Zellweger, Berry’ nin arkadaşı Adam’ ı Matthew Broderick seslendirmektedir.

10. Uluslararası Eskişehir Film Festivali

hikikomori | 01 May 2008 15:56

Anadolu Üniversitesi tarafından bu yıl 10. kez düzenlenen Eskişehir Film Festivali 2-12 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival geçtiğimiz yıllarda bir üniversite festivali olmaktan çıkıp tüm şehri kapsayan bir etkinlik haline gelmiş. Festival filmlerine buradan, festival programına buradan, Reis Çelik, Derviş Zaim, Zeki Demirkubuz, Çağan Irmak, Christopher Nielsen gibi isimlerin katılacağı etkinlikler hakkında bilgiye buradan erişebilirsiniz.

Ölümün Sesi (One Missed Call)

MisterMadDog | 01 May 2008 13:45

Japon korku filmlerinin, hatta bırakın Japon korku filmlerini, hemen hemen bütün popüler olan, bir şekilde bir yerlerde konuşulmayı başarmış filmlerin hepsi Hollywood’a uyarlanmaya başladı. [Rec]‘in Quarantine olarak uyarlanması, The Ring (Halka) serisi, The Grudge (Garez) serisi ve aklıma daha gelmeyen bir çok filmi örnek verebiliriz. Ölümün Sesi (One Missed Call) de Japon korku filmi Cevapsız Arama’dan (One Missed Call) uyarlanan bir Hollywood korkusu. Genel olarak kötü eleştiriler alan film, başarısız bir uyarlama gibi görünüyor.

Film, Beth Raymond (Shannyn Sossamon) isimli bir kadının iki arkadaşının cep telefonlarına gelen mesajda ölecekleri anın kaydını önceden dinleyip mesajın belirttiği tarihte ölmelerinden sonra Beth’in polise gitmesi ancak Jack Andrews (Edward Burns) dışında hiçbir polisin ona inanmaması, ardından da sır perdesini Jack’le birlikte aralamaya çalışmalarını anlatıyor. Katilin, Beth’i de hedef almasıyla birlikte işler daha da gerilimli hale geliyor. Bana sorarsanız Çığlık ve Halka serilerinin kötü bir bileşimi gibi duruyor. Filmi henüz izlemedim ama izlemeyi düşünüyorum.

Melez İmgeler / Sinema ve Ulusötesi Oluşumlar

kahramancayirli | 01 May 2008 12:45

bu kapağı gördüğünüzde, durun.
bu kapağı gördüğünüzde, durun.

nejat ulusay’ı çok severim. sevecenliğini, yardımseverliğini, enerji veren bakışlarını, dünya sineması üzerine bilgi birikimini… nadiren radikal ikide güncel yazılar yayımlıyordu. kitabının çıkacağından dost yayınları’nın internet sitesi sayesinde çok erkenden haberim vardı. ve nihayet… melez imgeler: sinema ve ulusötesi oluşumlar, yayımlandı. çok nitelikli, çok iyi. sinema ile yakından ilgilenen-ilgilenmeyen herkesin ilgiyle okuyacağını düşündüğüm bir kitap olmuş. edinin mutlaka derim, ben.

Ara (2007) – Eleştiri

pillidarko | 01 May 2008 10:12

Bir adam, bir kadın… Aralarında yaşananlara koyulan isimler aşk, ihanet, seks…Kim kime daha aşık, kim kimi aldatmış, kim kimi öldürmek istemiş? Bu soruların gölgesinde seyirciyle kedi fare oyunu oynuyor Ara.

Aynı evde, değişik zaman aralıklarında bir çiftin ve arkadaşları olan başka bir çiftin yaşadıklarını anlatıyor film. Mekan tek dedik ama ortam tek değil. Ünal kamerayı öyle kurnazca yerlere koyuyor ki aynı mekanda olma fikri üzerine kurulmuş bir film izleme farkındalığından kurtarıyor seyirciyi. Zaten önceki filmi 9‘da bir sorgu odasında geçiyordu ve orada da ifade veren karakterler üzerinden mekan duygusunu unutturuyordu. Ancak Ara bambaşka bir film. Bir kere senaryonun matematiği o kadar güzel kurulmuş ki; karakterlerin söylediklerine inanıyoruz, iki sahne sonra tam tersini söylüyorlar ona daha da çok inanıyoruz. Bu yapımının kurulmasında bir diğer etkende zaman sıçraması tekniğinin kullanılmış olması. Ender ve Selda‘nın ilk birlikte oluşlarıyla açılan film 2 sene atlayarak şiddetli kavgalarına geçiyor. Böyle olunca da taşları yerine oturtmak seyirciye kalıyor.
Ancak Ara sadece kadın erkek ilişkileri üzerine kurulmuş bir film değil. Hayatta istediğinden çok uzak insanlara dönüşmüş, yalan hayatlar yaşadığını düşünen insanların hikayesi. Ender bir sahnede Veli‘ye ‘üniversitedeyken bana birşey olacak gözüyle bakılırdı Veli. Şu halimize bak, İstanbul’un ortasında Hammer’larla napıyoruz oğlum biz’ derken perdede gördüğümüz adamın aşk acısı çeken bir adam olmadığını anlıyoruz. Belki çok beylik bir cümle olacak ama evet hiçbir şey gözüktüğü, daha doğrusu anlatıldığı gibi değil bu filmde. ‘Şişman bir adam güzel bir kadınla çıkarsa onu aldatmaz, kulu kölesi olur’ gibi gibi sığ düşünceler alaşağı ediliyor, mutlu evlilikler süren ‘düzgün’ adamlar aslında hayatları boyunca başka erkeklere aşık oluyor. Çünkü bu hayat herşeyin üstünü örtmeye zorluyor bizi. En doğrusu, en normali olmaya sürüklüyor.

eXistenZ (1999) – Varoluş

arapsaci | 01 May 2008 09:54

Oyun içinde oyun içinde oyun içinde oyun. Sanırım Existenz’ı tek cümle ile özetlemek istersek bu tanım oldukça uygun olur. 1999 yapımı filmin yönetmeni David Cronenberg. Film aynı yıl vizyona giren The Matrix’in gölgesinde kalmış, onun kadar ilgi görmemişti. Aslında film bazı yönleri itibariyle Matrix ile benzerlikler göstermiyor değil. İki filmde de içinde olduğunuz zamanın gerçek mi yoksa sanal mı olduğunun farkına varamıyorsunuz. Hatta Existenz’da bu durum biraz daha genişletilmiş. Şöyle örnek vereyim, gerçekten ayırt edemediğiniz bir oyunun içindesiniz ve oradan tekrar gerçekten(aslında ilk oyunumuzdan) ayırt edemediğimiz bir başka oyunun içine giriyoruz. Bir nevi rüyadayken rüya görme durumu :).

Kartal Belediyesi Ulusal Kısa Film Festivali

cemazulevvel | 30 April 2008 11:36

Kartal Belediyesi’nin düzenlediği 2. Ulusal Film Festivali’ne son katılım tarihi
9 Mayıs 2008.

Geçen sene Mayıs ayında düzenlenen 1. Ulusal Kısa Film Festivali hem katılan eser sayısı hem de bu eserlerin niteliği bakımından oldukça göz doldurmuştu. Bu nedenle bu seneki festivale de katılımın büyük olması bekleniyor. Yarışmada dereceye giren eserlere, geleneksel Kartal heykelciğiyle beraber para ödülü de verilecek…

Para ödülleri ise şöyle:
1. olan esere 5000 ytl,
2. ye 3000 ytl,
3. ye 2000 ytl

Yarışmaya katılım koşulları ve daha ayrıntılı bilgiye buradan ve buradanerişilebilir.

Düello – Sukiyaki Western Django (2007) – eleştiri

pillidarko | 29 April 2008 15:26

Takashi Miike‘yi bilenler bilir. Hatta bazılarıonu dünyanın en manyak yönetmeni olarak nitelendirir. Çünkü Miike filmlerinde türleri iç içe geçirip, alabildiğine uçar. Eğer David Lynch izledim aklım karıştı diyorsanız bir de Miike’nin Gozu‘sunu deneyin derim.

Tür çorbası aşçısı Miike’nin bu seferki çorbası Japon işi bir western. Western türü çıktığı topraklar ve dayandığı tarih itibariyle olabildiğine Amerikan bir tür ve bu yüzden bir Japon western’inin düşüncesi bile ilginç. Spagetti Western türüne nazire yaparak bir Japon yemeği olan Sukiyaki‘yi filmine isim yapmış Miike. (Daha önce sinepil’de şu şekilde yer almıştı.)

beyoğlu sineması kapanıyor

tamilgerillası | 29 April 2008 15:26

istanbul’da önemli bir sinema kapanıyor. açıldığı günden bu yana festivalin aralıksız kullandığı salonlardan birisi olan beyoğlu sineması temmuz ayında kapanacak. konuyla ilgili sinema sahiplerinin yazısı aslında tam olarak duygularıma tercüman oluyor. ama bir iki şey söylemeden edemiyor insan. türkiye’de sinema büyüyor. bütün divx, korsan piyasasına rağmen film sayısı, salon sayısı, seyirci sayısı artıyor. diziler sayesinde teknik anlamda kalifiye eleman sayısı artıyor. bu büyümeden yararlanmak isteyen büyük sinema kapitalleri, yatırımcılar pazara iştirak ediyor. kendimce bu büyümenin hem seyirci hem de sinemacı için iyi sonuçlar vereceğini umdum. ama gelinen noktada maalesef, ne ben seyirci olarak aradığım nitelikteki ürünlere kolay erişebiliyorum, ne de bütün bu büyümeden faydalanacağı umulan yeşilçam’dan bu birikimin neticesi olabilecek ürünler çıkıyor. 2007 verileri burada. her şey büyüyor ama beyoğlu’nun göbeğinde yeşilçam sokağına 200 metre mesafedeki bir sinema yoksunluktan dolayı kapanıyor.bu işte bir gariplik var. acaba diyorum büyümüyor da şişiyor mu nedir bu sinema türkiye’de?