bildirgec.org

Sinepil hakkında tüm yazılar

Arthur and the Minimoys

akinal | 08 May 2008 18:53

2006 yapımı daha çok animasyon içerikli bir film. Yönetmeni ve senaristi Luc Besson. Filmin özeti kısaca şöyle 10 yaşındaki sevimli arthur’un dedesi 4 sene önce kaybolmuştur. Anneannesiyle arthur birlikte yaşamaktadır. Annesi ve babası arthurla ilgilenmemektedir. Dedesinin hatıraları arasında afrikalı bir kabileden bahseden bir kitap vardır ve bu kitapta gizli bir hazineden bahsedilmektedir. Bir gece inanılmaz olaylar gerçekleşir ve arthur küçülerek yeraltına girer orada minimoylarla tanışır, dedesinin kötü bir böcek tarafından esir alındığını öğrenir. minimoyların prensesiyle arthur dedesini kurtarmaya gider ve başarılı olur. Eski hallerine geri dönmüş şekilde dedesiyle yeniden yeryüzüne çıkarlar. Bu arada hazinenin yerini de bulmuştur. Ve de prensese aşık olmuştur. Evlerini hacize gelen kişiye hazinenin bir kısmıyla ödeme yaparlar ve mutlu bir şekilde yaşarlar. film bence 5 üzerinden 5 mutlaka izleyin.

Conversations with Other Women (2005)- Eleştiri

pillidarko | 08 May 2008 16:12

Sinemada teknoloji gelişip, her türlü görselliğe hizmet eden imkanlar ortaya çıktıkça bir yandan da yaratıcılığı zorlamak için kendine güç kurallar koyan sinemacılar çıktı. Lars Von Trier‘nin Dogma‘sı bunlar arasında en bilineni. Trier biraz şaka biraz ciddi bir manifesto oluşturarak bundan sonra filmlerinde cinayet sahneleri gibi ‘gerçekten’ canlandırılamayak sahnelere, yapay ışığa yer vermeyeceğini, perdedeki her şeyin ‘gerçek’ olacağını (seks sahneleri dahil) ve bunun gibi daha pek çok zorlu kuralı içeren Dogma akımını başlattı. Daha sonra çekilen Dogma filmlerinde bu kurallar bir bir çiğnendi tabi ama sinema tarihine oldukça ilginç filmler de kazandırılmış oldu.

Konuya burdan girdim çünkü Conversation With The Other Woman‘da günümüz sinemasında kullanılan küçük kurallardan birini koymuş kendine. Ekranı ikiye bölmüş ve bütün film boyunca aradaki çizgiyi asla kaldırmamış (son sahnede kalkmış gibi ama emin olamıyoruz). Split screen denen bu tekniğin, dörde bölünmüş ve çok daha karmaşık versiyonunu Timecode filminde görmüş ve açıkçası zorlama bir yöntem olduğunu düşünmüştüm. Çünkü o filmde dört ayrı karakterin hayatını takip etmenin zorluğu dışında bir katkısı yoktu filme split screen’in. Ancak Conversation With The Other Woman konusu itibariyle de görsel seçimine hayli uygun.

Yasak Krallık / The Forbidden Kingdom (eleştiri)

menese | 08 May 2008 15:19

Çocukluğumun ve ilk gençliğimin Beyoğlu sinemaları, Bruce Lee‘ nin ve ‘Kolsuz Kahraman’ Wang Yu‘ nun sayısız maceralarını zevkle izlediğime şahittir..
‘Uzakdoğu savaş sanatları/sporları’ üzerine yapılanmış bu aksiyon filmleriyle aramdaki ‘düzeyli ilişki’ ilerleyen yıllarda giderek soğumaya başladı ve bir süre sonra da hitama erdi. Bunun nedenini tam olarak bilemiyorum, ama Tarkan’ ın Vang Yu’ yla olan mücadelesini anlatan, Tarkan Kolsuz Kahramana Karşı adlı filmden şüpheleniyorum.. (Varsa, günahı boynuma..)
Zira filmde, Vang Yu denen Kolsuz Kahraman’ ın iki kolunun da -maşallah- yerinde olduğunu ibretle görmem ve Tarkan’ ın, yediği dayaktan un-ufak olmuş kemiklerini tedavi etmek üzere yanardağın içinde fokurdayan magmaya -kaplıca misali- sokulup çıkarılmasına tanık olmam, bünyemde oldukça kötü izler bırakmış olmalı..
Konumuzla bağlantılı olarak, Kaplan ve Ejderha ile -bilhassa- Hero, çok eskiden bitmiş bu ilişkiyi -biraz da olsa- canlandırabilmiş olağanüstü filmler olarak, yakın zamanda gündemime gelmiş idi. Fakat yine de Jackie Chan’ in türlü şaklabanlıklarla süslü filmlerini -televizyonda da olsa- seyretmeye fazla dayanamıyordum.

Sarhoş Üstad’ ın Yumruğundan Altın Serçe’ nin Gonca Dudağına

Bu ruh ve şeraitte seyre koyulduğum Yasak Krallık, hemen üstte bahsettiğim kaliteli yapımlar kadar olmasa da oldukça keyif aldığım bir film oldu.
Rob Minkoff’ un yönettiği, Jet Li ve Jackie Chan (İlk kez aynı filmde buluşmuşlar..) gibi işin ustalarının oynadığı bu fantastik ama aksiyon bazlı, komedi ve romantik soslu film, bizi, Kung-fu manyağı bir Amerikalı çocukla birlikte önce Amerika’ dan Antik Çin’ e götürüyor, sonra da aynen geriye postalıyor..
Bütün bu -bir filmlik- süre zarfında Çin dövüş sanatları üzerine bilinen ne kadar oyun veya hareket varsa, hemen şöyle söyleyeyim: “Allahını görüyorsunuz..”
Başta, Jackie Chan ve Jet Li arasında olmak üzere erkek-erkeğe, kadın-kadına, kadın-erkeğe, teke-tek, bine-tek, karada-havada bilumum pozisyonlarda o kadar çok olağanüstü kavgalar seyrettim ki “beni bu bayağı uzun bir süre idare eder artık” deyu düşünüyorum..

10.000 B.C (M.Ö 10.000 / Kayıp Uygarlığa Doğru)

queennothing | 08 May 2008 13:56

Godzilla‘dan tanıdığımız Alman yönetmen Roland Emmerich‘in son filmi “10.000 B.C“, Mart ayında ülkemizde gösterime girdi.
86 doğumlu iki Amerikalı oyuncu Steven Strait ve Camilla Belle‘in başrolünü paylaştığı filmde Cliff Curtis, Affif Ben Badra, Mo Zinal, Mona Hammond, Marco Khan gibi isimler de göze çarparken, Mısırlı oyuncu Omar Sharif anlatıcı olarak sesiyle destek veriyor.
Yagahl kabilesi, kötü ruhlar sayesinde geleceği görebildiğine inanılan kabilenin en yaşlı insanı “İhtiyar Ana”dan ‘dört ayaklı iblislerin kabileyi yok edeceği’ haberini alır. İhtiyar Ana, genç avcı D’Leh‘in Evolet‘e olan aşkı sayesinde tüm kabileyi kurtaracağını, ancak ‘son avın beklenmesi gerektiğini’ söyler. Bahsi geçen ‘son av’ kabileyi ürkütürken D’Leh, saldırı yapan manakı öldürür ve beyaz mızrağı alarak kahraman olur. Yaşıtlarının dışladığı ve ‘hiç bir zaman büyük bir savaşçı olmayacağı’ söylenen D’Leh, kabile halkına kendini kanıtladıysa da gerçeği Evolet’e itiraf eder; dev manakı ağa dolayan D’Leh, hayvanın güçlü olduğunu anlayınca gitmesine izin verir. Ama kurtuluşu imkansızdır, ağa eli sıkışan D’Leh manakla birlikte sürüklenir. Ağdan kurtulan manaktan kaçmaya çalışan D’Leh’in oku, tesadüfen hayvanın boynuna saplanır ve hayvan ölür.

Dolls

exorientelux | 08 May 2008 09:48

“ Ah minel aşk’ın filme çekilmiş hali nasıl olabilir?“ sorusunun yanıtlarından biridir Dolls, ve de en güzellerinden biri. Evet, her şey aşktandır, her şey aşk yüzündendir. Son nefes feda edilir aşka, son bakış feda edilir, sevgilinin yollarında bir ömür beklenilir aşk uğruna.

Takeshi Kitano’nun senaryosunu yazıp yönettiği Dolls, üç ayrı hayatı, üç ayrı aşkı anlatıyor. Sevdiği genç başka biriyle evlenmeye kalkışınca intihara teşebbüs eden genç kız, sevdiği adamın birgün döneceği umuduyla yıllarca onu bekleyen bir kadın, ünlü bir şarkıcıya aşık olan genç bir adam. Üç hikaye de ne yazık ki mutlu sonla bitmez. Ama aşıklar bunu zaten göze almıştır. Kaybedilecek şey aşktan daha büyük değildir .

Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain – Amelie (2001)

arapsaci | 07 May 2008 17:51

Sabah pillidarko’nun Dante 01 filmi ile ilgili yazısını okuyordum. Yazının hemen başında geçen Jean-Pierre Jeunet ismi birden yazıya olan ilgimi arttırdı. Yazıyı bir solukta okudum, ama benim aklımda kalan yazıdan çok Jean-Pierre Jeunet ve efsanevi Amelie filmiydi. Küçük bir aramadan sonra filmin Sinepil’de tanıtılmadığını görünce çok mutlu oldum bir anda, çünkü bu enfes filmi anlatmak bana nasip olacaktı 🙂

Amelie
Amelie

Aslında Amelie’ye film demekle biraz haksızlık etmiş oluyoruz. O bana göre tam bir sanat eseri, her sahnesi ünlü bir ressamın elinden çıkmış birer tablo sanki. Renk seçimlerinde yeşil ve kırmızı öne çıkıyor, hatta bu renkler filmin afişine de yansımış. Teknik olarak kamera açılarından anlamasam da bu işin nasıl mükemmel yapılabileceğinin örneği verilmiş filmde. Az miktarda kullanılan özel efektlerin de katılımıyla film masalsı bir havaya bürünmüş. Zaten birçok kişi filmi bir modern çağ masalına benzetiyor.
Film görüntü kalitesinin yanında müzikleri ile de insanı içine çekiyor. Film müziklerinde Yann Tiersen imzasını görüyoruz. Fransız müzisyen tek kelimeyle döktürmüş. Her bir sahnedeki duyguyu öyle güzel yansıtmış ki müziğe. Size tavsiyem filmi izledikten sonra bir şekilde film müziklerini bulmanız, defalarca dinlemeniz, her dinleyişinizde filmi tekrar yaşamanız 🙂 Burada küçük bir parantez açmak istiyorum. Film 2002 yılında 5 dalda Oscar’a aday gösterilmiştir ki bunların içinde en iyi yabancı film ve en iyi görüntü yönetmeni gibi oldukça prestijli adaylıklar da var. Filmin aldığı diğer ödüller için buradan.
Biraz da filmden bahsedersek, kahramanımız Amélie Poulain (Audrey Tautou) küçük yaşta annesini kaybetmiş, yalnız ve mutsuz bir çocukluk geçirmiştir. Hayatını bir cafede çalışarak kazanır, küçük bir evde tek başına yaşar. Çocukluğundaki gibi yalnız ve mutsuzdur. 20’li yaşlarındaki bu kızımızın hayatı bir gece tamamen değişecektir. Amelie bu geceden sonra çevresindeki iyi insanları mutlu etmeye, kötüleri de cezalandırmaya başlar. Ama kendisi hala mutsuzdur ve tam o sırada Nino(Mathieu Kassovitz) ile tanışır. Ve şimdi mutlu olma sırası Amelie’ye gelmiştir.

Replikler

electro | 07 May 2008 15:48

Hep film tanıtımı veya eleştirisi yapacak değiliz ya. Bu seferki yazım da filmlerin vazgeçilmez cümlelerini oluşturan replikler ile ilgili.

Bir çok film ve dizide belki de filmin en can alıcı sahneleri hep repliklerden oluşmuştur. Bazen güldüren bazen yuh anasını söze bak dedirten hatta amma koydu lafı dedirten şeylerdir replikler.

İşte konu replik olunca filmi izlerken not tutmayı sevmeyenler için bir sitebuldum. Şans eseri kurtlar vadisi ıraktan bi repliği ararken denk geldim.

Rounders – Tutku (1998)

electro | 07 May 2008 14:59

Rounders
Rounders

Hukuk öğrencisi olan olan eski bir poker tutkunu olan kahramanımız sevgilisine söz verip bu tutkusundan vazgeçmiştir. Hayatını güzelce devam ettirirken eski arkadaşı Worm’un hapisten çıkması ile tekrar çıkmaza girer.

Eski arkadaşı Worm (Edward Norton) için tekrar kumar masasına dönüp dönmemekte kararsız kalan Mike (Matt Damon) arkadaşı için hayatını yine çıkmaza sokar ve KumarMasalarına geri döner.

Küçük Sinemacılardan Büyük Filmler Yarışması 2008

cherry blossom girl | 07 May 2008 14:01

Küçük sinemacılardan büyük filmler bekleyen 6. Uluslararası İstanbul Çocuk Filmleri Festivali başvuruları başladı. 6-15 yaş arası sinema meraklısı çocukların çektiği filmler arasından 12 tanesi ödüllendirilerek festivalde gösterilecek. Son başvuru tarihi 30 Haziran. 28 Ekim’de de festival başlıyor.
Birinci Dijital Kamera, ikinci Dijital Fotoğraf makinesi, üçüncü de DVD Player kazanıyor. Konu sınırlaması olmayan yarışma beni baya meraklandırdı doğrusu. 6-15 yaş arası çocukların nasıl kareler çekeceğini, hikayeyi ne şekilde kurgulayacaklarını hayal edemedim bile… İlgilenenler için adres

Barda – Gerçek bir Türk filmi!

agurbuz | 07 May 2008 13:31

barda

Yönetmenliğini Serdar AKARIN yaptığı 2006 yapımı (vizyona giriş tarihi 2007) çok konuşulan ve bol eleştiri alan türk filmi diyerek girişi yapmış olalım.
Filmin Fragmanı
Film İçin Hazırlanan Dediler ki.. Klibi.
Filmin senaryosu 1997 yılında Ankara’da bir öğrenci evinde yaşanan olaylar üzerine yazılmış. Gazetelerin 3ncü sayfa haberlerinde değişik türlerini görmekteyiz.(gerçek olayda suçlulular 27 yıl hapis cezası almalarına rağmen kısa bir süre sonra “af” kanunuyla serbest kalmışlar.) Filmde ise ilahi yeşilçam adaleti diyebileceğimiz bir son hazırlanmış suçlular için. (tartışılır!)

Filmin resmi internet sitesinde film kısa bir yazı ile özetlenmiş.
(Bundan sonrası filmi seyretmiş bir sinema tüketicisinin yorumudur ve spoiler içerebilir!)